Türkçe’de birisine söylemek istediğini dolaylı yoldan anlatmakla
ilgili güzel bir deyim vardır: Kızım sana söylüyorum, gelinim
sen anla…
Gücümüzün yetmediğine, sözümüzü dinletemediğimize söylemek
istediklerimizi başkası üzerinden anlatmak maksatlı bir söz…
İşte bugünlerde tam da bu güzel deyimimize uyan bir olay
yaşandı. Hem de öyle kişiler arasında değil, devletler arsında ve
uluslararası arenada.
Bir devlet başkanı, başka bir devlete iletilmek istenen mesajın
kurbanı oldu ve adeta bütün karizması yerle bir edildi…
Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic, Beyaz
Saray'da Trump'ın misafiri oldu. İşte bu misafirlik
sırasında Vucic’e yapılanlar bir misafire yapılmayacak
şeylerdi.
Önce Vucic, Trump’ın ihtişamlı masasının karşısında bir
sandalyeye oturtuldu. İki devlet başkanı arasında teamüllere aykırı
bir şekilde gerçekleşen ve bir devlet adamı nezdinde bir milleti
aşağılayan bu sıra dışı olay bir de medyaya servis edildi.
Anlaşılan oydu ki Beyaz Saray bir yerlere mesaj vermeye
çalışıyordu.
Vucic’e yapılanlar bununla da sınırlı kalmadı. ABD
ve Sırbistan arasında Beyaz Saray'da imzalanan
anlaşmanın Trump tarafından basına okunduğu sırada
Vucic'in büründüğü hal olay oldu. O sırada anlaşma metnini
karıştıran Vucic'in büyükelçiliklerini Kudüs'e
taşıyacaklarını onaylayan maddeyi görmemiş olduğu o kadar belliydi
ki…
Yaşananlar baştan sona teamüllere aykırı ve sıra dışıydı.
Uluslararası ilişkilerde böylesine bir olayı
“terbiyesizlik” olarak okumak mümkün değil.
Bu sıra dışı olayların vermek istediği bir mesaj olmalıydı.
Yani Beyaz Saray bir yerlere mesaj vermek
istiyor ama bunu direk söylemeye "gücü yetmediği" ve "gözü
yemediği" için Vucic üzerinden
yapıyordu.
Yani tam bir “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla”
durumu.
Mesajı anlayabilmek için Vucic’in kimliğine ve yapılan
anlaşmaya bakmak gerekiyor. Vucic, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve
Türkiye’ye karşı övücü sözler kullanan birisi.
Şu söz ona ait mesela: “Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde
ikili siyasi ilişkilerimizin yanı sıra bölge istikrarı ve bölgedeki
diğer aktörlerle ilişkilerimiz de önemli gelişme
kaydetti.”
Ayrıca Vucic, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
Türkiye'de iktidara geldikten sonra ki başarılarına dikkat
çekere, "Bana bunları başaran bir başka dünya ya da Avrupa
lideri daha gösterin." ifadesini kullanan birisi.
"ABD'nin, Türkiye'nin Kosova ile ilgili kararını
değiştirecek değiliz. Biz de dostlarımızdan çok uzak düşmek
istemeyiz. Burada derdim kahramanlık değil. Buralarda o insanları
kim besleyecek? Onlara kim ekmek verecek? Hangi batılı firmayı
buraya getirebilirsiniz? Başka kimi getirebilir? Erdoğan geldi.
Bunları kolay mı sanıyorsunuz? Sırbistan, Türkiye arasındaki
ilişkileri 140. yılını idrak ediyoruz. Bir ortak pul
basıldı" sözleri de Vucic’e ait.
Ayrıca, Türkiye ile Sırbistan arasında yapılan
son görüşmede iki ülke arasındaki iş birliğini artırma kararı
alınarak, Türkiye’nin Yeni Pazar şehrinde
başkonsolosluk açma teklifine olumlu cevap verildi.
Türkiye ile Sırbistan arasında tam da güzel ve
olumlu gelişmeler yaşanırken Vucic’e yapılan muamelenin
asıl muhatabının kim olduğunu sanırım şimdi daha iyi anlamaya
başladık.
Türkiye’ye deniyor ki: “Sen Yeni Pazar’da
başkonsolosluk açarsan biz de işte böyle Sırbistan’a Kudüs’te
elçilik açtırırız. Senin dostun olan Vucic’i işte böyle madara
ederiz.”
Verilen tek mesaj bu mu? Tabiki hayır..!
Madalyonun bir diğer tarafı ise Bosna savaşı esnasında imza
altına alınan "Dayton sözleşmesi." Balkanların tamamını kapsayan
bir sözleşme.
Hani bizim yaklaşık yüz yıl önce iplerimizi birilerinin
eline verdiğimiz ve yüz yıldır başımıza bela olan ve dönem dönem
dış siyasette elimizi kolumuzu bağlayan Lozan Sözleşmesi var ya,
hah işte tam da bu sözleşmenin Balkanlar için olanı.
Türkiye’yi Ortadoğu siyaseti ile boyun
eğdiremediler, Akdeniz siyaseti ile de yapamadılar.
Anlaşılan o ki Batı için tek yön Balkanlar kaldı. Burada
da Dayton sözleşmesini kullanarak harekete geçecekleri
aşikâr.
Yani bu sefer soğuk hava dalgası yerine Balkanlardan
gelen farklı dalgalar ile uğraşmak zorunda
kalabiliriz.
Vucic’e yapılanlar aslında Türkiye’ye
gönderilmesi gerektiği(!) düşünülen yeni dalgaların
habercisidir.
Devlet aklı buradaki arzuları çok iyi okumalı ve muhataplarına
gereken cevabı vermelidir.