Kılıçdaroğlu iktidardaki ortağını açıkladı
Abone olCHP lideri Kılıçdaroğlu askere mesafeli.. Başörtüsünde ise 'sorun yok' diyor. Peki ya AK Parti ile koalisyona nasıl bakıyor?
CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu tek başına iktidarı
hedefliyor. Ancak koalisyon ihtimali durumunda, AK Parti ile
kesinlikle hükümet kurmayacaklarını açıkladı. CHP lideri üstü
kapalı şekilde MHP'yi işaret etti. CHP lideri ayrıca Genelkurmay'ın
Savunma Bakanlığı'na bağlanması önerisini destekliyor.
Amberin Zaman’a konuşan CHP Lideri
Kılıçdaroğlu, “AB kriterlerinden biri olan G.Kurmay
Başkanı’nın Savunma Bakanlığı’na bağlanmasına ne
diyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi: “Tabii ki
destekliyoruz. Biz, birçok AB reformuna destek
verdik.”
‘O ZAT ÖDÜLLENDİRİLDİ’
“27 Nisan muhtırasını onaylamıyoruz. O, AKP’nin seçim
kazanması için bir oyundu. Muhtırayı kaleme alan zata (Büyükanıt)
neden dokunulmadı, tam tersi binlerce dolarlık zırhlı arabayla
ödüllendirildi. AKP ile kesinlikle koalisyon kurmayacağız.”
"Hayır! AKP ile koalisyon kurmayız"
Geçen pazartesi günü CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile
partisinin Ankara’daki Genel Merkezi’nde buluştuk. Yanımda The
Economist’in Avrupa Editörü John Peet vardı.
John, ekimde yayınlanacak İngiliz The Economist Dergisi’nin Türkiye eki için bir süredir ülkemizde bulunuyor. Bir saati aşan görüşme, Kılıçdaroğlu’nun (kongrede ayaküstü yapılanlar hariç) yabancı basına verdiği ilk mülakattı. “Habertürk’te kullanabilir miyiz?” diye sorduğumuzda kurmayları “Gayet tabii” dediler.
Kılıçdaroğlu’yla ilk kez karşılaşıyordum. Lacivert takım elbise, gök mavisi gömlek ve kırmızı-lacivert çizgili kravatıyla popülist halk adamı “Gandi” yerine oldukça şık bir devlet adamı görünümündeydi. Göz göze geldiğimizde ilk tepkim şu oldu: “Bu adam temiz kalpli, dürüst ve hafif mahcup biri. Aynı zamanda güven hissi veriyor.”
Sade ama zevkle döşenmiş odasında en küçük
koltuğa oturarak bir anlamda tevazuunu da hissettiren Kılıçdaroğlu,
kâh şaşırttı, kâh hayal kırıklığına uğrattı. İşte mülakatın satır
başları:
‘AKP, AB İÇİN SAMİMİ DEĞİL’
Son zamanlarda adeta Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne şiddetle
karşıymış görünümü veren CHP, Kılıçdaroğlu liderliğinde aynı
tavrını sürdürecek miydi? Kılıçdaroğlu bu tarife itiraz
ediyor:
“Bizim açımızdan Avrupa Birliği
projesi, Türkiye için bir medeniyet projesidir. Bizim Avrupa
Birliği üyeliğine karşı çıkmamız asla söz konusu değil. Tam
tersine, AB üyeliğine giden yolda birçok reforma destek verdik.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin ve idam cezasının kaldırılması
gibi. Ancak biz AKP’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda samimi
olmadığına inanıyoruz. Amaçları farklı. Aynı şekilde Avrupa
Birliği’nin de Türkiye konusunda samimi olmadığını görüyoruz.
Aslında hedefleri aynı: Türkiye’yi birliğin dışında
tutmak.”
Biraz komplocu mantıkla yapılan bu değerlendirmenin ardından Kılıçdaroğlu, bizi şaşırtan açıklamalarda bulunuyor. Avrupa Birliği’nin üyelik kriterleri arasında sayılan Genelkurmay Başkanlığı’nın Savunma Bakanlığı’na bağlanması talebi konusunda ne düşünüyordu? “Tabii ki destekliyoruz bunu” diyor Kılıçdaroğlu. John ile aynı nefeste “Wow!” diyoruz. O halde nasıl oldu da Deniz Baykal, 27 Nisan emuhtırasına destek veriyormuş gibi davrandı? İşte Kılıçdaroğlu’nun cevabı:
“27 Nisan e-muhtırasını hiçbir
şekilde onaylamıyoruz. Bu tür hukuk dışı hareketlere, darbelere
karşıyız. Asker kışlada durmalı. Ve eğer Genelkurmay Başkanı’nın
bir derdi varsa bunu kamuyla değil Başbakan veya Cumhurbaşkanı’yla
paylaşmalı. 27 Nisan e-muhtırasına gelince; biz bunu AKP’nin
seçimleri kazanması için oynanmış bir oyun olarak görüyoruz.
Muhtırayı kaleme alan zata (Yaşar Büyükanıt’ı kastediyor) neden
dokunulmadı, tam tersi binlerce dolarlık zırhlı arabalarla
ödüllendirildi.”
‘BAŞÖRTÜSÜNDE PROBLEM YOK’
Türkiye’de laiklik konusunda ne düşüyordu CHP Lideri? Zira
Avrupa’dan farklı olarak Türkiye’de laiklik, din ve devlet işlerini
ayrı tutmaktan ziyade devletin dine bir şekilde egemen olduğu bir
sistem üzerine oturuyor. “Dinin siyasete alet edilmesine
tamamıyla karşıyız ve bunu tehlikeli buluyoruz” diyerek
sorumuza çok da tatmin edici bir cevap vermeyen Kılıçdaroğlu,
başörtüsü konusunda da oldukça muğlak konuştu. İktidara gelince
üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldıracak mıydı?
“Aslında böyle bir yasak yok. Bu
mesele, siyasi emeller için kullanılmadığı takdirde herhangi bir
problem yok. Doğal akış içerisinde çözülür. Kaldı ki üniversitelere
başörtüsüyle giriliyor artık, yani problem yok.”
Emuhtıranın tam da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün
eşinin başörtüsünün oluşturduğu “tehlikeye”
cevaben yayınlandığını hatırlattığımızda yine “konu
siyasileştirilmemeli” yanıtını alıyoruz.
Kılıçdaroğlu’ndan. Uzun yıllar “radikal İslam”
öcüsünü malzeme eden CHP gerçekten böyle bir tehlikenin varlığına
inanıyor muydu? “Hayır, biz şimdilik böyle bir tehlike
görmüyoruz” diyor Kılıçdaroğlu.
ÖZEL MAHKEMELER
Kürt sorununa geçtiğimizde Kılıçdaroğlu kongredeki konuşmasından
ileri gitmiyor. “Kürt” demektense “etnik
Kürt” demeyi tercih ediyor. Dün Ankara Temsilcimiz
Muharrem Sarıkaya’ya verdiği demecine benzer açıklamalarda
bulunuyor. CHP’nin 1989’da yayımlanan meşhur raporun
“tamamıyla arkasındayız” dedikten sonra Kürt
sorununu “iş-aş” penceresinden
değerlendiriyor.
Anadilde eğitime karşı. Özel okullarda dahi Kürtçe derslerin
verilmesine karşı, zira bu “ayrışma tehlikesi”
yaratır. Af meselesini de geçiştiriyor. Ben de hinlik yapıp
“Şu an için Kürt meselesiyle ilgili çok radikal şeyler
söylemenizi beklemiyoruz, zira önünüzde seçim var, ama iktidara
gelirseniz daha cesur olmanız söz konusu olabilir değil
mi?” diye sorduğumda “Evet” dercesine
gülümsüyor. Kürt sorununun salt askeri yöntemlerle çözülmeyeceğini
teslim ediyor.
Ya “taş atan” çocuklar? Bu sorumuzun karşısında
Kılıçdaroğlu sükûneti terk ediyor. AKP’ye yükleniyor da yükleniyor.
“İktidara geldiğimizde sıkıyönetim mahkemesi gibi
çalışan özel mahkemeleri hemen kaldıracağız” vaadinde
bulunan Kılıçdaroğlu, kendisi anne veya baba olmayan yargıçların
asla çocuk mahkemelerinde görevlendirilemeyeceklerini ekliyor.
‘TEK BAŞINA İKTİDAR OLACAĞIZ’
Peki AKP ile olası bir koalisyon konusunda ne düşünüyor? Sert bir
ifadeyle, “Hayır, AKP ile koalisyon kurmayacağız”
diyor.
Ya MHP ile?
Burada duraksayan CHP Lideri, bu kez “Biz tek başına
iktidar olacağız” iddiasında bulunuyor.
Konuyu dış politikaya çevirdiğimizde
Kılıçdaroğlu’nun esas zafiyeti meydana çıkıyor. Örneğin, Ermenistan
ile imzalanan protokolleri sorduğumuzda “Ermenistan Anayasa
Mahkemesi, protokolleri onaylamadı ki zaten” diyor.
Oysa tam tersi, onayladı. Mavi Marmara katliamından söz ettiğimiz
vakit İsrail’i sert bir dille kınıyor, olayın BM önderliğinde bir
komite tarafından araştırılması gerektiğini vurguluyor ve
suçluların mutlaka cezalandırılıp mağdurların da tazmin edilmesi
gerektiğinin altını çiziyor. Ancak hükümeti de eleştirmekten geri
kalmıyor. “İyi yönetici riski önceden görür ve riski
minimize etmek için elinden geleni yapar. Bu yapılmadı”
iddiasında bulunuyor
DÜRÜST, GÜVENİLİR VE İYİ NİYETLİ
Mülakat bittiğinde John’a soruyorum: Nasıl buldun? Aşağı yukarı
benimle aynı duygularla ayrılıyor CHP Genel
Merkezi’nden.
“Belli ki dürüst, güvenilir ve iyi
niyetli biri. Diksiyonu çok net ve etkileyici. Ordu konusunda
söyledikleri oldukça şaşırtıcıydı ama Kürt sorunu ve dış siyaset
konusunda zayıf buldum. Nitekim daha işin çok başında. Etrafında
iyi bir ekip oluşturursa başarılı olabilir. Kendisine zaman tanımak
lazım.”
“Kilit soru, tabii ne kadar zamana sahip olduğu”
diyerek ekliyor John: “Ya erken seçim olursa?”
Evet, ya erken seçim olursa, Kılıçdaroğlu hazır olabilecek mi? Hep
birlikte göreceğiz.