Kılıçdaroğlu o gece nereye gitti?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yürüyüş boyunca nereye gitti? Mesela bir gece gizlice İstanbul'a geldi mi? Geldiyse nereye, daha doğrusu hangi otele gitti?

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Milliyet yazarı Mehmet Tezkan, Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili ilginç bir tesbitte bulunmuş.

Diyor ki, "Kılıçdaroğlu televizyon ekranından 'Ben yürüyeceğim' dediği an lider olmaya adımını attı. Peşine onbinlerce insanı takıp İstanbul'a yürüyerek ulaştı. O artık CHP'nin genel başkanı değil, lideridir!" 

Sayın Tezkan'ın bu düşencesine katılmamakla birlikte saygı duyuyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun İstanbul'a yürüyerek gelmesi, onu CHP'lilerin gözünde daha katlanılır hale getirdi.

Ama asla lider olmasına yaramadı, yaramayacak da... Neden yaramayacağını söyleyeyim.

CHP liderinin, tüm Türkiye'nin muzdarip olduğu bir konuyu gündeme getirmesi ne kadar doğruysa, çıkış noktası da bir o kadar yanlıştı.

Devletin en mahrem bilgilerini Can Dündar isimli haine el altından sızdıran Enis Berberoğlu'na adalet isteme amacıyla yollara düşmesi, adaletten yana muzdarip olan Türkiye'deki büyük kesimlerin midesini bulandırdı.

Yolun bir kısmında Fetö"cü darbecilerin yakınlarıyla, diğer kısmında ise PKK'nın ülke sınırları içindeki temsilcileriyle kolkola yürümesi ve onlara "Adalet" istemesi, zaten amaçsız olan yürüyüşü tamamen değersiz hale getirdi.

Sayın Mehmet Tezkan'ın şunu iyi bilmesi gerekiyor.

Hainlerle birlikte devletin üzerine yürüyen adamlara değil, devletin bekası için hainlerin üzerine yürüyen adamlara lider denir. 

Kaldı ki liderlik sıfatı da öyle önemli bir ünvan falan değil. 

Mesela...

Abdullah Öcalan'dan "PKK'nın lideri", Fetullah Gülen'den ise "Fetö'nün lideri" olarak bahsedilir. Ama karakterlerine bakarsan, ikisi de hainin, ucubenin, orangutanın tekidir. 

"Kılıçdaroğlu da onlar gibi biridir" demiyorum ha, yanlış anlaşılmasın. Sadece Sayın Tezkan'ın abartılı yorumuna karşılık bir durum tespiti yapmaya çalışıyorum.

Neyse...

Ben asıl anlatmak istediğim meseleye döneyim.

Hatırlarsanız bundan bir hafta önce Hürriyet'ten Ahmet Hakan'ı karavanına kabul eden Kılıçdaroğlu, "Bu tür yürüyüşlerde bazen kaytarmalar olur, yokuşlar arabayla çıkılır falan... Biz her santimini, her milimetresini yürüyerek geliyoruz" demişti. 

Ahmet Hakan Kılıçdaroğlu'na ayaklarını nasıl dinlendirdiğini sormuş, ve şu cevabı almıştı..

"Ayaklarımı üç tür suda dinlendiriyorum. Bir: Mikrop kapmasın diye tuzlu su... İki : Sirkeli su...Üç: İlaçlı su..."

Hazır Ahmet Hakan ucundan kenarından bu söyleşiye bulaşmışken, benim kendisinden bir ricam olacak. Benim adıma CHP liderine bir soru sormasını nasıl istiyorum, anlatamam!

Sorum çok basit...

"Yürüyüş boyunca sadece, ama sadece bu yöntemle mi dinlendiniz? Başka bir yöntem denemediniz mi?" diye sormasını...

"Mesela Sapanca'dan bir gece yarısı ayrılıp, kaşla göz arası İstanbul kaçamağı yaptınız mı? Hani ne bileyim, şöyle Kozyatağı'ndaki Marriot Otel'e gizlice gelip, harika bir masaj yaptırdıktan sonra yine gizlice Sapanca'ya döndünüz mü?" diye sormasını hassaten rica ediyorum!

Bu soru benim için çok, ama çok önemli...

Çünkü böyle bir olayın yaşandığını ısrarla ve iddiayla dillendiren sağlam bir kaynağa sahibim. 

Bu sorunun sadece Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na değil, aynı zamanda Marriot Otel'in yöneticilerine sorulmasına ve bölgedeki kamera görüntülerinin yetkililerce titizlikle incelenmesine talibim...

Sayın Ahmet Hakan gibi meşhur bir gazeteci olmadığım için sesim CHP liderine ulaşmaz, bunu biliyorum. Ahmet Hakan'ın beni duyması için bildiğim bütün duaları ediyorum! 

SURİYELİ DÜŞMANLARINA TEK SORU

Üç - beş Suriyeli'nin yaptığı uygunsuz davranışı bütün Suriyelilere mal ederek hezeyanlar içinde, "Bunların alayı hırsız, alayı namussuz. Hepsini toplayıp ülkelerine geri gönderelim" diyen kesime bir sorum var.

7 aylık hamile olan Suriyeli anneyi ve yanındaki diğer bebeğini evinden kaçırarak ormana götüren, karnındaki 7 aylık çocuğa aldırmadan tecavüz eden...

Sonra; hem anneyi, hem karnındaki bebeği, hem de yanında kaçırdıkları diğer masum çocuğu katleden canileri ne yapalım?

Söyle kardeşim...

Hepsini bir kefeye koyarak katil olarak görelim mi? Alayını namussuz, alayını tecavüzcü ilan edelim mi? Suriyeli anne ile masum çocuklarını yerin altına gönderdik.

Tamam ama aramızda dolaşan katilleri ve tecavüzcüleri nereye gönderelim?

Sizin Suriyeli mülteci düşmanlığınız yüzünden bir Suriyeli aileyi mezara gömdük.

Peki; bu korkunç vahşet karşısında bile dile gelmeyen, isyan etmeyen, çığlık atmayan vicdanınızı nereye gömelim?

SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN: