Kırca'dan Sulhi Dölek'e anlamlı yazı
Abone olAli Kırca, geçtiğimiz gün beyin kanaması geçiren Sulhi Dölek için 'Zaman Tüneli'ne girdi. Kırca, birlikte yaşadıkları maceraları, oynadıkları oyunları anlattı yazasında...
Haberi duyduğumda hatırladığım ilk şey, ikimizin de "ilkbahar"
ya da "birinci bahar" günleriydi.
Kendi hayatlarımızın ilkbaharıyla, dünyanın görüp göreceği en
"şaşaalı bahar" üst üste gelmişti.
Evet, biz 68 Kuşağı'ndan ve 68 Baharı'ndandık ve dünyanın en
unutulmaz kuşağındandık.
68 Baharı herkesi bir yana savurdu rüzgarında.. Bilinmez iklimlere,
ön görülmez serüvenlere..
Biz bir adadaydık birlikte.. Denizlerin karalardan ayırdığı bir
yalnızlık coğrafyasında..
Lakin, rüzgarın ulaşamayacağı hiçbir kara parçası yoktu o yıl
yeryüzünde..
Hatırlıyorum.. Sen "yalnızlığına sığınmış" durmadan
yazıyordun..
Türkiye'nin o yıllardaki en büyük ve tek mizah dergisi "Akbaba"nın
büyük ödülünü kazandığında daha 21 yaşındaydın.. Ömrünün ve
yazarlığının ilkbaharında..
Biz de bir şeyler yazıp duruyorduk ya, orasını boş ver,
biliyorsun..
Daha o zamanlar "ünlü" olmuştun, ama ortalara çıkamıyordun.. Sulhi
Dölek adını biliyorlar, ama "kimi nesi" olduğunu bilmiyorlardı..
Zaten fotoğrafını görseler, o "çok komik" öyküleri, bu "çok ciddi"
çocuğun yazdığına kim inanabilirdi ki!
Hep öyle oldun zaten.. Sonraki yıllarda da, yazdığın senaryolar
insanları güldürüp ağlatırken; sen hep aynı sözleri hatırlatıyordun
hayatın içindeki duruşunla: "Yaşadığın oyunu ciddiye alacaksın
kardeşim!"
Öyle yaptın: Yazdın, yazdın, yazdın, durmadan yazdın...
Fakat bilsin işte herkes: Kendini bir çatı katına kapatıp loş
ışıklar altında veya Beyoğlu'nda izbe bir bar taburesinde elinde
şarap bardağınla; klişe yazar fotoğrafı verenlerden olmadın hiçbir
zaman.
Asıl işin Bahriye Zabitliği'ydi.. Yetmedi.. Amerikalara,
Michigan'lara gittin, dört senelik zor bir okulu bitirdin, Gemi
İnşa Mühendisi oldun, yetmedi geldin buralarda çocuklara
mühendislik öğrettin.. Zabitlik ettin..
Ama bu arada, hep yazdın, yazdın yazdın.. Yazdıklarına sonra
geleceğim, unutmadım.. Ama, şu 68 Baharı bahsinde durmak istiyorum
biraz daha..
Hayat ne kadar tuhaf Sulhi.. Rastlantılarla örülü..
Senin hastaneye yattığının haberini aldığım dün sabah, bir mektup
düştü posta kutuma.. İkimizden bahsediyordu, ne tuhaf.. Okuyorum,
dinle bak: "Köyde büyüdüğüm için çocukluğumda bir defa tiyatro
izlemiştim, ikincisini asker iken izledim. 36 yıl geçmesine rağmen
unutamadığım; Ali Kırca Deli Çavuş rolünü oynuyordu, Sulhi Dölek
Deli Kaymakam ve daha başkaları.. Oyun 6 seans oynanmıştı, her
seansta oradaydım, çünkü sahne arkasında sazımla fon müziği
veriyordum. Benim hikayelerim, romanlarım, şiirlerim de o güzel
anılarımdır işte: Er olarak 21 ay askerlik yaptığım Deniz Harp
Okulu karargahında.. Zekeriya Müezzinoğlu Samsun-Bafra.."
Sen hatırlıyor musun Sulhi, ben unutup gitmişim.. Senin hafızan
daha güçlüdür ne de olsa.. Evet, benim de tek hatırladığım, 68
ilkbaharına ve hayata ikimizin de "deli" rolü ile başladığımızdır..
Deli olmasaydık, çılgın olmasaydık, hiç bunlar gelir miydi
başımıza..
Ve sen yazabilir miydin onca romanı, hikayeyi, senaryoyu bir
başına..
Romanlarını, öykülerini sıralasam buraya sığmaz gerçekten..
Ama, şimdi, bu yazıyı yazarken fonda "Süper Baba"nın şarkısı
çalıyor: "Bana bir masal anlat baba, içinde bütün oyunlarım!"
O masalı sen anlatmıştın değil mi? "Fiko'nun, Deniz'in, İpek'in,
Alim'in, Yakup Dede'nin masalını..
O şarkı bitince "İkinci Bahar"ın şarkısı başlayacak fonda..
Televizyonda da öyle olmuştu, Süper Baba bitmiş, İkinci Bahar
başlamıştı:
"Gözümden, dilimden sakınır saklar, bugünkü aklımla severim
şimdi!"
(Bugünkü aklımız yoktu işte o zamanlar.. Öyle olsa,umarsızca aynı
kıza aşık olur muyduk ikimiz de..Ve ikimiz de kaybeder miydik
sonunda? Bunu da hatırlıyorsun değil mi?)
Geçenlerde bir daha gösterdiler "İkinci Bahar"ı.. Yine cümbür
cemaat düştük bir masalın yoluna..
Şimdilerdeyse, Ege'nin iki kıyısında dostluk köprülerini çatmakla
meşguldün "Yabancı Damat" masalınla..
Yani, demem o ki canım kardeşim, sen son yıllarda, hasret
kaldığımız "iyi şeyler"in "iyi adam"ı oldun ekranda..
Bize, hepimize; "Dünyada iyilikler tükenmemiş işte!" dedirten adam,
bize kendimizi iyi hissettiren adam.. Sulhi Dölek yoğun bakımda...
Beyaz duvarlı bir hastane odasında kulağına fısıldıyorum usulca:
Daha bunun üçüncü baharı var, unutma!
Ve sizler, televizyon başında "sonu iyi biten masallar"a eşlik
edenler.. Ona olan borcunuz bir "dua"dır yalnızca..
www.sabah.com.tr