Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
AKP'nin tarihe geçecek iddialarından biri şuydu: “Bizden önce buzdolabı yoktu…”
Sonra daha da ileri gidildi: “Bizden önce ampul yoktu. Mumla aydınlanıyorduk… Böylece Cumhuriyet'in birinci Yüzyıl kronolojisi ve tarihi yeniden yazıldı.
İkinci Yüzyıla şu isim bulundu:
“Kızılelma Yüzyılı…”
Her ne kadar Bizans'tan kalma bir kavram olsa da, “Millileştirdik
ve yerlileştirdik…”
Geçen Pazar günü başlayan “Kızıl Elma” Yüzyılında bir AKP'li ile
karşılaşırsam şunu soracağım:
“Peki sizden önce tarih yoktu, elektrik yoktu, ampul yoktu. O zaman
şu sorunun cevabını verin:
Sizden önce bu ülkede kaç buzdolabı, kaç bulaşık makinası, kaç
çamaşır makinası mumla çalışıyordu…”
Absürt bir soru değil mi…
Eee iddia deli saçması olursa, ona karşı sorulan soru da absürt
olur.
Absürt sorularıma şunlarla devam edebilirdim:
Mesela, 8 bin 500 TL asgari ücretle ile yurtdışında 30 gün boyunca
günde sadece 3 espresso kahve içilebilirmiş.
Normal bir vatandaşın aklına “Kaç simit alınabilir” sorusu
gelebilir, benim mendebur aklıma ise nedense böyle küresel
karşılaştırmalar geliyor.
Çünkü çok değil bundan 15 yıl önce, yani Kızılelma Yüzyılı
başlamadan önce, 3 TL ile bir espresso içtiğimiz günleri
hatırlıyorum.
Cebimdeki 1 TL neredeyse 1 Euro'ya eşitti…
Ama asgari ücretle aramızdan kaçımız evine çamaşır ve bulaşık
makinası alabilir sorusu hiç aklıma gelmemişti.
Türkiye'de sohbet etmekten en çok keyif aldığım insanlardan biri, dünya devi Procter&Gamble'ın Türkiye ve Kafkasya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu
Çünkü günlük hayatta kullandığımız ürünleri üreten biri sektörde çalıştığı için tüketim alışkanlıklarımızla ilgili son bilgi ve trendleri o anlatıyor bana…
Ona İpsos Araştırma şirketinin bu yıl Türkiye'de Müthiş Cuma
gününde yapılan alışverişle ilgili araştırma sonucunu sordum.
Buna göre o gün Türklerin yüzde 31'i temizlik ürünü almış.
Tankut “Olabilir bizdeki rakamlar da bunu destekliyor. Çünkü
Pandemi sırasında en çok satılan ürünlerin başında çamaşır ve
bulaşık temizlik ürünleri yer alıyor” dedi.
“Türkiye'de bu kadar çok bulaşık ve çamaşır makinası var mı” diye
sordum.
“Ne diyorsunuz Ertuğrul Bey, Bulaşık ve çamaşır makinası
penetrasyonunda Türkiye neredeyse dünya birincisi” dedi.
Şaşırdım.
Onu izleyen günlerde bu bilgiyi bazı arkadaşlarımla paylaştım,
inanan tek kişi çıkmadı.
Bunun üzerine Tankut Turnaoğlu'nu arayıp, elinde veri olup
olmadığını sordum. Bir gün sonra bana TÜİK rakamlarını gönderdi.
Şimdi sıkı durun.
(*) TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2021 sonuçlarını göre; Türkiye nüfusunun yüzde 99'u çamaşır makinası sahibi görünüyor.
Kızıl Elma yüzyılından önce kaç evde vardı?
Ama bu rakama bakıp, “Demek ki Erdoğan haklıymış, o iktidara gelmeden önce Türkiye'de buzdolabı ve çamaşır makinası yokmuş” demeyin..
Erdoğan'ın iktidarının ilk yıllarında 2005'de Türkiye'deki
evlerin yüzde 85'inde çamaşır makinası varmış.
Yani 2003'de iktidarı yüzde 80'lerle almış. Başka deyişle
Cumhuriyet'in ilk 100 yılı her 100 evden 80'ine çamaşır makinasını
sokmuş bile…
(*) Yine aynı kaynağa göre 2021 yılında Türkiye'de bulaşık
makinası penetrasyonu yüzde 78.
Ancak bu rakam şehirlerde yüzde 93'e çıkıyor.
Bulaşık makinası konusunda Erdoğan döneminin başarısı açık.
Onun yönettiği yıllarda bulaşık makinasına sahip evlerin oranı 3
kat artmış.
Tankut'un verdiği bilgiye göre bulaşık makinası penetrasyonunda
Türkiye ABD ve İngiltere'den ileri.
Böyle bir şey nasıl oluyor derseniz, muhtemel cevabı şu
olabilir:
Türkiye'de insanların dışarda yemek yeme alışkanlığı gelişmiş Batı
ülkelerine göre çok daha az. Bu duruma evde yıkanacak bulaşık
sayısı daha fazla.
En az onun hatta belki de ondan daha önemli önemli bir faktör de
Türkiye'de Arçelik, Vestel, Bosch gibi çok başarılı beyaz eşya
üretici markalarının bulunması.
Onların halkın alabileceği fiyatlarla mal üretebilmeleri,
aralarındaki rekabet ve bir de ödeme ve pazarlama faaliyetlerinin
çok başarılı olması bu rakamı yükselten etken olabilir.
Peki bu büyük başarı kimin eseri?
Gelin bu verilerin ışığında bir kronolojik çalışma yapalım.
Yani kısa bir “Beyaz Eşya Tarihi” yazalım.
(*) Türkiye'de ilk yerli çamaşır makinası 1959 yılında yapıldı.
Bundan bir yıl sonra, yani 1960'da ise ilk yerli buzdolabı
üretildi. Üç yıl sonra da ilk yerli fırın fabrikadan çıktı.
(*) Çok değil 14 yıl sonra Beyaz Eşya üretiminde bir teknolojik
sıçrama oldu. 1974 yılında ilk tam otomatik çamaşır makinası
üretildi.
(*) İlk yerli bulaşık makinası ise 1993 yılında üretildi.
Bu durumda çamaşır makinası üretiminin bu ülkedeki mazisi,
2022 yılına değil, 60 yıl öncesine, 1960'a gidiyor.
Ve önümüze şöyle bir tablo çıkıyor.
(*) Bu 60 yılın 40'nın sonunda evlerin neredeyse yüzde 80'ine
çamaşır makinası çıkmış.
Geriye kalan 20 yılda ise, yani AKP döneminde de bu yüzde 80, yüzde
99'a çıkmış.
(*) Bulaşık makinasına gelince, onun mazisi çok daha kısa. İlk
bulaşık makinası 1993'de üretildi.
Dolayısıyla 60 yılla bir karşılaştırma yapmak mümkün değil.
AKP iktidara geldiğinde Türkiye'de yerli bulaşık makinası üretimi
henüz 9 yaşına ulaşmıştı.
Dediğim gibi Allah için AKP dönemi o konuda başarılı olmuş.
Ama bilelim ki bu mazi, “Bizden önce bulaşık makinası yoktu” diye
övünülecek bir mazi değil.
Sizden önce Netflix, Disney Plus, hızlı bilgisayar, 5G de
yoktu.
Çünkü bu teknolojiler henüz yoktu…
Ama bilelim ki, ampul vardı, elektrik vardı, buzdolabı, çamaşır
makinası, bulaşık makinası..
Hatta otomobil de vardı.
Cumhuriyet, şu son Yüzyılın dünyada ve İslam Aleminde en büyük
başarı hikayelerinden biridir.
Onun kurucu Babası Atatürk'ün başarısını anlatmaya gerek yok.
Evet bir de beyaz eşya tarihindeki bu önemli üretim ve gelişme
yıllarında iktidarda kimler vardı ona bakalım.
Sırasıyla:
Adnan Menderes, İsmet İnönü, Bülent Ecevit ve Tansu Çiller…
Tabii Turgut Özal'ın liberal ekonomik devrimleri sayesinde ülkeye
gelen ithal beyaz eşyayı da unutmamak gerekir.
Diyeceğim…
Yukarda Allah var…
Ve o Allah Cumhuriyet'in ilk 100 yılında gelişme kronolojisini adil
biçimde yazmış..
Her dönemin, her seçilmiş liderin hanesinde yazılı başarılar
var.
Kısaca Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk 100 yılında epey ilerleme olmuş.
Ama Kızıl Elma Yüzyılının başında hiç ilerlememe olmayan, tam aksine gerileyen şeyler var.
(*) Giderek diplere inen bir şey: Adalet..
(*) Giderek kaybolan bir şey: Vicdan…
(*) Üzerimizden atamadığımız bir şey: Kibir…
(*) Bir türlü bulamadığımız birşey: İnsan Hakları…
(*) Keyfilikten ve şahsi ihtiraslardan kurtaramadığımız bir
şey: Dış politika…
(*) Vazgeçmediğimiz bir şey: Kutuplaştırıcı, aşağılayıcı, tehdit
edici, korkutucu dil ve üslup…
(*) Bir türlü anlamadığımız bir şey: Seçimde aldığımız oyun bize
sadece 4 yıl boyunca ülkeyi kanun ve Anayasaya uygun şekilde
yönetmek yetkisi olduğu, memleketin mülkiyetinin ve kafamıza
esen her şeyi yapma hakkı olmadığı…
Evet geçen Pazar başlayan ve “Kızıl Elma” adını verdiğimiz “Türkiye
Yüzyılına” işte aradığımız bu şeylerimle giriyoruz.
Yani sizden önce var olan ama bugün bulamadığımız şeylerle…