Kılıçdaroğlu havası Demirele de çarptı
Abone ol9. Cumhurbaşkanı Demirel CHP'nin genel başkanlığına Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçilmesini çok olumlu buldu.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel CHP'deki değişimi
değerlendirdi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun estirdiği rüzgârı olumlu
bulduğunu söyleyen Demirel, “Bu hava bana da çarptı”
dedi.
Demirel, "Ben de hissediyorum o rahatlığı. O hava bana da
çarpıyor. Aslında ülkeyi rahatlatan her şey güzel bir şey. Eğer
ülke herhangi bir şeyden rahatlıyorsa buna sevinirim ben de. Coşku,
ülkenin hesabına iyi bir şey" yorumu yaptı.
Demirel, gündemdeki konulara ilişkin Cumhuriyet’in sorularını
yanıtladı.
Türkiye’nin askeri darbelerden büyük zarar gördüğünü anlatan
Demirel, en büyük hatanın Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve
Hasan Polatkan’ın idamı olduğunu söyledi. Demirel, “Ben o kütlenin
devamı olarak Menderes’ten sonra başbakanlık yaptım.
Menderes’i iktidara getiren kitle beni de iktidara getirdi.
Ben ne yapacaktım, nasıl yapacaktım Başbakanlığı. Ben başbakan
koltuğuna oturduğum zaman benimle beraber Başbakanlık odasında bir
de idam sehpası vardı. O endişe hep devam edegelmiştir”
dedi.
Demirel’in sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Bu tür girişimler, 27 Nisan bildirgesi
ve kimine göre 28 Şubat sürecinin bu iktidarı güçlendirdiği yönünde
değerlendirmeler yapılıyor. Bunlara katılıyor musunuz?
Bu tür hadiselerin hiçbiri diğeriyle kıyaslanamaz. Her devri kendi
şartları içinde mütalaa edeceksiniz. Bugünkü devir nedir, seçilmiş
Meclis var, hükümet var. Devletin kurumları, hür basın, hür
üniversite, hür yargı, hür medya, hür sokak var ve Türkiye seküler
bir devlet. Bu kâğıt üzerinde. Ama uygulamaya geldiğiniz zaman
arızalar var. Türkiye’de ne basın, ne yargı, ne üniversite
hiçbirisi hür değil. Çünkü Türkiye korku imparatorluğu haline
getirilmiş. Bugün medya nasıl bu hale getirilmiş, sen benim
tarafımda senin tarafında diye insanlar ayrılmış. Medyanın görevi
doğru habercilik, aydınlatma. Bu, bir kenara bırakılmış, yanlış
haber ve karalama, bu medyanın zehridir. Ve karalama o kadar önemli
bir silah haline gelmiş ki karalamanın tesirini Türkiye 1 aydır
yaşıyor. Birisi bir kaset yapıp ortaya koyuyor, bu eğridir doğrudur
diye tartışmaya zaman kalmadan ortalık karmakarışık oluyor. Sistem
aslında çok büyük yara alıyor. Meşru ve makul metotları
kullanmazsanız ondan sonra nasıl mücadele olacak, eşit şartlarda
eşit mücadele nasıl olacak?
Bir bakıyorsunuz medya kurumlarına altından kalkılamayacak vergi
cezaları getirilebiliyor. Vergi cezasını herhalde vergi idaresi
koymuyor, bir yerden direktif alıyor. Yani almasa bile öyle
zannediliyor, farzediliyor. Ondan sonra bakıyorsunuz bir gazetede
hoşuna gitmeyen yazılar çıkıyorsa bir süre sonra o ortadan
kayboluyor. 147 üniversitesi var Türkiye’nin, bu kadar tartışma
oluyor nerede üniversite. Üniversitede ses yok. Yargıyı ikiye
bölmüşsünüz, yargıyı siyasallaştırmışsınız. Her gün bu yargının
siyasallaştırılması konuşuluyor. Bunun en iyi örneği de Silivri
Mahkemesi. Bunu hangi devirle mukayese edeceksiniz?
İktidarın Türkiye’yi otoriter bir rejime doğru götürdüğü yönünde
değerlendirmeler yapılıyor. Sivil dikta tartışmaları yaşanıyor.
Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu rahatsız edici. Bizatihi otoriter rejim oluyor kendisi. Bu çeşit
şeyler otoriter rejimlerde oluyor. Yani demokratik rejim adı
altında bizatihi otoriter rejimi uyguluyorsunuz. Ama bu gizli
kapaklı oluyor, ama sureti haktan görünüyorsunuz, her şeyi
mecrasında götürdüğünüzü söylüyorsunuz. Her şeyi demokratik
usullere göre yaptığınızı söylüyorsunuz, şeklen de öyle
gösteriyorunuz. İşte diyorsunuz savcı, hâkim yapıyor diyorsunuz.
Ama öyle değil mesele. Türkiye çok rahatsız. Eğer Türkiye’de düzen
iyi işlese rahatsızlık olmaz. Bir rahatsızlık varsa bir yerde
yanlış var, bu yanlış Türkiye’nin yönetimindedir. Hiç kimse böyle
bir şeyi sürdüremez. Türkiye halkın olandan bitenden memnun mu?
Halkın ülkesini korku cumhuriyeti haline getirilmesine nasıl memnun
olacağını da düşünemiyorum. Onun içindir ki halkın hür iradesine
inanılmalıdır, sisteme de inanılmalıdır. Eğer ülke iyi idare
edilmiyorsa sistem değiştirir onu.
‘Öç alınıyor’
Yargı siyasallaştırıldı dediniz, anayasa paketinde de yüksek yargı
organlarının yapısıyla ilgili düzenlemeler yer alıyor.
Anayasa değişikliği, bir uzlaşmayla sağlanarak yapılırsa yaşar,
yani ömrü olur. Yok, çoğunluğun rızası olmadan yapılırsa, başkaları
gelir değiştirir onu. Sen nasıl değiştirirsen başkası da gelir
değiştirir. Bu defaki değişiklik bir uzlaşma sağlanmadan yapılmış
bir değişikliktir. 27 maddelik anayasanın 2 maddesinin dışında bir
itiraz yok. O iki maddesinde bir uzlaşma aramayışınızın sebebi
Anayasa Mahkemesi’nden öç almak, çünkü siyasi iktidarın laikliğe
aykırı fiillerin odağı haline geldiği kararı vermiştir. Sen misin
bunu yapan, biz sana gösteririz gibi bir muameleye tabi tutmak. Ve
HSYK’de istediğini yaptıramadığı için dağıtmak için anayasa
yapılıyor intibası vermiştir. Siyasi iktidar, hayır böyle değildir
diyecektir, ama bu iddiada bulunanların tümüyle haksız olduğu da
söylenemez.
‘Mahkeme kadıya mülk değil’
Eğer paket halkoylamasında kabul edilirse Türk siyasetinin
geleceği ve Türk yargısı açısından nasıl bir tablo
bekliyorsunuz?
Tartışma olur. Bugün bunu yapanlar siyasi iktidar oldukları sürece
ona kimse bir şey yapamaz. Ama mahkeme kadıya mülk değil. Daha
dünyada oturduğu yere kazık çakmış bir idare yok. Bunlar giderler,
yeni gelen idare değiştirir onu. Yani demokratik yol da budur. Ona
tahammül edebilmek lazımdır. Birisi yanlış bir şey yapıyorsa sıra
sana geldiği zaman düzeltirsin, başka da bir yolu yoktur.
Sokakları ve halkı nasıl görüyorsunuz?
Türkiye, rahatsız, kaygılı kuşkulu. Yani işsizlikten yoksulluktan
şikâyetçi, hukuksuzluktan şikâyetçi. Keyfilikten, kayırmacılıktan
şikâyetçi. Devlet imkânlarının kötü kullanılmasından şikâyetçi. Ama
Türkiye yaşamaya devam ediyor. Her sabah yine herkes işine gücüne
gidiyor.
‘Kılıçdaroğlu havası çarpıyor’
CHP’de yaşanan gelişmeleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Ben siyasi partilerin meselelerine karışmıyorum. Ama Sayın
Baykal’ın gidiş tarzına fevkalade üzgünüm. Böyle bir yol
açılmamalıydı.
CHP’nin yeni Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ülke genelinde bir
rüzgâr yaratmış, bir umut havası vermiş gözüküyor.
Ben de hissediyorum o rahatlığı. O hava bana da çarpıyor. Aslında
ülkeyi rahatlatan her şey güzel bir şey. Eğer ülke herhangi bir
şeyden rahatlıyorsa buna sevinirim ben de. Coşku, ülkenin hesabına
iyi bir şey.
Kaset, komplo tartışmaları sürüyor. Son dönemde hükümet
sözcüleri ‘Biz özel hayatın gizliliği-yasadışı dinlemeler konusunda
gerekli düzenlemeleri yapıyoruz’ diyor. Siz buna katılıyor
musunuz?
Hayır katılmıyorum, bir şey yaptıklarına inanmıyorum.
Sorumlu bir hükümet ne yapardı?
Bunlar sabıkalı hale gelmişlerdir. Telefonla dinlemede,
hukuksuzlukta, gece yarısı ev basıp insanların evini yurdunu
aramada, Türkiye’yi rahatsız eden birtakım uygulamalarda sabıka
teşekkül etmiştir. Yani ellerinden geleni yapsalar da bu sabıkayı,
bu korkuyu kolay kolay silemezler. Endişeyi, korkuyu...
Siz başbakan olsaydınız nasıl davranırdınız?
İyi ki değilim, iyi ki ben başbakanken böyle bir şey meydana
gelmedi. Böyle bir şeyi düşünmek dahi istemem.