'Kırın bacaklarını, o alçakların.. Yaşatmayın!.'
Abone olİçişleri Bakanı Süleyman soylu, "Okul önlerinde uyuşturucu satanların bacağını kırın, suçu bana atın" demişti... Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç o sözlere tam destek verip, "Uyuşturucu satan insan mı ki de insan hakkı olsun..." dedi...
İÇİŞLERİ Bakanı Süleyman Soylu'nun "Okul önlerinde uyuşturucu
satanların bacaklarını kırın, suçu da bana atın.." dedi, birileri
bir bardak suda fırtına kopardı. Neymiş efendim insan haklarına
aykırıymış, neymiş efendim hukuka uygun değilmiş!.. İşte tüm bu
eleştirilere Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç öyle bir cevap verdi
ki, Soylu'yu eleştirenler oturup bir daha düşünmek zorunda
kalacak...
Soylu'yu eleştirenleri "o uyuşturucu satılan çocuk kendi çocuğunmuş gibi düşün" diye empati yapmaya çağıran Uluç, "Bakın ben daha ortaokuldaydım, okul civarındaki torbacıları ilk gördüğümde.. Hâlâ varlar, hâlâ oralardalar.. Sayıları daha da arttı.. Köklerini kazıyamadık.. Bacaklarını kıramadık.." dedi.
ÇOCUKLARIN MI, ZEHİR TACİRLERİNİN Mİ YAŞAM HAKKI?
"İçişleri Bakanı, hem de nasıl kararlılık ifade eden 'Uyuşturucu satıcılarının bacaklarını kıracağız, kökünü kazıyacağız' sözleri etrafında toplanmamız gerekirken 'Bu lafı nasıl edersin' diye adeta, okul önünde hem de çocuklara zehir satan o rezil, o alçak, o hain, o teröristten de bin beter mahlukun güya haklarını savunmaya kalkar edasıyla iktidara vurma çabasına girişmek ne oluyor?." diye soran Uluç, şöyle devam etti: "Çocuklarımızın 'Yaşam' hakları mı, yoksa o rezil, o alçak, o hain adamların ki mi, öncelikli ha?. Konu kendi çocuğunuz. Şimdi söyleyin bakayım?."
UYUŞTURUCU SATAN İNSAN DEĞİL Kİ İNSAN HAKKI OLSUN!
"Bakan Soylu'nun abartmış olduğunu bile söylemem.. 'Lafı amacını aşmış' hiç demem.." ifadelerini kullanan Hıncal Uluç yazısını da şöyle bitirdi: "Okul önünde zehir satanın bacakları da, kafası da kırılacaktır. Çocuklarımızın geleceğini garantiye almanın, onları her sabah okula güvenle göndermenin yolu budur" derim. Bravo Süleyman Soylu Bakanım!. Dilerim polisleriniz, mesajlarını almışlar ve o alçakların bacaklarını kırmaya başlamışlardır, bile!. Uyuşturucu mafyası, insan değildir ki, İnsan Hakları olsun!
İşte Hıncal Uluç'un o yazısı...
"KIRIN BACAKLARNINI O ALÇAKLARIN... YAŞATMAYIN..."
İçişleri Bakanı'nın okul önlerinde zehir satan torbacılarla
ilgili "Kırın bacaklarını" deyişi, bazı kesimlerde kıyameti
kopardı..
Türkçenin mecaz anlamında en çok kullanılan lafı nerelere çekildi,
inanamadım.
Çocukken babamdan günde kaç kez "Bacaklarınızı
kırarım" lafını duyardık.. En basiti "Annenizin
sözünü dinlemezseniz bacaklarınızı kırarım" olurdu..
Dilimizde kaç örnek var, böyle mecazi kullanılan.. Mücadelede
kararlılık ifade eden..
"Kökünü kazımak" mesela!. Hem de nasıl
"Yok etmek" anlamına..
Kaldı ki, hem de İçişleri Bakanı'nın sözünü ettiği konuda, yarı
gerçek de olabilir, laf..
Nasıl mı?.
Şimdi, Bakan Soylu'yu en ağır sözcüklerle suçlayan siyasi ve
gazeteci dostlarıma soruyorum.. Biri bana cevap versin.
12 yaşındaki oğlunu almak için okula yürüyorsun. Yaklaşırken
bakıyorsun, oğlunun yanında birisi, elindeki minik paketi çocuğa
veriyor ve ondan aldığı parayı cebine atıyor..
Ne sattığı belli değil mi?.
Ne yaparsın?. Oğlunu zehirleyen, belki de hayatını kaydıracak o
adamı, o an ne yaparsın?.
Sakın "Cebimden telefonumu çıkarır, resmini çeker,
mahallenin karakoluna giderim" falan diye saçmalama
bana..
Panter gibi üzerine atlarsın.. Sen 60, herif 120 kilo da olsa,
aldırmaz, düşünmez saldırırsın değil mi?.
Diyelim arabanızdasınız. Yanınızda da milli araba silahı beyzbol
sopası var?. Bacağını geçin, kafasını kırmaz mısın, herifin?.
Şimdi bu duygulara, en yüksek, en sorumlu mevkiden tercüman olan
insana kızmamız mı, teşekkür edip, desteklememiz mi gerekir, iyi
düşünsün herkes?.
Bakın ben daha ortaokuldaydım, okul civarındaki
torbacıları ilk gördüğümde.. Hâlâ varlar, hâlâ oralardalar..
Sayıları daha da arttı.. Köklerini kazıyamadık.. Bacaklarını
kıramadık..
Çocuklarımız bizim, ülkemizin en büyük serveti, yarınları değil
mi?. Peki dünyayı saran o büyük uyuşturucu pazarı, çocuklarımızı
tehdit etmiyor mu?.
Onları okul önünde çok ucuz fiyatlarla alıştırıp, bağımlı yaptıktan
sonra fiyatı artırmıyorlar mı?. Çocuk parayı bulmak için önce evden
hırsızlığa başlamıyor ya da torbacının teklifini kabul edip,
kendisine bir paket için beş paketi arkadaşlarına satmaya
başlamıyor mu?.
Ottan, yani esrardan başlayıp, giderek çok daha ağırlarına,
eroine kadar sürüklenmiyor mu?. Evden kaçıp sokaklarda sürünmüyor,
sonra bir sokak köşesinde ölü bulunmuyor mu?.
Masal mı anlatıyorum?. Örneklere, hemen her gün gazetelerde
rastlamıyor muyuz?.
Bu korkunç çetelerle nasıl mücadele edeceğiz, peki?.
El ele vererek..
Aileler sorumlu olacak.. Okullar sorumlu olacak.. Polis, Emniyet,
Vilayet sorumlu olacak.. İçişleri Bakanlığı sorumlu olacak..
Muhalifi, iktidarı, bütün Meclis sorumlu olacak.. Dördüncü güç
medya sorumlu olacak..
Konu çocuklarımız, konu uyuşturucu olunca "Bana ne" diyen kişi olur
mu?. Olursa ona ne deriz?.
İçişleri Bakanı, hem de nasıl kararlılık ifade eden
"Uyuşturucu satıcılarının bacaklarını kıracağız, kökünü
kazıyacağız" sözleri etrafında toplanmamız gerekirken "Bu lafı
nasıl edersin" diye adeta, okul önünde hem de çocuklara zehir satan
o rezil, o alçak, o hain, o teröristten de bin beter mahlukun güya
haklarını savunmaya kalkar edasıyla iktidara vurma çabasına
girişmek ne oluyor?. Çocuklarımızın "Yaşam" hakları
mı, yoksa o rezil, o alçak, o hain adamların ki mi, öncelikli
ha?. Konu kendi çocuğunuz. Şimdi söyleyin bakayım?.
Bakan Soylu'nun abartmış olduğunu bile söylemem.. "Lafı
amacını aşmış" hiç demem..
"Okul önünde zehir satanın bacakları da, kafası da
kırılacaktır. Çocuklarımızın geleceğini garantiye almanın, onları
her sabah okula güvenle göndermenin yolu budur" derim.
Bravo Süleyman Soylu Bakanım!.
Dilerim polisleriniz, mesajlarını almışlar ve o alçakların
bacaklarını kırmaya başlamışlardır, bile!.
Uyuşturucu mafyası, insan değildir ki, İnsan Hakları
olsun!.