Kılıçdaroğlunun en büyük korkusu
Abone olKemal Kılıçdaroğlu en büyük korkusunu ve eksikliğini itiraf etti. Karakterini anlattı. Ve çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Kemal
Kılıçdaroğlu hayatıyla ilgili bilinmeyenleri açıkladı. En büyük
eksikliği "Sadece Fransızca bilmesi olarak" belirtirken en büyük
korkusunun da İngilizce bilmemesi nedeniyle geri kalma korkusu
olduğunu söyledi.
ALİ KIRCA'YA SUNUCU DEDİ |
Kılıçdaroğlu'nun medyaya yönelik açıklamaları da ilgi çekiciydi. Siyasetçi Uğur Dündar'ı "İyi bir gazeteci, iyi bir anchorman" olarak nitelendirirken, Mehmet Ali Birand'dan "önemli bir gazeteci" olarak söz etti. Ama en dikkat çeken Ali Kırca'ya yönelik cevabı oldu. Kırca'nın gazeteciliğinden hiç söz etmedi ve onun için "iyi bir sunucu" dedi. |
Türk Time'dan Talat Atilla - Ersin Tokgöz'e konuşan Kılıçdaroğlu'nun samimi açıklamaları
EN BÜYÜK EKSİKLİĞİ SADECE FRANSIZCA BİLMESİ
Yabancı dil açısından ciddi bir eksikliğim var.
Anadolu’da benim orta okula başladığım yıllarda Fransızca vardı
sadece, İngilizce yoktu. Fransızca’yı öğrendim. Fransa’ya
gittiğimde de üniversitede Fransızca’ya devam ettim. Ama
Fransızca’yı kimse konuşmuyor artık. Keşke o kadar emeği
İngilizce’ye verseydim. Bugün o ciddi açığımızı da kapatmış
olurduk. Bir başka eksikliğim; yazı yazmayı ve üretmeyi çok
seviyorum. Ama maalesef bu yoğunluk ona izin vermiyor. İzin
vermediği için de kendinizi yenileme olayı eskiye oranla daha dar
bir zamana sıkışmış oluyor.
EN BÜYÜK KORKUSU
Benim en büyük korkum bu eksiklik nedeniyle kendimi tekrar eder
konuma gelmem. Oysa siz eğer araştırma yaparsanız, belli düşünce
üretirseniz kendinizi tekrar etmezsiniz. Bu zaman darlığı
bu tehlikeyi yaratır mı? En büyük endişem bu…
OKUDUĞU GAZETELER
Sabah kalkarken gazetelere mutlaka bakıyorum. Cumhuriyet, Milliyet,
Vatan, Hürriyet ve Radikal. Her sabah ilk olarak baktığım gazeteler
bunlar.
İNTERNETİ SEVİYOR
İnternet ortamı benim özellikle gençlerle olağanüstü bir
diyalog kurmamı sağladı. Çok sayıda üniversitede konferans için
talep aldık ama maalesef karşılamadık. Ama bu açığı
internet ortamındaki konuşmalarla, yazışmalarla kapatmaya çalıştık.
İnternet artık çok önemli bir güç.
HİÇ PSİKOLOJİ KİTABI OKUMADIM
Psikoloji kitabı hiç okumadım. Hayatımdaki bir eksiklik de budur.
Mesela sosyoloji alanında daha çok emek harcamak isterdim.
Kılıçdaroğlu siyasetçileri değerlendirken Baykal ve Bahçeli için
"olgun lider" dedi. Erdoğan'ın "öfkesine hakim olamadığını"
söyledi. Ahmet Türk'ü ise "içe kapanık ve duygusal" olarak
tanımladı.
KISA SORU KISA CEVAP
ABDULLAH GÜL? Taraflı bir cumhurbaşkanı.
TAYYİP ERDOĞAN? Öfkesine hakim olamayan bir
başbakan.
DENGİR MİR MEHMET FIRAT? İyi araştırma yapmadan
tartışmaya girmemeli.
MELİH GÖKÇEK? Hırsı aklının önüne geçebiliyor.
ŞABAN DİŞLİ? Aldığı eğitimle düştüğü durumu hak
etmiyor.
DENİZ BAYKAL? Olgun bir lider.
DEVLET BAHÇELİ? Olgun bir lider.
MUHSİN YAZICIOĞLU? Çok fazla
tanımıyorum.
AHMET TÜRK? İçine kapanık, duygularını çok
net açıklayamayan bir lider.
UFUK URAS? Milletvekili olmadan önce daha
iyiydi.
AKP? Ak sözcüğünü hak etmiyor.
CHP? Daha ileri atak yapmaya hazır
olmalı.
MHP? Parlamentodaki durgunluğunu
aşmalı.
DTP? Belli bir bölgenin değil Türkiye partisi
olabilmeli.
PKK? Terör örgütü.
YOLSUZLUK? Türkiye’nin kanıksamaması gereken
bir alan.
DENİZ FENERİ? Yolsuzluk.
SSK? Sorunlarını aşamamış bir kurum.
ERGENEKON: Siyasallaşmış hukuk.
UĞUR DÜNDAR? İyi bir gazeteci, iyi bir
anchorman.
MEHMET ALİ BİRAND? Önemli bir gazeteci.
ALİ KIRCA? İyi bir sunucu.
FEHMİ KORU? İki farklı kalemle yazıyor. Açık
kimlikli olanı tercih ederim.
CAN ATAKLI: İyi bir köşe yazarı.
İSMET BERKAN? İyi bir genel yayın yönetmeni
ve köşe yazarı.
ERTUĞRUL ÖZKÖK? İyi bir genel yayın
yönetmeni.
İLHAN SELÇUK? Duayen.
ENGİN ARDIÇ? Espri ile eleştiriyi harmanlayan
bir köşe yazarı.
EMİN ÇÖLAŞAN? Sağlam bir köşe yazarı.
FATİH ALAYLI? O da sağlam bir köşe
yazarı.
AYDIN DOĞAN? Türk medyasında duayeni.
DİNÇ BİLGİN? Hırpalanmış bir duayen.
AHMET ÇALIK? Keşke medyaya girmeseydi.
TURGAY CİNER? Medyada ağır ve kararlı
gidiyor.
KANAL7? Aklanması gerekir.
KARAKTER ÖZELLİKLERİ
Halktan bir adamım. Mütevazı yaşayan bir insanım. Meslek
hayatımda da böyle oldu. Belki aileden yetişme tarzımla
ilgili. Korumayla gezmeyi sevmiyorum. Korumayla gezmek
sanki halkın arasına giremez gibi güven vermeyen bir intiba
yaratıyor. Ama şu var. Bende kararlılık var. Bir şey
yapmayı kafama koyarsam onu yaparım. Ama önce ölçer
tartarım. Bizde şöyle bir laf var; bir olaya tepki vermek
için 24 saat bekle, düşün, ondan sonra tepki ver.
Alışkanlığım bu, yapım da bu. Böyle yetiştik.
BİR GÜNÜ NASIL GEÇİYOR
Sabah kalkıp kahvaltıyı yapıp Meclis’e geliyorum. Meclis’te bana
gelen iletilere bakıyorum yanıt verilmesi gerekenlere yanıt
veriyorum. Genel kuruldaki yasalara, tasarılara bakıyoruz. Ön
hazırlıklarını yapıyoruz. Parlamentoda cumartesi pazar
çalışırım mutlaka. Çünkü en rahat çalışma günü bu günler. Trafiğin
en az olduğu zamanlardır. Yani 24 saati dolu yaşayan bir
insanım. Ama bunun çoğu böyle gider. Kitap okumayı severim ancak
ama ancak seyahatlerde okuyabiliyorum.
MUHATAPLARI İDDİALARINDAN MAHKUM OLMADI
Eğer yolsuzlukla ilgili bir olay kamuoyunda tartışılıyorsa normalde
Cumhuriyet savcılarının harekete geçmesi lazım. Cumhuriyet
savcıları harekete geçmiyorsa o ülkede yönetim sorunu var demektir.
Bizim yaşadığımız olay da bu. Kimse harekete geçmediği için
ben sayın Şaban Dişli ile ilgili mecburen Cumhuriyet başsavcılığına
mecburen şikayet dilekçesi vermek zorunda kaldım. Niçin
savcı harekete geçmiyor?
PKK'LILARI İŞE ALDI MI?
Bana bir isim versinler. Desinler ki şu kişi PKK’lıydı, sen
onu işe aldın. Oradaki suçlamanın temel dayanağı şu: Her
kamu kuruluşu belli sayıda mahkumu işe almak zorundadır.
Kadronuzun yüzde 2’lik bir kısmını ya özrü ya da mahkum
kişilerden alacaksın. Biz almadık. Almayınca Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri bize ceza yazdılar niçin
almıyorsunuz diye. Biz de sınav açtık. Sınava girenleri biz
tespit etmiyoruz. Biz bilemeyiz ki kimler mahkum. Sınavı yaptık,
sınava solcular da sağcılar da mahkum olan herkes girdi.
Sınavı kazananlar da işe girdi. Bunlardan birisi dahi bugüne kadar
bir suçun işine bulaşmış da değil. Hepsi ekmek sahibi oldu. Yasanın
öngördüğü gibi topluma kazandırıldı. KİT komisyonunda da bu soruldu
bana. Ben de dedim ki; yasadışı işlere bulaşmış hangi
solcular işe alınmış diye soran kim? Bakın o yazıya. O yazıya
bakıldı. O yazının altında benim imzam var. Orada ben bir
şey daha söyledim: İsterseniz size sağ görüşten olup da işe
alınanların listesini de getireyim. Hayır dediler, gelmesin.
Bunlardan İBDA-C eylemine katılanlar da oldu. Bakın, 65 bin kişi
çalışıyor burada. Elbette sağcısı da solcusu da olacak. Biz bu
eleştiriler nedeniyle İstanbul ilaç fabrikasına siyasal
düşüncelerinden ötürü mahkum olanları almadık.
REFAH PARTİLİLER ÖZÜR DİLEDİ
Adam kız kaçırmış. Geri gelmiş. Bir daha kaçırmış. Mahkeme
de demiş ki ömür boyu kamu hizmetlerinden mahrum ediyorum seni.
Erbakan hükümeti bir kararname çıkarmış. Kararnamede diyor ki, ömür
boyu kamu hizmetinden mahrum olanlar da bu sınava
girebilir. Çocuk da sınava girmiş kazanmış. Ne yapayım?
Benim akrabam değil, yakınım değil, dostum değil. O zaman KİT
komisyonundaki Refah Partililer o kararnameyi görebilir miyiz
dediler. Buyurun dedim. Gördüler, özür dilediler. Bunu o dönem Akit
gazetesi çok yayınladı. Ben de Akit gazetesi aleyhine tazminat
davaları açtım, bütün davaları da kazandım. Olay bu. Şimdi aradan
zaman geçmiş. Ben yolsuzluk dosyalarını gündeme getirince bana
karşı da bunları gündeme getiriyorlar. Başka bir şey bulamıyorlar
çünkü. Bulsalar duman edecekler beni. Bir şey bulamazlar. Çünkü
orayı ciddiyetle, namuslu bir şekilde yönettik.
'BAYKAL İSTANBUL'A ADAY YAPTI GENEL BAŞKANLIK YARIŞINDAN ÇIKARDI'
İDDİALARI
Siyasete beni davet eden sayın Baykal. Parti meclisinde görev
almamı sağlayan sayın Baykal. Plan Bütçe Komisyonunu da, grup
başkan vekilliğini de ben istemedim. Ama sayın Baykal
rahata alıştı. Grup Başkan Vekilliğine artık gelmesi lazım dedi ve
beni oraya getirdi. Kamuoyu araştırmaları oldu İstanbul
için, yine beni aday gösteren sayın Baykal. Sayın Baykal’la
gerçekten çok samimi, dürüst bir ilişkimiz var. Ben hiçbir
zaman kendisini yanıltmam. Doğru neyse onu söylerim. Sayın Baykal
da bunu çok iyi bilir.
KILIÇDAROĞLU’NUN ANKARA DEĞİL DE İSTANBUL ADAYI OLMASI
STRATEJİK BİR HATA MI?
Hayır… Ben İstanbul’da kendimi şanslı görüyorum. Ankara’da
Karayalçın bir marka. Hem de önemli bir marka. Gökçek ile
tartışmamız tamamen Gökçek’in kendi isteği üzerine şekillenen bir
olay. Yoksa benim özellikle Gökçek’i seçmem gibi bir şey olmadı
zaten. Hem sayın Karayalçın’ın adaylığı tartışmadan çok daha önce
deklare edilmişti. İstanbul’da da önce gazeteciler yazmaya başladı,
sonra da kamuoyu yoklamaları böyle bir tablonun ortaya çıkmasını
sağladı. Yoksa önceden planlanmış hedefi belli bir strateji
değil.
ENGİN ARDIÇ’A CEVAP: “O DAHİL İSTANBUL’UN YÜZDE 70’İNDEN
BEN SORUMLUYDUM!”
Engin Ardıç sizinle ilgili “Kılıçdaroğlu’nu
İstanbul’un herhangi bir yerine bıraksanız Taksim’i bulabilir mi”
şeklinde bir yazı yazdı. Bulabilir misiniz?
Benim kız kardeşim, akrabalarım İstanbul’da. 70’li yıllarda
Kağıthaneye gitmiş bir insanım. Anadolu’dan gelen bir insan
olarak kendi köklerimi büyük ölçüde İstanbul’da buluyorum. Ayrıca
ben iki dönemdir İstanbul milletvekilliği yapıyorum. Ben
İstanbul’un her yerini biliyorum ve buralara milletvekili olmadan
önce de gidiyordum zaten. Ayrıca SSK Genel Müdürlüğü
yaparken de, Engin Ardıç da dahil olmak üzere, İstanbul’un yüzde 70
nüfusundan ben sorumluydum. Ben İstanbul’u bilmez olur
muyum? Varoşlarından merkezine kadar her yerini bilirim. Çocuğumun
birinin doğduğu yer İstanbul.
Kaynak: Türk Time / Talat Atilla - Ersin Tokgöz