Kınamanın bir adım ötesi nedir?

Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi Çin’in zulmü değil, bizlerin sessizliği daha fazla yaralıyor, daha fazla acıtıyor.

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Çin tarafından işgal edilen Doğu Türkistan’da yaşananlar artık bir insanlık dramını da geçti. Çin devletinin hiçbir şeyi kabul etmeden yıllardır sürdürdüğü asimilasyon merkezli zulüm adeta bir soykırıma dönüşerek devam ediyor.

Yıllardır bu satırlardan Doğu Türkistan’da yaşanan mezalime karşı dikkat çekmeye çalışıyorum. Gücümün yettiğince, imkanlarımın elverdiğince de çekmeye devam edeceğim.

Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yaşadıklarını dile getirmek her şeyden önce bir insanlık görevidir kanaatindeyim. Bu konuda hassasiyet sahibi birçok insan gerek sosyal medyadan gerek sahaya inerek gerekse farklı mecralarda konuyu mütemadiyen gündeme getirmeye çalışıyorlar.

Son birkaç gündür bu konuda ülkemizde hararetli ve sıcak tartışmalar yaşanıyor.

Çin’in Barın bölgesinde yaptığı katliamları kınamak için paylaşılan tivitlere Çin Ankara Büyükelçiliği yine bir tivit atarak cevap verdi. Aslında buna cevap denemez. Çinli yetkililer "Çin tarafı, herhangi bir kişi veya gücün Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne herhangi bir şekilde meydan okumasına kararlılıkla karşı çıkmakta ve bunu şiddetle kınamaktadır. Çin tarafı, haklı karşılık verme hakkını saklı tutmaktadır." diyerek aba altından sopa gösterdiler.

Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı’na çağrılan Çin’in Ankara Büyükelçisi geri adım atmadı. Üstelik Çinli yetkililerden gerilimi artıracak açıklamalar gelmeye devam etti.

Global Times’ın haberine göre, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, “Çin Büyükelçiliği’nin, Çin'in duruşuna ilişkin yaptığı açıklama tamamen meşru ve kınamanın ötesindedir.” diye konuştu.

Burada dikkat çekici kelime “kınamanın ötesinde!” ibaresidir.

Kınamanın bir adım ötesi nedir?

Ben şahsen bunun cevabını anladığım şekli ile dile dökmek istiyorum. Bunu değerlendirecek olan devlet yetkilileri ve kurumlarıdır.

Ancak Çin’e bu cüreti veren de yine bizleriz. Maalesef bu konuda gerek devlet gerekse toplum olarak gerekli reaksiyonları gösteremiyoruz. Kudüs ve Filistin söz konusu olduğunda meydanları doldurup slogan sesleri ile inletenler maalesef Doğu Türkistan denince adeta dut yemiş bülbüle dönüyorlar.

Hakeza milliyetçilik adına tavada kül bırakmayan sözüm ona milliyetçilerden de Doğu Türkistan konusunda bir atraksiyon görebilmiş değiliz maalesef.

Hal böyle olunca Çin, kendi gücünden değil bizim sessizliğimizden aldığı güçle “kınamanın ötesindedir” gibi çok farklı mecralarda değerlendirilebilecek bir açıklama yapmakta herhangi bir beis görmüyor. Dahası buna yeltenebiliyor.

Eminin ki Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi Çin’in zulmü değil, bizlerin sessizliği daha fazla yaralıyor, daha fazla acıtıyordur. Nitekim Doğu Türkistanlı kardeşlerimizde bunu dile getiriyorlar: “Erdoğan ne zaman ‘Kudüs’ dese, ne zaman ‘Filistin’ dese, ne zaman ‘Arakan’ dese biz de ümitle ve hasretle ‘Doğu Türkistan’ demesini bekliyoruz. Ama maalesef bu beklentilerimiz bir türlü gerçekleşmiyor.”

Doğu Türkistanlı soydaş ve dindaşlarımız hak arama mücadelesinde en büyük destek bekledikleri ülke ise doğal olarak Türkiye. Doğu Türkistan ile bizi birbirimizden ayıramayacak kadar güçlü bağlarımız var aramızda. 

Bakalım “kınamanın ötesinde!” açıklamasına halkımız ve devletimiz ne gibi bir karşılık verecek.

Sloganik söylemlerden öte geçmeyen sosyal medya paylaşımları ile iktifa mı edilecek!

Acaba yine üç maymunu oynamaya devam mı edeceğiz yoksa üzerimizdeki ölü toprağını silkeleyip kardeşlerimize sahip mi çıkacağız?

Gönül tabii ki ikincisinin olmasını arzu ediyor ama zannederim yine “görmezlikten”, yine “duymazlıktan” yine “bilmezlikten” gelmeye devam edeceğiz.

Bizim ise Allah’ın yardımını dilemekten ve “zalimler için yaşasın cehennem” demekten öteye bir şey gelmiyor elimizden…