Kılıçdaroğlu'nun sözlerini yorumladı
Abone olDevlet Bahçeli, TBMM’nin açılışındaki krizden tutuklu milletvekillerini kadar merak edilen soruları cevapladı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,
TBMM’nin açılışındaki krizden tutuklu milletvekillerini kadar merak
edilen soruları yanıtladı.
Vatan gazetesinden Deniz Güçer'in haberine göre, Devlet Bahçeli,
yargının milletin iradesi tutuklu vekillerin “kefaleti” sayılması
ve serbest bırakması gerektiğini belirtti. MHP lideri, ‘Biz
arkadaşlarımızı satmayız’ diyen Kılıçdaroğlu’na da,
“Talihsiz bir açıklama. Yemin etme kararı aldıklarında
neyin karşılığı aldıkları tartışılır” yorumu yaptı.
Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:
TBMM yine krizle açıldı. Açılışta bile uzlaşma sağlanamayan
Meclis nasıl çalışacak?
24 dönem TBMM’ye yüklenmiş olan misyon seçime önemli ağırlık
kazandırdı. Kıran kırana bir mücadele ortaya çıktı. Yeni Türkiye
tablosu ortaya konurken siyasi partiler arasında bir proje
yarışması şeklinde geçti. O bakımdan geçmiş dönemlerden çok farklı
bir seçim oldu ve yine geçmiş dönemlerden farklı olarak da siyasi
partilerin bir hazırlığı oldu. İşte böyle bir misyon yüklü olarak
gerçekleşmiş TBMM’nin yeni yapısı bir siyasi veya demokrasi krizi
yaşamamalıydı. Önemli olan nokta burasıdır. Geleceği çok daha iyi
kavrayabilecek, uzlaşma içerisinde, hakikaten sürdürülebilir bir
çalışma ortamı koyabilmek açısından bu Meclis’in milletvekilliğinin
faaliyetini teyit eden bir merasim töreninin Meclis’i gölgeleyecek
bir duruma düşürülmemesi gerekiyordu. Başta siyasilere arkasından
YSK’ya düşen en büyük görevdi ama ama 171 kişinin yemin törenine
katılmamış olması farklı durum yarattı.
TALİHSİZ BİR AÇIKLAMA
Yemin törenine girmeleri konusunda CHP’yi uyarmıştınız. Ama bu
açıklamanın ardından Kılıçdaroğlu biraz da ağır bir ifadeyle,
‘Biz arkadaşlarımızı satmıyoruz’ dedi. Çok yadırgadığımı
ifade etmek isterim. Talihsiz bir açıklama olarak görüyorum. CHP ve
Sayın Kılıçdaroğlu’nun da siyasi bakışının bu olmaması gerektiğine
inanıyorum. Burada çok yanlış bir algılama ve değerlendirme var.
Bir siyasi kurumun arkadaşlarını satmak gibi yüksek bir suçlama
altına almak yani niçin satıyoruz arkadaşlarımızı?
Seçilmiş olan insanların, eylemli bir milletvekili haline
gelebilmesi için TBMM’de yıllardan beri devam eden bir yemin
törenine katılmayı arkadaşı satmak olarak olarak algılarsanız çok
yanlış bir adım atmış olursunuz. Bu yanlışın altından zor
kalkarlar. Bu yanlışı düzeltme şansları da olmaz. Yarın yemin etme
törenine katılmayı karar altına aldıkları taktirde neyin
karşılığında bu karar değişikliği olduğu sorgulanır. Bu da farklı
bir sorgulama olur. Farklı ifadeler kullanılır. MHP kurumları
kilitleyen bir bakış açısına sahip değil. MHP kurumları daha işler
hale getirebilmek ve işleyen kurumlar içinde sorunların çözülmesini
isteyen bir siyasi parti. MHP Cumhurbaşkanlığı seçimi, 367 rakamı
ile bir kilidin açılmasında birinci derecede sorumluluğu taşıyan
bir siyasi kurum değildi.
MECLİS
KİLİTLENMEMELİ
Ama Meclis’e girdi o dönem...
Öyle bir davranışla da 2007 yılında daha başlangıçta
Cumhurbaşkanlığı nedeniyle kilitlenecek olan bir Meclis’i açtı.
Şimdi ise tutuklu milletvekillerinin milletvekilliğini alıp
alamayacağı veya Meclis faaliyetlerine katılıp katılamayacağıyla
sürecindeki bir kilidi açıyor. Bir tek cümle söylüyor: Biz TBM’ye
geleceğiz ve yeminimizi edeceğiz diyoruz. Türkiye’nin başta ifade
ettiğim 24. döneme ait projelerle, geleceğin büyük Türkiye’siyle
ilgili, küresel güç olma hedefleriyle paralellik ortaya koyabilen
anlayışlarla ve Türkiye’deki ileri demokrasi, özgürlükleri
mükemmelleştirme noktasında ortaya konan yeni bir anayasa
yazılımının tartışıldığı bir ortamda Meclis’in kilitlenmesini
anlamlı görmek mümkün değildir. Ya bu seçim sürecine girerken bu
anlamı yüklemeyecektiniz veya bu anlam yüklenmişte Meclisi
çalıştırmak mecburiyetindesiniz.
Başka bir çözüm yolu var mı parlamento
dışında?
Meclis işler hale getirilecek. Şuan itirazlar yapılmıştır. Olay çok
nettir çok açıktır. İtiraz yapılan mahkemelerin soruna hukuken bir
çözüm üretmelerinin zamanıdır. Burada bir geri adım sözkonusu
değildir. Gerçekten tutuklu olan bir kişinin hüküm giymediği süre
içerisinde milletvekili seçilme niteliğini kaybetmediği süre
içireseinde onun milletvekilliğini gasp etmek doğru değildir.
ÇÖZÜLMESİ LAZIM
Yasa değişikliğine gerek yok diyorsunuz...
Gerek kalmadan çözülmesi lazım. Onun da sorumluluğu
ve öncülüğünü yapması gereken AKP’dir. 327 milletvekili ile temsil
edilen, tekrar üçüncü kez hükümet kurma imkanına kavuşmuş bir
siyasi partini konuya kayıtsız kalması, tartışmayı sürüncemede
bırakması, çözüm üretmemesini de düşünmek lazım elbette. Hukukçu
değilim ilişki kurmak belki zor ama bir örnek vereyim. Bir olay
oluyor ve kişi tutuklanıyor. Tutukluluğu devam ederken yasalar
çerçevesinde belli bir kefalet ödenmek suretiyle tutukluluk
kaldırılıyor, mahkemesi devam ediyor. Böyle bir süreç yaşanmıyor
mu? Peki tutuklu milletvekilleriyle ilgili partilere yapılmış olan
milli iradenin bunu bile bile o partinin milletvekili adaylarına
seçilme yeterliliği kazandırabilecek bir destek vermesi bana göre
bu tutuklu milletvekillerinin milli irade ile kefalet altına
alınması halidir.
SERBEST BIRAKILMALILAR
Burada kefaleti milletin oyları ödüyor yani...
Basit bir olayı kefaletle serbest bırakıyorsanız bu olayda milli
irade, ‘ben kefilim, bu insanları bırakın Meclis’e gelsinler. Eğer
suçları varsa mahkeme devam eder, ilerki dönemlerde gereğini
yaparsın. Ama şu an tutuklu olan kişileri ben millet olarak, millet
iradesi olarak kefilim bırakın’ diyor. Bu isteği ortaya koymasının
anlamı da yargı sürecindeki gölgeli gelişmenin de bir tesiri olarak
gözüküyor. Yoksa bu kişiler aday gösterildiği zaman kitleler
diyebilirdi ki, ‘bunları niye bizim partimizden aday
gösteriyorsunuz’ diye bir itiraz da yok. Bunun için bana göre yargı
-şuan itiraz mercii- millet iradesini tutuklu milletvekillerinin
kefaleti olarak görüp serbest bırakması lazım.
BİZİ İZLEYEN ARACI ÇÖZMEK SİYASİ İKTİDARIN
İLK GÖREVİ
Başbakan ile helalleşme nasıl sağlanacak...
Hesaplaşma olmadan helalleşme olmaz. Bugüne kadar karşılıklı
suçlamalar çerveçesinde iddia edilenlerin hesabını karşılıklı
vermemiz lazım. Hesap verdikten sonra hellalleşme aşamasına
gelinir. Yoksa 3 ay her türlü iftirayı, hakareti saldırıyı
yapacaksın, sonra balkon konuşmasıyla helalleşeceğiz. Ya
söylediklerinde samimi değilsin ya helalleşmenin ne olduğunu
bilmiyorsun.
Genel Merkez’i izleyen siyah araçla ilgili soruşturma ne
aşamada?
Savcı çalışıyor. Sonucu bekliyoruz
Umudunuz var mı?
Olması lazım. Çünkü bu çok büyük bir olaydır.
Çözülmemesi MHP’yi kenara bırakın Türk demokrasisi açısından yanlış
olur. Bu olay iyi veya kötü toplumda vicdanı rahatlatabilecek bir
sonuca ulaştırılmalı.
Devletin bu kadar büyük bir suçtan haberi olmayabilir
mi?
Mümkün değil. İleri demokrasi kavramının bana göre
özü budur... Böyle bir ayıbı ortadan kaldırmaları lazım. İktidarın
birinci görevi bunu sonuçlandırmak olmalı.
Hemen ortaya çıkarılmalı diyorsunuz...
Bu bizim yapacağımız bir şey değil. Biz yapılması ısrarını ortaya
koyacağız. Elimizdeki bilgileri partimizin avukatları aracılığıyla
savcıya intika ettiriyoruz. Bunun içinde kim var ve niye yaptılar?
Siz Türkiye’de tek başına iktidar olmayı hedeflemiş bir siyasi
partinin 15 başkanlık divanı üyesinin 9’unu devre dışı
bırakıyorsunuz. Toplumun hassasiyetlerini de dikkate aldığınızda
vatandaşın karşısına nasıl çıkacaksınız? Yüzde 13 hafife
alınmayacak bir rakamdır. Bunları bir de yaşayan insanlara
soracaksınız. Kolay bir mücadele değil. Sizin temel
hassasiyetleriniz var, 27 ilahiyat fakültesi var, Anadolu’nun her
tarafında. Allah dostu bilinen mümtaz şahsiyetler var. İslami
anlayışa göre böyle bir olayla muhatap olmak nereye kadar doğrudur?
Ayetiyle hadisiyle böyle ayıpların örtülmesini öngören bir inanca
sahip toplum olarak milletimiz çok daha olgun yaklaşım ortaya
koydu. Gittiğimiz hiçbir yerde yüzümüzü kızartacak bir davranışla
karşı karşıya kalmadık. Toplum inancı doğrultusunda gereğini yaptı.
Bizi sorgulayan bir davranış içinde olmadı. Bütün bunlara rağmen
verilen bir mücadeledir. Bütün dünyada böyle bir olayla karşı
karşıya kalıp da ayakta kalan bir siyasi hakaret zor bulunur
zannediyorum. Üstelik bizim anlayışlarımız doğrultusundaki bir
siyasi partide.
[PAGE]
Din duygularının bu kadar ön plana çıkarıldığı bir seçim
kampanyası olmadı galiba?
Sadece meydanlarda değil. Ev sohbetlerinde, cami
avlularında MHP ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli aleyhinde söylenen
sözler utanç verici ifadelerdir..
Ne tür ifadeler?
MHP’nin Genel Başkanı’na Ebu Cehil denebilir mi efendim? “Partinin
başında bir Alparslan Türkeş yok bir Ebu cehil var” diyorlar. Nasıl
siyasi mücadele? Böyle şey olabilir mi? Türkiye’de inançlı her
insan bu konuda kayıtsız kaldı. Bir tek şahıs buna karşı duruş
sergiledi: Mukadder Başeğmez Bey, TV’de bu suali yönelttiler.
Mukadder bey, “Bunu bana soramazsınız. Elhamdülillah ben
Müslümanım’ dedi. Bir Müslüman bir başkasının ayıbı üzerinden
konuşamaz. Esas kriter bu. Ayet bu, hadis bu. Bazılarına karşı
sertsiniz diyorlar da, onların Anadolu’daki propagandalarını
bilirseniz yaptığımız, söylediklerimiz az. Cami avlusunda yaşlı
başlı inanmış insanlara kalkıp bunu söylüyorsunuz. Bu nasıl bir
inançtır? Bunları sorgulayan yok.
HATİP DİCLE'YE EVET DERSENİZ TÜM TALEPLERE
EVET DEMELİSİNİZ
BDP’lilerin Diyarbakır’daki alternatif toplantısını riskli
görüyor musunuz?
Çok anlamlı. Bir defa ikisi boykot kavramında eylem
birliği yapıyor. Birisi parlamento dışında, diğeri parlamento
içinde. Kavramın içeriğinde değişiklik yok ama ulaşılabilecek
amaçlar çerçevesinde belki farklılık olabilir CHP ile -’bağımsız
adaylar topluluğu’ diyelim- onlar arasında.
TBMM’ye gelip bu eylemi
yapabilirlerdi...
Bir tanesi milletvekili olma yeterliliğini kaybetmiştir. Hukuken
yeterliliğini kaybetmiş olan bir kişi için, ‘İlle milletvekili
olacak’ ısrarı ortaya konulması daha büyük tavizleri, yeni
anayasada daha büyük isteklere karşılık verilmesi arzusunu taşıyor.
Yoksa 36 milletvekilinden bir tanesi seçilebilme yeterliliğini
kaybetmiş olsa, eğer siyasi amaç peşinde koşan insanlar olarak
mevcut demokrasi içerisinde bazı iyileşmeleri kendilerine yeterli
bulmuş olsalar, itiraz etmeden yollarına devam etmeleri lazımdı. 36
değil 35 olurdu. Ama farklı amaçlar güdülüyor. 15 Temmuz’a kadar ne
yapacaklar? Halk savaşına dönüşeceğini söylüyorlar. Hep söyledik:
Biraz taviz, biraz terörle rol paylaşımı devam ediyor.
Bu parlamento farklı bir misyon yüklenmişti. Özgür bir
anayasa, Kürt meselesinin çözümü gibi beklentiler vardı. Uzlaşmanın
nedesindeyiz? Daha işe başlarken uzlaşma umutları dağılmış
görünüyor.
Şimdi uzlaşmanın kabasını şekillendiriyorlar. Buraya
dikkat etmek lazım. Yani yeni anayasada karşılıklı görüşmelerle,
yıllardan beri devam eden müzakereler sonrası varılmış olan
sonuçları, “halka hazmettire hazmettire” ilkesinden hareketle
bunları hazırlıyorlar. Bazı konularda da işi birbirine karıştırarak
yapmaya çalışıyorlar. Bir zihni bulanıklık içinde kendilerine yol
arıyorlar. Bir tarafta tutuklu milletvekilleriyle ilgili sorunlar
yaratılıyor. Bir tarafta anayasanın yeniden yazımıyla ilgili
uzlaşılan kaba metin üzerinde mutabakatın derinleşmesi ve prensibe
bağlanması var. BDP ile AKP arasındaki uzlaşmadan söz ediyorum.
Yarın anayasanın yazımı sırasında mevcut anayasadaki veya
yasalardaki ilgili hükümlerle önlerine çıkabilecek hükümleri
şimdiden törpülüyorlar. Kimisi Hatip Dicle üzerinden bir sonuç
almaya çalışıyor, kimisi diğer kesimleri tutuklu milletvekilliği
sıfatıyla olayın içerisine dahil ederek ölümü gösterip sıtmaya razı
etmeye çalışıyor. Bir takım oyunlar oynanıyor.
Dicle’nin TBMM’ye girme ihtimali var mı sizce?
Bu aşamada olmaması lazım. Eğer buna rıza gösteriyorsanız diğer
taleplerin hepsine de “Evet” demeniz lazım. Ama tutuklu olanlar
ayrı. Sapla samanı karıştırmamak lazım.
KİŞİYE DEĞİL DURUŞA
BAKARIM
Cemil Çiçek grubunuzla görüştü. Siz aday çıkaracak
mısınız?
Biz değerlendirme yapacağımızı ilettik. Arkadaşlarımız kendilerini
dinlediler ama MHP olarak Meclis başkanlığıyla ilgili herhangi bir
düşüncemizi söylemediler. Aramızda değerlendirelim dediler.
İsim söylenmiş mi?
Hayır isim de yok. 327 milletvekili ile TBMM’de bulunan AKP üçüncü
turda Recep Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği kişi TBMM Başkanı olur.
Bunun için siyasi turların falan anlamı yoktur.
Belki partiler bir isim üzerinde uzlaşır...
Zannetmiyorum. Bir adım olarak görmüyorum. İleri demokrasi
iddiasında bulunanların bir demokrasi gösterisini de yapmaları
lazım. Yoksa kim ne derse desin üçüncü turda istediklerini
seçebilirler. Hal böyle olunca milleti oyalamanın, aldatmanın
gereği yok. Önemli olan Meclis Başkanı’nın 24. dönem TBMM’- deki
tutumudur. Meclis Başkanı olarak TBMM’nin var oluş gayesine uygun
tavrı ve duruşu ne ölçüde sergilecek ben ona bakarım. Kişi bizi
ilgilendirmez.
BAŞBAKAN'IN 2 SAAT DAHA UYUMASI
LAZIM
Seçim kampanyası boyunca, ‘Türkiye’nin kader seçimi’
dediniz. Ülkeyi bölme gayretleri var dediniz ama AKP yüzde 49 aldı.
Seçmenin böyle bir endişesi yok demek ki?
Vatandaşın ortaya koyduğu iradeye saygı duymak
gerekiyor. Ama ortaya çıkan sonucu değerlendirdiğiniz vakit millet
iradesiyle 9 yıla yaklaşan siyasi iradenin beğenirliği arasında bir
çelişki var. Bunu izahta güçlük çekiyoruz. Ben meydanlarda
vatandaşlara 2002- 2011 arasında iş, aş meselesinde memnun olup
olmadıklarını sordum. Bunlarla ilgili alınan sonuçlar ortada, fakat
önemli bir rakam. Bundan sonra söylenebilecek bir söz yok. Bu
sonucu almaları onları kibirli kılmamalı. Yukardan bakmalarına
sebebiyet vermemeli. Başarı sağladık diye zafer sarhoşluğuna
kapılmamaları lazım. Milletin bu kadar desteğini alan bir siyasi
hareket milletin geleceğiyle ilgili her türlü kararı cesaretle
alabilmelidir. Bugün tarih böyle bir sorumluluk yüklemiştir bugünkü
iktidara. Bu iktidarı iki dönemden çok daha fazla sorumluluk altına
almıştır. Recep Tayyip Erdoğan’ın iki saat daha uyumaması lazım. Az
değil; iki kişiden biri.