Kıyametin kopacağını biliyordu
Abone olİzmirli Sabetay Sevi mesihliğini ilan edip tarihin en gizemli tarikatını kurdu. Hakkında çok şey yazıldı, çizildi. Dönemin Yahudiler'ini de böldü. Yüzbinleri peşinden sürükl
Bugünkü Sabetaycılar için en kutsal yerlerden biri İstanbul'daki
Bülbülderesi Mezarlığı: Mesih'in geleceği 'bülbüllerin en çok
öttüğü yer.' Mesih, bülbüllerin en çok öttüğü yere gelecek Sabetay
Sevi 17. yüzyılda İzmir'de doğdu. 22 yaşında kendini Mesih ilan
etti. Yahudiliği ikiye böldü. Sadece Osmanlı'da bir milyon kişiyi
peşinden sürükledi. Her kıtada binlerce mürit edindi. 'Sakladım
söylemedim derdimi, gizli tuttum, uyuttum...' İstanbul'un şirin
semtlerinden Üsküdar'da dik bir yokuşun başında yer alan, büyükçe
bir mezarlığın içindeki mezar taşlarından birinin üzerinde yazılı
bu sözler... Üzerleri fotoğraflı, kıbleye göre yerleştirilmemiş,
ziyaretçilerinden dua veya fatiha istemeyen bu mezarlarda, bir
zamanların en gizemli topluluklarından birinin mensupları yatıyor.
Selanikliler sokağının başındaki Fevziye Hatun Camisi'nin hemen
yanından girilen bu mezarlık, 'Bülbülderesi' adını taşıyor. Kim
bilir; belki upuzun servilerinin serin gölgeliğinden, belki de
Tevrat'daki "Mesih, bülbüllerin en çok öttüğü yere gelecek"
ibaresinden seçtiler burayı kendilerine kabristan olarak. Kim bilir
belki de pek çok kişinin söylediği gibi artık kimse hatırlamıyor
bile, Selanik'teki o günlerini ve 'gizli dinlerini'. Ya da belki de
hâla bazıları her sabah gün doğarken deniz kıyılarına çıkıyor ve
bekliyorlar, kendilerini kurtaracak Mesihleri'ni... İşte size
tarihten pek de üstü açılmamış bir gizemli hareketin; 17. yüzyılda
on binlerce Musevi'yi peşine takan Sabetay Sevi'nin öyküsü...
Sabetaycılar ya da Sabetayistler... Köklerinin Sefarad İspanyası'na
dayandığına inanılan, bugün isimleri ortaya atıldığında, "Birkaç
kuşak önce kaybolup gitmiş bir hareket" ya da "Türkiye'nin asıl
kurucuları" şeklindeki komplo teorilerinin öznesi olarak anılan bir
topluluk... Sabetaycılık üzerine yapılan tüm bu tartışmalar
'Matrix' filminin senaryosunu andıran sorular ve olaylar üzerine
yoğunlaşıyor: Yaşadığımız dünya aslında başkaları tarafından mı
kurgulanıp yönlendiriliyor? Sabetaycılar, Türkiye ve dünyada
Yahudiliği hakim kılmak için çok gizli bir oyun mu oynuyorlar?
Yaşadıklarımız, bir komplo teorisinden mi ibaret? İslam'ın en büyük
kalesi Osmanlı'yı ele geçirmek istediği iddiaedilen Sabetaycılar,
İttihat ve Terakki vasıtasıyla Osmanlı'yı yenilmesi kesin bir
savaşa, göz göre göre mi soktu? Laiklik, kıyafet devrimi,
saltanatın ve hilafetin kaldırılması Sabetaycılar'ın büyük planının
bir parçası mı? Sabetaycılık'la ilgili eldeki bilgilerin çok az
olması da 'komplo teorisi meraklıları' için bulunmaz bir fırsat
oluşturuyor. Bu teorilerin günümüze kadar çürütülememesinin, hatta
zaman zaman 'kulağa mantıklı gelmesinin' altında yatan asıl neden
de yine, eldeki somut bilgilerin azlığı. YANITSIZ SORULAR Sabetay
Sevi'nin hayatı bir gerçek. Ama buna dayanarak üretilen yukarıdaki
komplo teorilerinin belgelere dayandırılmış, tanık anlatımlarıyla
derinleştirilmiş bilimsel bir boyutu yok. Sabetaycılık ile ilgili
bu yazı dizisinde, hem bu konudaki tarihi ve bilimsel gerçekleri,
hem de buna dayanarak ileri sürülen komplo teorilerini ele
alacağız. Belki de ilk defa, okuduğunuz bir yazı dizisinden sonra
kafanızdaki yanıtlar değil, sorular çoğalacak. Üstelik de yanıtını
kimselerin vermeyeceği, veremeyeceği sorular... YAHUDİLİĞİ İKİYE
BÖLDÜ Tarih kitapları Sabetay Sevi için, '17. yüzyılda Yahudiler
arasından ortaya çıkan Sahte Mesih' ifadesini kullanıyor. Ancak
ortaya çıktığı dönemde tüm dünyadaki Yahudiliği ikiye bölen, sadece
Osmanlı'da bir milyon kişiyi etrafına toplayan, Avrupa, Asya,
Afrika ve hatta Amerika'ya kadar uzanan, Yahudilik gibi İslamiyet'i
ve Hıristiyanlığı da etkileyen bir hareket, bundan daha fazlasını
hakediyor. Aslında Sabetay Sevi gerçeğini anlamak için ondan 200
yıl öncesine,Yahudiler'in İspanya'dan kovuldukları 1492 tarihine
kadar gitmek gerekiyor. O tarihte Hıristiyanlığın baskılarına ve
Engizisyon'un gazabına uğrayan Yahudiler'e Osmanlı İmparatorluğu
kapılarını açmıştı. İspanya, Portekiz, Provence, İtalya, Sicilya,
Almanya ve Avusturya'dangelen Yahudiler'e 'Sefarad', aynı dönemde
Orta ve Doğu Avrupa'dan gelenlere de 'Aşkenaz' deniyordu.
KABALA'NIN YÜKSELİŞİ Bu dönemlerde oldukça kötü günler geçiren
Yahudiler, yaşadıklarının kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi
Tanrı'nın isteği olduğuna inanıyorlardı. Ama yine kutsal kitaplarda
anlatıldığı gibi günün birinde bir Mesih'in gelerek kendilerini bu
acılardan kurtaracağını düşünüyorlardı. Bu zor koşullar altında
Yahudiler arasında mistizme inananların sayısı da giderek
artıyordu. Yahudi mistizminin en önemli kaynaklarından biri
'Kabala' idi. Görünenin arkasında mutlaka bir başka şeyin
gizlendiği fikrinden hareket eden Kabalistler, kutsal metinlerde
çeşitli sayılar ve matematiksel işlemlerle gizli gerçeği ortaya
çıkarmaya çalışıyorlardı. Ortaya çıkarılmaya çalışılan gizli
gerçekler arasında kurtarıcı Mesih'in kim olacağı ve hangi tarihte
geleceği de vardı. Bu görüşler içinde en çok rağbet görenlerinden
birisi de milenyumda (1000'li yıllarda) bir Mesih'in mutlaka
geleceği şeklindeydi. Yine Kabala'da 666 sayısının şeytanın yılı ya
da sayısı olduğu şeklinde bir inanış bulunuyordu. Bu iki sonuçtan
hareketle, 1666 yılının 'hayati önemine' ilişkin yaygın bir inanış
oluştu. DOĞUM TARİHİ DEĞİŞTİRİLDİ Mİ? Gersom Scholem tarafından
yazılan ve Sabetaycılığın tarihi konusundaki en geçerli referans
eser kabul edilen kitapta, Sabetay Sevi'nin 1 Ağustos 1626
tarihinde, bir cumartesi günü dünyaya geldiği belirtiliyor. Sabetay
Sevi'ye, Yahudilik'te cumartesi günü doğan çocuklara 'Sabatai'
adını verme geleneği gereği bu ismin verildiğinin altı çiziliyor.
Bu tarih aynı zamanda Yahudiler'in, Birinci ve İkinci
Tapınakları'nın yıkılışını andıkları gündür. Sabetay'a
inanmayanlarsa, Sabetay Sevi'nin doğum gününü, bu inanca uydurmak
için bilinçli olarak değiştirdiğini ileri sürerler. Sabetay
Sevi'nin ailesi büyük olasılıkla Aşkenazlar'dandı. Annesi Clara'yı
küçük yaşta kaybeden Sevi'nin iki de kardeşi vardı: Abisi Elijah
(İlyas) ve kardeşi Joseph (Yasef). O yıllarda İzmir Limanı
ticarette öne çıkmıştı. Artan ticaretle birlikte İzmir, Avrupalı
tüccarlarla dolup taşmıştı. Yahudiler'in hem doğu hem de batı
dillerini biliyor olması, onları bir anda ticaretin merkezine
oturttu. Pek çok Yahudi gibi baba Mordehay da Avrupalı tüccarlar
için simsarlık yapıyor, böylece inanılmaz gelirler elde ediyordu.
Babalarının yanında çalışan diğer kardeşlerin aksine Sabetay Sevi
daha küçük yaşlardan itibaren ticarete değil dine yöneldi. O
dönemdeki her zeki çocuk gibi o da, haham olması için özel bir
eğitime alındı. EVLENDİ AMA BAKİR KALDI Başhaham Joseph Eskapha'nın
bizzat eğittiği Sevi'ye, gösterdiği başarı nedeniyle genç yaşında
haham ünvanı verildi. Sevi, 15 yaşına kadar Tevrat, hadis, fıkıh
konularına vakıf olmayı başardıktan sonra Kabala eğitimine başladı.
Sevi 18 yaşına geldiğinde kendi yorumlarını başkalarına da okuyup
öğreten biri haline geldi. Hatta etrafında bir öğrenci grubu da
topladı. Tasavvufla fazlasıyla haşır neşir olan Sevi, bir süre
sonra tuhaf bulunan hareketler de yapmaya başladı. Oruç günlerinin
dışında da oruç tutuyor, sık sık yıkanıyordu. Sabetay Sevi ailesi
tarafından genç yaşta evlendirildi. Ancak Sevi, eşiyle cinsel
ilişkiye girmedi. Ailesi bu durumu onun eşinden hoşlanmadığı
şeklinde yorumlayarak birincisini boşattırıp ikinci kez evlendirdi.
Ancak Sevi ikinci evliliğinde de cinsel ilişkiye girmekten kaçındı.
22 YAŞINDA İLK MESİHLİK İDDİASI İddialara göre Sabetay Sevi,
1666'da kıyametin kopacağını, bundan hemen önce kurtarıcı Mesih'in
geleceğini, bunun da 1648'de olacağını 'biliyordu'. Etrafındakileri
yavaş yavaş hazırlayan Sevi 22 yaşına geldiğinde Mesih olduğunu
iddia etti. Haber İzmir'deki Yahudiler arasında yayılınca özellikle
yaşlı hahamlar bir hayli sinirlenerek tepki gösterdiler. Hatta
hocası Başhaham Eskapa, iki hahamı Sevi ile görüşerek iddiasını
geri almaya ikna etmeleri için görevlendirdi. Sevi ise mesihliğini
kanıtlayan delillerden söz ediyordu. Tarihçilere göre tam da bu
tarihlerde Sevi'nin vücudundan hoş bir koku yayılmaya başladı.
Hatta bunun bir hile olabileceğinden kuşkulanılarak Sevi bir
doktora muayene bile ettirildi. Mesihliğin alameti sayılan bu durum
sonraları müritleri tarafından bayram olarak kutlanmaya başlandı.
Sevi 23 yaşına geldiğinde bu kez de Tanrı'nın, Yahudilerce
söylenmesi yasaklanan adı 'Yehova'yı telaffuz etti. Bunun üzerine
hahambaşı Eskapa, Sabetay Sevi'yi İstanbul'daki hahamlara şikâyet
etti. Nevzat Atal-Sabah