Kıvrıkoğlu Paşa'ya suikast!

Behiç KILIÇ behickilic@internethaber.com
ANKA Ajansının bir haberi, iki gün önce gazetelerde yer aldı...Yeri yerinden oynatması gereken haber, alıştığımız biçimde arada kaynadı gitti!.. Hatta, bazı yazarlar, bu tür bilgilerin haber yapılmasının birlik ve beraberlik açısından doğru olmayacağını falan belirttiler.

Oysa haber çarpıcıydı...

28 Şubat dönemine ait ağır ithamlar vardı...

Demirel’in bazı generallerin adı geçiyordu...

Burada bir parantez açalım...

Türk Silahlı Kuvvetleri 1997 yılında, Ege tatbikatları çerçevesinde Kıbrıs’ta bir çalışma yapmıştı. Toros-2/97 adlı bu tatbikatın 5 Kasım 97 günü yapılan bölümünde bir kaza(!) yaşandı. Özel kuvvetlerden seken kurşun, Komutan çadırında tatbikatı izleyen Albay Vural Berkay’a isabet ederek öldürdü. Albay Berkay’ın hemen önünde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu oturuyordu. Kıvrıkoğlu Paşa, seken (!) kurşundan filmlerde olabilecek bir tesadüf sonucu, yerinde vücudunu oynattığı için kurtulmuştu.

Kurşun Paşa’ya isabet etseydi;

Kıvrıkoğlu hayatını kaybetseydi ne olacaktı?..

Bir kere komuta kademesindeki terfi kimlikleri değişecekti..

O günleri takip eden gözlemciler, Kıvrıkoğlu’nun ortadan kalkması durumunda, dönemir kıdemsiz ama güçlü generali Çevik Bir’in birdenbire önünün açılacağını, normalde ulaşamayacağı Genel Kurmay Başkanı koltuğuna bu durumda ulaşabileceğini belirtiyorlardı.

Gerçekten de öyleydi...

Çevik Bir o sırada Genel Kurmay 2.Başkanı konumundaydı. Bu makam aslında bir nevi “sekreterlik” göreviydi. Hem kuvvet komutanlarından, hem de ordu komutanlarından daha alt bir makamdı ve 1 numaranın bürokratik boşluğu için gerekliydi. Oysa Çevik Bir, dönemin Komutanı İsmail Hakkı Karadayı’nın garip bir pasifliği redeniyle her taşın altından çıkar bir durumdaydı. Genel Kurmay'da kendisine yakın bir ekiple iktidar sahibiydi. Genel Kurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, Çevik Bir’e yok yakın bir generaldi ve dönemin olağanüstü siyasi durumunda, bu generalin kimliği kamuya sık sık yansıyor, o da rütbesinin çok üstünde yetkilere sahip gibi davranıyordu. Fenelkurmay İstihbarat Müdürü Korgeneral Çetin Saner gibi Özel Kuvvetler Komutanı da Çevik Bir’in ekibinden di..

İşte kaza (!)böyle bir dönemde meydana geldi..

Bir özel kuvvet nişancısının silahından seken kurşun, KKTC’de tatbikatın izlendiği protokol çadırına geldi, komutanın arkasındaki albayı buldu...

Yıl 1997..5 Kasım.

Yıl Temmuz sonu 2005..

Ortaya bir mektup çıktı...l 

ANKA Ajansının haberine göre, 28 Şubat'ın hemen ardından, Mart ayında bir kurmay yarbay, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e "kişiye özel ve gizli" bir mektup yazdı. Yarbay, mektubunda, Silahlı kuvvetlerde bir etnik kadrolaşmanın yanı sıra, Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'na, Kıbrıs'ta düzenlenen suikastın "Allah'ın bir lütfu ile atlatıldığı" yazarken, Orgeneral Çevik Bir'in Genelkurmay Başkanı olması için ya Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun ortadan kaldırılacağı ya da Kıvrıkoğlu'nun görev süresinin bir yıl uzatılacağı öne sürüldü. Mektupta, "millet olarak duamız her iki teşebbüsün de başarısızlıkla sonuçlanması olduğudur" denildi.
Mektupta, ikinci teşebbüsün Cumhurbaşkanı'nın katkısını gerektirdiği belirtilerek, bu senaryonun engellenmesi istendi.

Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'na, Kıbrıs'ta düzenlenen suikastın "Allah'ın bir lütfu ile atlatıldığı" yazarken, Orgeneral Çevik Bir'in Genelkurmay Başkanı olması için ya Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun ortadan kaldırılacağı ya da Kıvrıkoğlu'nun görev süresinin bir yıl uzatılacağı öne sürüldü. Mektupta, "millet olarak duamız her iki teşebbüsün de başarısızlıkla sonuçlanması olduğudur" denildi. Yarbay, bu konunun kendisine intikal ettiğini ve bir vatandaş olarak devletin başı olması hasebiyle bilgi arzetmeyi amaçladığını" belirtti.

ANKA’nın haberine göre olay şöyle gelişti...

“Mektupta, GATA, Okullar Dairesi Başkanlığı, Tayin Daireleri Başkanlığı gibi yerlerdeki etnik kadrolaşmanın incelenmesi istendi. Mektupta, "Hatta Cumhurbaşkanı yaveri Albay Reha da böyledir" ifadesi yer aldı.

‘Güzel Türkiyemizin Suriye olmamasını temenni ediyorum’ ifadeleriyle biten mektup. Mektup, Cumhurbaşkanlığı'na gelir gelmez, dönemin Cumhurbaşkanı Genel Sekreter Yardımcısı tarafından Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'a haber verildi ve mektup faksla gönderildi. Mektubun aslı daha sonra Genelkurmay Başkanlığı'na gönderildi.
Cumhurbaşkanı Demirel, kendisine gönderilen bu mektubu bir türlü göremedi. Mektupla ilgili bilgi isteyen Demirel'e, sadece Genelkurmay tarafından şifahi bilgi verildi “

Habere göre mektup Demirel’e gösterilmedi. Mektup nedeniyle, Kurmay Yarbay Y.Y. hakkında, Askeri Ceza Yasası'nın ‘Astlık üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunanların cezalandırılmasını’isteyen maddesinden dava açıldı.

Bu haberin ardından bazı gelişmeler yaşandı.

Yenişafak Gazetesinden Kezban Bülbül bir araştırma yaparak “Mektubu askerlere Demirel mi verdi” diye sordu. Bu çok ilginç bir yaklaşımdı. Kezban Bülbül, dönemin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ile konuşmuştu. Habere göre, dönemin Cumhurbaşkanlığı eski Genel Sekreter Yardımcısı Oğuz Özbilgin, kendisinin böyle bir mektubu açıp sonra da Genelkurmay'a göndermesinin sözkonusu olamayacağını Gazeteci Bülbül’e söyledi. Özbilgin, "Cumhurbaşkanı'nın şahsına gelen bütün mektuplar kendisi veya özel müşavirliği tarafından açılır. Üzerinde Demirel'in ismi varsa ve 'kişiye özel' yazıyorsa, direkt olarak Genel Sekreter'ine veya özel müşavirliğine gider. Kişiye özel bir mektubu genel sekreter açabilir veya doğrudan Demirel'in bilgisine sunar. Genel Sekreter, mektubun içeriğini ciddi bulmazsa Demirel'e iletmeyebilir. Kimse Cumhurbaşkanı'na gelen bir mektubu ondan gizleyerek başka bir yere göndermek gibi bir şeye cesaret edemez" dedi.

Ortaya çıkan mektupta tartışılan yan konulardır..

Böyle bir mektubun Demirel’den saklandığı mı, yoksa Demirel tarafından mı Genelkurmay’a iletilip “Bakın adamlarınız sizi ihbar ediyor,ne yapıyorsanız dikkatli olun!” mu dediği öne çıkarılıyor.

Kıvrıkoğlu iddiaları neyin nesi üstünde durulmuyor...

Yarın tekrar 1997 Kasımına KKTC&ye dönüp oradan bu işe bakacağız..