Kılıçdaroğlu'ndan Arınç'a Atatürk cevabı
Abone olTürkiye'yi topa tutan ABD'li yazar Paul Auster'i sima olarak Atatürk'e benzeten Bülent Arınç'a Kemal Kılıçdaroğlu cevap verdi.
“Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye'ye
gelmeyi reddediyorum" diyen ABD'li yazara "ne olur
gel" diyerek mektup yazan Kılıçdaroğlu, bu kez eleştiri
oklarını Arınç'a yöneltti.
SANATÇIYI EN AZ TANIYAN KİŞİ
Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın yazar Paul Auster ile ilgili açıklamalarına ilişkin görüşlerini sorması üzerine, "'Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan kişi odur, yani Bülent Arınç'tır" dedi.
Benzerlik dikkat çekici |
ABD'li yazar Paul Auster bu kez "Atatürk'e benzerliği" ile
konuşuluyor. Benzetmeyi yapan da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç
oldu. İlginçtir! Gerçekten de Auster, Atatürk'e çok benziyor... Görmek için tıklayın |
Kılıçdaroğlu, kültür ve sanat dernekleri temsilcileriyle Conrad Otel'de bir araya geldi.
SANATÇILAR SIRADIŞI İNSANLARDIR
Toplantının başında yaptığı konuşmada, tek tek tokalaştığı
konuklarına "sevgili dostlarımız" diye hitap eden Kılıçdaroğlu,
şöyle devam etti: "Sizler temsil ettiğiniz gruplar itibariyle
çağdaşlığın birer simgesisiniz. Sanatı ve kültürü yücelttiğiniz
ölçüde aslında Türkiye'yi, toplumu da yüceltmiş oluyorsunuz.
Sanatçılar öteleri kurcalayan, ötelerden haber getiren öncülerdir.
O yüzden sanatçılar sıra dışı insanlardır. Kolay kolay anlaşılmayan
ve tanımlanamayan bir sıra dışılıktır bu.
Hiç şüphesiz bu aynı zamanda ciddi bir uyumsuzluktur. Sanatçıyı
değerli ve vazgeçilmez kılan bu uyumsuzluk aynı zamanda onların
başının belası olabiliyor zaman zaman. Çünkü sanatla insanı bir
şekilde formatlayan, hedefleyen hukuk, din, ahlak ve siyasi otorite
gibi disiplinlerin çatışması kaçınılmazdır. Diğer disiplinleri bir
tarafa koyarsak ifade etmeliyim ki sanat ile siyasi otorite
arasında ontolojik bir çatışma vardır. Siyasi otorite hem gücünden
yararlanmak, hem de şerrinden korunmak amacıyla sanatı ve sanatçıyı
kendi yedeğine almak ister. Sanat ise siyasi otoriteye boyun eğdiği
anda ölür. İnsanlık tarihi bu çatışmanın bu hazin öyküleriyle
doludur."
MUHALİF OLMAYAN SANATÇININ DURUŞUNDAN SÖZ
EDEMEYİZ
Kılıçdaroğlu, bir siyaset adamı olarak sanatçıların neyi nasıl
yaptığına karışmadığını ve karışamayacağını, böyle bir yetkisinin
olmadığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sanatçıların bize ihtiyacı yok. Bizim onlara ihtiyacımız var.
Onların onurlu duruşlarına, keskin sezgilerine, gerçeğin ve
gerçekliğin özüne yönelmiş bakışlarına, yorumlarına her zamankinden
daha fazla ihtiyacımız var. Bu bağlamda açıkça ifade etmeliyim ki,
sanatçının vicdanını tatmin etmeyen, sanatçının vicdanına ters
gelen bir yönetim anlayışı eksiktir, ayıplıdır, kusurludur.
Demokrasi dediğimiz olgu, sanatçının kurulu düzene olan
itirazlarının ürettiği bir rejimdir. Her dönemde ve her zaman için
statükoya karşı duruş sergilemek sanatçının yüksek insanlık
ideallerini koruma içgüdüsünün gereğidir.
Onun içindir ki muhalif olmayan bir sanatçının duruşundan ve
tavrından söz edemeyiz. Sanatçı demek, muhalif insan demektir.
İdeal olan ile mevcut durum arasındaki büyük mesafe var oldukça
sanatçının bu misyonu asla değişmeyecektir. Sanatçı tercihini
yönetimden yana değil, insandan ve özgürlükten yana koyan kişidir.
Ben Decartes'in 'Düşünüyorum öyleyse varım' sözünün yanına çok daha
yakışan, 'sanat yapıyorum o halde varım' veya 'sanat yapıyorum o
halde insanım' yaklaşımı olduğunu düşünüyorum."