Kızılay'dan özeleştiri
Abone olKızılay Genel Müdürü Ömer Taşlı'dan özeleştiri: Kızılay'ın personelinin yüzde 80'ini dört yıl içinde değiştirerek hiçbir kurumun yapmayacağı bir hatayı yaptı...
Kızılay Genel Müdürü Ömer Taşlı, Kızılay'ın iyileştirilmeye,
kurtarılmaya ihtiyacı olmadığını belirterek, ''137 yıllık bir
yoldan geliyor, yorgun değil, tecrübeli, olgun bir kuruluş'' dedi.
Ömer Taşlı, Kızılay'ın çalışmalarına ilişkin AA muhabirine yaptığı
değerlendirmede, insan kaynakları ile ilgili sıkıntıyı aşmaya
çalıştıklarını söyledi. Daha önceki yönetim döneminde çok büyük bir
personel değişimi yaşandığını anlatan Taşlı, Kızılay'ın,
personelinin yüzde 80'ini 4 yıl içinde değiştirerek, ''hiçbir
kurumun yapmayacağı bir hatayı yaptığını'' kaydetti. Taşlı,
''Kızılay, kurumsal hafızasını yitirmek üzere. Elemanlarımız,
Oxford ya da üniversite mezunu değildi, lise mezunuydu ama
Kızılay'ın icra ile ilgili birimlerinde çalışan usta çırak ilişkisi
ile yetişmiş elemanlardı. Tabii ki, gitmesi gereken kişiler vardı,
bazı çalışma alanlarında yığılma vardı. Bu da 137 yıllık kurumdaki
geleneklerin, iyi işletim modellerinin gelecek kuşaklara
aktarılmamasına, kurumsal hafızanın sıkıntıya düşmesine neden
olmuştu'' diye konuştu. KIZILAY'DA YENİ YÖNETİM VE YETKİ DEVRİ
Kızılay'ı algılamamış bir personel yapısı ve ihtiyaç fazlası
elemanların bulunduğuna dikkati çeken Ömer Taşlı, şunları kaydetti:
''Personelimiz arasında ilköğretim, ortaöğretim, lise mezunları
bulunmasına rağmen yetişmiş elemanlardı. İnsan kaynakları şirketine
danışılsaydı bu hata yapılmazdı. İşten çıkarmalar oldu, daha sonra
üniversite mezunu da alındı. Bunların yetişmesi ve Kızılay'ı
algılaması, etkin hale gelmesi 2-3 yılı alıyor. Türkiye'de başka
bir Kızılay yok. Afet uzmanı bulamıyoruz.'' Taşlı, 1999 depreminden
sonra Kızılay'ın profesyonel kadroları ile gönüllü çalışmalarını
yapılandırmak istediğini anlatarak, ''Yapılandırma sürecinde
kararlar çıkarıldı ancak alınan kararlar uygulamaya konulamadı''
dedi. Yeni yönetimin Kızılay'a en büyük iyiliğinin, alınan
kararları uygulamak olduğunu ve profesyonel kadrolara inanarak,
işbaşına getirdiğini anlatan Taşlı, tüm yetkilerin Genel Müdür,
yardımcıları ve daire başkanlarına devredildiğini söyledi.
KIZILAY'DA SPONSOR GELENEĞİ Kızılay'ın içinden yetişmiş ilk Genel
Müdür olduğunu belirten Taşlı, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu kadar
yetkiye sahip ilk genel müdür benim. Daha önceki dönemlerde Genel
Müdür, Genel Başkan'a sekreterlik yapardı. Yetki devrini bölgelere
kadar yaydık. Daha önce bütün yetki yönetim kurulundaydı ve bir
çadırı depomuzdan çıkarabilmek için yönetim kurulu kararına
ihtiyacımız vardı. O da haftada bir toplanırdı. Biz çadırları
çıkarır, sonra onaylarını alırdık. Bütçe kontrolü devredildi,
geliri artırmak için de sorumluluk verildi. Bu da çalışanların
moralini yükselterek, heveslendirdi. İnsanlar, artık bağış
topluyor, kampanyalar yürütüyor, sponsorlar buluyor. Sponsor
geleneği oturmaya başladı. Artık her faaliyetimizin YORGUN AMA
TECRÜBELİ Kızılay'ın ticari bir firma değil, hayır kuruluşu
olduğuna işaret eden Ömer Taşlı, ''Kızılay, hasta filan değil.
Kızılay'ın iyileştirilmeye, kurtarılmaya ihtiyacı yok. Kızılay, 137
yıllık bir yoldan geliyor, yorgun değil tecrübeli, olgun bir
kuruluş'' diye konuştu. Kızılay'ın yeni tüzüğüne de değinen Taşlı,
tüzük ile her şeyin şeffaf hale getirildiğini belirterek, tüzükte
Kızılay'ın neleri yapıp neleri yapamayacağının açıkça tarif
edildiğini söyledi. Kızılay'ın, kamu kurumlarının asli görevi olan
konuları üzerine alamayacağını vurgulayan Taşlı, şunları kaydetti:
''Kızılay, ancak destek kuruluşudur. Kimse bize bağış yapmazsa bir
tane bile çadır veremeyiz. Türkiye'de, Acil Durum Yönetimi, Afet
İşleri, Sivil Savunma Genel Müdürlükleri var. Kamunun örgütlediği,
kurum olarak kurduğu, yüzlerce kişinin çalıştırıldığı kurumların
asli görevleri, afeti yönetmek. Tabii biz sorumluluğu paylaşır,
destek oluruz. 1999'a göre çok büyük mesafe aldık ama geldiğimiz
nokta yeterli değil. Hala yüzde 90 işimiz var. Ülkemizde afet
yönetimini şöyle anlıyorlar: Afet anında herkes, 'Kızılay nerede?'
diye sorar ve çadırlar için 'bunun kumaşı iyi değil' veya 'kuru
fasulye pişmemiş' diye kritize eder ve Birleşmiş Milletler
gözlemcisi gibi seyreder.''