Kılıçdaroğlu’na net cevap
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu, "Biz, Türkiye’yi büyük Türkiye yapma yürüyüşündeyiz. Bu yürüyüş esnasında Kılıçdaroğlu selam alacaksa selamını al...
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Biz, Türkiye’yi büyük Türkiye yapma
yürüyüşündeyiz. Bu yürüyüş esnasında Kılıçdaroğlu selam alacaksa
selamını alırız. Önümüze engel çıkartırsa hiç tereddüt etmeden
engelini alır yolun kenarına koyarız" dedi.
Başbakan Davutoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC)
gerçekleştireceği resmi ziyaret öncesi Esenboğa Havalimanı’nda
gazetecilere açıklamalarda bulundu. Ziyarete ilişkin
açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan
Davutoğlu, "Türkiye’de bedelli askerlik konusunda bir beklenti
oluştu. Sizin bu konudaki yaklaşımınız nedir?" şeklindeki soru
üzerine, "Dün Hükümet Sözcümüz, Başbakan Yardımcımız bu konuda bir
açıklama yaptı. Hükümeti kurduktan sonra bütün bakanlıklardan,
birimlerden bilgiler alıyorum. Geçen hafta Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı’nı iş güvenliğiyle ilgili ziyaret ettim. Bu
hafta da Milli Eğitim Bakanlığı’nı ziyaret etmeyi düşünüyorum. Bu
konuda Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanımızdan
kapsamlı bir brifing aldıktan sonra bu konudaki ihtiyacı
değerlendireceğiz. Bu çerçevede atılması gereken adımlar varsa
birlikte gözden geçireceğiz. Bu konuda gerçek tablonun ne olduğu
konusunda daha geniş kapsamlı bir brifing alacağım" dedi.
ULUSLARARASI KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI MODDYS VE FITCH’E
CEVAP
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Moddys ve Fitch ile
ilişkilerin kesilmesine yönelik soruya yönelik Davutoğlu, "Sayın
Cumhurbaşkanımızın açıklamalarına baktığımızda sonuna değil
bütününe bakmak gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir çağrısı
vardı. Biz de bu çağrıya güçlü bir şekilde katılıyoruz. Her
vesileyle dile getirdik. Bu kredi kuruluşları objektif ekonomik
değerlendirme yapmak için varlar, itibarları da buradan gelir.
Objektif ekonomik değerlendirme yapmak şu demektir; ülkenin
ekonomik bakımdan kalkınması, siyasi istikrar birçok parametre göz
önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılır. Bugün ister iç
ister dış piyasada kime sorarsanız sorun piyasalardaki genel hava
Türkiye’nin kredi derecelendirme kuruluşlarından hak ettiği notu
almadığı yönündedir. Bu sadece hükümetimizin görüşü değil, bütün
piyasalarda hakim kanaat budur. Maalesef başka ülkeler söz konusu
olduğunda çok cömert davranan bu kuruluşlar Türkiye söz konusu
olduğunda uluslararası piyasalarda yanlış mesajlar vererek
sinyaller göndermektedirler. Bu doğru değil. Eğer objektif bir
değerlendirme yapılırsa bizim bu kuruluşlarla ilişkilerimiz
derinleşir, güçlenir. Nitekim geçmişte de bu yönde tavrımız ne
olmuştur. Düşünün Türkiye son derece kritik addedilen iki seçimi
suhuletle büyük bir demokratik olgunlukla geçirdi. Siyasi istikrar
daha da güçlendi, piyasalarda güven arttı, borsada yükseliş
yaşandı. Şu anda Türkiye’de herhangi bir vatandaşın, sıradan bir
vatandaşın geleceğe bakışı iki seçim öncesinden çok daha farklıdır.
Kimsede kriz beklentisi yok. Hal böyleyken bu kredi derecelendirme
kuruluşları yaptıkları değerlendirmelerde bunu hiç göz önüne
almayan yorumlar yapıyorlar. Herhangi bir türbülans veya gerilim
olduğunda dahi birden şiddetli tepki verme, negatif mesaj verme
yoluna gidiyorlar. Bizim bu kuruluşlardan beklentimiz siyasi
nitelikli olmayan, piyasaları yönlendirmeyen objektif değerlendirme
yapmalarıdır. Objektif değerlendirme kendilerinin itibarı
bakımından da önemli. Eğer bu bir karne ise ben de bir akademisyen
olarak karne değerlendirmelerini çok yaparım, muhatabınız olan
öğrenciler arasında ayrım yaparsanız objektifliğinizi
kaybedersiniz. Burada da objektif kriterler uygulama konusunda
başka ülkelerle ve başka dönemlerle karşılaştırıldığında sapmalar
görüyoruz. Öncelikle çağrımız bu kuruluşların objektif ekonomik
kriterlerle hareket etmesi, siyasi istikrarın ekonomi üzerindeki
olumlu etkisini göz önüne almalarıdır. Yoksa bir takım manipülatif
haberlere dayalı olarak bir kriz ya da olumsuz beklenti yaratacak
şekilde davranılırsa Türkiye buna sessiz kalamaz. Bir şekilde ifade
etmemiz gerekir. Öncelikli olan uluslararası ve ulusal
piyasalardaki genel havayı da yansıtacak değerlendirmeleri bekleme
hakkımız. Bu konuda yapılacak en ufak kamuoyu araştırması
gösterecek ki piyasanın en önemli oyuncuları diyecek ki ’Türkiye
hak ettiği notu alamıyor diyeceklerdir. Beklentimiz, tavrımız,
tutumumuz bu. Şu anda Türkiye’de herkesin geleceğe bakışı iki seçim
öncesinden çok daha farklı. Kimsede kriz beklentisi yok. Hal
böyleyken kredi derecelendirme kuruluşu bunu göz önüne almayan
değerlendirmede bulunuyor. Bizim bu kuruluşlardan beklentimiz
siyasi nitelikli olmayan, siyasalara yönlendirme yapmayan objektif
değerlendirme yapmaları" açıklamasında bulundu.
BANK ASYA KONUSUNDAKİ İDDİALAR
Bank Asya ile ilgili bir soru üzerine ise Başbakan Davutoğlu,
"Türkiye bir hukuk devletidir. Bankacılık sistemimizi ne kadar
dayanıklı ve dirençli olduğu son yıllarda çok açık şekilde
görülmüştür. İktidarlarımız döneminde bu daha sağlamlaştı.
Bankalarla ilgili bir takım manipülatif haberler art niyetlidir.
Ancak Bank Asya da dahil olmak üzere herhangi bir banka objektif
kurallar içinde, hukuk kuralları içinde, objektif kriterler içinde
bu sistemin işleyişine aykırı noktada ise bunun değerlendirmesini
yapmak BDDK başta olmak üzere bütün kurumlarımızın görevidir.
Bunlar bağımsız değerlendirme yaparlar, başkanının görevidir.
Kurallar bellidir, bu kurallara uyan herkesin hiç kimsenden
çekinmesine gerek yoktur. Ama kuralların uygulanması konusunda
ilgili kurumlarımızın herhangi bir tereddüt göstermeyeceğini herkes
bilmelidir" karşılığını verdi.
KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMALARI
Başbakan Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Ben
ülkeyi yönetmeye talibim derse muhatabımız olur" şeklindeki
sözlerinin hatırlatılması üzerine, "Bu açıklamayı görünce şaşırdım.
Söylediklerim çok nettir, açıktır. Benim ülkeyi yönetmeme talip
olmama karar verecek olan da Kılıçdaroğlu değil, AK Parti Kongresi
verir. Meclis’te çoğunlukta olan parti olarak ve ülkedeki siyasi
teamüller, yani Cumhurbaşkanımızın görevlendirmesiyle bu verilir.
Bunun için Kılıçdaroğlu’nun icazetine ya da sorgulamasına hiç gerek
yok. Ayrıca Kılıçdaroğlu muhatap için sürekli şart koşuyor.
’Cumhurbaşkanımızla ancak savaş olursa görüşürüm’ diyor. Savaş
olmazsa görüşmeyecek, şartı bu. Benim için de bir şart koşuyor.
Eğer bir muhataplık söz konusu olacaksa önce kendi kongresinde,
mahalle baskısıyla kendisini aday gösteren 200’ü aşkın delegenin
neden kendisine oy vermediğini ve neden kendisini muhatap
almadığını sorgulasın ve buna cevap versin. Bizim mesajımız çok
açık ve nettir. Biz Türkiye’yi büyük Türkiye yapma yürüyüşündeyiz.
Bu yürüyüş esnasında Kılıçdaroğlu selam alacaksa selamını alırız,
selam alacaksa selam veririz, elini uzatacaksa elimizi uzatırız,
elimizi uzattığımızda elimiz havada kalmadığı zaman ve bu kutlu
yürüyüşe bir şekilde katkıda bulunma iradesi gösterdiğinde birlikte
bu yürüyüşü gerçekleştiririz. Ancak büyük Türkiye yürüyüşü
esnasında önümüze engel çıkartırsa hiç tereddüt etmeden engelini
alır yolun kenarına koyarız. Bu engel bir taş da olabilir, bir söz
de olabilir, bir şekilde politik bir tavır da olabilir. Sayın
Kılıçdaroğlu’nun şunu bilmesini isterim, bizim bu noktada tutumumuz
her zaman pozitif olacaktır ama Kılıçdaroğlu’nun şartlarıyla,
kaprisleriyle kaybedecek vaktimiz yok. Kılıçdaroğlu eğer muhatap
tartışması yaparsa onu alenen mahkum ederiz, yolumuza devam ederiz.
Önemli olan bizim bu enerjiyle Türkiye’yi geleceğe taşımamız.
Yapacağı pozitif katkılara olumlu yaklaşırız ama negatif katkı
yaptığında da ‘Gölge etme başka ihsan istemeyiz’ deyip yolumuza
devam ederiz. Çünkü Türkiye’nin bununla kaybedecek vakti yok. Biz
bir kongre partisi değiliz. O o zaman kendi kongresindeki küçük
iktidar mücadeleleriyle uğraşsın, biz iktidar partisi olarak
Türkiye’yi geleceğe taşımaya hazırız" diye konuştu.
(İHA)