Kılıçdaroğlu: Başbakanın yaşam tarzı dayatması var
Abone olCumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı protestocularının gerçekleştirdiği eylemliliklerin daha fazla büy...
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
Gezi Parkı protestocularının gerçekleştirdiği eylemliliklerin daha
fazla büyümemesi için Başbakan Erdoğan’ın toplumla inatlaşmaktan
vazgeçmesi gerektiğini söyleyerek, "Başbakanın yaşam tarzı
dayatması var" dedi.
Esnaf ve sanatkarların sorun ve şikayetlerini dinlemek amacıyla
sabah saatlerinde esnafları ziyaret eden ve İzmir Esnaf ve
Sanatkarlar Odaları Birliği (İESOB) üyesi oda temsilcileriyle
biraraya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, daha sonra
Hilton Oteli’nde CHP İş Dünyası Dayanışma Birimi (İDDB) tarafından
düzenlenen akşam yemeğine katıldı. Yemekte CHP İzmir
milletvekilleri ve Genel Başkan Yardımcıları Adnan Keskin ve Umut
Oran’ın yanı sıra iş ve ekonomi dünyasının önde gelen temsilcileri
de hazır bulundu. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin üçüncü sınıf
demokrasiye layık olmadığını belirterek, Gezi Parkı
protestocularının gerçekleştirdiği eylemliliklerin daha fazla
büyümemesi için Başbakanın toplumla inatlaşmaktan vazgeçmesi
gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, siyasetçilerin sorumlulukları
olduğunu, demokrasilerde karşıt düşünceye saygı ve dinlemenin esas
olduğunu kaydederek, Başbakanın herkesin yaşam tarzına
müdahalesinin kimsenin kabul etmesinin mümkün olmadığını
belirtti.
Kılıçdaroğlu, sosyal medya gözaltıları ve Başbakanın sosyal
medyanın baş belası olduğu şeklindeki açıklamaları hakkında, "Ne
söyleyim ki arkadaşlar. Medyayı bu kadar baskılarsanız, gazeteler
sabahtan akşama kadar iktidara yağ çekerse, televizyonlar yemek
programı verirse halk da kendi medyasını yaratacak. Bir ülkede
nüfus artıyor, gazetelerin tirajı düşüyor. Demokrasilerde hiçbir
ülkenin Başbakanı sosyal medya, tweeter beladır diyemez, hakaret
olmamak koşuluyla. Rize’de bir vatandaş bana yumurta attı. Davacı
değilim dedim. Demokrasilerde bir vatandaş yumurta da atar"
dedi.
Başbakana eleştirisini sürdüren Kılıçdaroğlu, "Başbakanın dayatmacı
üslubu doğru değil. Kapsayıcı ve uzlaştırıcı dil kullanmak
zorundadır siyasetçi. Hele hele Başbakan konumunda bir insanın
ülkenin tüm yurttaşlarının başbakanı olduğunun bilincine varması
gerekir. Ben yapacağım dayatmasıyla siyaset olmaz. Borsada
kayıplar, dolarda yükselme var. Onun cebinden para eksilmiyor,
fatura bu ülkenin vatandaşlarına, sanayicisine çıkıyor. Yazık günah
değil mi? Kaybedilmemeli, kazanmalıyız" diye konuştu.
“TOPLUMUN HUZURUNU SAĞLAMALISINIZ”
Kılıçdaroğlu, Başbakanın topluma yaşam tarzı dayatmasında
bulunduğunu savunarak, "Toplumun huzuru izlediğiniz politikalardan
geçer. Bunları belirlerken toplumun huzurunu sağlamalısınız. Gezi
Parkı’ndaki gençler, bu ülkenin gençleri. Oradaki ağaçların
kesilmesini istemiyorlar. Oraya Topçu Kışlası yapmak istiyor.
Osmanlı döneminde olabilir, şimdi yok, zorun ne, neden kesiyorsun.
’Otel yapacağım’ diyor. Kime verdin sözü?" diye sordu.
Siyasetçilerin ülkenin huzuru için inatlaşmaması gerektiğini
vurgulayan Kılıçdaroğlu, gençlerin ve toplumun taleplerine kulak
verilmesi gerektiğini söyledi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu
ülkede gençler bunun mücadelesini verdi. Huzur istiyorsanız
inatlaşmayacaksınız. Sokakları hareketlendirmeyeceksiniz. Toplumu
sokağa taşırtmayacaksınız. Dayatmayla, düşünceyi kabul ettirmek
mümkün değil. Dayatma farklı bir şey. Ortak akıldan söz edildi.
Ortak akıl nedir? Akıl akıldan üstündür diye güzel bir sözümüz var.
Biraraya gelir bir konuyu tartışırız ve bir karara varırız. Ama ben
bilirim ve karar veririm, kadının nasıl doğum yapacağına, kaç çocuk
yapacağına da ben karar veririm. Türk siyasetinde böyle bir dayatma
yok. 21. yüzyıl Türkiye’sinde topluma dayatılan yaşam tarzları var.
Toplumla inatlaşma demek benim görevimdir. Gençlerin sesine kulak
ver demek benim görevimdir. O gençler bu ülkenin geleceğidir demek
benim görevimdir" diye konuştu.
Gezi Parkı olaylarının sıradan olaylar olmadığını, özgürlüğün ve
demokrasinin olduğu yerde şiddetin barınamayacağını dile getiren
Kemal Kılıçdaroğlu, birinci sınıf demokrasiyle yönetilen ülkelerde
’toplumun dediği yerine kendi dediğini yaptırma’ anlayışının
olamayacağını vurguladı. Kılıçdaroğlu, "Siyasetçinin sorumlulukları
vardır. Yurttaşın da insan olarak toplumda yer alan herkesin
sorumlulukları vardır, çevreye, aileye, komşuya, ülkeye karşı. Ne
derseniz. O sorumlulukların bilincinde hareket etmek zorundayız.
Siyaset adamı ülkeyi yönetmeye talip kişidir. Gezi Parkı olayı
sıradan bir olay değildir, gençler belki ilk kibriti çaktı ama tüm
ülke onlara sahip çıktı. Neden? Bir başkanımız demokrasi, özgürlük
ve şiddetten bahsetti. Özgürlük ve demokrasi at başı gider,
özgürlüğün ve demokrasinin olduğu yerde olmaz. Kendimize önce şu
soruyu sormamız gerekiyor; özgürlük ve demokrasi Batı
standartlarında bizde var mı yok mu? Eğer yoksa özgürlük ve
demokrasi onun mücadelesini vereceğiz. Biz 3. sınıf demokrasiye
layık bir ülke değiliz. Birinci sınıf demokrasi siyasetçinin
topluma karşı sorumluluk duyduğu demokrasidir. Toplumla
inatlaşmayan kişi, siyasette birinci sınıf demokraside yerini alır.
Toplumun dediğini değil kendi dediğini yaptırmak demokrasilerde yer
almaz, böyle bir şey yoktur" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, ’Başbakanın yüzde 50’yi zor tutuyoruz’ şeklindeki
açıklamalarına da tepki göstererek, "Yüzde 50 bizim insanlarımız
değil mi? O insanlar da bu ülkenin insanları. Bir ülkenin Başbakanı
toplumu ayırdığı andan itibaren çatışma ortamını beslemiş
olursunuz. Biz bırakın yüzde 50, 20, 30’u yüzde yüzünü kucaklamak
istiyoruz. Gençler kandil simidi dağıtıyor. Gündüz eğleniyor, kendi
ülkelerine, kentlerine parklarına sahip çıkıyorlar. Her siyasal
görüşten insanlar var, bizim derdimizi ortak değerlerimize sahip
çıkmak" dedi.
“BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRKİYE’YE GELMEZ”
Kılıçdaroğlu, konuşmasında Türkiye’ye başkanlık sisteminin
gelmeyeceğini savunarak, seçim yasasının mutlaka değiştirilmesi
gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Başkanlık sistemi Türkiye’ye gelmez. Türkiye’de tıkır tıkır
işleyen parlamenter sistem varsa niye başkanlık sistemini
istiyorsun. Seçim yasasının mutlaka değişmesi lazım. Yargıyı siyasi
otoritenin emrine verdiğiniz andan itibaren orada demokrasiyi
askıya almışsınız demektir. Güçler ayrılığı benim için ayak bağıdır
diyemez bir Başbakan. Gücün merkezileşmesini engellemektir zaten
güçler ayrılığının amacı. Demokrasimiz hibrit demokrasidir. Bizim
özgürlük ve demokrasi bağlamında yeni bir mücadele başlatmamız
lazım. Umuyorum Gezi Parkı olayları bunun bir ayağı olsun."
“TÜRK KADINININ DİRENCİNİ YÜREKTEN KUTLAMAK LAZIM”
Gezi Parkı protestolarına destek veren İzmir’de ortaya çıkan eli
sopalı, sivil giyimli kişilerin polis olduğu açıklamalarına da
tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Kamu görevlilerinin de sorumluluğu
vardır. İzmir’de sivil kıyafetli, eli sopalı üstelik çivili polis
görevlileri olamaz arkadaşlar. Böyle bir şey kabul edilemez. Polis
korumasında ellerinde çivili sopalar halkın üzerine gidiyorlar.
Bunlara polis denmez kimse kusura bakmasın. Bunlar farklı bir
gruptandır. Polisin görevi halkın güvenliğini sağlamaktır.
Anayasada herkes izin almadan gösteri yapabilir diyor. Ama temel
kural silahsız ve saldırısız herkesin eylem yapmasında serbest
olduğu şeklinde. Bunu net görebilirsiniz. Polis eğer eylemde
bulunan ve kimseye zarar vermeyenlerin üzerine çivili sopalarla
giderse bu olmaz. Gezi Parkı’nın belleklerimizde oluşturduğu
fotoğraflar var; kırmızılı kadının yüzüne sıkılan biber gazı,
göğsüne su sıkılan bir kadının fotoğraflı. Türk kadınının direncini
de gösterdi, baskıya karşı. Onları yürekten kutlamak lazım"
dedi.
“İLK ÜÇ MADDE ÜLKEYİ KURAN İRADEDİR, O İRADE BİZİM İÇİN
DOKUNULMAZDIR”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, özgür ve demokrasiyi
içselleştirmiş bir Anayasa istediklerini, ancak yeni Anayasa’da
temel kırmızı çizgileri olduğunu anımsatarak, bunları tek tek
sıraladı. Kılıçdaroğlu, Anayasa’nın ilk üç maddesi başta olmak
üzere kırmızı çizgilerini şöyle açıkladı:
"Biz özgür ve demokrasiyi içselleştirmiş bir Anayasa’yı istiyoruz.
Anayasa konusunda bazı kırmızı çizgilerimiz var. Birincisi; biz
Anayasa’dan Türk sözcüğünün çıkmasını istemiyoruz. Bu birinci
kırmızı çizgimiz. İkinci koşulumuz; Anayasa’dan Türk milleti
kavramının da çıkarılmasını istemiyoruz. 3. koşulumuz; Anayasa’nın
başlangıç bölümünde Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucu ve önder
rolünün mutlaka yer almasını istiyoruz. 4. koşulumuz Anayasa’nın
ilk 3 maddesine kimse dokunamaz, buna izin vermeyiz. Neden bunları
değiştirmek istiyorsunuz? Bunlar devleti kuran iradenin
maddeleridir. Devleti kuran irade yani çağdaş Türkiye Cumhuriyeti
kuran irade halkoyuyla iktidara gelmemiştir, acı, kan, gözyaşı ve
bağımsızlık savaşıyla ülkeyi kuran iradedir. O irade bizim için
dokunulmazdır. Buna herkesin saygı göstermesi gerekiyor."
“CHP İŞ DÜNYASINA KARŞI DEĞİL”
Gündeme dair açıklamalarından sonra ekonomik verilere dair
açıklamalarda da bulunan Kılıçdaroğlu, CHP’nin iş dünyasına karşı
olmadığını, bu yanlış algıyı düzeltmeye çalıştıklarını da söyledi.
Kılıçdaroğlu, "İş dünyasından şöyle bir algı vardı. CHP iş
dünyasına karşıdır. Yılların algısıdır bu. CHP iş dünyasına karşı
değil tam aksine sanayiciyi, ekonominin kamu görevlisi olarak görür
ve öyle tanımlar. 21. yüzyılda artık sanayici ekonominin kamu
görevlisidir. Siyasetçi de onun önündeki engelleri kaldıracak"
dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin rakibi olan gelişmekte olan ülkelerden
daha yavaş büyüdüğünü, ekonomi politikalarının yanlışlığı nedeniyle
dünyanın en gelişmiş ilk 20 ekonomisi arasında olma durumunu da
koruyamayacağını savundu. Kılıçdaroğlu, istatistiki veriler de
sunduğu konuşmasında şu bilgileri verdi:
"2013 büyüme rakamımız yüzde 3. 111. sıradayız, 110 ekonomi bizden
daha hızlı büyümüş durumda. Son on yılda gelişmekte olan ülkeler
yüzde 6.5 büyüdü. Türkiye elbette büyük. Ama benim komşum benden
hızlı büyüyorsa ben geride kalıyorum demektir. Bizim rekabet
sürecinde daha iyi bir noktada olmamız gerekiyor. Bizim rakibimiz
olan gelişmekte olan ülkelerden Güney Kore’de sanayinin milli gelir
içindeki payı 2010’da yüzde 35’e çıkmış; Çin’de yüzde 45’ten yüzde
48’e çıkmış. Gerileyen tek ülke var; Türkiye. Rakipler bizden daha
hızlı ilerliyor. İsveç’ten sonra en pahalı enerjiyi kullanan Türk
sanayicisi. Bu maliyetlerle yola çıkmak ve sanayiyi güçlendirmek
çok zor. Dünya sanayi birliğinde durumumuz ne? 1990’da sanayi
liginde 13., 2000’de 15., 2010’da dünya sanayi birliğinde yokuz.
Sanayi ürünleri ihracatı içinde katma değeri yüksek ürünlerin payı
nedir? 2002’de yüzde 6.2, 2011’de 2.8’e gerilemiş durumda. Türkiye
dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisi diyorlar. 1987. En büyük
20 ekonomiden 14., 2012 en büyük 20 ekonomiden 16.; bugün için en
büyük 20 ekonomiden 18.’yiz. İki basamak daha düşmüşüz. Önümüzdeki
beş yıl içinde sanayi liginden düştüğümüz gibi ilk 20’nin içinden
de çıkmış oluruz. Son on yılda 2.8 milyon hektar arazi ekilmiyor,
tarım dışına çıktı. Bu ekonomi politikası sürerse yakında saman
ithal eder deseydim, siz pes derdiniz. Ben onu söyleyemezdim zaten.
Ama bugün Türkiye saman ithal ediyor. Neden? Ne eksiğimiz var?
Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Sakın bana 3. köprüyü yaptılar
demeyin, devletin beş kuruş harcadığı yok orada. Duble yollar var.
Başka? 1.5 trilyon dolara yeni bir Türkiye inşa ederiz. Ödediğiniz
vergilerin hesabını sorduğunuz gün bu ülkeye demokrasi gelir."