Kişisel din olur mu?
Abone olZekat vermek, hacca gitmek, cenaze namazı, hutbe... Bu ibadetler kişisel midir?
Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz, gündemde konuşulan bu konuya
farklı bir bakış getirdi.
Kaynak:
Yazar:
Sosyal, siyasal, kültürel yapılar bir kere kurulduktan sonra çok
uzun yıllar varlığını sürdürür. Onun içinde yer alan bireyler de
dönüp dolaşıp aynı şeyi yaparlar.
Yapı kavramı şimdi nereden mi geldi aklıma? Bazen, ' Ben bu konuya
daha önce değinmiştim' hissine kapılıyorum.
Aslında bu bir his değil; gerçeğin ta kendisi. Yapısal ilişkiler
kendi mekanizmasını işlettikçe, biz de aynı sorunlara değinip
duruyoruz.
Örnek mi? İşte Cumhurbaşkanı Sezer'in son konuşması. Ne diyor
Sezer: " Dinin, bireyin manevi yaşamını aşarak, toplumsal yaşamı
etkilemesine izin verilemez... "
Defalarca söyledik: Laiklik ilkesi siyasi bir kavramdır. Devlet ve
din ilişkisini düzenler... Laikliğin özü, devletin kuruluş ve
işleyişinin dinsel değerlerden bağımsız olmasıdır.
Sanılanın aksine birçok dini grup ( tarikat, cemaat ) laiklikten
hoşnuttur. Çünkü inanç âleminde farklı din yorumları ve pratikleri
vardır. Bir grup diğer grubun devlete hakim olarak, kendi yorumunu
empoze etmesini istemez. (Bu dini grupların çelişkisi; bir yandan
devletin tarafsız kalmasını arzularken, diğer yandan bürokratların
dindar olmalarını istemeleridir.) Şimdi gelelim Sezer'in cümlesine:
Din ne zaman bireyin manevi dünyasını aşmadı ki?
Cami ... Cuma namazı ... Hutbe ... Trilyonluk bütçesiyle Diyanet
İşleri ... Ramazan ... Cenaze namazı ... Kurban kesme ...
Zekat ... Hac ...
Bu ve benzeri dini pratiklerin tamamı ' toplumsal' değil mi?
Kişisel yani sadece bireyle sınırlanmış bir din olur mu? Din,
tanımı gereği toplumsaldır. Bana inanmıyorsanız sözlüğe bakın: "
Tanrıya inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum "
yazıyor.
İnanın bu satırları şaşkınlık içinde yazıyorum: Cumhurbaşkanın
sözlerinin yanlış olduğunu göstermek için... Türk Dil Kurumu
Sözlüğü yetiyor da, artıyor!