Araştırmacı ve tasarımcı Serap Ekizler Sönmez, Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde lisans eğitimini birincilikle tamamladıktan sonra kimyager olarak çalışmaya başladı. Aynı dönemde çocukluğundan bu yana devam eden resim sevgisiyle birçok ressamdan eğitim alan ve kendi atölyesini kuran Sönmez, kimya sektöründen tamamen ayrılmaya karar verdi.Açtığı atölyesinde ortaya koyduğu eserleri birçok uluslararası koleksiyonda yer alan Sönmez, İslam geometrisine ve mimari yapılara olan ilgi ve merakıyla tüm Anadolu'yu adım adım dolaştı. Sönmez, Kazakistan, Özbekistan, Hindistan, İran ve Mısır gibi ülkelerde de geometrik formların izlerini sürerek, bu alandaki tarihsel zenginliği İslam bilim ve sanat tarihi alanına kazandırdı.Bu süreçte bir yandan Marmara Üniversitesi'nde İslam Tarihi ve Sanatları alanında yüksek lisansını tamamlayan ve Yeditepe Üniversitesi'nde aynı alanda doktoraya başlayan Sönmez, kaleme aldığı "Mimar Sinan Camileri ve İslam Sanatında Geometrik Desenler" ve "Mimar Sinan Cami Minberlerinde Beşgen Geometrik Desenler, "Eskiz Defterimden Osmanlı Mimarisi", "Bir Osmanlı Mirası Eyüpsultan Mimarisinde Geometrik Desenler", "Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili" isimli üç ciltlik kitabı ve uluslararası dergilerde yayınlanan makaleleriyle bu alandaki literatüre önemli katkılar sundu.Sönmez, "İslam sanatının bel kemiği" olarak tanımladığı mimarlıktaki formları hayranlıkla keşfetmeye ve arşivlemeye devam eden ederken, ulusal ve uluslararası verdiği eğitim ve seminerlerle İslam geometrisinin unutulmaya yüz tutan zenginliğini ve felsefi derinliğini gelecek nesillere aktarmaya devam ediyor. Yaptığı çalışmalarla İslam bilim tarihine de ışık tutan Sönmez, kimyadan İslam geometrisine olan yolculuğunu ve çalışmalarını AA muhabirine anlattı."İslam geometrisinin kimyadaki kristal sistemlere benzerliği beni bu alana yöneltti"Çocukluğundan itibaren sanata ilgi duyduğunu ve resimler yaptığını anlatan Sönmez, kimya sektöründen İslam sanatına olan yolculuğunu şu sözlerle anlattı: "Üniversiteyi bitirdikten sonra kimya sektöründe çalışmaya başladım. Kalite kontrol müdürlüğüne kadar yükseldiğim bir sektörde zamanla sanata olan ilgim arttı. İslam geometrisinin kimyadaki kristal sistemlere benzerliği beni bu alana yöneltti. Tamamen sanata yönelme kararı aldıktan sonra kimya sektörünü tamamen bıraktım ve tanınmış ressamlardan eğitim aldım. Zamanla kendi atölyemi kurdum ve ders vermeye başladım. Ders verirken hep Batı sanatını anlattığımı ve Doğu sanatıyla ilgili hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Mescidi Nebevi'den başlayıp Osmanlı eklektik döneme kadar gelen süreç içerisinde Mimar Sinan'ın konumunu anlamak üzere sistemle okumalar yapmaya başladım. Mimarinin aslında İslam sanatlarını bel kemiği olduğunu fark ettim. Aynı şekilde geometrinin merkezinde olduğu Selçuklu sanat ve mimarisini de inceledim."Çalışmalarına devam ederken bir yandan da akademik olarak ilerlediğini anlatan Sönmez, İslam mimarlık ve sanat tarihi alanında yüksek lisans ve doktora da yaptığını belirtti. Geometrik formların tarihsel dönüşümünü ve zenginliğini keşfetmek için kendisinin de uzun yolculuklar yaptığını belirten Sönmez, "Anadolu'nun hemen hemen bütün yapılarını gezdim. İncelemelerde bulundum, veriler topladım. Kazakistan, Özbekistan, Hindistan ve İran'da İslam mimarisine ait ne varsa neredeyse tamamını gezdim veriler topladım. Bu verileri sürekli işlemeye devam ediyorum. Bu yolculuklarda geometrinin sanatsal boyutunda bir dil oluştuğunu fark ediyorsunuz. Tespit etmek güzel ama medeniyete dair bize fısıldadıklarına da değer veriyorum. Çünkü bu coğrafyalar bu köklerden maalesef uzaklaşmış durumda."ifadelerini kullandı."Geometrik desenlerin en kompleksleştiği dönem İslam medeniyetinin inşa edildiği 13 ve 15. yüzyıllar"Sönmez, araştırmaları ve gözlemleri sonucunda dünyanın birçok yerinde farklı geometrik formlara rastladığının ve bunların her birinin kültürel bir bağlantısı olduğunu anlattı. "Geometrik desenlerin dünyada en kompleksleştiği dönem İslam medeniyetinin inşa edildiği 13 ve 15. yüzyıllar." diyen Sönmez şöyle devam etti: "Bu desenlerin farklı coğrafyalara özgü kendi yapılarına uygun olduğunu görüyoruz. Örneğin Memlük deseni bir motif, Orta Asya'da gördüğümüz Timur dönemi diyebileceğimiz bir uygulamadan farklı. Magrebi ülkeler bunlardan çok farklı. Anadolu Selçuklu dönemi de doğudan Batı'ya gelenek aktarımının olduğu bir dönem. Anadolu Selçuklu döneminde Anadolu'da başka hiçbir coğrafyada göremeyeceğimiz kadar kompleks tasarımlara imza atılmış. Bunu özellikle kervansaraylar üzerinde görebiliyoruz. Ben onları yüksek bir medeniyet değeri oluşturan algıyı anlamaya çalışıyorum. Belki bugüne dair bir söylemimiz olur çabası içindeyim." Sönmez İslam geometrisinin geleceğe aktarılması için yoğun bir çaba harcadığını belirterek, geometrik formların hem estetik algının oluşması hem de bilim tarihi farkındalığı için eğitim sistemine de entegre edilmesi gerektiğini söyledi.