Kılıçdaroğlu'ndan fıkralı eleştiri
Abone olCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, YBTB iftarı sonrası gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yerel ve Bölgesel
Televizyonlar Birliği (YBTB) Genel Başkanı Şeyda Açıkkol ve YBTB
üyesi il televizyonları temsilcileriyle iftar yemeğinde bir araya
geldi. İftardan sonra Kılıçdaroğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin
sorularını yanıtladı.
Medyanın özgür olması gerektiğini bu kapsamda Basın İlan Kurumu'nun yeniden yapılandırılması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğu, Ergenekon davasına ilişkin şöyle konuştu:
" İngiltere 'de anlatılan bir fıkra. Denir ki bir vatandaş öldüğü zaman, bir İngiliz öldüğü zaman çan bir kez çalarmış. Bir asil öldüğü zaman çan iki kez çalarmış. Kralın yakını öldüğü zaman çan üç kez çalarmış. Kral öldüğü zaman da çan dört kez çalarmış. Bakmışlar bir gün çan beş kez çaldı. Hepsi birden gitmişler papaza sormuşlar; ne oldu? Kral hayatta ama çan beş kez çaldı. 'Adalet öldü' demiş. Şimdi bu dava adaletin katledildiği bir davadır. Hiç bir zaman yargılamaya müdahale etmek istemedik. Bu ülkede herkes yargılanabilir. Ama herkes şunu çok iyi bilmek zorundadır. Ben adalete inandığım için yargılanırım. ve adalete güvenirim. Bir haksızlığa uğramışsam, adalet bunu düzeltir. Onun için Almanya'da, Alman vatandaşı, Berlin'de hakimler var diyor. Ne yaparsan yap diyor. Yargıya güveniyor. Peki biz yargıya güveniyor muyuz? Hayır. Bu algıyı yaratan nedir? Adaletsiz yargılamadır."
"SİYASİ MAHKEMELER OLAĞANÜSTÜ MAHKEMELERDİR"
Silivrideki yargıyı, olağanüstü dönemin mahkemesi olarak
gördüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Siz hiç lideri olmayan terör
örgütü duydunuz mu? Kim bu örgütün lideri? Ergenekon terör
örgütünün lideri kim? Bilen var mı? Yok. Yargı, milli istihbarat
teşkilatına, emniyet istihbaratına, genelkurmay istihbaratına
soruyor böyle bir terör örgütü var mı? Onlar da yok diyorlar. Şimdi
bu devletin bütün sırlarına vakıf olan bu duyarlı kurumlar böyle
bir kurumdan haberi yok. Ama Silivri yargılamasında böyle bir terör
örgütü çıktı ortaya. Adil yargılama olduğu sürece, bir itirazımız
olmaz. Her zaman saygı duyarız. Bu davanın görüldüğü mahkeme olağan
bir mahkeme değildir. Nedir? Özel yetkili mahkemedir. Özel yetkili
mahkemeler olağanüstü dönemlerin mahkemeleridir. Sıkıyönetim
mahkemeleridir. Olağanüstü dönemlerin mahkemeleri, siyasi
otoritenin emrinde olan mahkemelerdir. Olağanüstü dönemin
mahkemelerinin verdikleri kararlar toplumun vicdanında meşruiyet
kazanmaz. Adnan Menderes'i idam eden mahkemeyi, gidin sokaktaki
yurttaşa sorun, mahkemenin verdiği karar doğru mu diye? O dönem
alkışlıyordu toplumun bir kesimi. Ama bugün, siyasi idamların ne
kadar yanlış olduğunu artık hepimiz öğrendik. Siyasi mahkemeler de
olağanüstü mahkemelerdir. Silivrideki yargı da olağanüstü dönemin
bir mahkemesidir. Dolayısıyla bu mahkemenin kararları meşru
değildir. Nasıl sıkıyönetim mahkemelerinin verdiği kararları meşru
görmüyorsak, bir demokraside. Bu mahkemenin karalarını da ben meşru
görmüyorum" diye konuştu.
"MEŞRU YARGILAMALAR OLARAK GÖREMİYORUZ"
Yargılamaları meşru görmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan 'ben bu davanın savcısıyım' dedi. Ne demektir bu? iddia makamında olan benim demektir. Bir siyasi otorite, bir mahkemede iddia makamındaysa, o mahkemeye siz olağan mahkeme olarak bakamazsınız. Siyasi bir mahkemedir. siyasi talepleri yerine getiriyor. 12 Eylül döneminde Sıkıyönetim Mahkemeleri, Kenan Evren'nin taleplerini yerine getirmiyorlar mıydı? Getiriyorlardı. Özel yetkili mahkemede bu talepleri yerine getiriyor. Siyasi otoritenin taleplerini yerine getiriyor. O nedenle biz, bu yargılamaları meşru yargılamalar olarak göremiyoruz. Acaba Kılıçdaroğlu darbeyi mi savunuyor denilebilir. Hayır. Demokrasilerde, halkın iradesi önemlidir. Demokrasiklerde halkın iradesine hipotek konulmamaldır. Türkiye demokratik açıdan zemin kaybetmektedir. Darbenin her türlüsüne karşıyız. Eğer bir ülkede bir Başbakan çıkıp diyorsa 'yasama ve yürütme benim için ayak bağıdır' diyorsa orada bir sorunumuz var demektir. Demokrasiye karşı, bir hınç, birikim var demektir. Bunun çok iyi irdelenmesi lazım" ifadelerine yer verdi.
"DAVA SÜRECİNDE 7 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ"
Kılıçdaroğlu, "Ergenekon davası sürecinde, 60 bin kişinin telefonu dinlendi.3 bin kişi hakkında takibat yapıldı. 1360 kişi ifade verdi. Toplam 17 bin sayfalık, 19 iddianeme hazırlandı. Ya da birleştirildi. Dava süresince 7 kişi hayatını kaybetti. Dava dosyasının tamamaı 120 milyon sayfayı aşmıştır. Bir yargıcın bunu okuması için 228 yıla ihtiyacı var. Bu gerçekleri bilmemiz lazım. Yaygın medya bu gerçekleri vermedi. Kimse kusura bakmasın" dedi.
"ONLAR MAHKEME DEĞİL"
Haberal ile olan görüşmesine de değinen Kılıçdaroğlu, "Siz kalkıyorsunuz bir ülkenin Genelkurmay Başkanı'nı terör örgütünün üyesi diye müebbete mahkum ediyorsunuz. Elinde silah. Silahlı kuvvetlerin başında. Devletin bütün sırlarına vakıf. Hatta başbakanların, bakanların dahi bilmediği sırlara vakıf. Eğer o kişi terörist ise. O terörristi Genel Kurmay Başkanı kim yaptı? Bunun hesabını sormak lazım. Altında kimin imzası var. Hükümetin. O zaman siz terör örgütüne yardım ve yataklıktan yargılanmanız gerekir. Böyle bir anlayış olabilir mi? Üniversite hocaları niye darbe yapsın? Ellerinde silah mı var? Haberal ile konuştum. Hocam her defasında 'hangi gerekçe ile hapise girdiğimi bilmiyorum' derdiniz. Öğrendiniz mi? 'Yo hala öğrenmiş değilim' diyor. Bir gazetecinin elinde kalem vardır. Silahı kalemdir zaten. Basılmamış kitap hakkında toplatma kararı veriyorsunuz. Buna nasıl biz mahkeme diyeceğiz. Onlar mahkeme değil. Orada oturan kişiler de kimse kusura bakmasın ben yargıç olarak görmüyorum. Yargıç, duyguları ile, siyasi otoritenin talimatı ile, egemen güçlerin baskısı ile değil. Vicdanı ile karar veren kişidir. Silivri yargıçlarının ben vicdanı ile karar verenler olarak görmüyorum. 10 yıl sonra o yargıçların çocukları, benim babam Silivri'de hakimdi diyemeyecek. Çünkü utanacaktır. Bu kadar ağır bir mirası bıraktınız çocuklarınıza" şeklinde konuştu.