Kılıçdaroğlu'ndan olay darbe yorumu
Abone olCHP lideri Kılıçdaroğlu Mısır'daki askeri darbeyi farklı okudu. Değerlendirmesi Erdoğan'ı adeta küplere bindirecek.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun hedefinde Başbakan Erdoğan vardı.
Mısır'daki darbeye ilişkin değerlendirme yapan Kılıçdaroğlu,
eleştiri oklarını yönelttiği iktidarın başındaki isme böyle
seslendi:
''Mursi uzlaşma kültürünü egemen kılsaydı böyle bir
tablo ile karşı karşıya kalmayacaktı. Dini siyasete alet edenlerin
artık demokrasilerde yeri yoktur, Erdoğan'a da ders
olsun.''
CHP Parti Meclisi (PM), Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel
merkezinde toplandı.
Kılıçdaroğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin
artık iki ay önceki Türkiye olmadığını savundu.
Türkiye'de son üç yıl içinde en hızlı değişen ve değişime en hızlı
ayak uyduran partinin de CHP olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu,
Türkiye'de üç büyük devrim gerçekleştiğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet kuruldu, altında CHP'nin imzası vardır.
Çok partili yaşama geçtik, sosyal demokrasiyi getirdik altında
CHP'nin imzası vardır. Dördüncü büyük devrime en hazırlıklı parti
biziz. Dördüncü büyük devrim, özgürlük ve demokrasidir" diye
konuştu.
Gezi Parkı odaklı olaylardan bir ay önce "Özgürlük ve Demokrasi"
bildirgesi yayımladıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, bildirgenin
güncelliğini bugün de yarın da koruyacağını savundu.
BİR DİKTATÖRE DİZ ÇÖKTÜRDÜLER
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Devleti yöneten kişiden yani Sayın Cumhurbaşkanından başlayarak,
sokaktaki yurttaşa kadar herkes bu eylemlerden bir ders çıkardı,
herkes kabul etti, 'Sizi anlıyoruz' dediler. Bir kişi anlamazlıktan
geldi, görmezlikten geldi, baskı uygulamak istedi. O kişinin adı
Recep Tayyip Erdoğan. Ama o gençler, o çocuklarımız, o yiğit
insanlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın karizmasını çizdiler. Sopayla
değil, mizahla, entelektüel birikimleriyle çizdiler. Ellerini
polise uzatarak, taş atanlara engel olarak çizdiler. 'Sağduyu
egemen olmalı bu ülkede, ülkemizi seviyoruz' dediler ve bir ders
verdiler. Bir dikdatöre diz çöktürdüler. Onlar demokrasi açısından
tarih yazdılar."
Sandıktan çıkanların demokrarisinin değil katılımcı demokrasinin
artık geçerli olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, bazı üniversitelerin
mezuniyet törenlerindeki pankatları, afişleri hatırlattı. Gençlerin
siyasetin kısır alanından çıkmasını istediklerini dile getiren
Kılıçdaroğlu, "Bu gençlerimiz medya üzerindeki baskıyı kabul
etmiyorlar, tiranın medya üzerine kurduğu baskı onları yıldırmadı.
Ayrı bir ufku açtılar, sosyal medya. Yine tiranın ezberini
yine bozdular. Baskı kurdukça yeni pencereler açılıyor, yeni
mizah çıkıyor ortaya" dedi.
BİZİM MİLLETVEKİLLERİMİZ OLMASAYDI ÇOK DAHA FAZLA KAN
AKACAKTI
"CHP'li milletvekillerinin Gezi Parkı odaklı olayların içindeydi"
olduğu yönündeki ifadeleri hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları
kaydetti:
"Evet, gururla söylüyorum ben bunu. Olayların içindeydi ama nasıl?
Gittiler, TOMA'ların önünde oturdular, panzerlerin önünde
oturdular, gençlerle polisi karşı karşıya getirmemeye özen
gösterdiler, 'çatışmayın' dediler. Emniyet Müdürünü, Valiyi,
İçişleri Bakanını aradılar; 'çatışma olmasın gençlerle polis
arasında, yazıktır gençleri perişan etmeyelim' diye. Kimi
milletvekilimizin parmağı kırıldı, kimisi hastaneye kaldırıldı,
kimisinin burnu kırıldı. Tek amacımız vardı, çocuklarımıza zarar
gelmesin, polislerimizle çocuklarımız çatışmasın. Varsın bize zarar
gelsin dediler. Emin olun şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, bizim
milletvekillerimiz olmasaydı çok daha fazla kan akacaktı.
OTURSUN O TİRAN SABAH AKŞAM CHP'YE DUA
ETSİN
Otursun o tiran sabah akşam CHP'ye dua etsin. Bu ülke kan gölüne
dönmediyse bizim sayemizde dönmemiştir çünkü biz polisimizi
seviyoruz, çünkü biz gençlerimizi de seviyoruz. O polisler de bizim
çocuklarımız, onlara da elimizi uzattık ama onların içinde
orantısız güç kullanan, silah kullanan, sopayla ölüme yol açan,
gencecik çocuklarımızın gözünü çıkaranlara asla müsamaha
etmeyeceğiz, o davaları yakından izleyeceğiz, bu bizim
görevimiz."
MISIR'DAKİ DARBE
Mısır'daki askeri darbenin "Tahrir Meydanı'nın demokrasi üretmesine
engel olduğunu" vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Tahrir'de toplanan
yüzbinler diktaya karşı çıkmışlar, özgürlükleri, seküler sistemi
savunmuşlar ama bir darbeci gelip Tahrir Meydanı'nın o
düşüncelerini yerle bir etti. Darbe kimden gelirse gelsin, nasıl
gelirse gelsin, demokrasilerin önündeki en ciddi engeldir, hatta
tek engeldir. Darbenin apoletli, apoletsiz olmasının farkı yoktur,
darbe darbedir" diye konuştu.
EĞER BİRİNİN EVİNİ BASACAKSAN
Tahrir Meydanı'nın bir darbeyle susturulduğunu belirten
Kılıçdaroğlu, "Orada da cadı avı başladı. Sabaha karşı insanların
evleri basılıyor, niye basılıyor, gençler özgürlük istedi diye.
Özgürlük istedi diye bir insanın evi sabaha karşı basılıyor mı?
Eğer birisinin evini basacaksan git Kızılay Meydanı'nda genci kim
öldürdü, onun evini bas" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, hukukun bir ülkenin sınırları içine
hapsedilemeyeceğine, insan haklarının, özgürlük kavramının ve
demokrasinin artık evrensel olduğuna işaret ederek, demokrasinin
sürekli gelişen bir kavram olduğuna dikkati çekti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "1960'ların demokrasisi ile
2013'lerin demokrasisi aynı şey değildir. 1960'larda gider sandığa
oyu kullanırdık ve bunun adına demokrasi derdik. Şimdi sandıkta oy
kullanmak demokrasi sayılmıyor, artık sadece onun bir parçası.
Katılımcı demokrasi, diyoruz artık. Sandık demokrasisi bitmiştir,
katılımcı demokrasi var artık. Eğer sandık demokrasisi olsaydı,
'benim çoğunluğum var, ben oy çokluğuyla iktidara geldim'... En
büyük oy çokluğu ile iktidar olan bir kişi vardır rekoru kırılmayan
o da Hitler'dir. Hitler'i dünyada hiç kimse demokrat olarak kabul
etmiyor" diye konuştu.
ERDOĞAN'A DA DERS OLSUN
Mısır'ın iç savaşa sürüklenmemesi gerektiğini, Mısır'ın bölgesinin
en önemli ülkelerinden olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları
söyledi:
"Oradaki her çalkantı Ortadoğu'ya yansır. Oturup sağlıklı düşünmek,
proje üretmek, görüşmek ve uzlaşmak gerekiyor. Demokrasinin olmazsa
olmazlarından biri de uzlaşmadır. Eğer Mursi uzlaşma kültürünü
egemen kılsaydı, kendi ülkesinde böyle bir tablo ile karşı karşıya
kalmayacaktı. 'Ben bildiğimi yaparım, benim dediğim doğrudur'
diyor. Bunu tiranlar söyler, demokraside seçimle gelen kişiler bunu
söyleyemezler. Mısır olayı bir başka gerçeği daha dünyanın
gündemine oturttu: Dini siyasete alet edenlerin artık
demokrasilerde yeri yoktur. Şu gerçeği ortaya çıkardı, 'Hiç kimse
Allah ile kul arasında kendisine bir yer seçmesin, Allah ile kul
arasında hiçbir siyasi kendini konumlandırmasın' diyor artık. Recep
Tayyip Erdoğan'a da ders olsun bu."
Özgürlüğü ve demokrasiyi çağdaş anlamda, her siyasetçinin kendi
ülkesinde kurmak, geliştirmek ve derinleştirmek zorunda olduğunu
savunan Kılıçdaroğlu, bunun olmazsa olmazlarından birinin de
laiklik olduğunu dile getirdi.
KAMER GENÇ'E TAHAMMÜL EDEMİYORLAR
Demokrasilerde herkesin inancına, kıyafetine, konuşmasına, yaşamına
saygı duyulması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Nasıl bir
demokraside yaşıyoruz ki 550 kişilik Parlamento'da Kamer Genç'e
tahammül edemiyorlar. Utanın, bir milletvekiline tahammül
edemiyorsunuz. Siz o zaman hangi eleştiriye tahammül edeceksiniz.
Çıkacak Meclis kürsüsünden konuşacak, yasak getiriyorsunuz, niye?
Korktuğunuz için getiriyorsunuz" iddiasında bulundu.
Parlamento'nun saygınlık açısından zor durumda olduğunu öne süren
Kılıçdaroğlu, Torba Yasa'nın kapsamından söz etti.
Kılıçdaroğlu, "Bir kanunla 65 kanunda değişiklik yapıyorsunuz.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, 'çok kanun yaptık, parlamentonun itibarı
artar' diye bir şey yoktur. Torbayı geçti bu. Çuval desek oraya da
sığmıyor artık. Şu anda Genel Kurul'a inmiş durumda, henüz bitmedi
öngörülen yasa değişikliği sayısı 150'yi bulmuş durumda. Bir
kanunla 150 kanunda değişiklik yapıyorsunuz. Bana böyle bir örneği
dünya demokrasi tarihinde kimse gösteremez, bu bir utanç sürecidir"
değerlendirmesinde bulundu.
HİTLER'İN AKLINA BİLE GELMEMİŞTİR
Değişikliklerden ancak Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra
vatandaşın haberi olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, şunları
kaydetti:
"Bu mudur demokrasi? Emin olun Hitler'in aklına bile gelmemiştir
bu. Nasıl bir demokrasi sürecidir bu. TBMM'nin Sayın Başkanına
sesleniyorum: Bu Torba Yasa ayıbını bu Parlamento ne kadar
taşıyacaktır. Siz o Parlamento'nun başkanısınız. Anayasa Mahkemesi
Başkanı'na sesleniyorum: Torba Yasa'yla ilgili biz Anayasa
Mahkemesine başvurduk. Neden yıllar geçti karar vermiyorsunuz. Bu
ayıp aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin ayıbıdır. Demokrasilerde
böyle bir şey olabilir mi? Anayasa Mahkemesini eleştirdik ama izin
verin bir de kutlayalım. Çünkü doğruya, doğruyu söyleyeceğiz.
Tutuklukta 10 yıllık süreyi iptal etti.
Unutmayın, demokrasiye en büyük katkıyı yine CHP yaptı. Neden
Anayasa Mahkemesine gitti? 'Bu insan haklarına aykırıdır, bir
insanı gereksiz yere 10 yıl hapiste tutamazsınız' dedik. İçeri
alacaksınız, dava dosyasına gizlilik kararı koyacaksınız, avukatı
bilmeyecek, sadece hakim bilecek, içeri atılan kişi de bilmeyecek,
10 yıl içeride kalacak bu kişi. 10 yılın sonunda karar verilmezse
'Hadi seni serbest bırakıyorum' denilecek. Bu bir cezadır.
Mahkemeye giden, demokrasinin önünü açan biziz. Şimdi, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasını
beklemeden bu ayıbı, katmerli ayıplarla pekiştirmeyelim.
Artık Silivri yargıçları kararlarını versinler, evrensel hukukun
paralelinde kararını versinler, toplumun vicdanını kanatmayacak
kararlarını versinler. Bu ayıptan Türkiye'yi kurtarsınlar. Tam bir
rezalet. Bu rezalete son verilmesini istiyoruz. Artık bıçak kemiğe
dayanmıştır, gereğinin yapılması gerekiyor."
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından toplantı basına kapalı
olarak devam etti.
Bir süre önce MYK üyeliğinden istifa eden PM'ye üyesi Gülseren
Onanç toplantıya katılan isimler arasında yer aldı. Onanç, iki ay
önce gerçekleştirilen PM'ye katılmamıştı. Türkiye Barolar Birliği
başkanlığına seçilen Metin Feyzioğlu'nun PM üyeliğinden istifa
etmesi sonucu boşalan üyeliğe, birinci yedek üye olması nedeniyle
geçen Çetin Soysal da toplahtıya katıldı.