Kirli Ellerinizi Kadınların Üstünden Çekin!

Tamer DURAN tamerduran@internethaber.com

TRT 1’de ekrana gelen “Ramazan Sevinci” adlı programda konuk olan Türk tasavvuf düşünürü Ömer Tuğrul İnançer’in özetle; “ Hamile kadının sokakta yürümesi terbiyesizliktir” demesi bir anda ülke gündeminin ilk sırasına oturdu.

İnançer bu sözleri hangi İslami öğreti ya da hangi ahlaki ölçüte dayandırarak söylemişti?

Kaldı ki bu görüşün bilinen hiçbir dini ya da ahlaki dayanağı bulunmamaktadır.

Ancak ilkel kabilelerde ya da Taliban benzeri yönetimlerde telaffuz edilebilecek bu talihsiz cümlenin çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet televizyonunda zikredilmiş olması manidardır.

Eskiden devlet televizyonlarında yayınlanacak programlar “ince eleyip sık dokumak” deyimine uygun olarak gözden geçirilir her yönüyle irdelendikten sonra yayına alınırdı.

TRT Bu yönü ile özel radyo ve televizyonlara göre daha güvenilir, daha tatmin ediciydi kuşkusuz.

Kurumun devlet ciddiyetine yakışır yayın politikaları yönetim kadrosuna kim gelirse gelsin değişmez, tavizsiz devam ettirilirdi.

Bunun başarılabilmesinin sırrı şuydu;

Seçimlerle gelen hükümetler milletten aldıkları yönetme yetkisinin geçici olduğunun bilinci ve şuuru içindeydi.

Aldıkları yetkinin devleti ele geçirme ve her noktasına sirayet etme yetkisi (!) olmadığını, sadece belli bir süre için hukuk çerçevesinde kamu çıkarlarını gözeterek yürütülen kamu görevi olduğunu biliyorlardı!

Elbette bu sadece birilerinin iyi niyetine bırakılamayacak kadar önemli konu olduğundan kuvvetler ayrılığı ile aynı zamanda denetim altında da tutuluyordu. Bir yanlış adımda yine devletin başka bir kurumu devreye giriyor keyfi kararlar ve her türden hukuk dışılık böylece önlenebiliyordu.

Aradan yıllar geçti ve TRT artık kamunun ortak kurumu olmadan ziyade tek kişinin hezeyanlarını ideoloji olarak benimsemiş bir kuruma dönüştü!

Kendini devlet yerine koyma, kendini devlet sanma hastalığı doğal olarak oto denetimi sağlayacak tüm devlet kurumlarını devre dışı bırakmış, talimatlarla çalışır hale getirmiştir.

Öyle ki; halk arasında sıkça kullanılan “it iti ısırmaz” deyimi gerçek anlamıyla devlet kurumlarında hayat bulmuştur.

Yani, kurumlar arası denetim hak getire!

Vatandaştan kesilen TRT katkı payı ile faaliyetini sürdüren devlet televizyonu artık iktidarın propaganda aracına ve imtiyazlı programcılar için yüksek meblağların ödendiği bir kuruma dönüşmüştür.

Bu durumdan rahatsız olmak için ille de hükümete muhalif görüşten olmak gerekmez. Haksızlığa, hukuksuzluğa, bağnazlığa ve özellikle de sığlığa sessiz kalmayacak herkesin bu tür yakışıksız çıkışlardan rahatsız olması beklenir.

Diyeceğim şu ki; Artık kadınların üzerinden kirli zikirlerinizi, kirli hesaplarınızı, kirli ellerinizi çekin. Kadınları bu derece ve her alanda istismar etmek alçaklığı artık bir son bulsun.

Son olarak konuyla alakalı Peygamberimizin hadislerinden paylaşarak noktalamak istiyorum;

“Kadın; hamileliğinde doğum yapıncaya kadar, bebeği sütten kesilinceye kadar Allah yolunda hudutlarda nöbet bekleyen mücahit gibidir (daima öylece sevap alır durur). Eğer bunlar arasında ölüverirse ona şehit mükâfatı ve ecri vardır.”

“Kadın hamile iken, bu onun için gündüz oruçlu, gece namazlı, rabbine gönülden teslim olmuş, mücahit bir kimsenin ecir ve mükâfatı gibi manen kazanç sağlayan bir durum hâsıl eder.''

'' Doğum ağrısı tuttuğunda, hiç bir mahlûk onun ne kadar çok ecir ve mükâfat kazandığını hakkıyla idrak edemez. ''

'' Çocuk doğunca bebeğin sütü her soruşunda veya her süt vermede anasına, bir can ihya etmişçesine sevap gelir.''