Kılıçdaroğlu değil 3 isim coşturdu
Abone olKılıçdaroğlu, CHP kurultayına damgasını vurdu. Peki ana muhalefet partisi değişebilir mi? Yazarlar kurultayı analiz etti.
CHP 34. Olağan Kurultayı'nda Kemal Kılıçdaroğlu rakipsizdi.
Yeniden genel başkan seçilen Kılıçdaroğlu'nun konuşması nasıl
okundu?
Hem "değişim" hem de "köklere" sadık kalınacağının mesajını veren CHP lideri bundan sonra ne yapacak? Kurultayı takip eden gazeteciler, köşelerinden ana muhalefetin yeni dönemine ilişkin ipuçlarını yazdı.
Sabah yazarı Mahmut Övür (Sabah): CHP, zamanın ruhunu yakalar mı?
Sık sık kurultay yapan parti imajından CHP'liler de artık
sıkılmış durumda. Bu nedenle herkes genel başkanın iyi bir liste
yaparak iç tartışmalara bir son nokta koymasını istiyor.
Çünkü CHP'de genel başkan sorunu yok ama ciddi anlamda bir örgüt
sorunu var. İl ve ilçeler adeta boşaltılmış durumda. Partiye kimse
uğramadığı gibi birbirleriyle ilişkileri de bozuk. Arada bir
kurultay salonundan çıkıp dışarıdaki havayı yokluyorum. Gelinen bu
nokta CHP'lileri kesmiyor. Hâlâ memnuniyetsizlik var. Bir CHP'li
anlatıyor:
"Karşımızda AKP var ve hâlâ atak üstüne atak yapıyor. Onlar
Kurtulmuş'u, Süleyman Soylu'yu korkmadan partilerine katarak 2023'ü
garantilerken, biz Mustafa Sarıgül'ü almamak için bin dereden su
getiriyoruz. Toplumla buluşan insanları katmadan işimiz
zor."
CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğlu'ndan sonra iki kişiyi dinledim;
İsa Gök ve eski İzmir Belediye Başkanı
Yüksel Çakmur...
Kongre salonundan ayrılırken, o konuşmaların ayakta alkışlandığı
bir CHP'den zamanın ruhunu yakalamasını beklemek çok zor diye
düşündüm. Umarım yanılırım.
Fehmi Koru (Star): CHP'nin AK Parti açmazı
Ak Parti’nin şimdiki ‘lider partisi’ görüntüsüne bakarak Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bir Tayyip Erdoğan çıkarma çabası da seziliyor; oysa milletin teveccühünü elde etmesini “Bunların kadroları var” inancını seçmene verebilmesine borçlu Ak Parti... Kılıçdaroğlu’nun karizması zaten yok; etrafında da “Benim kadrom” diyebileceği isimler görünmüyor.
En önemlisi ise şu: Ak Parti milletin önemli bir kesiminin CHP’nin de katkıda bulunduğu bir süreçten mağduriyet duyduğu bir ortamda vücut buldu ve ‘değişim’ mesajıyla ne demek istediğini öyle uzun boylu anlatması gerekmedi. CHP ise ‘değişim’ ile neyi kast ettiğini anlatmak ve bunu geniş kitlelere kabul ettirmek zorunda. Ak Parti’ye yönettiği eleştirilerse ‘değişim’ denilen, milletin o yöndeki değişimi kabul edeceğini hiç sanmam.
Galiba CHP’li kalemler CHP’yi yanlış yöne sevk ediyor...
CHP’nin Ak Parti’den öğreneceği yok mu? Var elbette. Ancak onları Ak Parti’ye sürekli olumsuz gözlerle baktıkları için ‘gerçekleri’ görmesi imkânsız CHP’li kalemlerden öğrenemez.
Salonu kimler coşturdu? Yalçın Bayer yazdı.. Sonraki sayfada
[PAGE]
Koray Çalışkan (Radikal): Yeni CHP'nin fotoğrafı
Peki Yeni CHP değişimi başarabilecek mi? Kurultayın adı Demokrasi
ve Değişim. Çarşaf liste ilk kez uygulanacak. Genel Başkan’ın
listesini isterse delege delecek. Bu yüzden herkes kulis yapıyor,
siyaset yapıyor. Demokrasisi sağlam. Değişim için başardılar demeye
daha var. Sosyal piyasa ekonomisi denilen şeyin içini doldurmaları
gerekiyor. Ekonomi idaresinde Ak Parti’den daha yetkin olduklarını
kanıtlamak zorundalar. Daha da önemlisi örgütlenmeyi Ak Parti’den
daha iyi başarmak zorundalar. Bunun nasıl olacağına dair kurultayda
bir ipucu yok. Kurultayın üç temel sonucu var. 1) Kılıçdaroğlu
liderliğini tartışmasız olarak tesis etti. 2) Yeni CHP motoru ve
arabayı yeniledi. 3) Yeni Türkiye için yeni bir hikaye yazmak ve bu
hikayeyi topluma anlatmak için gerekli mekanizmayı kurdu.
Yalçın Bayer (Hürriyet): Beklenti büyük!..
Delege ve izleyiciler, ‘Yeni CHP’nin ‘demokrasi’ ve
‘değişim’inin ipuçlarını pek yakalayamadılar... Belki de bazı
kesimlerde cumhuriyetin temel değerlerine dönük politikalarında
duyulan kaygılara karşılık olarak Kılıçdaroğlu’nun birçok kez
Atatürk’ün sözleri ile sosyal hukuk devleti vurgulamaları yapması,
Ecevit’ten söz etmesi, Nâzım Hikmet ve Ahmet Arif’ten alıntılar
yapması bu yüzdendi.
İktidara daha ağır eleştiriler yapması bekleniyordu. Bazı
delegelerin örnekleriyle “Türkiye’yi din devleti yaptırmayacağız,
alacakaranlık bir ülkede yaşamak istemiyoruz” gibi... Konuları daha
köşeli ve sert vurgulamalar yapmalıydı; delegelere göre.
GÖK, ÇAKMUR, ERGÜL
Bu beklentileri bir ölçüde Mersin Milletvekili İsa Gök ile İzmirli
eski milletvekilleri Yüksel Çakmur ve Sabri Ergül karşıladı.
Gök, “Değişim, dönüşüm ve yenileşme” söyleminine karşı eleştiri
getirirken “Çok önemli kavramlar aceleye geliyor. Bizler
devrimciyiz, anti emperyalistiz. Başkalaşmanın siyasi adı
metamorfoz” dedi. Gök, hiçbir koşulda Kemalizmi terk
etmeyeceklerini de söyledi. Bu arada bazı partililer “Devrimci CHP,
Atatürk’ün yolunda” sloganları attı.
Çakmur, eski CHP’lileri mest etti. Duygusal bir biçimde Türkiye’nin
büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu belirterek, Başbakan’a
dönük olarak “Hitler de senin gibi stadyumlarda konuşuyordu.
Hitler, Mussolini, Franko, Salazar gibi faşistler öldü ama
Türkiye’de uzantısı yaşıyor” dedi.
4 eğilim olacak mı? CHP gerçekten değişir mi? Sonraki sayfada
[PAGE]
Fikret Bila (Milliyet): 4 eğilim yok
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında, bir süredir tartışılmasına karşın
“dört eğilim” mesajı yoktu. Aksine CHP lideri, sosyal demokrasiyi
esas alan ve CHP’yi evrensel sosyal demokrasi değerleriyle tarif
eden bir konuşma yaptı. Daha önce örnekleri görüldüğü halde bu kez
muhafazakâr-dindar kesimin desteğini almaya yönelik bir mesaj
yoktu.
Köklerimizden kopmadık
Kökleriyle onur duyduklarını vurgulayan CHP lideri, Atatürk’e
atıflar yaparak, CHP’nin anti-emperyalist ve devrimci bir parti
olduğunun altını çizdi. Kuva-i Milliye ruhuna göndermelerde
bulundu.
“Bütün yurttaşlarımız şunu bilsin ki, CHP, tam bağımsızlıkçı ve
anti-emperyalist duruşundan ne geçmişte ne bugün ne gelecekte bir
milimetrelik sapma bile yapmayacaktır” taahhüdünde bulunarak,
“sapma”, “eksen kayması” eleştirilerine yanıt verdi.
Mustafa Ünal (Sabah): CHP değişir mi?
Kurultaylarda değişimin gözleneceği iki alan var. İlki genel başkanın konuşması, diğeri parti yönetiminin isimlendirilmesi... Kılıçdaroğlu genel başkan yarışında rakipsizdi, o hesaplar olağanüstü kurultaylarda görüldü. Muhalefet sessizdi, kurultayı izlemekle yetindi. Muhalefetin önde gelen ismi Önder Sav, arkadaşlarıyla birlikte tribündeydi. Delegeye yön veren isim olarak değil, seyirci olarak salondaydı. Kılıçdaroğlu'nun konuşması bir manifesto gibi büyük ve köklü değişim içermiyordu. Parti tabanında Kılıçdaroğlu'na kuşkuyla bakan, mesajlarından rahatsız olan tedirgin bir çevre var. Köklere vurgu tedirginliği gidermek içindi. Konuşmada direkt olmasa da dolaylı olarak 'değişimin' izlerini bulmak mümkün. Laiklikten söz ederken 'inançlara saygıya' dikkat çekti. Ne Çamlıca'daki cami projesini hatırlattı, ne de 4+4+4 sisteminden bahsetti.
Y-CHP'de eskiye dair izler güçlü müydü? Mustafa Mutlu'dan tespitler sonraki sayfada
[PAGE]
Mustafa Mutlu (Vatan): Y-CHP dedikleri meğer
eskisiymiş!
Peki; salon nasıl karşıladı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını?
Yine önceki kurultaylarla kıyaslayalım:
Beş ay önceki kurultayda, Kemal Kılıçdaroğlu neredeyse iki cümleyi
art arda kuramamış, sözü belki yüzlerce kez alkışlarla, sloganlarla
kesilmişti...
Dün ise sadece Atatürk’ten, Ecevit’ten, laiklikten söz ederken ve
yandaş medya ile yandaş aydınları eleştirirken konuşmasını kesmek
zorunda kaldı.
Bugün Parti Meclisi için oy verecek olan delegelerden bazıları ise,
Kılıçdaroğlu’nun CHP geleneklerini vurguladığı bu konuşmasını şöyle
yorumladılar:
“Konuşma güzel de bizi ilgilendiren asıl konu nasıl bir yönetim
kadrosu oluşturacağı... Biz iki yıldır CHP’li olmayan isimlerin
yönetime getirilmesinin faturasını çeşitli şekillerde ödedik,
Tekrar aynı hataya düşmek istemiyoruz.”
Lale Kemal (Taraf): CHP’de yine aynı eski hikâye, yine aynı eski şarkı mı
CHP, iktidar ile arasındaki farkı halkın algılayabilmesi için gerekli olan ekonomi politikalarına henüz sahip değil, zira ekonomi kadroları halkın geçim sıkıntısını giderecek ayakları yere basan politikalar üretecek kapasitede gibi görünmüyor.
CHP’deki en önemli demokrasi zafiyeti ve AK Parti karşısındaki ezici eksikliği, darbe zihniyetiyle hesaplaşmıyor olmasıdır. Kılıçdaroğlu’nun, dünkü kurultay konuşmasında, darbe teşebbüsünde bulunmakla suçlanan ve çoğunluğu Silivri’de tutuklu olanlarla ilgili sarfettiği bildik sözleri, partisinin ne kadar demokratikleştiği kuşkularını pekiştirir nitelikteydi. Kılıçdaroğlu konuşmasında, “Silivri toplama kampını bütün dünyaya anlattık. Orada adalet yoktur. Yargıçların sanıkları hasım olarak görme alışkanlıkları var. Orada adalet dağıtılmaz, dağıtılan adaletsizliktir. Özgürlüğün kan davasıdır orada görülen” diyordu. Kılıçdaroğlu, Türkiye’de uzun tutukluluk sürelerinin, mahkumiyetleri kesinleşmemiş tüm sanıklar için kanayan bir yara olduğu ve adil yargılama hakkından hiç kimsenin mahrum bırakılmaması gerektiği vurgusunu yapmış olsaydı tüm toplumun vicdanına dokunabilecekti. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının Silivri atıflı bölümü, Türkiye’nin önünü açacak birinci kriter olan demokratikleşme hamlesini partisinin henüz yapabilecek olgunluğa erişmediğini gösteriyordu.