Kılıçdaroğlu'ndan türban yalanlaması
Abone olCHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun şaşırtan türban çıkışı yalan oldu. Kılıçdaroğlu'ndan türban sözlerine açıklama var.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugünkü Radikal
gazetesinin, "Kemal Kılıçdaroğlu Radikal'e açıkladı: Kızlar
üniversiteye türbanla gidecek" şeklindeki manşeti
yalanladı.
Kılıçdaroğlu, "Gazetenin birinci ve 12. sayfasında ayrıntılı olarak yer alan sorular ve bu sorulara verilen yanıtlardan da açıkça görüleceği gibi tarafımdan “Kızlar üniversiteye türbanla gidecek” ifadesi kullanılmamıştır" dedi.
HABER GAZETEDE NASIL
ÇIKMIŞTI?
Radikal gazetesinden Deniz Zeyrek ve Zihni Erdem'in
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile gerçekleştirdiği ve gazeteye
de manşet olan röportajın ilgili bölümü şöyle:
İktidar olursanız başörtülü kızların üniversiteye
gidebilmesi için bir şey yapacak mısınız?
O konuda söyledim. O sorunu biz çözeriz ve çözmeye de
kararlıyız.
Nasıl çözeceksiniz?
Onu bize bıraksınlar. Terörü de çözeceğiz, türban sorununu da
çözeceğiz.
Türbanlı kızlar üniversiteye gidebilecekler
mi?
Toplumsal desteği sağlayacağız. Herkesin okumasına olanak
sağlayacağız. Kimsenin endişesi olmasın. Biz bu sorunu
çözeceğiz.
İşte Kılıçdaroğlu'nun 'Türban sorunu' dışında Radikal
Gazetesi'ne yaptığı röportajdan diğer
açıklamalar;
Gediktepe’ye ne zaman gideceksiniz?
Daha belli değil, görüşmeler devam ediyor.
Giderseniz size de askerlerin çömelme, kask ve çelik yelek
giyme ricası olabilir...
Kask, çelik yelek giymeyi normal karşılamak lazım. O fotoğrafta
sayın Başbakan’ın gözlerine bakacaksınız, oradaki korkuyu endişeyi
göreceksiniz. O fotoğrafın temel özelliği odur. Sayın Başbakan’ın
eğilmesi ya da siperde yatması değil. Siz kendi toprağınızdasınız,
kendi ülkenizdesiniz ve güven içinde değilsiniz, korkuyorsunuz,
sorun burada zaten.
“Kemal Kılıçdaroğlu da çömeldi” eleştirilerini göze aldınız
mı?
Bakalım, önce bir gidecek miyiz, gitmeyecek miyiz o bile
kesinleşmedi. Belki askerler ‘hayır müsait değil’
diyebilir.
Başbakan ile görüşürseniz, “Açılımda şunlar da olmalı”
diyecek misiniz?
Sayın Başbakan gelecek, önce açılımdan neyi kastettiğini anlatacak.
Bugün gazetelerde var; ‘açılımın yüzde 80’i tamamlandı’ diyor.
Kalan yüzde 20 ne acaba? O bilgiler Başbakan tarafından verilirse,
arkadaşlarımızla oturup bakarız, bunlarla terör olayı sonlanır mı
sonlanmaz mı? O zaman önerilerimizi açıklarız.
Konuşmalarınıza ‘slogan siyaseti’ eleştirileri geldi. Kürt
sorunuyla ilgili söyleminizin içini doldurabilecek
misiniz?
Bizim 89 raporumuz var. Bugün de arkasındayız, her satırını
savunuyoruz. Sorunu, aklı ve mantığı öne koyarak toplumsal destek
sağlayarak çözmeye hazırız. Biz çözeceğiz. AKP’nin çözeceğini
sanmıyorum.
Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa değişikliğiyle ilgili iptal
başvurusunu görüşeceği 5 Temmuz’dan sonrası için bir öngörünüz var
mı?
Kuşkusuz, şöyle ya da böyle çıkarsa tartışılacak. Ama bu
tartışmalar o çevrelerin dışına çıkarsa iktidar-muhalefet
tartışmasına dönerse kısırlaşır.
Sadece iptalini istediğiniz yüksek yargıyla ilgili
maddeler iptal edilip diğerleri referanduma giderse...
Referandumda değişikliğe destek veririz. Gerçi o maddeler bizi
tatmin etmiyor. Örneğin, Avrupa Sosyal Şartı gereği memurlara grev
hakkı verilmesi lazım ama o yok burada. Bir aldatmaca ama sonuçta
biz karşı çıkmayız.
Ombudsman maddesine neden karşı çıktığınız
soruluyor....
(AB Büyükelçileriyle yemekte) Onu sordular ve ben Avrupalı
dostlarımıza şunu anlattım: ‘Sizin ülkenizde ombudsman yasası
çıktığında, Anayasaya aykırı olursa, sizin parlamenterler evet
derler mi demezler mi?’ Biz ombudsmanlığa karşı değiliz. Ama
yapılan düzenleme mevcut Anayasa’ya uygun olmalı. Anayasa’da
ombudsman konusunda bir kurumsal sıkıntı varsa bu AB normlarında
bir Anayasa değişikliği ile getirilir, oybirliği ile çıkar, ondan
sonra hukuki düzenlemeler yapılır. Ama ‘Anayasa önemli değil,
aykırı olabilir, iptal edilirse biz değiştirdik CHP karşı çıktı
deriz’ anlayışıyla yaklaşıldığını anlattım. Onlara, ombudsmanlık
ile ilgili en güzel kitabı bir sosyal demokratın sayın Zekeriya
Temizel’in yazdığını söyledim.
Konuşmalarınızda ekonomik konulara öncelik veriyorsunuz.
Anayasa konusuna, laiklik konusuna girmiyorsunuz. Bu bilinçli bir
tercih mi?
Evet bilinçli yapıyorum. Çünkü halkın gündeminde işsizlik,
yoksulluk var. Bunları bir kenara bırakıp başka konulara
girerseniz, siyasetçi, bu durumlardan kopuk bir kayıkçı kavgasının
sürdürüldüğü algısı yaratır. Çiftçinin, halkın sorunları varsa
dillendirilmeli. Ben de bu sorunları dillendirip çözüm
önerilerimizi anlatıyorum. Elbette ki Türkiye’de Anayasa değişmeli.
Çağdaş, AB normlarına uygun, güçler ayrılığına dayanan, medyanın
bağımsızlığı güvence altına alınmış, dokunulmazlıklar Avrupa
normlarında yeniden düzenlenmiş, Atatürk’ün çiğnenen vasiyeti
yerine getirilerek TTK (Türk Tarih Kurumu) ve TDK (Türk Dil Kurumu)
eski konumuna getirilmiş bir Anayasa gerek. Önce aş iş olayını
bitirelim, elbetteki demokrasiyi güçlendirmek istiyorsak, Anayasa
değişikliğini yapacağız. Taahhüt ediyoruz. Bizim yapacağımız
değişiklik, Türkiye’de demokrasi, hak ve özgürlükler çıtasını,
medyanın özgürlüğünü ve bağımsızlığını yükseltecek.
Kullandığınız, halkçılık söylemi Ecevit dönemi örnek
gösterilerek eleştiriliyor...
Ecevit hükümetinin en büyük zaafı, ekonomiyi yönetememesi olmuştur.
Eğer yönetebilselerdi bu acı tabloyla karşılaşmazlardı. Bunu şimdi
CHP’nin genel başkanı olarak rahatlıkla söylüyorum. Biz ekonomiyi
iyi yöneteceğiz. Nasıl yöneteceğimizi de çok iyi biliyoruz.
Geçmişte hatalar yapıldı. Bu hatalara düşmeyeceğiz. Sosyal piyasa
ekonomisi uygulayacağız. Devletin hantal yapısına ekonominin tümünü
teslim edemezsiniz. Ederseniz geçmişte yaşanan pek çok sorunu
bugüne taşırsınız. En iyi ekonomi ve tarım uzmanlarının CHP’de
olduğunu bilmeniz lazım. Ekonomide, sosyal güvenlikte, tarımda,
sağlıkta daha çağdaş modeller üzerinde gideceğiz. Dünyadan AB’den
kopuk, kendimize özgü projeleri olan bir siyasal parti değiliz.
Dünya ekonomisi ile sağlıklı bazda bağlı bir ekonomi istiyoruz.
Devlet sanayicinin daha etkin ve güvenli bir hukuk içinde kendisini
ve Türkiye’yi hızla kalkındıran, istihdam yaratan bir noktaya
taşıyacaktır.
İngiltere İşçi Partisi’nin ortaya koyduğu ‘yeni sol’dan mı
bahsediyorsunuz?
Aynen öyle, İngiltere’deki, Almanya’daki sosyal demokrat partiler
gibi. 21. yüzyılda artık özel sektörü reddeden bir anlayışın
olmadığını çok iyi biliyoruz. Sosyal piyasa ekonomisi diyoruz.
Çalışanların hakları da olacak. Sendikalarla da işverenlerle de
konuşuyoruz. Şunu söylüyorum: İşçi ve işveren artık karşıt kutuplar
değildir. İşbirliği yapıp üretimi maksimize eden, yaratılan katma
değeri de hakça bölüşen bir alanda çalışılmalı. Biz ücret
sendikacılığına da karşıyız, bundan vazgeçmeliyiz. Sendika her
şeyden önce işçinin çalıştığı alanın yaşamasını ve güçlenmesini
istemeli. Yoksa onu da kaybeder.