Kışanak o eleştirilere cevap verdi!
Abone olBDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Hakkari'de yol kesen PKK'lılar ile ilgili eleştrilere bu sözlerle cevap verdi.
Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde yol kesen PKK'lılarla
kucaklaşarak tepki toplayan BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten
Kışanak ve Van Bağımsız Milletvekili aynı zamanda DTP Genel Başkan
Yardımcısı Aysel Tuğluk, Diyarbakır'da basın toplantısı
düzenledi.
PKK BDP'Yİ BÖYLE
KARŞILAMIŞTI
BDP Diyarbakır İl Başkanlığı binasında düzenlenen toplantıya
Milletvekilleri Emine Ayna ve Nursel Aydoğan da katıldı. Toplantıda
ilk konuşmayı yapan Gülten Kışanak, Hakkari, Şemdinli ve
Yüksekova'da ilk kez köylere girebilen medyanın gerçekleri
gördüğünü söyledi.
ŞEMDİNLİ GERÇEĞİ İLE TANIŞIN
Gezdikleri köylerdeki evlerin duvarlarında ağır silahların mermi izlerini gördüklerini anlatan Kışanak, şöyle konuştu:"Şemdinli çıkışında en yüksek teknolojiyle donatılmış tanklar, askerlerle kurulmuş barikatı ve o barikattan birkaç kilometre ötede gerillanın olduğunu gördük. Ancak, bunlar bugün tartışılmıyor. Gerçeğin ta kendisi budur. Buna gözlerinizi kapatarak bir görüntüyle siyasi malzeme elde etmiş gibi uğraşır ve o görüntüyü anlamaktan uzak bir duygu içinde olursanız; bu ülkeye yazık edersiniz. Herkesin bu gerçeği görmesi gerekir."
"KARAKOLUN 2 KİLOMETRE ÖTESİNDE GERİLLA
VAR"
Konuşmasında son dönemde sık gündeme gelen ve 'Kalekol' olarak
adlandırılan yüksek güvenlikli karakol binalarına da değinen
Kışanak, "Yüksekova'ya 15 kilometre mesafede bir karakolda
bizi güvenlik gerekçesiyle durdurdular. Çünkü oradan 10-15
kilometre ötede çatışma devam ediyordu. Bu gerçeği görmeyen bir
Türkiye kaybeder. O karakol medyanın her can kayıplarında üstünde
durduğu yüksek teknolojiyle donatılmış bir karakol. İki kilometere
ötesindeki çatışmayı önleyemeyen bir karakol. Adeta sığınak gibi
yapılmış, yerin altına yapılmış bir karakol. Ama 2 kilometre
ötesinde gerilla var. Bizim o gün gördüğümüz Türkiye'nin gerçeği ve
realitesidir. Türkiye bu gerçeği görmeli ve kabul etmelidir. Biz
geldikten sonrada bu gerçek orada devam etti" diye devam
etti.
Köylere çatışmalarda neler olduğunu görmek üzere gittiklerini
belirten Gültan Kışanak, kimlik kontrolü yapılan PKK'nın kontrol
noktalarının olduğu bir bölgeye gittiklerini bildiklerini
vurgularken, şöyle devam etti: "
ORASI GERİLLA KONTROL NOKTASIYDI
İndik ve en öne varıncaya kadar durumun farkında değildik. Oraya
gidinceye kadar 10-15 dakika sürdü. Gittiğimizde bizden önce
araçlardan inen insanlarla, kontrol kurmak isteyen gerilla arasında
bir mücadele olduğunu gördük. Ne mücadelesi biliyor musunuz?
Gerilla, kendisinin prosedürü gereği bir yol kesme eylemi yapmak
istiyor. İnsanları kendisinden ayırıp karşıya geçirip,
propaganda yapmak istiyor. Ama insanlar öylesine bir duygu seli
içindeler ki, onların bu resmiyeti kurmasına fırsat vermediler.
Orası açıkçası bir gerilla kontrol noktasıydı. Orada bir kontrol
yapmak istemişlerdi. Ancak bu kontrolü kuramadılar. Duygular hakim
oldu. İnsanlar, analar, halk, hepimiz duygu seli yaşadık. Medyaya
konuşma yapan gerillanın 10-15 dakika insanları karşıya ayırıp,
'Geçin size hitaben bir konuşma yapacağız' dediğini, bunun için
uğraştığını ama böyle bir ayrışma yaratamadığını
gördük."
"BU ÜLKEYİ KANLA SATIŞA ÇIKARIRSANIZ ALICISI ÇOK
OLUR"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı sert dille eleştiren Kışanak,
hükümetin bu olaydan 'Bir düşman siyaseti' çıkarmak istediğini
iddia etti. Milletvekili Gültan Kışanak, şöyle devam etti:
"Tüccarlar böyle söylüyormuş; 'Bu ülkeyi şu kadar kan
dökerek kurduk, ancak bu kadar kan dökerek veririz. Kaça aldıysak
ona satarız' diyor. Bunlar şuurlarını yitirmişler. Din ticaretini
bıraktılar, kan ticaretine başladılar. Hükümetin bir bakanı ülkeyi
kanla satmaktan bahsediyor. Siz bu ülkeyi kanla satışa çıkarırsanız
alıcısı çok olur. Irak, Suriye, Afganitan'ın nasıl bir kan gölüne
döndüğünü herkes biliyor. Türkiye kamuoyunun 'Biz düşman değil,
kardeşiz', 'Dağdaki gerillla da bu halkın çocuğudur' demesi
gerekiyor. Bu ülke kurulurken dökülen kan, yitirilen can son 30
yılda yitirdiklerimizden daha azdır. Bu kadar mı
şuursuzlar? Kana, ölüme bu kadar mı sevdalılar? Daha kaç
kişi ölecek Sayın Arınç? Çık, açıkla bedeli ne, kaç bin can?
Yetmedi mi 40 - 50 bin insan? Sizin gibi vampirler 100 bin can mı
istiyor? Bu nasıl bir vicdan? Öfkeden ne söyleyeceğimizi
kuramıyoruz. Bu kadar kana, ölüme sevdalı, bu işi kan ticaretine
dökmeye hevesli bir iktidarın karşısında vicdanlı herkes
ayaklanmalı. Senin çocukların mı gidip ölüyor orada? Babanın
kesesinden mi gidiyor? Bir başka bakan,'3-5 Mehmet öldü diye
parlementoyu mu toplayacağız' diye küçümsüyor."
"BİZE GÖZLERİNİ KIRPARAK SELAM VEREN ASKERLER
VAR"
Yıllarca yüzlerce kez askeri kontrol noktalarından geçmiş biri
olduğunu ifade eden Kışanak, "Hükümet, devletin korkusu olmazsa o
askerlerle de biz kucaklaşabileceklerini söyledi. Kışarak,
sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizimle kucaklaşmaya hazır her
gittiğimiz kontrol noktasında asker görüyoruz. Dün gittiğimizde
yine aynı şeyleri yaşadık. Korkudan tebessüm edemeyen ama sadece
gözlerini kırparak selam veren askerler var bize. Bu halkın
evlatlarını zorla silah altına alıp ölüme gönderiyorsunuz.
Vicdanınız yok sizin. Sizin Allah'tan korkunuz olsa kanla siyaset
yapmazsınız. Ölüm üzerine iktidar kurmazsınız."
"KİMSE BİZE ONLARA TERÖRİST MUAEMELESİ YAPMAYI
DAYATAMAZ"
Evladını yitiren annelerin savaş siyasetinin mimarlarına beddua
ettiklerini ifade eden Kışanak, şöyle konuştu: "Onlar bizim için
beddua istedi. Ama ben diyorum ki; dua edin. Allah bunlara akıl,
vicdan, adalet duygusu versin. İnsanlıklarından çıkmış bunlar.
Ortada kocaman bir Kürt sorunu var. Bir taraftan 'Kürt kardeşim'
diyeceksin, bir taraftan insanlar birbiriyle tokalaşmış, kinle
değil sevgiyle bakmış diye bundan bir siyaset çıkarmaya
çalışacaksın. O dağlardaki gençler Kürt halkının evlatları,
yakınlarımız, eşimiz, dostumuz, akrabamız, bizim çocuklarımızdır.
Kimse bize onlara terörist muaemelesi yapmayı dayatamaz. Bu
dünyadaki en büyük zulümdür. Bir halka 'Kendi evlatlarına
zorla terörist diyeceksin' dayatması dünyanın en büyük zulmüdür.
'Bunları daha fazla öldürmek için yanımızda durun' diyorlar.
Yapmayacağız. Daha fazla insan öldürmesi için AKP'nin
politikalarını meşrulaştırmayacağız. Ben de bir anneyim. O
gerillaları gördüğümde büyük bir duygu yoğunluğu yaşadım. Hiç kimse
çok büyük bir davası yoksa eline silah alıp ölüme gitmez. O gençler
belki birkaç saat sonra bir uçak bombardımanında yaşamını
yitirecekler. Bunu vicdan nasıl kabul eder? O insanları kimse zorla
dağa çıkarmıyor. Kimse bize tehditler yağdırarak korkutacağını
zannetmesin. Çok karmaşık duygular bunlar. Bir halkın özgürlük
mücadelesi için eline silah almış, ölümü göze almış kişilerle
karşılaşmak çok karmaşık, çok zor duygular yaşamamıza neden
oldu.
SADECE YÜZÜMÜZDE TEBESSÜM VARDI
Biz orada Türkiye'ye karşı bir düşmanlık söyleminde mi bulunduk?
Sadece yüzümüzde tebessim vardı diye bizi yargılamaya
kalkışıyorlar. Elinde silah olanlarla kontrol noktasında
karşılaştık diye bunu yargı konusu yapanlar şunu söylesinler. Biz
kaç kez o yollarda eli silahlı askerler tarafından durdurulduk.
Yüzlerce kez. silahlarını arabalarımızın üzerine doğrultan askerler
tarafından durdurulduk. Daha 14 Temmuz'da meydan dayağından
geçirildik, linç edildik. O gün orada yaşadığımız duygular yoğundu.
Özellikle bir anne olarak o genç kadının, genç insanların ölümle
burun buruna olduğunu hissetmek beni çok duygulandırdı. Onların
birkaç kilometre ötesinde ellerinde dünyanın en gelişkin silahları
olan askerler var. Tepelerinde kobralar, uçaklar, yere atılmış
kazan bombaları var. Böyle bir ortamda tebessüm edebilen insanlar
var. Bunu anlamak gerekiyor.
"BUNLAR BİZİM ÇOCUKLARIMIZ"
Kışanak, yol kesen PKK'lıların yabancı bir ülkeden gelen istila
kuvveti olmadıklarını belirterek, "Bu ükenin, bizim çocuklarımız.
Bunu yüreğimizin derinliklerinde hissettik. Defalarca askeri
kontrol noktalarında silah zoruyla durdurulmuş, saatlerce
bekletimiş ve bana silah doğrultan askerin biz artık hareket etme
aşamasına geldiğimizde sadece gözlerini kırparak bana selam verip
'Üzgünüm ama bunu yapmak zorundaydım' dediğini, hissettirdiğini
defalarca yaşamış bir insanım. Oradaki bir gerçek var; yaklaşık 1
aydır gerilla ve askerler birbirlerine 1-2 kilometre mesafede içiçe
yaşıyorlar. Oradaki askerler bu gerçeği çok iyi biliyor" diye
konuştu.
"ONLARA TERÖRİST OLARAK BAKMIYORUZ"
DTP Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk ise, son olayların
Habur'da yaşananlara benzediğini öne sürerken, "Artık
devletin bizim duygularımıza kadar müdahale etmesine son vermesi
gerekiyor. Habur'da halk gerillalar, çocukları kendi topraklarına
döndü diye sevindi. Habur'daki o ırkçı yaklaşım Şemdinli'de tekrar
gösterilmeye başlandı. Biz neden sarılmışız gerillalara? Gerilla bu
coğrafyanın gerçekliği ve bu halkın çocuğudur. Bu halkın içinden
çıktı. O gençler bu halkın çocuğudur ve biz onlara sarılırız. Hiç
kimse duygularımıza müdahale etme hakkına sahip değil. Biz
onlara terörist olarak bakmıyoruz. Onlar eline silah almak zorunda
bırakılmış gençlerdir. Bu devletin ırkçı, faşist politikalarına
tahammül göstermeyip dağa çıkmak zorunda bırakılmış gençlerdir.
Ortada bir suçlu aranıyorsa Kürt halkına yok edici politilaarı
dayatanlardır" dedi.
GERİLLA SORUNUN DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜNDEN YANA
Baskı ve zulüm politikasıyla gidilecek bir yer kalmadığını anlatan milletvekili Aysel Tuğluk, PKK'lıların silaha aşık olmadığını, demokratik ve barışçıl çözümden, halkların kardeşliğinden yana olduğunu savunurken, "Gerilla, sorunun demokratik çözümünden yanadır. Siz dağları bombalarsanız, 'İmha edeceğiz, bitireceğiz, yok edeceğiz, siyaset hakkı tanımayacağız, kimliğinizi, dilinizi, sizi bir halk olarak tanımayacağız, size en ufak bir saygı duymayacağız' derseniz, politikanızı bunun üzerine kurarsanız gerilla her zaman o dağlarda olacaktır. Şemdinli gerçeğiyle herkesin yüzleşmesi gerekir. 30 yıllık mücadeleden bir ders çıkarılmamış. Hala PKK ve gerilla gerçekliğiyle yüzleşmekten korkuluyor. Artık sorunun çözümünü başka yerlerde aramayın. Çözümün aktörleri buradadır. Şemdinli gerçeğini Kürt sorunun geldiği yeni bir aşama olarak görmek gerekiyor. Yeni bir süreç olarak görmek, doğru tanımlamak gerekiyor. 30 yıllık mücadelenin yeni bir parçası olarak görmek gerekiyor" diye konuştu.
HERKES GERİLLAYI DİNLEMELİ
Son gelişmeleri 'Buluşma' olarak nitelendiren Aysel Tuğluk,
sözlerini şöyle sürdürdü; "Oradaki buluşmaya ilişkin hakaret edici
değerlendirmeler var. Bence herkes gerillayla buluşmalı, gerillayı
dinlemeli. Orada görecekler çözüme, barışa dair şey oradan çıkacak.
Orayı inkar ederek sorunu çözemezsiniz. Barış isteniyorsa bu
gerçekle yüzleşilmek zorundadır. İstedikleri kadar soruşturma
açsınlar. Biz bu tehditlerden korkacak değiliz. Halkın onurlu
mücadelesinin gereğini yapmaya devam edeceğiz. 30 yıldır çekilmedik
acı kalmadı. Bu mesele bitmedi. Bizlere 20-30 yıl ceza vermekle bu
sorun çözülecek mi? Bunun mantığı yoktur."
Konuşmasında İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in Hakkari ziyaretine
de değinen Tuğluk, "Siz bir Bakan olarak bu halka hakaret
edecek, küçümseyeceksiniz ondan sonra o 'Halkı ziyaret etme' adı
altında oraya gideceksiniz. İnsanda biraz utanma olur. İdris Naim
Şahin halkımızın içine gitme hakkına sahip değildir. Önce bu
hakaretlerden vazgeçecek ve bu halktan özür dilemek zorundadır.
Orada halkın tepkisiyle karşılaştığında bir yerlere sığınmak
zorunda kaldı. Siz bu halka bu kadar hakaret ederseniz tepki
verecektir size. İdris Naim Şahin'nin gidişinin bir nedeni
provakasyon yaratmaktır. Halkın gösterdiği tepkilerin ne anlam
ifade ettiğinin üzerinde düşünülmeli. Sen saygısızlık, her türlü
hakareti yapıyorsun sonra halkın seni karşılamasını
bekliyorsun. Bundan sonra herkesin aklını başına alması
gerekiyor. Askeri operasyon, yöntemler iflas etmiştir. Kürtler
bundan sonra milim geri adım atmayacaklardır. Herkes bunu böyle
bilmelidir. Bunun bedelini göze almış durumdayız. Acı
çekmeyi ve bedel ödemeyi göze alarak bunu yapacağız. Ama daha fazla
acılar yaşanmadan buna bir son verilsin. Bu dayatma ve tehditler
karşısında boyun eğmeyeceğiz" diye konuştu