Kırıkkanat'a tepki ve tehdit yağmuru
Abone olSon günlerde tepkilerin odağı haline gelen Radikal yazarı Mine Kırıkkanat, bugünkü yazısında kendisini savundu. Kırıkkanat, her kesimden tehditler aldığını yazdı.
Son günlerde tepkilerin odağı haline gelen Mine Kırıkkanat
bugünkü yazısında kendisini savundu. Kırıkkanat başlıklı yazısında
bilinen tezlerini tekrarladı ve kendisine sahip çıkan okurlarına
teşekkür etti:
Yazı: Mine Kırıkkanat
Kaynak:
Yaşadığımız günler ve günlerin getirdiği zorluklara karşı iki tür
tavır almak olası, sevgili okurlar. Zaten üçüncü bir 'soylu'
alternatif yok: Ya cesur olacağız ya da metin. Sözlükler, cesaret
kavramını tehlikeleri, güçlükleri göze almayı sağlayan ruhsal güç,
korkusuzluk, yüreklilik olarak tanımlıyor. Yani cesaret, zorluk
etkisine kafa tutmak tepkisi. Metanet ise tam tersi. Tepki değil.
Güç duruma yakınmadan katlanmak, dayanmak anlamına geliyor. Yani
metanet, cesaretin bittiği yerde başlıyor. Çünkü cesarette, hâlâ
bir umut, kazanılacak ya da yitirilecek bir mücadele var.
Oysa metin olmak, çaresizliği sessizce kabullenmeyi, kaderine rıza
göstermeyi, boyun eğmeyi içeriyor.
Yavaş yavaş metanete doğru kaymak zorunda kaldığımız bugünlerde,
cesaretin ne olduğu konusunda çok düşündüm ve Türkiye'de pek çok
korkaklık ve alçaklığın 'cesaret' diye yutturulduğunu kavradım
birden. Örneğin...
Oruç tutanın değil, tutmayanın dövüldüğü (hatta bazı durumlarda
öldürüldüğü) bir toplumda, orucu övmek mi cesaret ister, yoksa
yermek mi? Elbette yermek, değil mi... İçilmeyen mekânlarda, (önce
RP, sonra FP, bundan böyle de bilmem ne belediyelerine ait kahve,
lokanta vb., mesela) koyup bir şişe rakısını önüne içmek midir
cesaret; yoksa içki içilen mekânlarda içmemek mi? Elbette
birincisi. Çünkü içki içilen yerlerde, ister içer, ister
içmezsiniz. Ama birincilerin içki yasağını delebilmek için, epeyce
cüret, Deniz Kuvvetleri Komutanı falan olmak gerekir
(Bkz. Bir tarihte Güven Erkaya). Bütün partilerin milliyetçi olup,
bütün liderlerin Allah adını dilinden düşürmediği, geniş genelinde
tüm politikacıların oruç tutar gibi yapıp uluorta namaz kıldığı ve
dini vecibelerini yerine getirmeyenlerin bile 'Elhamdülillah
Müslümanız' dediği, en sözüm ona laik partide bile seçmenlerin
yarıya yakını 'dindar' olduğu bir ülkede, dindarları savunan bir
parti kurmak mı cesaret ister, yoksa dinsizleri savunan bir parti
mi?
Dinsel dogmaların tartışılamadığı bir toplumda, türban
özgürlüğünden yana tavır almak mı cesarettir, yoksa türban
yasağından mı? Dinsel dogmaları tartışanların tehdit edildiği,
hatta öldürüldüğü; bazen açıkça şeriatı, bazen sulandırılmış
dinciliği demokrasi adına savunanların hiçbir tehlikeyle karşı
karşıya kalmadıkları, hatta: 'Ay ne kadar hoşgörülü bir aydın,'
diye alkışlandığı bir ülkede, kimdir cesur? Dini yermek hak ve
özgürlüğünü her ne pahasına olursa kullanan ve toplumsal akıntıya
kürek çeken mi; dini öven mi, yoksa kendisi dindar olmasa da
kabaran dinciliğin akıntı yönüne uyum sağlayan mı?
Ben İslamiyet konusunda yazdığım her yazı sonrası, onlarca tehdit
alıyorum, sevgili okurlar. Elbette boyun eğmiyorum. Korkutuyorlar,
ama yıldıramazlar. Bazı tehditlerin faillerini bulduk, yargıya
intikal ettirdi Radikal'in avukatları, DGM'ye sevk edildiler. Merak
ediyorum, acaba mümtaz Türk basınında düpedüz şeriatı ya da dolaylı
yoldan sulandırılmış dinciliği, insan başı yasağı, yani türban
özgürlüğünü savunan Müslim demokratlar arasında, laik bir örgütten
ya da başka bir kesimden ölüm tehdidi alan var mı?
Türkiye'nin en tehlikeli, en gözü dönmüş, çünkü en beyni yıkanmış
ve bağnaz kesimi, halen Hizbullah, İBDA-C gibi din kökenli
örgütler. Kim bu bağnazlığın kökenini yani dayandıkları temeli
irdelemeye kalksa, gerçek bir tehlikeyle karşı karşıya ve cesaretle
metanet arasında karar vermek zorunda.
Ancak Türkiye'de yalnız din konusunda cesur olmak gerekmiyor.
Her alanda cesareti ve metaneti yeniden tanımlamaya ihtiyacımız
var. Çünkü Türkiye, cesaret diye alçaklığın, metanet diye
korkaklığın çarmıhında, bu hallere düştü.
Y.N.: 22.05.2002 tarihli bu yazımı, bugün popüleri bile kalmayan
popülistlerin yaktığı ampul ışığında daha iyi değerlendireceğinize
eminim. Günlerdir yalancı demokrat, gerçek oportünistlerin yaylım
ateşi altındayım. Sizi susar sandılar. Susmadınız. Susmayın. Onlara
ve ağalarına, neyin cesaret ve doğruluk, kimin fırsatçı ve korkak
olduğunu yazın! Ben zaten biliyorum, o korkaklara da gösterin ne
kadar çok ve cesur olduğunuzu.