Kim bu basının meczupları?
Abone olVatan yazarı İclal Aydın'ı ne kızdırdı? Meslektaşlarına neden meczup ifadesini kullandı?
Yazı: İclal Aydın
Kaynak: www.vatanim.com.tr
-Neredeyse her şehirde onlardan birini görürsünüz...
En işlek caddenin ortasında, kafasında (nereden bulduysa) bir polis
şapkası, ağzında bir düdükle, etrafından hızla gelip geçen
arabaların ortasında, elini kolunu sallayarak trafik polisliği
yapan delilerden yani...
Acırsınız onlara bakarken. İster istemez gülersiniz. Kendisini
böylesine önemsemesi komiktir. Ama korkup kapılarınızı
kilitlediğiniz de olur. Çünkü o kadar ciddiye almaktadır ki işini,
duraksayıp kendisine bakan bir sürücü gördü mü çok sinirlenir ve
düdüğünü öyle bir öttürür ki ödünüz patlar.
"Sen dur" der, "sen geç", "sen dön", "sen bekle" diye bağıra çağıra
aslında akmakta olan trafiğe yön verdiğini sanmaktadır...
Hikâyeleri üç aşağı beş yukarı bilinir.
Hep polis olmak istemiş ama olamamıştır. Kim bilir kafasına ya da
kalbine aldığı hangi darbeden sonra aklını yitirmiş bir
zavallıdır.
Yanından geçip gittiğiniz gibi unutursunuz zaten onu...
Bir daha görene kadar da belki bir arkadaş sohbetinde gülsünler
diye anlattığınız bir anekdot olur hepsi bu...
***
Meczup diye Allah aşkıyla aklını yitirene de deniyor...
Ama aslında kastettiklerimin çoğunun Allah korkusu olmadığından
Allah aşkıyla akıllarını yitirmiş olmaları mümkün değil.
Başlıkta deli, aklını yitirmiş, sapık gibi sözcükler
kullanmaktansa, onlara meczup demek daha doğru geldi bana...
Son zamanlarda dikkatimi çeken iki isim var. Biri Hürriyet
Gazetesi'nde bir kendini bilmez, diğeri de Akşam'ın
meczubu…(Aslında bunların psikoloji okurken kaybolmuş teyzeleri
vardı bir de. Radikal Gazetesi'nde yazardı. Şimdi kendini bulduğu
bir dergide "geç, dur" yapıyor etrafa. Tuhaf bir familya işte.)
Bunların yazılarını okurken, şehrin ortasında kafasına polis
şapkası taktı mı kendisini polis bilen deliler geliyor gözümün
önüne.
Akan trafiği yönetiyorum sandıkları o halleri pek içler acısı.
Basından gastronomiye, edebiyattan sinemaya, politikadan müziğe
hatta Müslüm Gürses'ten, Mazhar Fuat Özkan'a, Ali Atıf Bir'den
Pakize Suda'ya kadar herkese kafalarına göre düdük çalıyorlar.
Müslüm Baba'yı ısrarla evine yollamaya çalışmaktan tutun da İsmet
Özel'i özeleştiriye çağıracak kadar cüretkâr bunlar üstelik...
***
Cem Yılmaz'ın "şimdi isimlerini anarsam parasını almam gerekir"
özlü sözünü başucuma astığım için bu iki meczubun adını
anmıyorum.
Ama yine onlardan esinlenerek bir düdük öttürmem gerekirse şöyle
öttürmeyi tercih ederim: "Allah aşkına gazetelerde gazeteci
olmayanlar çalışmasın. Boşuna bir çığlık değil bu!"
Süpermarketlerde delileri kasiyer yaparsanız zarar edersiniz!
Ayrıca...
Yazık, hep yazar olmak istemiş ama bir türlü olamamış; önemsenmek,
sevilmek, sayılmak istemiş ama "olmamış" bu çocuklara...
Biri bunlara söylemeli: Bu yöntemle gazeteci olamazlar ki.
:)