Kim bu kripto Ermeniler?
Abone olErmeni Patrik Vekili Aram Ateşyan’ın 'Kripto Ermeni' açıklaması eski tartışmayı yeniden alevlendirdi.
Türk Tarih Kurumu eski
Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun “kripto
Ermeniler” konusundaki suskunluğunu bozmasına yol açtı.
Prof. Halaçoğlu, ülkemizde en az 500 bin “Kripto
Ermeni” olduğunu belirterek, bu gerçeği söylediğinde
kendisini “kafatasçılıkla” suçlayıp, yargısız
infaza tabi tutanların, bugün bunu açıklamasının sebebinin,
Ermenilere emlak verme ve Türkiye’yi tazminat ödemeye zemin
hazırlama olduğunu öne sürdü.
15 gün kadar önce eşini
kaybeden Prof. Halaçoğlu, Akdamar Kilisesi’nin ayine açılmasının
ardından Ermeni Patrik Vekili Ateşyan’ın yaptığı açıklama üzerine
Türk Ocakları internet sitesinde bir yazı kaleme aldı.
Halaçoğlu’nun, “Kimliklerine Hırıstiyan
Yazdıranlarla İlgili Bir Değerlendirme” başlıklı yazısı
şöyle:
“21 Eylül 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Van kaynaklı Okan Konuralp tarafından bir haber yayınlandı. Haber, ‘Artık kimliklerine Hıristiyan yazdırıyorlar” başlığı altındaydı. Aslında gündemde Van Gölündeki Akdamar kilisesindeki ayin vardı. 95 yıl sonra bu kilisede yapılan ilk ayin olarak verildi. Bu ayin Türkiye’de hep gizli kalmış bir konunun ortaya çıkmasına vesile oldu ve demokratikleşmenin sonucu olarak, şimdiye kadar kimliklerini gizlemek zorunda kalmış olan Ermenilerin tekrar asıl kimliklerine dönmesi olarak değerlendirildi. Gerçek böyle miydi yoksa farklı bir boyut mu vardı? Bu arada Türkiye Ermenileri Patrikliği Patrik Genel Vekili Sayın Aram Ateşyan’ın Müslüman olan yeğenlerinin 4 ay önce nüfus cüzdanlarına Hıristiyan yazdırdıkları yer almaktaydı bu haberde. Bu kimselerin bölgede ‘Müslüman Kürt’ olarak bilindiği de eklenmişti. Öte yandan ‘dışarıda Müslüman ama aile içinde Ermeniydik’ dedikleri de yer aldı. Bu şekilde son bir yıldır önemli şekilde asıl kimliklerine dönmeler olduğu vurgulandı.
2007 yılında Kayseri’de Avşarlar Sempozyumunda bir konuşma yapmıştım. Bu konuşmamda, ‘Kendisini Kürt ve hatta Kürt Alevi gösteren Ermeni dönmeleri’nden bahsetmiştim. Yer yerinden oynamıştı ve benim kafatasçılığım dahil, söylenmedik söz ve hakaret kalmamıştı. Konu öylesine sunulmuş ve çarpıtılmıştı ki, yargısız infaza uğramıştım. Halbuki gerek Türkiye’deki Ermeni soykırımını savunanlar, gerekse diaspora, Anadolu’da yaşayan Ermeniler nerede diye sormaktaydılar. Sözlerimde ne Kürtlere, ne de Alevi vatandaşlarımıza hakaret vardı. Ben, bir bilim adamı olarak nerede olduklarını belgeyle açıklamıştım. O zamanki söylediklerimin tümü Amerikan arşiv belgelerine dayanmaktaydı ve hatta isim ve köy adlarına kadar bilgi bulunmaktaydı. Arşiv belgesi Ermeni asıllı görevliler tarafından hazırlanmıştı ve raporun adı da ‘Ermeni Kürtleri’ ismini taşımaktaydı. Bu belgede hangi Ermeni cemaatinin hangi Kürt aşireti ismini aldığı, bunların bulundukları yerler ile alt birimleri ve oturdukları köylere kadar her şey kaydedilmişti. Ama bana bu bilgileri nereden aldığım hiç sorulmadı. Sadece neden konuştuğum ve bunu açıklamakla ırkçılık yaptığım suçlamalarında bulunuldu. Bugün ne oldu da beni darağacına çektikleri bir konuda rahatça herkes binlerce Ermeni’nin bu şekilde Müslüman kisvesi altında olduğunu söyleyebilmekteler. ‘Mahalle baskısından kurtuldukları’ iddiası tamamen safsata.Çünkü o tarihte beni o bölgeden arayan vatandaşlarımız bunların hepsini bildiklerini ifade etmişlerdi ve gerçekten de başta Patrik Hazretleri olmak üzere herkes kimlerin ve hangi köylerin bu şekilde ‘kripto Ermeni’ olduğunu bilmekteydi. Hatta 1977 yılından beri misyonerlerin bu türden Ermenileri tespit etme gayreti içinde olduğu, toprağı bol olsun Hrant Dink tarafından da dile getirilmişti. Benim tespitim bugün en azından 500 bin Ermeni’nin bu şekilde bulunduğudur.
Ermeni olmak ne suçtur ne
aşağılanacak bir durumdur. Türkiye’de bugün Ermeni asıllı
vatandaşlarımız bulunmaktadır ve birçoğu ile de yakın ilişkilerimiz
mevcuttur. Bence asıl Ermeni vatandaşlarımızın çektikleri
sıkıntı, bu şekilde kendini gizleyen Ermeni asıllı olanlarla,
soykırım safsatasını ortaya atanlardır. Tarihte hoş
olmayan birçok olay olmuştur. Fakat hiçbirinin bu kadar uzun süre
ve kangren haline geldiği görülmemiştir. Konunun
kişiselleştirilmesi kimler tarafından yapılmıştır; bunun iyi
değerlendirilmesi gerekir. Nitekim hatırlanacağı üzere ben kişiler
üzerinden hareket etmemiştim ve bu şekildeki kişilerin kendilerinin
açıklama yapmasının doğru olacağı kanaatindeydim. Halen de aynı
düşünceyi taşıyorum. Ancak Türkiye’de meydana gelen bir takım
olayların iyi anlaşılabilmesi için de bu konunun açıklığa kavuşması
gerektiğini düşünüyorum. Ama maalesef son zamanlarda Türkiye bir
etnisite cenneti haline getirildi. Bence asıl ırkçılık bu şekilde
ülke insanlarının farklılaşmasına zemin hazırlamaktır. Şimdiki
ortam Türkiye’nin yakın bir gelecekte tamamen ayrışmasına yol
açacak bir biçimde gelişmektedir. Bu son durum da, üstü örtülü
olarak Ermenilere emlak vermek ve bir yerde tazminata zemin
hazırlamaktır.
Gerçekte ise bu olay tamamen aydınlandığında, Ermeni soykırım iddialarının ne kadar yersiz olduğu kesinlikle ortaya çıkacaktır. Türkiye, terör meselesinde ve ayrılıkçı Kürt konusunda ciddi merhaleler kazanacaktır. Hatta ülkemizde öz be öz Türkmen olan Alevi vatandaşlarımız üzerinde oynanan oyunlar ortaya çıkacaktır. Tabii bütün mesele, bu konuyla korkmadan yüzleşebilmek veya bunu bilmek isteyip, istemediğimizdir. Tıpkı bu günlerde Akdamar Kilisesi’nin haçının yerine takılması taleplerinde, gerçek haçın Alman arşiv belgelerinde yer aldığı üzere, 1907 yılında Ermenistan tarafından gelen Michellian çetesinin, kiliseyi yağmaladıktan sonra haçını da çıkarıp eşine hediye götürmesini bilmek isteyip, istemediğimiz gibi. Yoksa biz çevremizde binlerce Ermeni asıllıların olduğunu çok iyi bilenlerdeniz.”