Kilo vermenin sırları
Abone olBir şeyler yemek, atıştırmak hayatımızın öylesine içinde ki, her vesile ile bir şeyler yiyoruz.
Diyet yapmak kolay bir iş değildir. Bir şeyler yemek, atıştırmak
hayatımızın öylesine içinde ki, her vesile ile bir şeyler yiyoruz.
Vitrinler, market rafları, restoranlar ve ikramlar, son derece
davetkar ve baştan çıkarıcı. Ama hem sağlığımız hem de yaşamın
tadını çıkarmak için fazla kilolardan uzak kalmamız gerekiyor. Peki
nasıl karşı koyacağız tüm bunlara? Üzülmeyin, her derdin bir çaresi
var. Bugün diyet yapmanızı kolaylaştıracak farklı önerilerim
olacak!
MAVİ RENGİN FAYDALARI
Kırmızı, sarı ve turuncu gibi sıcak renklerin iştahınızı açtığını
hiç fark ettiniz mi? Mavi ise tam tersidir. Sizi dinginleştirir ve
aşırı yemenizi önler. Dikkat ederseniz, size kocaman menüler sunan
fast food restoranlarının ana rengi hep kırmızıdır. Bu rengi
kebapçılar ve Çin Lokantaları da çok sever. Çünkü saf kırmızının
sinir sistemi üzerinde uyarıcı bir etkisi vardır, bizi
heyecanlandırır. Kırmızıyı algıladığımızda kan basıncımız artar,
nefes alıp verişlerimiz ve kalp atışlarımız hızlanır. Oysa mavi,
özellikle koyu mavi, sakinleştiricidir. Mavi renge restoranlarda
pek nadir rastlanır. Çünkü bu renk dinginliğe, doyuma, kendisi ile
barışık ve güvenli bir duruma karşılık gelir. Doğrusu böyle bir ruh
halinde iken insan pek fazla yemek yemeye ihtiyaç duymaz. Öyleyse
neden kendimize 'mavi terapisi' yapmayalım? Gelin bu dönem mavilere
bürünün. Özellikle yemekli bir davete giderken mavi giyinin, mavi
taşlı bir yüzük takın. Evde masa örtülerinizi, yemek takımlarınızı
mavilerle donatın. Bir değişiklik yapmaya niyetiniz varsa yemek
odanızı da maviye boyayın.
YEŞİL ÇAY
Yemekle birlikte veya yemeklerden 15 dakika önce yeşil çay
içerseniz, yağ ve kolesterol emilimini azaltırsınız. Nasıl diye
soracak olursanız, yeşil çayda hem polifenoller hem de biraz kafein
bulunur. Yeşil çaydaki bu hafif kafein ile polifenoller birleşerek
özel bir zayıflama etkisi yaratırlar.
20 DAKİKA BEKLEYİN
Midemizin tokluk hissini algılaması 20 dakika sürer. Hızla yemek
yerseniz, 20 dakika geçinceye kadar, doyduğunuzu anlamazsınız.
Sonra da midenizin neden bu kadar tıka basa dolu olduğuna şaşırır
kalırsınız. Dikkat ederseniz, yemeğe herhangi bir nedenle ara verip
de sofraya tekrar oturduğunuzda, kendinizi tok hissedersiniz.
Örneğin; telefon çalarsa ya da misafir ağırlıyorsanız, pek bir şey
yiyemezsiniz. Öyleyse ne yapacağımız bellidir. Elimizden geldiği
kadar yavaş yemeliyiz. Bunu sağlamak için de ayakta atıştırmak
yerine daima sofraya oturmalı, çatalı-bıçağı arada bir bırakmalı,
yemek sırasında su molası vermeli, yeşil çayımızı yudumlamalı ve
karnımızın doyması için kendimize en az 20 dakika zaman
tanımalıyız.
* Yemek yerken acele etmeyin.
* Akşam yemeğinizi mümkün olduğu kadar erken yiyin.
* Asla ayakta atıştırmayın. En küçük öğünler için bile kendinize
sofra kurun.
* Masaya çok aç oturmayın. Saat 17.00 civarında veya eve
geldiğinizde biraz meyve yerseniz, olası açlık krizlerini
önlersiniz.
* Yemek odanızı güzelce aydınlatın. Loş ışıkta insan farkına
varmadan çok daha fazla yemek yer.
UYKUSUZ KALMAYIN
Hepimizin bildiği gibi, uykusuzluk irademizi zayıflatır. Kendimizi
ruh gibi hisseder, günü geçiştirmekten başka hiçbir şey düşünemez
oluruz. Acil enerji ihtiyacı ile karbonhidratlara ve keyif verici
maddelere sarılmakta medet umarız. Ama daha da önemlisi, uyku
uyuyamazsak, kendimizi tok hissetmemizi sağlayan Leptin hormonu
etkisini kaybeder. Çünkü uykuda Leptin hormonu yükselir. Ancak
yeterli seviyelere ulaşamazsa, açlık hormonları (Ghelin) ve stresle
baş başa kalırız. Öte yandan yediğimiz her şey çabucak yağ olarak
depolanmaya başlar. Değer mi?
Sabah