Kılıçdaroğlu'nun açmazı ne?..

88 yıllık siyasi parti olmakla övünen Sayın Kılıçdaroğlu, Devletlerin gururunun olmayacağını bilmiyor...

Memduh BAYRAKTAROĞLU memduh@internethaber.com

Türkiye kevgire dönmüşmüş...
Kim diyor bunu?..

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu söylüyor...
Neden?..
Devletin (MİT), terörün sona erdirilmesi için örgüt yetkilileriyle görüştüğü anlaşılmış ya; ondan...
Beyefendi kendi yönettiği partinin eleğe dönüştüğünü unutmuş olmalı ki Devletin kevgirliğinden müteessir…
Ve…
Beyefendi bu üç kelimelik tevatürü muhalefet yapmak zannediyor…
O Beyefendi ki; "Bir erimiz bile ölse dünyayı Hükümetin başına yıkarız" diyen bir muhalefet lideri…
Ama...
Bir tek erimizin ölmemesi için siyasi risk alan Hükümete karşı yaptığı muhalefeti alıp partisinin başına yıkmak lâzım...

21. Yüzyılın ikinci onluk diliminde, 1950'li yılların kahve tipi dedikoduya dayalı siyasetini yapıyor...
Ana muhalefet partisi genel başkanı olarak Devlet’in ne yapması gerektiğini söyleyeceğine ne yapmaması gerektiği konusunda ahkâm kesiyor…
Gerek Cumhurbaşkanı’nın, gerekse de Başbakan’ın defalarca, “Devlet, örgüt yetkilileriyle de İmralı’yla da görüşüyor” demelerine rağmen hem de…

İyi de Sayın Kılıçdaroğlu; terörü çözmek için Devlet kiminle görüşecek?..

Sarkozy ile mi?..
Merkel ile mi?..
Yoksa Nihat Doğan'la mı?..
Tabii ki terör örgütü yetkilileriyle görüşecek...
Tabii ki gerekirse taviz de verecek...

Siyaset okulu açan CHP Genel Başkanı siyaset bilmiyor...
88 yıllık siyasi parti  olmakla övünen Sayın Kılıçdaroğlu,
Devletlerin gururunun olmayacağını
bilmiyor...
Ve yine bilmiyor ki Devletlerin kibri olmaz...
Devletlerin onurları olur...
Devletlerin haysiyetleri olur...
Devletlerin şerefleri olur...

Haysiyetli, onurlu, şerefli devlet halkının önce can güvenliğini ve sonra da bütün ihtiyaçlarını (sağlık, eğitim, ulaşım, enerji, konut, iletişim) eksiksiz sağlayan devlettir...


Sevgili Beşiktaşlılar;

Lütfen akşama izleyeceğiniz karşılaşmanın bir dostluk ve barış sporu olduğunu unutmayın...
Hiçbirinizin sahaya çıkıp görevini yapacak o genç adamlarla sorununuz yok...
O genç adamlardan hiçbirinin de ne size düşmanlıkları var ve olabilir...
Ne de Beşiktaşlı futbolculara ve camiaya..
.
Eğer ortada bir tartışma varsa, bu halkların değil, siyasetçilerin kavgası...

Siyasetçilerin gövde gösterisi...
Size düşen, konuk ekip sahaya çıktığı anda alkışlamaktır...
Çünkü size o asalet yakışır!..


Her gün dağda, bayırda veya yerleşim bölgelerinde birkaç şehit veren Devlet'in ne haysiyeti olur, ne şerefi, ne de onuru...
Haaa...
Kemel Bey diyorsa ki "tamam ama terör örgütü ile görüşen devlet halkın gururunu kırar"...
Ben de derim ki?:
Yapmayın etmeyin Beyefendi...
Halkın özgürlüğü yoksa...
Halkın bir bölümü diğer bir bölümünden daha özgürse...
Halkın can güvenliği yoksa gururu da yoktur…
Halkın geleceği garantide değilse gururu da garantide değildir...
Halkın başını sokacağı konutu yoksa…
Halkın canını emanet edeceği doktoru yoksa…
Halkın bir yerden bir yere gidecek yolu yoksa…
Halkın çocuğunu eğitecek okulu yoksa…
Halkın gecelerini aydınlatacak, fabrika bacalarını tüttürecek enerjisi yoksa…
Halkın birbirleriyle hasret giderecek iletişim imkânları yoksa…
Alsınlar o gururu da…..
Çöp kutularına atsınlar...

Hâsılı Sayın Kılıçdaroğlu
Açmazdasınız…
Ve…
Ne yazık ki genel başkanı olduğunuz partinin genlerinde açmazdan çıkış yeteneği yok…

 
Pazar günü seçim olsa

Başbakan Erdoğan, bütün dünya ülkeleri liderlerine "Dış Politika, iç politikada nasıl kullanılır?" dersi veriyor....
Ve...
Tabii aynı dersi bizim muhalefet liderlerimiz de alıyorlar...
Ama...
Belli ki bir şey öğrendikleri yok...

Meselâ CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu...
"Uluslararası politikalarda savaş veya diplomasi yoluyla kahramanlaşmış (kahramanlaştırılmış) liderlere vurulmaz" genel kuralını öğrenememiş...
Erdoğan'a "siyasi olarak en güçlü" olduğu süreçte "Şerefsizsin" diye hakaret ediyor...
Eh yani...

O halde sonucuna da katlanacak!..

Erdoğan bizim gibi ülke halklarının (Arap Müslümanları dâhil) ya midelerinden ya da yüreklerinden ele geçirilebileceğini en iyi bilen lider...
Ve...
Halkımızın bu özelliğini tepe tepe kullanıyor...
Kimi dönemlerde baskıdan, bazı zamanlar da toplumsal politikaların etkinliğiyle uzak durduğumuz Müslüman Arap ülkeleriyle Türkiye'yi adeta "can ciğer kuzu sarması" yapıyor...

Böylece...
Yıllardır halkın çok büyük bölümünün gönlünde yatan o büyük heyecanı serbest bırakıyor...


Kemal Bey'e anlatın


Süleyman Demirel'i siyasi hayatı boyunca başarılı kılan, halkın gözünde kahramanlaştırılmış liderlerle kavga etmeyişiydi...
O kadar ki...
Gelecekte, o liderin peşinden koşan seçmenlere ihtiyacı olacağını biliyordu...
Kıbrıs Barış Harekâtı boyunca Başbakan Ecevit'i incitecek tek söz etmedi Demirel...
Çünkü AP'liler, MSP'liler, DP'liler ve MHP'liler dahil neredeyse bütün halk kitleleri "Kıbrıs fatihi Ecevit!" diye bağırıyorlardı sokaklarda...
O günlerde Ecevit'le kavga etmek, ona karşı siyasi saldırıya geçmek "rüzgâra karşı çiş yapmak" gibi bir şeydi...
Süleyman Demirel ise o hataya düşecek siyasetçi değildi...
Ve...

Öyle bir gün geldi ki; AP'yi, CHP'den aldığı oylarla yeniden iktidara taşıdı Süleyman Bey...
Kendisi de başbakan oldu...

Keşke birileri bunu Kemal Bey'e anlatıverse...

Başbakan'ın bu politikasını "En damardan CHP'li" bile onaylıyor...
Çünkü...
Partinin genlerinde "Uluslararası politik başarı" yatıyor...
Çünkü...
Parti, "yedi düvele karşı kazanılan bir savaştan sonra" kurulmuş...
Çünkü...
Partinin ilk üç genel başkanının da isimlerinin önüne sıfat olarak "Kahramanlık" eklenmiş bir dönemler...
Ve Erdoğan öyle bir dış politika uyguluyor ki, muhalefet partileri "şah mat oluyor"...

Adım atacakları, farklı strateji uygulayacakları alan  bırakmıyor onlara...

Hâsılı...
Önümüzdeki Pazar günü seçim sandıkları konulsa milletin önüne; Ak Parti anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde eder...
CHP ve MHP ise barajın altında kalır...
Yine "bağımsız" adaylarla seçime girecek olan BDP bile en çok 50 milletvekili çıkarır...

Yani...
13 Eylül 2011 tarihinde başlığı altındaki kutucuğu içinde yayımlanan mini makalem gerçekleşir...
Ama...
Tabii ki bu büyük siyasi başarı Türkiye'ye demokrasi değil, gerçek bir "Sivil Dikta Rejimi" getirir...
Ve...
Yine tabii ki...
İşte o yeni rejimden öyle bir "Muhalefet" partisi çıkar ki sonunda; Erdoğan bile buna şaşırır...
Çünkü...
Dünyada muhalefeti olmayan bir demokrasi yoktur...
Varsa da...
O demokrasideki liderin saltanatı mutlaka isyancıların ayakları altında son bulur...


Erdoğan Gazze'ye geçebilir miydi?..

Her zaman söylediğimi tekrar edeceğim...
Erdoğan'ın siyasi hayatındaki bu büyük yükselişe en büyük zararı, yanında gezdirdiği ve birer gazeteci/yazardan ziyade "Övgücübaşı" vazifesi yapan yağcılar verecekler...
Neden mi?..
Anlatayım.


Erdoğan dua etsin...


Ak Parti yönetimi imkânı olsa ve "Muhalefet Partisi Liderini kendisi atasa" Kılıçdaroğlu gibisini zor bulur...
Neden mi?..
Erdoğan'ın ufak tefek hatalarının bile savap gibi görünmesini sağlıyor da ondan...
Şimdi de Erdoğan'ın asla hak etmediği bir hakaretin faili oluyor Kemal Bey...
"Şerefsiz" diyor Başbakan'a...
Hem de Erdoğan'ın en güçlü olduğu günlerde yapıyor bu hakareti...
Yahu!..
CHP'de aklı başına biri
yok mu Kemal Bey'e bunu da hatırlatsın...

Erdoğan'ın bu yaptığı geziden önce öyle bir hava bastılar ki övgücübaşılar, Erdoğan önce Kahire'ye gidecek; oradan da Gazze'ye geçerek o ezilmiş, fukaralara moral verecekti...
Oysa Erdoğan Gazze'ye geçemezdi...
Neden?..

Çünkü Mısır izin vermezdi...

Veremezdi...
Çünkü...
Mısır'ın yeni yönetim kadrosunu halk falan getirmedi bulundukları yere...
Amerika kendi yandaşlarını atadı...
Haliyle, Amerika'nın rızası hilâfına hareket edemezlerdi...
Ederlerse kapıya konurlardı...
ABD affetmezdi...
Affedemezdi zira, aslında BOP ve KAP'ın başarılı birer uygulaması olan ama ağızlara tat vermek için "Arap Baharı" denilen bu eylemler sonunda Araplar sahiden özgürleştiklerini sanırlardı...
Nitekim; Erdoğan Gazze'ye geçmek istediği halde Mısır yönetimi izin vermedi...
Hafızası yerinde olanlar da övgücübaşıların Erdoğan'ı düşürdükleri duruma tabii ki alaylı bir bakış fırlatacaklar...
Ve...
Kim bilir?..
Belki de Başbakan'ı bu zaafıyla vurmaya çalışacaklardır...