Kızlık zarı bozmak suç değil
Abone olYargıtay "kızlık zarı bozulana tazminat yok" kararı verdi.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, reşit yaştaki kadının ‘evlilik
vaadiyle kızlık zarının bozulması’ iddiasıyla manevi tazminat
talebinde bulunamayacağına karar verdi. Evlenme vaadiyle cinsel
ilişkiye girip kızlık zarının bozulduğunu ve bir hafta sonra da
terk edildiğini belirten davacı F.K. 20 bin YTL manevi tazminat
talebiyle dava açtı. F.K. nın babası da kızının sağlığının
bozulduğunu ve bu nedenle tedavi altına alındığını, çevreye karşı
küçük düştüklerini belirterek, 10 bin YTL lik manevi tazminat
talebinde bulundu.
Yerel Mahkeme, babanın talebinin reddine F.K'nın talebinin de
kısmen kabulüne karar verdi. Dosyanın temyiz incelemesini yapan
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, ‘kızlık zarı’ konusunda emsal bir karara
imza atarak yerel mahkemenin kararını bozdu.
-İŞTE, YARGITAY’IN ‘KIZLIK ZARI’ KARARI-
Yerel Mahkemenin kararını bozan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, kızlık
zarı davasında şu görüşleri dile getirdi:
“Davacılardan F.K. davalının kendisi ile evlenme vaadi ile cinsel
ilişkiye girip kızlığını bozduğunu, bir hafta sonra kendisini terk
ettiğini, bu sebeple sağlığının bozulduğunu, halen tedavi altında
olduğunu beyan ederek, diğer davacı ise kızının sağlığının
bozulması ve intihar tehlikesi nedeni ile hastanede sürekli yanında
kaldığını, bu durumdan fazlası ile üzüntü duyduğu gibi toplum ahlak
anlayışı nedeni ile küçük düştüğünü beyan ederek ayrı ayrı manevi
tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Mahkemece davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne
karar verilmiştir. Davacı, dava konusu olayın meydana geldiği 2004
yılında reşit ve mümeyyizdir. Resmi nikah olmaksızın kendi iradesi
ile ilişkiye girmeyi kabul etmiştir. Buna rağmen evlilik vaadi ile
kandırılıp kızlığının bozulduğunu iddiası ile manevi tazminat
isteminde bulunamaz.
Kaldı ki 5237 sayılı Yeni TCK'da ergin ve mümeyyiz kişiler arasında
evlenme vaadi ile kızlık bozmak da suç olmaktan çıkarılmıştır. Şu
durumda manevi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekirken,
yazılı şekilde kısmen kabul edilmiş olması doğru görülmemiş, bu
nedenle kararın bozulması gerekmiştir.”