Yazdığı tüm kitaplar satış rekorları kırıyor. Eserlerinden uyarlanan televizyon dizileri rating'leri altüst ediyor. Herkes onun anlattığı hikâyeleri konuşuyor. Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, kaleme aldığı hikâyelerle her kesimden insanın “ruhuna” dokunuyor. Budayıcıoğlu bugün Hürriyet'te yayınlanan yazısında kitaplarından uyarlanan her bir dizisinin neden bu kadar sevildiğinin sırrını verdi.2021 yeni dizi sezonunda "Kral Kaybederse" adlı kitabından uyarlanacak dizi ile şiömdiden gözler Gülseren Budayıcıoğlu'na çevrildi. Budayıcıoğlu "Tesadüf deyip geçtiğimiz pek çok şey aslında tesadüf değildir. Bize çocukluk acılarımızın bir benzerini yaşatacak kişileri gözünden tanır ve gider ona aşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize." diye başladığı yazısında kitaplarında işlediği başta olmak üzere hayata dair her duyguya ilişkin şu sözleri aktardı:"Yıllardır her gün akşama kadar birbirinden çok farklı insanların hayat hikâyelerini dinlerken, kimselere göstermedikleri içdünyalarının rengârenk dehlizlerinde gezinirken insan eğer çok ister, çok dikkat eder ve kulak kesilirse, bir zaman sonra çok uzaktan da olsa hayatın sesini duymaya, onun kendine has bir dili ve matematiği olduğunu görmeye başlıyor.Doğduğumuz evlerin, yaşadığımız geçmişin, yakın ilişkilerimizin geleceğimizi nasıl şekillendirdiğini, doğduğumuz evlerde bize öğretilen katı çocukluk inançlarımızın, o evlerde aldığımız yaraların eline kalemi alıp kaderimizi nasıl bir bir yazdığını bir anda görüveriyor insan.Kendi irademizle aldığımızı sandığımız kararların, yaptığımız seçimlerin pek de öyle olmadığını, hiç istemediğimiz, kendimizi çaresiz hissettiğimizde kurulan tuzakların aslında bizim eserimiz olduğunu, kader dediğimiz şeyin alnımıza o evlerde, anne babalarımız ve beraber yaşadığımız en yakınlarımız tarafından yazıldığını zaman içinde görüvermek nasıl bir duygu acaba, hiç düşündünüz mü? Pek çok kişiyi hunharca öldüren bir caninin aslında bize ne kadar benzediğini görünce içine düştüğünüz dehşeti hayal edebildiniz mi? Ya da tersini söylesem, dünyanın en merhametli insanının bir anda tam bir caniye nasıl dönüşebildiğini görmeye ne dersiniz? Hayatın bana arada bir gösterip çokça kaçırdığı gerçekleri bir an önce yazmayı, söylemeyi, göstermeyi neden bu kadar çok istediğimi umarım anlatabilmişimdir.İnsan bunları görmeye ve anlamaya başlayınca istiyor ki hayatın bu yüzünü herkes görsün ve anlasın. Anlasın ki, çocuklarımızın kaderi güzel olsun.O ilk çocukluk yıllarında üzerimize yapışan olumlu ya da olumsuz enerjiyi daha sonra biz de etrafımıza yaymaya başlıyoruz.Duygularımız tıpkı bir virüs gibi salgın yapar. Biz gülüyorsak, insanların içine huzur yayılır. Eğer çevreye yaydığımız duygu öfkeyse, şiddetse, öyle dönemlerde şiddet kol gezer dünyamızda.Hayatı iyi yaşamak, mutlu ve sevilen olmak her zaman bir umut, bir ışık arar kendine. İnsanların kendine olan güvenini arttırmak, onlara umut vermek, kendilerini iyi hissettirmek dünyanın en kolay işidir. Sıcak bir gülümseme, sevgi dolu bir dokunuş, onu beğendiğimizi, ona değer verdiğimizi gösteren ufak tefek jestler bile insanın ruh halini bir anda değiştirebilir.Yıllardır hayatın sesinin bana söylediklerini sizlere aktarmayı neredeyse misyon haline getirmemin en önemli nedeni, bazı konuları eğer sizlere iyi aktarabilirsem geleceğimiz üzerinde etkili olabileceğimize hem kendimizi, hem de yaşantımızı yeniden inşa edebileceğimize olan inancımdır. Geçmişimizi iyi tanır, nereden, hangi koşullarda, hangi acılarla ve yaralarla bu günlere geldiğimizi görebilirsek zaten bu yolun bizi nereye götüreceğini bir falcı gibi bilebiliriz. Yaşam koşullarımız değişse de hayatımıza egemen olan duygunun hangisi olduğunu bulabilmekse hakikate ermek kadar önemlidir.Kendi gerçeklerimize erişebilmek, öncelikle başkalarının ne yaşadığını, bu noktaya nerelerden geldiğini, neler hissettiğini anlayabilmekten yani onlarla empati yapmaktan geçer. Sadece kendimizi değil, başkalarının dertlerini, sorunlarını, acılarını anlamaya çalışmak bile bu hakikate biraz daha yaklaştırır bizi. Başkalarını hoş gördükçe, neyi, neden yaptığını anladıkça kendi sorunlarımıza da başka bir gözle bakmayı öğrenir, gelişir, olgunlaşır, kendimize de daha sevecen ve hoşgörüyle bakmayı öğreniriz.Bir başkasını anlamak, bizi kendimize bir adım daha yaklaştırır, çoğu zaman kızdığımız, çabucak eleştiriverdiğimiz, bir türlü tam beğenemediğimiz kendimize. Benim kitaplarımdan televizyonlara uyarlanan dizilerin amacı tam da bu zaten. Başkalarını anlarken, oralarda bir yerlerde kendimizle karşılaşıvermek..."Gülseren Budayıcıoğlu kimdir? 1947 yılında Ankara’da doğmuştur. 1966 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı. Öğrenci iken TRT Ankara radyosunda ve televizyonunda kadrolu spiker ve sunucu olarak görev yaptı. Ankara’da serbest hekimlik yaptı. Hastaları ile olan görüşmelerini kaleme aldığı Madalyonun İçi isimli kitabını çıkardı. 2005 yılında hastaların sosyal güvencelerini kullanarak Sağlık Bakanlığından ruhsatlı Ankara'nın ilk özel psikiyatri merkezini açtı. Madalyon psikiyatri merkezinde kendisi gibi başarılı hekimler ile çalıştı.2008 yılında Günahın Üç Rengi, Hayata Dön ve Kral Kaybederse isimli eserlerini yayınladı. 2013 yılında Madalyon Psikiyatr Merkezinin Levent Şubesini açtı. Kitaplarında yılların verdiği özel tecrübeleri herkesle paylaşmak adına kitaplar yayınladı. Gülseren Budayıcıoğlu Kitapları Hangi Dizilere Uyarlandı?Özcan Deniz ve Aslı Enver’in yer aldığı “İstanbullu Gelin” dizisi“Hayata Dön”; Demet Özdemir, İbrahim Çelikkol, Zuhal Gencer gibi isimlerin rol aldığı "Doğduğun Ev Kaderindir" dizisi “Camdaki Kız”; Binnur Kaya, Tülin Özen, Burak Sevinç, Meriç Aral, Halit Özgür Sarı, Gülçin Kültür Şahin, Sezin Bozacı, Baran Can Eraslan, Evrim Alasya, Salih Bademci, Hande Doğandemir ve Melisa Sözen gibi oyuncuların oynadığı “Kırmızı Oda” ;Birkan Sokullu, Farah Zeynep Abdullah, Ezgi Mola, Merve Dizdar, Alper Saldıran, Mert Asutay ve Açelya Devrim Yılhan'ın oynadığı "Masumlar Apartmanı" dizileri ise “Madalyonun İçi” isimli kitaplarından uyarlanmıştır.