Kırmızı çizgilere çizik atıldı
Abone olMİT Müsteşarı Emre Taner'in Barzani ile yaptığı gizli görüşmenin ayrıntıları netleşti. Tarafların kıran kırana pazarlık yaptığı o alışılmadık ziyaretin perde arkası ise şöyle
Türkiye'nin kırmızı çizgileri, MİT Müsteşarı Emre Taner'in
Barzani ile yaptığı 'gizli ve tarihi görüşmede' terk edildi. Bu
görüşmenin yazılı olmayan mutabakatına göre, Türkiye Cumhuriyeti,
"Türkiye sınırlarına taşmamak" kaydıyla, Kuzey Irak'taki Kürt
oluşumuna eskisi kadar sert bakmıyor. Milli İstihbarat Teşkilatı
(MİT) Müsteşarı Emre Taner başkanlığındaki üç kişilik heyetin,
Kuzey Irak'tan ayrılırken son sözleri, "Amerikan Başkanı George
Bush'a da görüşmemizin içeriğini iletin" şeklinde oldu. Taner'in
Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani'yle
görüşmesi dakikada tamamlanırken, heyetlerarası görüşmeler tam 24
saatte sonuçlandı. Bu görüşmeden dört gün sonra Barzani, Amerika'ya
gitti; Bush kendisini "Sayın Başkan" hitabıyla karşıladı.
Türkiye'de pek çok kişi, resmi protokolde "KDP lideri" denilen
Barzani'nin Beyaz Saray'da "Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı"
sıfatıyla karşılandığını öğrenince şaşırdı. Oysa, Türkiye'de az
sayıdaki 'yönetici', Barzani'nin ABD'de Kürdistan Bölgesel Hükümeti
Başkanı olarak karşılanacağını biliyordu. Türkiye'nin tepe
yöneticileri bu bilgiyi, MİT Başkanı Taner ile Mesut Barzani
arasındaki görüşme öncesinde biliyorlardı. TEMPO, Taner'in
Barzani'yle yaptığı 'alışılmadık' ve 'tarihi' diye
nitelendirilebilecek ziyaretin bilgilerine ulaştı. Sonuçları
'tutanaklandırılmayan' bu ziyaretin öyküsü şöyle: Neden Dışişleri
değil de MİT - MİT Müsteşarı Emre Taner, beraberinde MİT'in iki
daire başkanı bulunduğu halde 'olağan' güzergâhı takip ederek 20
Ekim'de Türkiye'den Kuzey Irak'a hareket etti. Anti espiyonaj ve
uluslararası operasyonel ilişkilerden sorumlu iki daire başkanı
aynen Taner gibi Türkiye - Kuzey Irak yönetimi ve Amerika
arasındaki ilişkilerin detaylarına vakıf kişilerdi. Barzani,
buluşma noktasında Taner'i sıcak biçimde karşıladı. Değil sıcak
karşılama, bu buluşma bile teamüllerin dışındaydı. Çünkü MİT
müsteşarlarının Barzani gibi siyasi bir liderle doğrudan görüşmesi,
devlet usullerine pek de uygun değildi. Bu ziyareti Dışişleri
Bakanlığı mensupları da yapabilecekken, acaba neden MİT devreye
girmişti? - Dışişleri mensupları Barzani'yle temas etse, ilişki
devletlerarası resmi düzeye taşınmış olacaktı. Ancak MİT, 'devlet
güvencesi' taşıyan ama 'gayri resmi' olarak adlandırılan ilişki
biçimlerini kullanabiliyordu. MİT'te halen 'gayri resmi
ilişkilerden' sorumlu özel bir masa bulunuyor. Doğrudan müsteşara
bağlı olan bu masa, devlet adına sözler verebiliyor. Bu sözler
belgeye yansımıyor ama devletlerarası ilişkilerde geçerli kabul
ediliyor. - MİT müsteşarının Barzani ile yabancı topraklarda
görüşmesi olağan mıdır? Tabii ki hayır; ama Taner'in önceki MİT
müsteşarlarından ayırt edici bir özelliği var. İstihbarat elemanı
olarak göreve başlayan Taner, mesleki kariyeri boyunca yedi kez
Barzani'yle görüşmüştü ve aralarında bir diyalog oluşmuştu. - MİT
Başkanı Taner'in Barzani ziyaretiyle görevlendirilmesine ilişkin
çok az sayıda 'yöneticiye' bilgi verilmişti. - MİT müsteşarı ve
personeli Barzani'nin karşısına "Türkiye Cumhuriyeti'ni temsilen"
oturdu... Müsteşar, Barzani'nin dört maddede toplanan isteklerini
dinledi. Tempo'nun edindiği bilgiye göre, ilk kez Türkiye
Cumhuriyeti'ni temsil eden resmi bir görevli bu isteklere o masada
'hayır' demedi... Yani ilk elden reddetmedi. Bu isteklerin
görüşülmesi için kapı aralandı. Kürt tarafının talebi 1) KÜRT
OLUŞUMUNUN TANINMASI: Türkiye Cumhuriyeti, "Türkiye sınırlarına
taşmamak" kaydıyla Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu tanıyacak. (Buna
göre Türkiye, örneğin Habur Sınır Kapısı'ndan çıktığınızda
karşınıza gelen Halil İbrahim Kapısı'ndaki KDP bayrağına artık
tepki göstermeyecek. Yani "Irak kapısında neden Irak bayrağı yok"
denilmeyecek.) 2) ÇİFTE VATANDAŞLIK: Özellikle sınırdaki Türkiye ve
Irak Kürtleri arasındaki yakın akrabalık ve geliş-gidiş sıklığı da
dikkate alınarak "her iki ülke vatandaşına da" çifte vatandaşlık
imkânı sağlanacak. (Yani "Türkiye Cumhuriyet vatandaşı Almanlar"
gibi "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtler" ortaya çıkacak.) 3)
ÖĞRENCİ ALIŞVERİŞİ: İki taraf eğitim, sağlık ve ekonomi alanlarında
sıkı işbirliği yapacak. Türk-Kürt üniversiteleri arasında öğrenci
mübadelesine imkân sağlanacak. Bu yolla Kuzey Irak'taki
üniversitelere devam eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt
gençlerin durumu fiili olmaktan çıkıp, resmiyet kazanacak. Belli
vadede diploma denkliği imkânı da getirilecek. Türkiye'nin Kuzey
Irak'a ilaç ve tıbbi yardım yapması öngörülürken, ilaç üretimi ve
ticaretinin şekli bile belirlendi. Ekonomide ise (orta vadede)
ticareti serbestleştirecek düzenlemeler yapılacak. 4) KÜRT HARP
OKULUNU KİM KURACAK? Eğitim ve sağlık hizmetlerinde işbirliğinin
kapsamı geniş tutulacak. Bu kapsam doktor eğitiminden asker
değiştirilmesine kadar uzanacak. (İddiaya göre Azerbaycan'da olduğu
gibi Kuzey Irak'taki Harp Akademisi'ni de Türk Silahlı Kuvvetleri
kuracak.) Türk tarafının talebi Türk tarafı ise bu dört maddelik
taleplerin görüşüldüğü masaya tek maddelik talebini uzattı. Talep
şöyleydi: - Kuzey Irak'taki Kürt otoritesi, Türkiye ile işbirliği
içinde PKK'yı yok etmek üzere harekete geçecek. Barzani, PKK
karşıtı işbirliğini "PKK tümüyle silah bırakıp yok oluncaya kadar
götüreceklerini" ilan edecek. Bu ilan uluslararası toplumu muhatap
alacak. Barzani de Türkiye'nin bu talebine sıcak yaklaştı.
Barzani'nin ABD gezisi Barzani, Türk-Kürt tarafları arasındaki bu
görüşmeden hemen sonra Amerika'ya uçtu. Amerikan Başkanı Bush, Oval
Ofis'te ağırladığı Barzani'yi, "Bir diktatöre karşı ayağa kalkan
cesur bir adam" diye karşılarken, Barzani şöyle yanıt verdi: "Sizin
liderliğinizdeki ABD ordusu, kahraman peşmergeler ile Irak ve
Kürdistan halkı sayesinde başarıya ulaşacağız." Bu açıklamalar, 27
Ekim'de yapıldı. Açıklamaların öncesi ve sonrasındaki gelişmeleri
bir arada okuduğumuzda ortaya şu tablo çıktı: Barzani'nin Oval Ofis
buluşmasının hemen ardından Amerika'nın Ankara Büyükelçiliği,
Maslahatgüzarı Nancy McEldowney, Dışişleri Bakanlığı'na davet
edildi. Maslahatgüzara Barzani'ye neden başkan sıfatı verildiği
soruldu. Yanıt, mealen, "Kendisi 30 Haziran 2004 tarihinde
yürürlüğe giren Irak Geçici İdari Yasası'na göre Kürdistan Bölgesi
Hükümet Başkanı'dır" şeklinde oldu. Türk Dışişleri'nin tepkisi ise
'sitemden' öteye gidemedi. Bir gün sonrası Barzani, 28 Ekim'de
Amerika'da Ulusal Basın Kulübü'nde gazetecilerin sorularını
yanıtladı. Gazeteciler Türkiye'nin 'resmi düzeyde' ifade ettiği
rahatsızlığı aktarınca, Barzani şunları söyledi: "Irak'ta bir ülke
ve Kürdistan Bölgesi denilen bir parça vardır. Kürdistan
Parlamentosu var, Kürt halkı var. O parlamento da beni Kürdistan
Başkanı seçti. Başkan Bush, yasal olmayan bir şey söylemedi ki."
Bir ay sonra ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 12 Kasım'da
askeri bir uçakla önce Musul'a ardından da Bağdat'a geçerek resmi
görüşmelerde bulundu. Aynı gün Bush, Birleşmiş Milletler Zirvesi
için Amerika'da bulunan devlet ve hükümet adamlarına resepsiyon
veriyordu. Bush, Erdoğan'ı görünce koluna girerek şöyle konuştu:
"Bugün Rice ile birlikte (Irak Cumhurbaşkanı) Talabani ile
görüştük. 'Türkiye PKK konusunda endişeli. Bu konuda bir şeyler
yapmanız gerekiyor' dedik. Bush-Erdoğan arasındaki bu konuşmalar
resmi kanallardan dışarıya verilen bilgilerden ibarettir. Ama
MİT-Barzani görüşmesi gösteriyor ki, Türkiye'nin Kürt meselesi
atbaşı hızla farklı bir mecraya taşınmaktadır.