Kılıçdaroğlu: Dövecek misin, öldürecek misin?”
Abone olCumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Taksim Gezi Parkı’ndaki olayların ardından ...
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Taksim Gezi Parkı’ndaki olayların
ardından yaptığı ‘Sizin anladığınız dilden konuşacağım’ sözlerine
atıfta bulunarak, “Ne yapacaksın dövecek misin, öldürecek misin?”
dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu,
demokrasinin sadece sandığa giderek oy kullanmak olmadığını
söyledi. Her dört yılda bir sandığa gidilerek oy kullanılmasının
demokrasi olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Demokrasi farklı bir
şeydir. Demokrasi siyasal iktidara hesap vermenin adıdır. Bu ülkede
76 milyon vatandaştan vergi alınıyor. Çocuk anasından doğduğu
günden itibaren ölünceye kadar vergi öder. Hükümet toplar vergileri
ve harcar. Demokrasilerde vatandaş ödediği verginin hesabını sorar
ve siyasal iktidar bunun hesabını verir. Hesap vermek görev değil,
görevin ötesinde zorunluluktur demokrasilerde. Türkiye henüz bu
aşamaya gelmedi. Gençlere ve vergi ödeyen vatandaşlarımıza
sesleniyorum; ödediğiniz vergilerin hesabını sorun. Hesabını
sorarsan çağdaş Türkiye’ye ve demokrasiye katkınız olur” dedi.
“DEMOKRASİLERDE HALKIN DİNLENME ZORUNLULUĞU VAR”
Demokrasilerde halkın dinlenme zorunluluğunun olduğuna dikkat çeken
Kılıçdaroğlu, demokrasilerde bunun öncülüğünü sivil toplum
örgütlerinin yaptığını kaydetti. Uzmanların önümüzdeki yüz yıl
içerisinde hükümetlerin yerini sivil toplumların alacağını ifade
eden Kılıçdaroğlu, sivil toplumların sadece toplumun çıkarları için
bir araya geldiğini ve sivil toplumların herhangi bir yerden para
almadığına dikkat çekti. Çağdaş demokrasilerde bir yasanın
görüşülmesi sırasında hükümetlerin sivil toplum kuruluşlarının bu
yasayla ilgili görüşlerinin alındığına vurgu yapan Kılıçdaroğlu,
“Bizde dayatmayla yapılır. Bizde usulün çağrılır dinlenir ama ben
bildiğimi okurum denir. O nedenle demokrasi farklı bir şeydir.
Demokrasiyi derinleştirmemiz gerekiyor. Hani birisi diyor ya,
‘Türkiye ikinci sınıf derece demokrasi değil’ son derece haklı.
Türkiye ikinci sınıf demokrasi değil maalesef uluslar arası
kuruluşlar Türkiye’de üçüncü sınıf demokrasinin olduğunu söylüyor.
Yani diktatörlükten bir adım önceki sınıf. Şimdi sormayacak mıyız
bu üçüncü sınıf demokrasiye Türk halkı layık mi? Siz birinci sınıf
demokrasi için neden mücadele etmiyorsunuz. Taksim’deki
çocuklarımız ve gençlerimiz Türkiye’de birinci sınıf demokrasi
istiyor. Bu nedenle onları tekrar kutluyorum” diye konuştu.
“BU VALİ VE POLİS SENİN BABANIN MALI MI”
Demokrasinin devletin soğuk yüzünün en az görüldüğü rejim olduğun
sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, demokrasilerde devletin soğuk
yüzünün görünmediğinin altını çizdi. Anayasa’da yasama yürütme ve
yargı üç erk oluştuğunu, bir kişinin her şeye hükmetmesinin önüne
geçilmeye çalışıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle
devam etti:
“Ama bir kişi kalkar yasama ve yargı bizim için ayak bağı derse o
kişinin demokrat olmadığını herkes bilir. Bunu söyleyen kişi bugün
bize demokrasi dersi vermeye çalışıyor. Sen kim demokrasi kim. Sen
kim özgürlük kim. Sen önce otur kendine bir bak. Ve şunu
söylemeyecek, benim polisim, benim valim. İyide bunlar senin
babanın malı mı? Nereden çıkardın sen bunları. Vali devletin
valisidir, poliste devletin polisidir. Ama sen bunları kendi
polisin ve valin olarak ilan ediyorsun. O nedenle ben sana diktatör
diyorum Recep Tayyip Erdoğan. Polise sahip çıkıyor. Ya polis halkın
polisi senin polisin değil ki. Onlar bizim çocuklarımız. Sen ne
yaptın halkla polisi karşı karşıya getirdin. Polisi savunuyor.
Hatay’da bir AK Parti milletvekilinin oğlu karakolda polisleri
sıraya dizip hesap sormuyor muydu. Senin aklın neredeydi o zaman.
Kalkmışsın polisi savunuyorsun neden orantısız güç kullanıyorsun.
Onu aşkın yurttaşımızın gözü çıkarıldı. Polis kurşunuyla bir kişi
Ankara’da öldürüldü. Polise saygımız var ve hiç kimsenin endişesi
olmasın. Halkın polisine saygımız var. İktidarın polisini asla
istemiyoruz. Halkın polisi var, Recep Tayyip Erdoğan’ın polisi var.
Halkın polisiyle bizim bir sorunumuz yok. Onlar en zor koşullarda
görev yapıyorlar. Günün 24 saati çalışıyorlar. Birinci derece
düşeler bile birinci dereceden emekli olamıyorlar. Onlara kim sahip
çıkıyor CHP.”
“NE YAPACAKSIN DÖVECEK MİSİN, ÖLDÜRECEK MİSİN”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her şeyi istismar ettiği gibi
polisleri de istismar ettiğini öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan
Erdoğan’ın polisleri kullandığını ileri sürdü. Polislerin özlük
haklarının düzeltilmesi için hükümete çağrıda bulunan Kılıçdaroğlu,
cezaevinde bulunan tutuklu milletvekilleriyle ilgili, “neden bu
insanlar hapiste. Bu sekiz milletvekilini halk seçti” diye sordu.
Demokrasiyi sonuna kadar savunacaklarını dile getiren Kılıçdaroğlu,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gençlerin sözlerine kulak vermesi
gerektiğinin altını çizdi. Başbakan Erdoğan’ın gençleri
aşağılamaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Onlara iftira
etmemeli, onları tehdit etmemeli ve onları dinlemelidir. Gençlerin
söylediklerinden ders çıkarmalıdır. Ne demişti; (Başbakan Erdoğan)
‘sizin anladığınız dinlen konuşacağım.’ İki dil var, bir dil şiddet
dili, öbür dil ise sevgi dilidir. Şiddet dilini kullanan Recep
Tayyip Erdoğan, sevgi dilini kullanan gençlerimizdir. Ne demek
anladığın dinden konuşacağım ne yapacaksın dövecek misin, öldürecek
misin? Ne istiyorlar bunlar demokrasi istiyorlar. Demokrasi
isteyenlerin öldürüldüğü yerlere ne denir, dikta rejimi denir ve
başındaki adama diktatör denir” şeklinde konuştu.
“İNCİRLİK ÜSSÜNDE KUR’AN-I KERİM YIRTILIRKEN SESİN NİYE
ÇIKMADI”
Bütün Türkiye’nin psikanalize merak sardığını ifade eden
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Herkeste bir korku hakim, eyvah Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor. Bu
korku var. Köşe yazarları, bilim insanları, sade vatandaş, hepimiz
psikolog olduk. Yapma, etme, sen konuşma diyor insanlar. Ama hayır
diyor ben bildiğimi konuşacağım. ‘Öfke baldan tatlıdır derler ama
küpüne zarar verir.’ Sana zarar verse bir sorun yok ama ülkeye
zarar veriyorsun. Her toplum içerisinde provokatörler olabilir,
gençlerin arasına sıza bilirler ve her yere sıza bilirler.
Hepimizin ortak görevi provokasyonlara gelmemek. Çünkü
ideallerimizden, çünkü düşüncelerimizi anlatmaktan bizi alıkoyarlar
ve zor duruma düşürür halkın gözünde. Ama bir sorun var provokatör
Başbakan olursa ne olur. Ne söyledi; ‘Gençler camiye bira şişeleri
ile girdiler.’ Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın cami hassasiyeti olmasa
daha değerli şey için bir soru sormak isterim. Sayın Recep Tayyip
Erdoğan İncirlik Üssü’nde Kur’an-ı Kerim yırtılırken neden sesin
çıkmadı. Sana soruyorum neden sesin çıkmadı. Kur’an-ı Kerim bütün
Müslümanların kutsal kabul ettiği kitap. Hepimizin baş tacı ettiği
kitap Kur’an-ı Kerim."