Kişisel beslenme devri!
Abone olGelecekte öğle yemeğine çıkarken yanınıza yemek fişi veya yemek kartı almaya gerek kalmayacak!
İnsan Genom Projesi’ndeki gelişmelerden sonra, genetik biliminde
yepyeni kapılar açıldı. Kalıtım bilgilerinden yararlanılarak hem
bilimsel hem de ticari açıdan kazançlı olabilecek bir araştırma
alanı arayışı sonucunda ilk olarak farmakogenomik fikrine
ulaşıldı.
Gelecekte öğle yemeğine çıkarken yanınıza yemek fişi veya yemek
kartı almaya gerek kalmayacak. Hatta "acaba bugün ne yesem ?" diye
düşünmeyeceksiniz bile. Çünkü bu kararı siz vermeyeceksiniz.
Kolunuzda deri altına yerleştirilen bir biyoçipi tarayıcının
üzerinden geçiren lokantacı, sizin özel beslenme programınıza uygun
mönüye sürecek önünüze.
Belki canınız o gün balık çekmeyebilir ama bu bir şey ifade etmez,
önemli olan yiyeceklerinizin genetik profilinize uyumlu olması.
Anlattıklarımız size bilim kurgu gibi gelebilir, ama nutrigenomik
uzmanlarına kalırsa bu vizyon hiç de uzak değil.
Kalıtsal özelliklere uygun beslenme programı özellikli Amerika ve
Kanada’da yaygınlaşıyor. Seattle’daki Genelex firmasına 395 Dolarla
başvuranlara bir tükürük testi için gerekli malzemelerle birlikte
yaşam biçimini yansıtacak bir anket formu gönderilmekte.
Tükürükten rapor
Pamuklu çubuğa bir parça tükürük sürülüp, anket formu da
doldurulduktan sonra firmaya geri gönderiliyor. Firmadaki bilim
adamları tükürük örneğini (şimdilik) 19 gene göre inceliyor ve 35
sayfalık bir rapor hazırlıyorlar.
Colorado’daki Sciona firması işi biraz daha ciddiye alır gibi
görünerek kendileriyle işbirliği yapan bir doktordan onay istiyor.
Eğer bu doktor yaşadığınız kentte veya ülkede değilse doktora bir
e-postayla adres bildirmek yeterli. Doktor gerekli olan her şeyi
postayla gönderiyor.
Peki nutrigenomik nedir? Nutrigenomik biliminin amacı kalıtım
araştırmaları, bitki yetiştirme, genetik ve modern tıptaki veriler
doğrultusunda, hastalıkları önleyici veya tedavi eden gıda ürünler
üretmek.
Mesela lif oranı arttırılmış tahıl ürünleri veya daha fazla vitamin
içeren meyve türleri gibi.
Bu araştırma alanı son yıllarda birçok bilim adamının ilgisini
çekince, kişiye özel beslenme fikri doğdu. Nutrigenomik uzmanları
genleri inceleyerek kimin hangi besinlere veya besleyici maddelere
ihtiyacı olduğunu ve sağlıklı yaşamak için hangilerinden uzak
durulması gerektiğini araştırıyorlar.
Yani bilimsel olarak ifade edecek olursak burada önemli olan genler
ve besin içerikleri arasındaki karşılıklı etki.
Bireye özgü ilaç
Kaliforniya Üniversitesi’ndeki Nutritional Genomics Merkezi, bu
alanda önde gelen araştırma kurumlarından biri. Enstitü müdürü ve
moleküler biyolog Raymond Rodriguez, diğer tüm genetikçiler gibi,
on yıl kadar devam eden İnsan Genom Projesi’ne bağlı her yeni
gelişmeyle yakından ilgilendi ve, kalıtım bilgilerinden ticari
olarak da yararlanmanın yollarını aradı.
Bu arayış sonucunda ilk olarak farmakogenomik, yani bireysel
genetik özelliklere uygun ilaç üretimi düşüncesine ulaşıldı.
Ve çok geçmeden Rodriguez de dahil olmak üzere birçok araştırmacı,
beslenmenin de tıpkı ilaçlar gibi genetik profile uyumlu hale
getirilebileceği fikrine ulaşınca nutrigenomik doğdu.
Rodrigez, toplumun, kişiye özel beslenme programlarını uygulamaya
hazır olduğunu ve beslenme anlayışında önemli bir değişimin
yaşandığına inanıyor. 20.yy’da daha sağlıklı ve uzun yaşama uğruna,
gıda enfeksiyonlarına yol açan mikroplardan arındırılmış besinler
üzerindeki araştırmalar yaygınlaşınca, besinlerin, genlerin ve
sağlık üzerindeki etkisi de insanlara mantıklı gelmişti.
En ilginç buluş
Bilim adamı böylece 2001 yılında meslektaşı Wasyl Malyj’nin
kapısını çaldı. İki moleküler biyolog çok geçemeden bu iş için tek
bir laboratuarın yeterli olmayacağını ve disiplinler arası ortak
çabaların gerekliliğini fark ettiler.
Beslenme genomiğinin temeli aslında şu sıralar Tufts
Üniversitesi’ne bağlı Nutrition and Genomics Laboratuarı’nı yöneten
JosŽ Ordovas gibi araştırmacılar tarafından atılmıştı. Ordovas on
yıllardan bu yana yağ metabolizması ve kalp/dolaşım hastalıkları
arasındaki karşılıklı ilişkiyi araştırıyor.
Son yılların en ilginç bulgusu, HDL (High-Density-Lipoprotein) ve
LDL (Low-Density-Lipoprotein) kolesterollerinin metabolizmasını
çalıştıran gendir.
Kimi insanlar bol miktarda doymuş yağ tüketmelerine rağmen
kanlarındaki kötü LDL kolesterol oranı artmaz. Diğer bazı
insanlarda ise az yağlı beslenmelerine rağmen LDL kolesterol
seviyesi bir türlü düşmemekte.
Elde edilen sonuçlar, yağlı beslenme biçiminin ne şekilde
etkiyeceğinin yani metabolizmada iyi HDL kolesterolünün dolaşıyor
olmasının, hepatit lipaz enzimini kotlayan bir genin alele durumuna
bağlı olduğunu göstermiştir.
Zor bir çalışma
LDL kolesterol seviyesi yüksek olan kişilere, Ordovas, özellikle
doymamış yağ asitleri içeren yağları tüketmelerini öneriyor. Şu
anda daha fazlasını yapmak mümkün değil.
Besleyici madde ve kalıtım arasındaki karşılıklı etkilerin
incelenmesinde, HDL ve LDL kolesterolü gibi kalp hastalıklarını
takip edebilecek göstergelerin çok iyi anlaşılmış ve kolay
ölçülebiliyor olmasına bağlı olarak özellikle de kalp/dolaşım
hastalıkları alanında önemli adımlar atıldı.
Araştırmacılar, yeni simülasyon yöntemleri ve algoritmalarla,
genetik bilgiler ve sağlık verileri arasında yeni ilişkiler
bulabilmeyi umuyor.
Tabii bunun kolay olmayacak. Sonuçta bir bedenin hücre
zehirlerinden kurtulması tek bir gene bağlı değil.
Özellikle de kalp enfarktüsü, kanser ve diyabet hastalıklarında gen
etkileşimleri çok karmaşık. Örneğin diyabet tip 2 hastalığı 300
genle ilişkili.
Kanser ve beslenme
Kanser hastalıklarıyla ilgili birçok araştırma yapılmasına rağmen,
beslenme genetiği için uygun verilerin sayısı çok. Her kanser
türünün göstergeleri farklı ve çok zor fark edilen çevresel
etkenler de hastalık sürecini etkilemekte.
Bu yüzden nutrigenomik biliminde kanser, kalp/dolaşım ve diğer bazı
hastalıklar için elde edilen ilk sonuçlar daha çok genotipleri
ayrıntılı bir şekilde incelenmiş olan büyük gruplara yönelik genel
öneriler olacaktır. Bir ihtimalle erkeklere ve kadınlara ayrı
genetik beslenme programları hazırlanabilir.
Birkaç yüz Dolar karşılığında kişisel beslenme programları sunan
kuruluşların hizmetinden kuşkulu olan Rodriguez, yirmi ila otuz yıl
sonra bile bilimsel bilgilere dayanan, örneğin "bu adam orta
yaşlarında ve beyaz insan soyuna göre beslenmeli" ya da " bu
beslenme programı yaşlı Akdeniz kadınlarına uygundur" şeklinde
kişisel öneriler verilebileceğine inanmıyor.
Prostat ve beslenme
Berkeley Kaliforniya Üniversitesi araştırmacısı Alfredo Galvez,
1997 yılında isoflavon içerikli soyanın kalp hastalıkları ve kanser
riskini düşürdüğünü bulmuştu. Anlaşıldığı üzere Lunasin maddesi,
tümör hücrelerinin çoğalmasını önlemekte.
Bu araştırmalar laboratuar ortamındaki hücre kültürü deneylerine
dayanmakta. Bu nedenle Kevin Dawson, Colorado Prostat Kanseri
Araştırmaları Konseyi’yle birlikte çalışmaya başladı.
Colorado’da prostat kanseri yaygın olduğu için konseyin verileri
detaylı olduğu kadar son derece geniş kapsamlıydı. Dawson bu
verilerden, soyanın, prostat kanserini önlediğini saptadı.
Her ne kadar diğer faktörler de önemli gibi görünse de. Sonuçta
birden bire bol miktarda soya tüketiminin, normalde hiç baklagil
yemeyenlerde ne gibi etkilerin ortaya çıkacağını kimse
bilmiyor.
Hızlı iş adamları
Ne var ki bu tür uyarılar yeni yetme işadamlarına vız geliyor.
Gelişmeleri yeterince hızlı bulmayanlar için kimi kuruluşlar, bazı
çevrelerde daha şimdiden statü sembolü haline gelen beslenme
servisleri yarattılar. Oysa hiçbirinin önerileri, Amerikan Sağlık
Birliği’nin son tavsiyelerinden farklı değil. Fikir buna rağmen
sağlığına düşkün bir kesim arasında git gide daha popüler bir hale
gelmekte.
Aslında evde test yönteminin geleceği yok değil. Kuruluşların
hedefi daha hızlı, daha iyi ve ucuz "kullan at" testleri. Bu konuda
iyimser olanlar, güvenirli ve ucuz bir şekilde kontrol edilebilecek
gen sayısının önümüzdeki on yıl içinde 500’ü aşabileceğini
sanıyorlar.
O zaman insanlar sadece gen çipi analiziyle sağlık danışmanında
test yaptırabilirler. Ve eğer Amerikan Diyet Birliği bu konuda
ağırlığına koyabilirse, bu sağlık danışmanları doktorlar değil
diyetisyen asistanları olacak.
Sebze ve meyve
Peki Sciona firmasının, web sitesinde "profesyonel genetik muayene"
diye sunulan testle, gerçekten de kişisel özel beslenme programı mı
ortaya çıkarıyor?
Firma, varyasyonları belli başlı beslenme önerilerini ortaya
çıkaran topu topu 19 geni inceliyor. Dolayısıyla da test sonucu
sağlıkla ilgili genel bir değerlendirme sunmuyor. Sciona’nın
önerileri başlıca kalp sağlığı, kemik, iltihaplar, hücre temizliği
ve oksidatif strese yönelik.
Ve tüm bu öneriler genellikle sağlıklı beslenmesini bilen bir
insanın önerebilecekleriyle örtüşmekte.
Yani mümkün olduğunca bol miktarda taze meyve ve sebze, süt
ürünleri, et ve balık tüketmek, unlu ve yağlı besinlerden uzak
durmak, tek fark tüm bunların belli genetik varyantlara göre
seçilmiş olması.
Bu açıdan bakıldığında nutrigenomik hakkında öncelemelerde
bulunanların vaat ettiklerinin aksine, kişiye özel beslenme
programları henüz beklentilerin çok ötesinde.
Binlerce genin işlevi ve genler arasındaki karşılıklı etkiler kesin
bir şekilde açıklanmadıkça da kişiye özel beslenme önerileri, her
gün duyduğunuz sağlıklı beslenme tavsiyelerinden pek de farklı
olmayacak gibi görünüyor.
Kaynak: www.hurriyet.com.tr