Kılıçdaroğlu'ndan son dakika koalisyon açıklaması!
Abone olCHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu 7 Haziran seçimlerinin ardından son dakika açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu gönlündeki koalisyonu ortaya koydu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu 'ndan son
dakika koalisyon açıklamaları geldi. Kılıçdaroğlu'nun mesajları
MHP'ye yönelik oldu. CHP liderinin konuşmasından gönlündekinin
CHP-MHP-HDP koalisyonu olduğu ortaya çıktı.
Kılıçdaroğlu bu mesajı da şu sözlerle ortaya koydu;
''Seçim sonrasında yüzde 40’lık ve 60’lık denge oluştu.Ve asıl
görev, hükümet kurma görevi yüzde 60’lık bloka düşüyor. Yüzde
60'lık blok oturup bunu düşünmeli. İlkelerimi koyalım birlikte
oturalım, adam gibi hükümeti kuralım. Açık ve net
''
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 7 Haziran seçimleri sonrasında ilk
koalisyon konusunda net mesajlar verdi. Konuşmasında sık sık
'hiçbir partiyi yok saymamalıyız' diyerek üstü kapalı bir şekilde
MHP'nin 'HDP bizim için yok hükmündedir' sözlerine gönderme
yaptı.
İşte Kılıçdaroğlu'nun koalisyon için yaptığı açıklamalar;
TÜRKİYE'Yİ DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ
Seçim atmosferimizden çıktık. Duygularımızla değil, aklımızla
hareket etmek zorundayız. Kendimizi, partimizi değil Türkiye’yi
düşünmek zorundayız. Bu çerçevede akılla hareket etmek zorundayız.
Devlet, kinle yönetilmez. Biz eğer iktidar olma yolunda önemli
adımlar atacaksak, aklımızla mantığımızla hareket etmek zorundayız.
Bu bağlamda hiçbir partiyi ve o partiye oy veren yurttaşlarımızı
yok sayamayız, yok saymamalıyız.
HİÇ KİMSEYİ ÖTEKİLEŞTİRMEMEMİZ GEREK
Eğer siz bir partiyi ve yurttaşları yok sayarsanız demokrasiye olan
inancı sarsmış olursunuz. Halkın her kesimi elbette ki istediği
partiye oy verecektir. Ama sonuç, hepimizin kabulü olması gerekir.
Bu halka duyduğumuz güvenin de bir sonucudur. Eğer tasada ve
kıvançta beraber olacaksak, ülkenin çıkarlarını savunacaksak, hiç
kimseyi ötekileştirmememiz gerekiyor.
HÜKÜMET KURMA GÖREVİ YÜZDE 60'LIK BLOKA
DÜŞÜYOR
Eğer biz toplumun her kesimini kucaklar ve sıcak mesajlar verirsek,
ülkede barışın temsili açısından da çok önemli adımları atmış
oluruz. Seçim sonrasında yüzde 40’lık ve 60’lık denge oluştu.
Toplumun ortaya koyduğu bir denge. Bütün partilerin bu dengeyi
gözardı etmemesi gerekiyor. Ve asıl görev, hükümet kurma görevi
yüzde 60’lık bloka düşüyor. Eğer toplumun beklentilerine uygun,
onları yok saymayan iradeyi ortaya koymak istiyorsak, 60’lık grubun
yada kitlenin beklentilerine uygun bir hükümet kurmak
durumundayız.
AKLIMIZLA HAREKET ETMELİYİZ
Daha önce de söyledim, ön yargılarımızla değil aklımızla siyasete
bakmak zorundayız. Duygulardan arınmak zorundayız. Bir sonraki
seçimi değil Türkiye’yi düşünmek zorundayız. Bir sonraki seçime
göre bugünden çalışırsak, demokrasiye yazık etmiş oluruz. Kısır
tartışmaların içinden siyaseti çıkarmamız gerekiyor.
KOALİSYON TARTIŞAMALRI...
Koalisyon tartışmalarının da eski alışkanlıklardan kalan bir
anlayışla sürdüğünü görüyorum. Üzülerek izliyorum. Kim kiminle
koalisyon kuracak… Bakın ilkeler ve öncelikler konuşulmuyor. Bu
1980 öncesi Türkiye’yi kısır tartışmaların içine çeken bir
görüştür, eğilimdir. Siyasetin bu dar kısır alandan çıkması lazım.
Eğer biz Türkiye’nin çıkarlarını savunacaksak önce ilkelerimizi
ortaya koymak zorundayız. Kim o ilkelere evet diyecektir, o zaman
oturulup kim kiminle koalisyon yapacak tartışması daha sağlıklı
zemine oturmuş olacaktır. Önemli olan kimlerin koalisyonu değil,
koalisyon hangi ilkelerden yola çıkılarak inşa edilecektir? Asıl
bunun üzerinde durmamız gerekiyor.
SİYASİ PARTİLERİ ASLA YOK SAYMIYORUZ
Bizim önceliklerimiz nedir? Biz CHP olarak akılcı, mantıklı, ön
yargılardan uzak, evrensel değerlere bizim milletimizin değerlerine
uygun kurallardan hareket ederek ilkelerimizi belirliyoruz. Bundan
yola çıkarak bütün siyasal partilere açık ve net çağrı yapıyoruz.
Hiçbir siyasi partiyi, asla ve asla yok saymıyoruz. Yok sayma gibi
bir düşünce zaten CHP’nin kültüründe de olmaz. Demokrasiyi getiren
bir parti olarak, toplumu kucaklamak bizim temel felsefemizdir.
DEMOKRASİ KAZANDI
Bu seçimler sonrası Türkiye kazandı, demokrasimiz kazandı. Bu
vesileyle sandığa gidip oy veren bütün yurttaşlarımıza içten
teşekkürlerimizi sunuyoruz. Demokrasimizi güçlendirdikleri
için. Geleceğe umutla bakıyoruz beklentisini güçlendirdikleri
için.
ÖRGÜTLERİMİZE VE STK'LARA DA TEŞEKKÜR EDİYORUZ
Kuşkusuz örgütlerimize de teşekkür ediyoruz. Yorulmadan çalışan
örgütlerimize. Onlar yorgunluğu hiç düşünmeden çalıştılar. Bütün
örgütlerimize içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Tabii asıl
teşekkürümüz STK’lara. Onlar hiçbir beklenti içinde olmaksızın,
demokrasi kazansın, seçimler şaibeli bir ortamda olmasın diye günün
24 saatini çalışarak geçirdiler. Sandık başlarında durdular. Bazen
aç susuz ama çalıştılar. Katkı veren STK’lara teşekkür ediyoruz.
Onları demokrasimizin güvencesi olarak görüyoruz.
EŞİT KOŞULLARDA SEÇİM
GERÇEKLEŞMEDİ
Bu seçimin bir özelliği eşit olmayan koşullarda gerçekleşmesiydi.
Benzer tabloyu 1980 sonrası yapılan seçimlerde de görüştük.
YÜZDE 10 BARAJI
İkinci önemli husus, halkımız hiçbir kişiye, zümreye, aileye
imtiyaz sağlanamaz demiştir. Üçüncü özelliği, 12 Eylül darbe
hukukuna önemli bir darbeyi indirmiş olmasıdır. Yüzde 10 barajını
çekip atmış olmasıdır.
TÜRKİYE'Yİ NASIL ONARMALIYIZ?
13 yıllık bir süreç yaşadık. Demokrasiyle başlanan ama otoriter
eğilimi artan bir süreci yaşadık. Bu sürece 7 Haziran seçimlerinde
son verildi. O zaman ne yapmalıyız? Neler yapmalıyız? Hangi ilkeler
etrafında birleşmeliyiz? Ve Türkiye’yi nasıl yeniden onarmalıyız?
Bunun için belli kurallardan yola çıkmamız gerekiyor.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ GÖZARDI EDİLMEMELİ
Can ve mal güvenliğimizi güvence altına alacak, hukukun üstünlüğüne
dayalı bir hukuk sistemi. Hukukun üstünlüğü asla gözardı
edilmemeli. Eğer biz uygar dünyanın parçası olacaksak, bu alanda
bütün tahribatları yok etmeliyiz ve yeniden inşa etmeliyiz.
Vatandaş can ve mal güvenliğini hukukun üstünlüğü kavramı içinde
sokakta da hissedecek. Ve bu süre içinde ikinci temel konu, hukukun
üstünlüğünü sağlayacağız ama 12 Eylül darbe hukukunun tamamen
değişmesi lazım. Darbe yasalarının tamamen değişmesi. Yüzde 10
seçim barajı, YÖK belası… Bunların tamamının Türkiye’de olmaması
lazım. Bunların kalkması lazım.
12 Eylül darbe yasalarını temizlemek, parlamenter sistemimizi
güçlendirmek anlamına geliyor. Yasama ve yargı, yürütmenin arka
bahçesi olmamalı. Bakın bu bizim değerlerimizle de örtüşen bir
uygulamadır. 200 yıllık bir parlamenter sistemi daha güçlü hale
getiriyoruz.
Güçler ayrılığı ilkesini gerçekten yerli yerine oturtabilirsek
demokrasimiz güçlenecek.
SİYASİ AHLAK YASASI ÇIKMALI
Üçüncüsü, siyasi ahlak yasası… Siyasetin ne kadar kirlendiğini
sokaktaki vatandaş da biliyor. Kesinlikle siyasi ahlak yasası
çıkmalı. Siyaset düzgün temiz namuslu insanların görevi olmalıdır.
Siyaset zenginleşme aracı olmamalıdır, köşeyi dönme aracı
olmamalıdır.
GÜÇLÜ BİR SOSYAL DEVLET OLMAZSA OLMAZ
Dördüncü ilkemiz, güçlü bir sosyal devlet. Eğer Türkiye güçlü
olacaksa, güçlü bir sosyal devletle olur. 17 milyonun yoksulu
olduğu Türkiye’ye hiç kimse güçlü devlettir diyemez. Bu bağlamda
biz, bunun olması için alt parametrelerimizi de belirledik.
Emekliye, bayramlarda iki maaş ikramiye verilmesi. Çiftçi kayıt
sistemini esas alarak, mazotun 1,5 lira olması. 21’nci yüzyılın
çağdaş köle sistemi olan taşeron sisteminin tamamen kaldırılması.
Asgari ücretin, açlık sınırının üstüne çekilmesi yani 1500 liraya
çekilmesi. Bunlar bizim olmazsa olmazlarımızdır.
CUMHURBAŞKANLIĞI HER ŞEYE MAYDANOZ OLAN MAKAM
DEĞİLDİR
Beşinci konumuz, Cumhurbaşkanı anayasal sınırların içine
çekilmelidir. O makam her şeye maydanoz olan makam değildir. O
makamın özel bir ayrıcalığı vardır. Az konuşur, öz konuşur.
Konuşurken 77 milyon insan dikkatle dinler. Eğer bu iş çığrından
çıkmışsa, kesinlikle Cumhurbaşkanı'nın anayasal sınırlar içine
çekilmesi, bizim temel ilkelerimizden birisidir.
CUMHURBAŞKANI'NIN BİRİNCİ AKTÖR OLARAK ORTAYA ÇIKMASI KABUL
EDİLEMEZ
Hele hele koalisyon görüşmelerinin devam ettiği bu süreçte,
kendisinin birinci aktör olarak ortaya çıkması asla kabul edilemez.
Koalisyon görüşmelerini yapacak kişi, sayın cumhurbaşkanının yetki
vereceği kişidir. Bizimle ne görüşülecek? Niçin koalisyon
yapmıyorsunuz mu diyecek? Öyle gizli kapaklı ortamlarda olması da
çok şık değildir. Arka kapı diplomasisine evet, ama gizli kapaklı
ikna edelim, buna bizim kapılarımız kapalı.
Çünkü biz aklımızla sağduyumuzla ve mantığımızla hareket ediyoruz.
Kendimizi değil, partimizi de değil, ülkemizin çıkarlarını her
şeyin önünde tutuyoruz.
ÖRTÜLÜ ÖDENEK
Altıncı ilkemiz, örtülü ödeneği bir kişi kullanır. Cumhuriyetin
geleneğinde de bu vardır. Kullanan kişi de başbakandır. Örtülü
ödenek başbakanın namusuna havale edilen bir paradır. İki kişi,
örtülü ödeneği kullanamaz. Başbakandan gizli cumhurbaşkanı nasıl
örtülü ödenek kullanacak? Böyle bir şey olabilir mi? Bununda
kaldırılması lazım.
YENİ BİR DIŞ POLİTİKAYA İHTİYACIMIZ VAR
Yedi, kesinlikle yeni bir dış politikaya ihtiyacımız var. türkiye
son 13 yılda dünyadan soyutlandı. Bu seçim sonuçları kazançtır
dedim, ama unutmayın bütün uygar dünya bizimle dost olan ülkeler
onlar da rahat bir nefes almışlardır. Barış eksenli ülkenin
çıkarları üzerine inşa edilmiş yeni bir dış politikaya ihtiyacımız
var. türkiye hem bölgesinde, hem dünyada saygın bir ülke olmak
konumundadır. Sözü dinlenen ülke olmak konumundadır. Bunu ancak ve
ancak CHP yapar. Açık ve net söylüyorum. Var olan mevcut yapı,
Türrkiye’yi dış politikada ciddi açmazların içine soktu.
Çıkamıyorlar, bu süreçten tek yolu bilinen adresi CHP’Dir. Bunu çok
net ve açık söylüyorum. Çünkü biz, herşeyden önce ülkesinin
çıkarlarını düşünen partiyiz. Bunları söylerken bir sonraki seçime
asla vurgu yapmıyorum. Eminim sağ duyu sahibi her vatandaş
doğruları söylüyor diyecektir.
MEYDANLAR GENÇLERE KAPATILAMAZ
Sekiz, bu ülkenin nüfusunun yarısı genç gençleri potansiyel suçlu
olarak gören siyasal düşünceyi asla ve asla kabul etmiyoruz. hiçbir
meydan Türkiye’de gençlere yasaklanmamalıdır. Gençler enerjilerini
meydanlarda boşaltacak. Dolayısıyla konuşan ve üreten bir Türkiye,
gelişen bir Türkiye, özgürlüğü tadan bir Türkiye bunu yapmak
zorundayız.
TRT İKTİDARIN BORAZANI OLMAKTAN ÇIKARILMALI
On, medya özgürlüğü. TRT iktidarda kim olursa olsun, iktidarın
borazanı olmaktan çıkarılmalıdır. Bununla ilgili tüm hukuki
düzenlemeler yapılmalıdır. Kuralları olmalıdır, yeri geldiğinde
elbette ki iktidarı eleştirebilme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Ama
bir siyasal iktidarın borazanı olan bir TRT, ya da sopası olan bir
RTÜK modelini biz kabul etmiyoruz. Daha farklı bir yapılanmaya
ihtiyacımız var.
VERGİ DENETİMLERİ SİYASAL ARAÇ OLMAKTAN
ÇIKARILMALI
11, vergi denetimleri siyasal araç olarak kullanılmamalıdır. Buna
izin vermemeliyiz. Vergi denetim elemanı siyasal iktidarın sopası
olmamalıdır. İş adamlarını terbiye etme aracı olmamalıdır. Bizim
ilkelerimizden biri de budur. İş dünyasına açık ve net çağrı
yapıyoruz. Sizin güvenceniz CHP’dir. Hiç kimse endişe etmesin.
Nasıl işçilerin, sendikaların güvencesiysek, iş dünyasının da
güvencesi biziz. Örgütlü bir toplumdan yanayız. Düşüncelerin
özgürce açıklandığı bir ortamdan yanayız. Düşünceyi açıkladım,
ertesi gün mahkeme. Bunu kabul etmiyoruz.
SİYASET HESAP VERMELİ
12, kesin hesap komisyonu TBMM’de kurulmalıdır. Vatandaştan
toplanan her kuruş verginin hesabı mutlaka ama mutlaka parlamentoda
verilmelidir. Hem değerlerimizden söz edeceğiz, hem ahlaktan söz
edeceğiz, ama tüyü bitmemiş çocuktan aldığımız verginin hesabını
vermeyeceğiz. Siyaset hesap vermelidir. Hesap vermeyi namuslu görev
kabul edilmelidir.
HSYK'YI İKİYE AYIRMALIYIZ
13, anayasa değişiklikleri… Çağdaş bir anayasaya ihtiyacımız var.
Darbe hukukunu değiştireceksek, hem yasalar hem anayasayı
değiştireceğiz. Özellikle anayasa değişikliklerinde yargı
bağımsızlığına ihtiyacımız var. Yapılan değişiklikler yargıyı,
yürütme organının arka bahçesi haline dönüştürdü. Tümüyle bundan
vazgeçmeliyiz. HSYK’yı ikiye ayırmalıyız. Bakan ve onun müsteşarı
bu kurullarda görev yapmamalıdır. Ama yargı, elbette o da
denetimden uzak olmamalıdır. O da denetime tabii olmalıdır.
Demokrasilerde denetim dışı kalan hiçbir organ olmamalıdır.
YOLSUZLUKLARLA MÜCADELE OLMAZSA OLMAZIMIZ
14, yolsuzluklarla mücadele… Bizim zaten olmazsa olmazımızdır. Ama
siyaset o kadar kirlendi ki, bazı siyasal partiler o kadar kirlendi
ki, belli makamlar o kadar kirlendi ki bunu 14’nci kural olarak
almak zorunda kaldık. Kendi değerlerimize saygı duyuyorsak, insan
haklarına saygı duyuyorsak, kesinlikle yolsuzluklarla bizim oturup
hesaplaşmamız gerekiyor. Çalış çırpanların artık bu ülkede
konuşmaya yüzlerinin olmaması lazım. Ar damarı çatlamış bir siyaset
kabul etmiyoruz. Saygın hesap veren bir siyaset istiyoruz. Halkın
çıkarlarını savunan bir siyaset istiyoruz. 21’nci yüzyılın
Türkiyesi’nde, yolsuzluk yapanların itibarlı olduğu bir sürece
girdik. Türkiye’nin bu girdaptan çıkması lazım ve kurtulması
lazım.
BÜTÜN SİYASİ LİDERLERE AÇIK ÇAĞRIMDIR...
İlkelerimiz bunlar, önceliklerimiz bunlar. Hiçbir siyasal partiye
sen şöylesin sen böylesin diye özel bir suçlama getirmiyoruz.
Önceliğimizi ifade ettim. Yüzde 60’lık blokun halkın söylemlerine
kulak kabartması lazım. Oturup düşünmesi. Eğer bunu yapabilirsek
demokrasi açısından çok önemli bir mesafeyi almış olacağız. Bütün
siyasi liderlere de açık çağrımdır. Herkes kendi ilkelerini ortaya
koysun. İlkelerimizi koyalım, hangi partilerle ilkelerimiz
bağdaşıyorsa oturalım bir arada.
ADAM GİBİ HÜKÜMET KURALIM
Eski alışkanlıkları, kısır çelişkileri de bırakalım. Aydınların
gözü Türkiye’nin üstünde. Sokaktaki vatandaşın da gözü Türkiye’nin
üstünde. Ne olacak bu siyasiler, ne yapacaklar… İlkelerimizi
koyalım o çerçevede bir araya gelelim. Oturalım, adam gibi hükümet
kuralım.