Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan duası
Abone olCHP lideri Kılıçdaroğlu, NTV'de konuştu, referandumda yeteri kadar kampanya yürütemediklerinden şikayet etti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, af konusundaki sözlerinin
çarpıtıldığını söyledi. Sözlerinin arkasında olduğunu belirten
Kılıçdaroğlu, “Çatışmalar sona erer, uzlaşı sağlanırsa katkı
vermeye hazırız” dedi. Kılıçdaroğlu, uzlaşmanın sağlanamaması
konusunda hükümeti suçlarken, hayır diyenlerin baskıya
uğradıklarını iddia etti. Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın demokrasi
anlayışıyla ilgili de dua etti: Alllah başbakana akıl fikir
versin!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referanduma saatler kala NTV'ye konuk oldu; Mirgün Cabas, Ruşen Çakır, Oğuz Haksever ve Nermin Yurteri'nin sorularını yanıtladı. Anayasa'nın ilk kez değişmediğini ancak yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu sürekli söylediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, bir partinin mutfağında hazırlanan anayasaya ilke olarak karşı olduklarını söyledi.
İşte Kılıçdaroğlu'nun programdaki sözlerinden bazı satır
başları:
"REFERANDUM KAMPANYASI EŞİT KOŞULLLARDA DEĞİL"
Bu kampanya eşit koşullarda değil. Bütün panolar, bütün
gazetelerin arka sayfasında 'evet' yazıyor. Bir sayfa
gazete ilanı 40 bin lira. AKP’nin yaptığı harcamaları
CHP’nin yapabilmesi mümkün değil. O nedenle biz kampanyayı mevcut
yağımızla kavrularak yaptık. Gönül isterdi ki, eşit
koşullarda bir kampanya yapılabilseydi.
"BAŞBAKAN'A ALLAH AKIL FİKİR VERSİN"
Evet söyleyene de hayır söyleyene de saygı duymalıyız. İkisine
de saygı duyacağız. Hayır oyu kullanana baskı var. Bahçelievler’de
iki bayan darp edildi, Gaziantep’te hayır tişörtü giyen
genç nezarethaneye alındı. Mardin’de bizim afişler
indirildi. Evet diyenlerin baskı gördüğünü duymadım,
görmedim. Sayın Başbakanın demokrasi kültürü buysa Allah
akıl fikir versin.
"ÜSLUBUMU KORUMAYA ÇALIŞTIM"
Mitingde konuşmakla bir basın toplantısında konuşmak farklı. Miting
meydanında sesinizi yükseltmek, kalabalığı tutmanız lazım.
Ben olabildiğince kırıcı olmamaya çalıştım. Şerefsiz, alçak,
cibiliyetsiz sözcüklerini kullanmadım. Ama başbakan kullandı. Ne
anamızı ne babamızı, ne soyumuzu bıraktı.
'Memur Kemal Efendi' sözüne kızmadım. Ben hem memur hem efendi
adamım.
Ben Sayın Başbakan'ın boyuyla ilgili hiçbir şey söylemedim.
'Önemli olan boy değil, soy -' dedi. Niye söyledi,
onu da anlamadım. Üslubu sertleştiren Sayın Başbakan'dır.
'Kalpazan' sözcüğünü ben bulmadım. Kendi
imzaladığı metinde o var. Ben bir Cumhuriyet savcısının dediği sözü
gündeme getirdim.
Ben 'Sayın Başbakan kalpazanlık yapmıştır'
demedim. Sayın Başbakan dokunulmazlığını kaldırıp, aklanmalıdır.
Aklanmak istenmiyorsanız şaibeli olarak kalırsınız.
Sayın Başbakan'ın kırılmasını anlayışla karşılıyorum ama söz bana
ait değil, Cumhuriyet savcısına aittir.
TÜRBAN KONUSUNDA ÖZÜR BEKLİYOR
Sayın Başbakan'ın CHP'nin oyalarına ihtiyacı var mı, yok.
'Benim yüzde 65 oyum var, kim yasa çıkaracakmış. Ona bir
gıdım su vermem' diyor. Böyle diyen Sayın Başbakan'la
nasıl konuşabilirim. Benden değil, bana oy verenlerden özür
dilemelidir.
Dayatma kültürü olmadığı sürece herşeyi tartışabiliriz. Ama
'3 gün içinde yanıt verin' diyorlarsa, biz ona yanıt
vermeyiz. 'Sıkıştığın konuda uzlaşma, sıkışmadığın konuda
dayatma'yı kabul etmeyiz.
Türban konusunun çözümü için arkadaşlarımız çalışıyor. Niye samimi
değiliz? İrademizi ortaya koyduk, Başbakan bize teşekkür
etmelidir.
Her konu tartışılıyor. Olaylar görüşülüyor, tartışılıyor. Henüz
rapor ortaya çıkmadı. Niye bu konuyla ilgili daha önce çalışılmadı
derseniz, bunu haklı buluruz.
Sonuçta uzlaşma olsun diye çalışma yapılıyor. Bunun
siyasallaşmasını istemiyoruz. Sosyolojik bir olay olarak bakıyoruz.
Arka bahçeleri olarak gördüler ve kullandılar. Türban ya da
başörtüsü takan kadın, farklı gerekçelerle takıyor. Tek
bir nedenle başörtüsü ya da türban takılmıyor. Samimi olarak
çözeceğiz, kararlıyız bu konuda.
Kılık kıyafet anayasayla düzenlenmez. Arkadaşlarımız
tartışıyor. Zamanla değişen şeyler bunlar, değişen hayat içinde
yasa içine konulması doğru değildir.
Farklı boyutlarıyla ele alıp değerlendirmemiz gerekiyor. Birden
fazla boyutuyla bakmak lazım.
Güzel bir rapor ortaya çıkar, bunu kamuoyuyla paylaşırız. Ben bu
olayı çözmek istiyorum.
KILIÇDAROĞLU'NDAN YARGI ELEŞTİRİSİ
AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA...
"YARGI DAHA BAĞIMLI HALE GETİRİLİYOR"
Mevcut anayasada yargı bağımsızlığı tam yoktu zaten. Yeni
yapılan düzenlemeyle yargı daha bağımlı hale geliyor. Kamuoyu
yanıltılıyor. Adalet Bakanı katılmayınca kurul toplanamıyor.
Yargı ve savcıya soruşturma yetkisi bakana ait. Yargı biraz
daha bağımlı hale geliyor. Biz rahatsızız. Yargının
siyalasmaşı toplumun vicdanını kanatır. Ayrıca çok tehlikeli
düzenlemeler var. Bir yargıç ya da savcı kanuna aykırı
davrandığında soruşturma etkisi bakana ait. Yargıya başvurup
hakkını arama yetkisi bu anayasayla kalkıyor. Çok tehlikeli
bir anayasa. Yasa çıktığında beğenmediğim 20-25 kişiyi bir gecede
tutuklatabilirim. Bir memur, bakan beni sürdü, benim bağlı
olduğum sendika artık benim adıma avukat tutamaz. Memur nereden
bulacak parayı dava açacak. Mevcut anayasayla haklar elimizden
alınıyor. Memurlar için toplu sözleşme var ama grev hakkı yok.
Hakem Kuruluna gidilecek ama bu karar için yargıya gidilemiyor.
12 Eylül mantığı 30 yıl sonra memurlar için de geçerli hale
geliyor. Zamlarla ilgili olarak vatandaşın yargı yolu
kapatılıyor.
Demokrasi iktidarın gücünü kontrol etmektir. Sayın Başbakan
'Yargı bizim ayağımıza prangadır' dedi. Herhalde
dünyada hiçbir başbakan böyle dememiştir.
"REKLAMLAR NE KADAR ETKİLİ BİLMİYORUZ"
Bilbordlardaki reklamların ne kadar etki ettiğini bilmiyoruz.
Yurtaşların yüzde 80'i kendi partilerine paralel karar veriyor,
yüzde 5 sandığa gitmiyor, yüzde 15'i ise kendisi karar veriyor.
AKP'nin reklam bombardımanı olumsuz etki yarattı. Aşırı reklam geri
tepebilir.
"ÖRGÜTLERİN ÇALIŞMASINI ÖLÇECEĞİZ"
Arkadaşlarımızın ne kadar çalışıp çalışmadığını ölçeceğiz.
Referandum örgütlerimizin ne kadar çalıştığının ipucunu verecek.
Benim hızıma yetişmek zorundalar.
Örgütlerin diri, aktif olması lazım, çalışmaları lazım. Her yurtaşa
gittiğiniz, dinlediğiniz ve derdinizi anlattığınız zaman, hemen
olmayabilir ama daha sonra dönüp bize oy verebilir. Çalışmak,
yurtaşla daha çok ilişki kurmak gerekir.
"ERDOĞAN NE SÖYLEMİŞSSE AKSİNİ YAPMIŞTIR"
12 Eyül'le ilgili çok yasa var onlara dokunulmadı. Sayın
Başbakan ne söylemişse aksini yapmıştır. Dokunulmazlık sözü verdi
ama kaldırmadı, 'YÖK'ü kaldıracağız' dedi ama ele geçirince YÖK'ü
kaldırmak aklından geçmedi.
Her halükarda anayasayı değiştireceğiz. İktidara gelince
Siyasi Ahlak Yasası çıkaracağız. Anayasayı çağdaş bir
anayasa haline getireceğiz. Anayasa değişliğini CHP'nin mutfağında
yapmayacağız.
Sayın Başbakan CHP'nin hazırladığı anayasaya 'evet' diyecektir.
Yasama, yürütme ve yargı bağımsız olacak.
'Mezardan kaldırıp evet denilmesi' yönündeki
telkine katılmıyorum. Bu sözlerin bir politacı dışında
kullanılmasını doğru bulmuyorum. Sayın Gülen'i politikacı olarak
görmüyorum, sözlerini yadırgadım.
"AF SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM"
Keşke silahlı çatışma olmasa, terör örgütü gelip silahlarını
teslim etse. Keşke herkes özgürce tartışabilse. Sorunu
kronikleştiren, siyaset kurumunun çözüm üretememesidir.
'Asker çözmedi, ben rahat oturuyorum' diyemez. Diyarbakır
Cezaevi'nin müze yapılmasını istedim.
Ben her söylediğim arkasındayım. Sanki biz terör
örgütüne af getirmeye çalışıyormuşuz gibi izlenim bıraktılar.
Devlet kin gütmez. Çatışmalar sona erer, terör örgütü silah
bırakır, toplumsal uzlaşma sağlanırsa biz katkı vermeye
hazırız.
Af konusundaki sözlerimden geri dönmem. Öcalan için ayrı
bir düzenleme var, onun için af sözkonusu değil.
Darbeler dönemini artık bitirmemiz gerekiyor. Siyaset kurumu çözüm
üretmelidir. Geçmişte liderler kanlı bıçaklı oldular, toplum
ayrıştı. Biz her zaman elimizi uzatıyoruz, uzlaşmadan yanayız.
Anayasalar toplumu uzlaştırır ama bu anayasa karpuz gibi
ikiye böldü."