Kılıçdaroğlu Erdoğan'ı o valiyle vurdu
Abone olCHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündem maddelerini değerlendirdi. Başbakan Erdoğan'ı Eskişehir Valisi ile vurdu.
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.
Gündemdeki maddeleri ve özellikle de Demokratikleşme Paketini madde
madde eleştirdi. Kılıçdaroğlu İsmail Saymaz'a mail ile "adi",
"şerefsiz" yakıştırması yapan Eskişehir Valisi ve Vali için "iyi
bir arkadaşımızdır" diyen Başbakan Erdoğan'ı da sert bir sözle
eleştirdi ve "bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu
söyleyeyim" yorumunu yaptıç
Grup toplantısının başında DSP’li Orhan Birgit, Uluç Gürkan, Macit Şekercioğlu ve Aydın Esen CHP’ye katıldı. Yeni üyelere rozetlerini Genelbaşkan Kılıçdaroğlu taktı.
İşte Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:
CHP HERKES İÇİN VAR
Türkiye’nin hangi koşullarda olduğunu hepimiz biliyoruz.
Seçimlerde de aynı şeyi söyledik CHP varsa herkes için var. CHP
demokrasinin güvencesidir. Çocuklarımızın güvencesidir. Sanayicinin
güvencesidir. Çiftçinin güvencesidir. Bizim bölünme lüksümüz yok.
Beraber olmak beraber mücadele etmek zorundayız
11 yıl ülkeyi bir kişi yönetiyor, bir parti değil. Herşey onun iki dudağı arasına kilitlenmiş durumda. Onun için bizim birlik olmamız gerekiyor.
Şunu bütün yurttaşlarımız bilmelidir. Demokrasimiz tehlikededir. Çocuklarımıza özgürlükleri sınırsız bir ülke bırakmalıyız.
Darbe yasalarına karşı bizim ciddi bir mücadele vermemiz gerekir. Darbe yasalarının savunucusu bugünkü iktidardır. Biz hem demokrasi tehlikede diyeceğiz hem de ayrışacağız böyle bir lüksümüz yok. Demokrasi tehlikedeyse ayrışmayacağız birleşeceğiz. Bunlar demokrasiyi tranvaya benzeterek yola çıktılar ve güçlendiler.
Her siyasetçinin düşüncelirin özgürce ifade etmesinden yanayız. Ama istediğimiz bir kural var siyasetçi halkına doğruları söylemelidir.
DEMOKRASİ PAKETİ DEĞİL SEÇİM PAKETİ
Önümüze konan paket anladığımız anlamda demokratikleşme paketi değil, seçim paketidir.
Bunlar demokrasiyi tranvaya benzeterek yola çıktılar ve güçlendiler. Her siyasetçinin düşüncelerini özgürce ifade etmesinden yanayız. Ama istediğimiz bir kural var siyasetçi halkına doğruları söylemelidir.
YALANCIDAN BAŞBAKAN OLMAZ
Sık sık kullandığım bir cümle var ‘yalancıdan başbakan olmaz’ 30 Eylül’de bir paket yaptılar adına demokrasi paketi deyip milletin önüne koydular. Konulan paketin demokrasiyle ilgisi olmadığını söyledik. Demokrasi kılıfı içinde andımızı da kaldırdılar. Efendim neymiş bu soğuk savaş dönemlerinin andıymış. Birinci büyük yalan. 1933′te soğuk savaş diye bir şey yoktu.
İkinci büyük yalan cocukları formatlıyorlar bununla. Formatlıyorlar da ne oluyor “Doğruyum” diyor. “E doğruyum diyip yolsuzluk yapıyorlar” diyorlar. Kendilerini tanımlıyorlar. Çocuğa doğru olmayı öğretmek ne zamandan beri formatlamak oldu.
YİĞİT ADAM OL, ADAM OL
Doğruyum, çalışkanım… Ne alıp veremediğiniz var. Çocuk
çalışkanım diyor.
Ama asıl yasaklamak istediği şu: Türküm… Bunu söyleyemiyor.
Bir sürü kılıf uyduruyor.
Yahu yiğit adam ol. Daha doğrusu adam ol. Neyi yasaklamak
istiyorsan çık milletin önüne neyi yasaklamak istiyorsan söyle.
Kalem tutanla silah tutanı bir tutarsanız bunun adı demokrasi olmaz. Başbakan çağrılara kulaklarını tıkadı.
‘ÖNCE DÖNÜP KENDİNE BAK’
Gezi eylemlerinde savcılar dava açıyor. Olabilir ama daha ilginç bir şey yaşandı AKP il başkanı savcılığa ‘dosyadan bir fotokopi ver bana’ diyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Yargının bağımsız olmadığı bir ülkede demokrasiden bahsedilemez. Bu özel yetkili eski sıkıyönetim mahkemeler 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşını büyüterek idam ettiler mahkeme kararıyla.
Milli irade diyoruz. Güzel. Milli iradeyse milli iradenin seçtiği milletvekillerinin hapiste ne işi var?
Önce dönüp bir kendisine bakması lazım. Sen milletvekili olamıyorsun. Önün açıldı demokrasi adına şimdi geldin demokrasiye ihanet ediyorsun. Seni seçen oylar milli irade de onları seçen oylar gayrı milli irade mi? Kalem tutanla elinde silah tutanı aynı kefeye koyarsanız böyle olur. Siz darbe anayasasının bile gerisine düşmüşsünüz.
İPİ KOPUKLAR TANIK OLDU
Ne kadar ipi kopuk varsa gizli tanık yaptılar. 2276
öğrenci şu anda hapishanelerde. Poşi takan çocuğu, parasız eğitim
istiyoruz diyen çocuğu hapse attınız. Bunu dair bir düzenleme var
mı?
7 milletvekili hapiste. Bu milletvekillerinin serbest bırakılmasına
ilişkin bir düzenleme var mı demokrasi paketinde. Hiçbir düzenleme
yok.
SEÇİM BARAJINI EVREN GETİRDİ ERDOĞAN SAVUNUYOR
Gelelim seçim barajına. Üç seçenek veriyor bize
hükümet. 4. seçenek? Yok olmaz. %10 seçim barajı diktaya
yol açtı. Son seçimde aldığımız oyun karşılığını meclise
yansıtamadık. % 10 seçim barajını kim getirdi Kenan Evren ve
arkadaşları.
Üç seçenek getirdiler. Bunlardan birini seç diyorlar. Hani
demokrasi vardı? Hani bizim görüşlerimiz vardı? 2002’de yüzde 34 oy
aldılar parlamentonun yüzde 66’sına egemen oldular. 178
milletvekili fazladan çıkardılar.
Hani milli irade? Nerede bu milli irade?
Son seçimde biz aldığımız oyun karşılığı milletvekilliği
kazanamadık. Kim sahip çıkıyor buna Recep Tayyip Erdoğan ve
arkadaşları.
ULUDERE'DEN SÖZ ETMEK BİLE İSTEMİYORUM
2003-2013 yılları arasında 5000 işkence vakası var, Hozantı'da
küçük çocuklara tecavüz vakası var. Sıkıyönetimde bile bunlar
olmamıştı. Uludere'den sözetmek bile istemiyorum. Tezkere geliyor,
meclis izin veriyor, sen gidip kendi vatandaşını vuruyorsun.
Bu demokrasi paketinde faili meçhul cinayetleri çözecek bir şey var mı? Yok. 10 yılda 121 faili meçhul cinayet var. Başta Hrant Dink olmak üzere... Ne demişti Erdoğan, “TC vatandaşı Dink’in davası geçmişte olduğu gibi Ankara’nın dehlizlerinde kaybolamaz” ama kayboldu gitti. Nerede ipten kopan adam varsa gizli tanık yaptılar. Demokrasi paketinde bunu düzenleyen bir madde var mı? Yok.
Sıkıyönetimden bile kötü durumda gizli tanık mekanizması. Yargıyı şekillendiren bir uygulama. Bunu kaldırıyor mu paket? Hayır.
HAPİSTE GAZETECİ VARSA DEMOKRASİ YOKTUR
Basın Özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazı, paket özgürlüğü sağlıyor mu basın için? Hayır. Sınır tanımayan gazeteciler örgütü basın özgürlüğü için araştırma yapmış. 2002'de 99. sıradayız. 2013, 119 sıraya gerilemiş. Türkiye'nin dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olduğu ortada. Hapiste gazeteci varsa demokrasi yoktur.
YÖK kaldırılıyor mu? Hayır.
Biz sadece burada değil, komşularımızda, çevremizde de demokrasi istiyoruz. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın temsilcisi var mı parlamentoda? Neden böyle bir imkan sağlanmıyor. Biz bunu da istiyoruz. Yurt dışında çalışan işçilerimizin parlamentoda temsilcisi olsun.
DEVLET HALKI DENETLİYOR,
YETMİYOR
Demokrasilerde halk devleti denetler. Bizde tam tersine devlet vatandaşı denetliyor. Bu rejime demokrasi denmez. Halkın devleti denetlemesi bir yana, başbakan çıkar "siz birbirinizi denetleyin, komşunuzu ispiyonlayın" der. Bu tam Aziz Nesin'lik bir olay.
BANA ARKADAŞINI
SÖYLE...
Başbakan konuşur, valisi, savcısı, hakimi karar verir.
Buna demokrasi denmez diktatörlük denir. Bir gencimiz Eskişehir'de
öldürüldü. Görüntüler yok dendi, ertesi gün çıktı. Vali demek için
bin dereden su getirmek lazım, Eskişehir Valisi "bazı gruplar
kendileri öldürür devletin üzerine atar" dedi. Bir gazeteci
arkadaşımız kararlılıkla takip etti olayı. Olayı takip eden
gazeteciye sitemini gönderdi e-posta ile. Sitemi şöyle: oğlum, yine
rahat durmuyorsun, bir daha bu konuyu işlersen sen adi ve
şerefsizsin. Bu sözler bana ait değil. Devletin, AKP'nin,
Erdoğan'ın valisine ait. Bunu söyleyen vali 1 saat bile o koltukta
oturamaz. Bırakın diğerlerini gazeteciye adi ve şerefsiz diyor. Ama
Erdoğan ne dedi, "sayın vali iyi bir arkadaşımızdır" dedi. Ne
söyleyeyim. Arkadaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim diye bir
atasözü var bizde.
DÖRDÜNCÜ DEVRİME İMZA
ATMALIYIZ
Kendi cebini düşünen bir adam halkın cebini düşünür mü?
Düşünmez. Dış politikada kapısını çalabileceğimiz bir komşumuz
kalmadı. Yeniden birbirimizi kucaklamamız, barıştan yana olmalıyız.
Bu topraklara huzur gelmeli. Huzuru Mustafa Kemal ve arkadaşları
getirdi. Barışı da onlar getirdi. Hiç kimse ile kavga etmediler.
Barış tüm coğrafyalarda egemen olsun dediler. Halka güvendiler.
Halkın oyu önemlidir dediler. Ve birinci devrime imza attılar.
Rahmetli İnönü, 1946'da halka gidelim dedi, çok partili hayata imza
attı. ikinci büyük devrime imza attılar. Sosyal demokrasi, emek,
alınteri üzerinden yola çıktı Bülent Ecevit. Üçüncü büyük devrime
imza attı. Şimdi özgürlük ve demokrasi yolunda dördüncü büyük
devrime imza atmamız lazım.