Kimyasal silahların yarattığı korku
Abone olSuriye'de hali hazırda en az 100 bin kişinin ölümüne neden olan bir çatışma devam ederken, kimyasal silahların kullanımı konusunda neden daha büyük bir tepki ortaya çıktığını BBC muhabiri Frank Gardner değerlendiriyor.
21 Ağustos'ta Şam'ın banliyölerindeki yerleşim merkezlerine düzenlenen kimyasal silah saldırısının üzerinden üç haftadan uzun süre geçti.
Devam eden tartışmalar arasında, kimileri, hali hazırda en az 100 bin kişinin ölümüne neden olan bir çatışma devam ederken, kimyasal silahlar konusunda neden daha büyük bir tepki ortaya çıktığını tartışıyor.
Ağustos ayındaki saldırı öncesinde bile Suriye'de devam eden
çatışmalarda sivillerin yaşadığı bölgeler ayrım gözetilmeksizin
bombalanıyordu. İntihar saldırıları, kafa kesmeler, işkence ve
hatta bir okulun bahçesine atılan napalm bombası.
'İnsanları silahların yarattığı zararlardan koruma' amacıyla kurulan Article 36 adlı İngiltere merkezli kuruluştan Thomas Nash kimyasal silahların kullanımının kabul edilemez olduğunu vurguluyor.
Nash, "Ama unutulmamalı ki, sivillerin yaşadığı bölgeleri bombalamak da aynı şekilde kabul edilemeyecek bir davranış. Tüm bu yasaların, insanların çektikleri acıları önlemeye yönelik olduğunu unutmayalım. Buna, kimyasal silahların yanısıra, parça tesirli bombalar, yangın bombaları, patlayıcılar da dâhil" dedi.
Ancak kimyasal silahların yarattığı bambaşka bir korku var. Bunun başlıca sebebi, zehirli gazın görünmez olması, havaya karıştıktan sonra nereye saklanırsanız saklanın size ulaşabilmesi ve neden olduğu acılı ölüm.
Birnci Dünya Savaşı'nın mirası
Birinci Dünya Savaşı'nda siperlerde kullanılan zehirli gazın ortaya çıkardığı korkunç sonuçlardan "Bu bir daha olmamalı" dersi çıkarılmalıydı.
Ancak savaştan hemen sonra, 1925'te Cenevre Protokolü kabul edilmeden kısa süre önce İngiltere Irak ve Afganistan'da direnişçi aşiretlere karşı kimyasal silahlar kullanmıştı.
Winston Churchill'in kimyasal silahların kullanımını desteklediği söylenir. Adolf Hitler'in de İngiltere'ye karşı kimyasal silah kullanacağından korkulurdu.
1930'larda Japonya Çin'e karşı zehirli gaz kullanırken İkinci Dünya Savaşı'nda Mussolini Etiyopya'da, Mısır Hava Kuvvetleri de 1960'larda Yemen'de kimyasal silahlar kullandı.
Ancak bu saldırıların hiçbiri Halepçe'de olanlarla karşılaştırılamaz.
Halepçe'de yaşananlar
1988 yılının Mart ayında, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Kuzey Irak'taki Halepçe'nin hardal gazı ve sinir gazıyla bombalanması emrini verdi. Beş binden fazla kişi neye uğradığını anlayamadan yaşamını yitirdi.
Kamran Haydar o günlerde 11 yaşındaydı. Saldırı başlayınca ailesi ve diğerleriyle birlikte bir sığınağa saklanmışlar.
Haydar, önce 'normal silahlarla' bir bombardıman yapıldığını bunun ardından garip bir koku duyduklarını söylüyor. Havada meyve ve sarmısak kokusunu duyduklarında neler olduğunu anlamışlar.
Haydar o gün babasını, annesini, kız kardeşini, iki erkek kardeşini ve bir kuzenini kaybetmiş. Kendisinin yaşamasının ise bir mucize olduğunu söylüyor.
Dünya savaşlarından ve yakın tarihten çıkarılmayan dersler ortada. Bugün uluslararası toplumun kimyasal silah kullanımına karşı sert tepki göstermesinin en büyük nedeni Halepçe'de yaşananların tekrarlanması olasılığından duyulan korku.