Kılıçdaroğlu AK Parti'yi bu fotoğrafla vurdu!
Abone olCHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalar yaptı.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında
önemli açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu'nun gündeminde şeffaflık
paketi ve iç güvenlik paketi vardı. Şanlıurfa ziyaretinde bir çocuk
hastanesinde yaşadıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, 'sağlıkya devrim
yaptık' diyen hükümete yüklendi. Kılıçdaroğlu,
'Şanlıurfa'dan size iki fotoğraf göstereceğim. Bu
çocukların yattığı iki oda. Odalar altı metrekare. Odalarda 9 çocuk
ve anneleri beraber tedavi görüyorlar. Diyorlardı ya sağlıkta
devrim yaptık. İşte devriminiz bu sizin. Anneler diyor ki çocuklar
zaten burada hasta olur. Hekimler yer yok diyorlar. Buradan
özellikle bu hastanelerde çalışan, bütün hekim kardeşlerime ve
sağlık çalışanlarına yürekten teşekkür etmek isterim. Onları hep
beraber alkışlayalım. Kişi başına düşen doktor sayısında Şanlıurfa
81’nci sırada en geride.' dedi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları...
"MÜZEYYEN SENAR'A RAHMET DİLİYORUZ"
Yanık Ömer’i onun kadar güzel yorumlayan ikinci bir sanatçı hiç görmedim. Olağanüstü güzel bir sesi vardı. Biz hep sanatçıları öldükten sonra anarız. Ama aslında sanat bir toplumun yaşam kalitesini belirleyen temel unsurdur. Hani büyük önder diyor ya “sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından birisi kopmuş demektir”
SANATÇIYA DEĞER VERMEK ZORUNDAYIZ
Eğer sanatı yüceltirsek emin olun tasada ve kıvançta beraber
olan bir toplumu yeniden inşa etmiş oluruz. Kendinizi bir sinema
salonunda düşünün. Bir film oynuyor. Cinsiyetimiz inancımız ne
olursa olsun. o filmi izleyenlerin tamamı beraber hüzünlenirler,
sevinirler. O nedenle sanat bir toplumu kaynaştıran en önemli
unsurdur. Sanata ve sanatçıya her zaman değer vermek zorundayız.
Elbette ki sanatçı toplumun aykırı insanıdır. O bizim önümüzde
yürüyen insandır. O nedenle onun aykırı düşüncelerine de hep
beraber saygı göstermek durumundayız. Bilim insanları sanatçılar
bir toplumun entelektüel birikimini yansıtır. Bu vesileyle bir kez
daha Müzeyyen Senar’a Allah’tan rahmet diliyoruz.
ŞANLIURFA'YA GİTTİM, GÖRDÜKLERİM...
Evvel ki hafta Bursa’daydım. Geçen hafta sonu Şanlıurfa’daydım.
Şanlıurfa’ya gititm, sohbet ettim konuştum. Değişik alanlara
mekanlara girdim. Bir gerçeği gördük. Elinizi uzattığınız zaman
insanları kazanıyorsunuz. Sohbet ettiğiniz zaman kazanıyorsunuz.
Siyasetçiyle vatandaş arasındaki mesafeyi sıfırlamamız gerekiyor.
Onların yanında sorunlarıyla beraber çözüm önereceksiniz. Yanında
duracaksınız. Beraber konuşacaksınız. Şanlıurfa’nın bir özelliği
var tabi, peygamberler şehridir Şanlıurfa. Dünyanın en zengin
kültürünü bağrında yaşayan bir şehirdir. Harran Ovası,
Şanlıurfa’da. Göbeklitepe de Şanlıurfa’da. Bunların içinde
Şanlıurfa ne durumunda?
"SURİYELİLER 20 LİRAYA ÇALIŞIYOR"
Sabahın erken saatinde amele pazarı denen bir yere gittik.
Şanlıurfalılar orada iş bekliyorlar. Birisi gelecek diyecek ki
"Gelin sizi şu işte çalıştıracağım." Kaç lira? 60 lira.
Hepiniz iş buluyor musunuz diye sordum, hayır Suriyelilerden sonra
iş bulamıyoruz. Neden iş bulamıyorsunuz? Çünkü Suriyeliler 20
liraya çalışıyor, biz nasıl 60 liraya nasıl çalışalım… İnsanları
açıkça açlığa mahkum ediyorsunuz. 8 saat 10 saat önemli değil
diyor, yeter ki 60 lira alalım evimize parayla gidelim. Bu bile
mümkün değil. şu soruyu tüm Şanlıurfalı kardeşimin kendisine sormak
istiyorum. Suriye’yle bizim bir kavgamız yok. Suriyeli
vatandaşla da hiçbir kavgamız yok. Tam tersine akrabalarımız onlar
bizim. O zaman tablo nedir? Sorumlu kimdir? Suriye’yi kan gölüne
çeviren kimdir? Hangi siyasi iktidar bunu yaptı, açlığa mahkum
etti. 60 lirayı bile elinizden aldılar. Bunu düşünmelerini
istiyorum. Bu tablonun arkasında net açık Adalet ve Kalkınma
Partisi’ni görecekler.
'CHP'Lİ MİLLETVEKİLİ ÇIKARIN...'
Oradan ayrıldım hayvan pazarına gittim. Oturduk sohbet ettik,
dertlerini dinledik. Yine Şanlıurfalı kardeşlerime sesleniyorum.
Bana söyledikleri için buradan sesleniyorum. Hiçbir AKP
milletvekili, 10 AKP milletvekili var. Hiçbir AKP milletvekili
hiçbir milletvekili CHP dışında bugüne kadar hayvan pazarına gidip
vatandaşlarla konuşup onların dertlerini dinlememiş. İlk giden
genel başkan CHP genel başkanı. Perişan olduk, mahvolduk diyorlar.
"Suriye sınırına bu hükümet neden sahip çıkmıyor" diyorlar. "Yol
geçen hanına döndük" diyorlar. Şikayetlerini ediyorlar. Bende
onlara şunu söyledim. Madem ki bugüne kadar 12 milletvekili
verdiniz, bir vekili bile CHP’ye vermediniz, önümüzdeki seçimlerde
oy kullanırken elinizi vicdanınıza koyarak oy kullanın dedim.
ŞANLIURFALI SURİYELİLER YÜZÜNDEN AÇ
Oradan yaş meyve sebze haline gittik. Sayın başkana teşekkürlerimi sunuyorum. Oradaki vatandaşlarla oturup konuştuk, dertlerini dinledik. Aynı sorun onlarda da var. oradan çocuk hastanesine gittik. Çocuk hastanesine gelmeden önce Suriye ile ilgili Şanlıurfa’yla ilgili konulara değerlendirmek isterim. Dört yıldır Suriye’de iç savaş var. Bir milyon 700 bin Suriyeli Türkiye’de mülteci. Bunun 250 bini Şanlıurfa’da yaşıyor. 20 liraya iş buluyorlar, Şanlıurfalı aç. Bu faturayı kim ödüyor, Şanlıurfalı ödüyor. Hiçbir Şanlıurfalı Suriye’nin iş içine karışmaktan yana değil, kavgadan yana değil. ben Şanlıurfalılara söz veriyorum, CHP’lilerin iktidarında Ortadoğu’ya barışı getireceğiz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, ben de Başbakan olarak. Asla ve asla savaştan kavgadan yana olmayacağım. İnsanları silahlandırmadan yana olmayacağım. Suriye’ye de Irak’a da her tarafa barışı getireceğim
SURİYELİLERE DİYECEĞİM Kİ...
Suriyeli kardeşlerime diyeceğim ki, bir milyon 700 bin kardeşim,
git kardeşim, baba ocağına geri dön, sana her türlü yardımı
yapacağız. Sana şu ana kadar 5,5 milyar dolar harcadık, helali hoş
olsun. Ama CHP iktidarında "Suriye’ye huzur geldi, git kardeşim
kendi ülkende çalış diyeceğiz."
Sadece ihracattan Şanlıurfa’nın kaybı 81 milyon dolar, iş adamları
perişan, esnaf da perişan. Bakın protesto edilen senet… Yüzde 21.
62 milyon, 62 trilyon Şanlıurfa’da. Türkiye ortalamasının iki katı.
Niye protesto edilir, ödenemediği için. Adamın maddi gücü yerinde
olsa ödemez mi, demek ki ödeyemiyor. Demek ki sıkıntı var. bu
iktidar çözer mi? Hayır çözemez. Bu iktidarın zaten kendisi sorunun
kaynağıdır. Çözümün odağı ve kaynağı CHP’dir herkes bilsin.
"BİRİ SORUNLARINIZI DİLE GETİRDİ Mİ?"
Ben diyorum bunların işi başka. Bunlar ayakkabı kutularını koruyorlar, vatandaşın derdiyle mi ilgilenecekler? GAP için özel kanun çıkardılar. İşsizlik sigortası fonundan da para aldılar. Onu da başka yerde harcadılar. GAP hala su bekliyor. O zaman sormak gerekir. 12 milletvekili verdiniz Şanlıurfalılar, birgüne bir gün bir milletvekili oy verdiğiniz milletvekili bir gün çıkıp da Şanlıurfa’nın sorunlarını dile getirdi mi? Hiç kimse getirmedi. Bizim bir milletvekilimiz bile yok, ama biz sorunlarınızı burada adam gibi söylüyoruz. O sorunları çözmek için de size söz veriyoruz.
Elektrikle ilgili şöyle bir sorunu var Urfalı çiftçinin. "Devlet elektrik getirmişse 24 kuruştan" alıyorum diyor. Ama su yoksa, kuyuyu kazıyorum, elektrik hattını ben çekiyorum, benden de 90 kuruş alıyor. Niye alıyor diyor, "beni niye cezalandırıyorum" diyor. Elektrikse masrafı ben yapmışım, o zaman benim elimi kolumu niye bağlıyorsun? Bunların görevi budur zaten. Bunlar vatandaşı sorunun içine atarlar. Sonra da ellerini havada tutarlar, bunlar sana el uzatmazlar. Sana uzanacak el halk partisinin elidir, CHP’nin elidir. Biz senin sorununu bire bir biliyoruz, yaşıyoruz.
SAĞLIKTA DEVRİM YAPTIK DİYORSUNUZ
Oradan çocuk hastanesine gittik. Size iki fotoğraf göstereceğim. Bu çocukların yattığı iki oda. Odalar altı metrekare. Odalarda 9 çocuk ve anneleri beraber tedavi görüyorlar. Diyorlardı ya sağlıkta devrim yaptık. İşte devriminiz bu sizin. Anneler diyor ki çocuklar zaten burada hasta olur. Hekimler yer yok diyorlar. Buradan özellikle bu hastanelerde çalışan, bütün hekim kardeşlerime ve sağlık çalışanlarına yürekten teşekkür etmek isterim. Onları hep beraber alkışlayalım. Kişi başına düşen doktor sayısında Şanlıurfa 81’nci sırada en geride.
KENDİNE KAÇAK SARAY YAPACAĞINA...
Kendine kaçak saray yapacağına Şanlıurfa’ya neden hastane yapmazsın sen? Bir de modern bir cezaevi yapıyorlar Şanlıurfa’da. Demişti ya Diyarbakır’da size modern bir hapishane yapacağım diye, Diyarbakırlılar da koşa koşa oy verdi. Zaten bu hastanelerin hapishaneden hiçbir farkı yok. O çocuklara annelere üzülüyorum, yazık günah. Çocuk ölümlerinin en yoğun olduğu illerden birisi de Şanlıurfa’da. Biz bunlarla uğraşıyoruz. Çiftçinin derdiyle uğraşıyoruz. Emeklinin derdiyle uğraşıyoruz. 6 metrekarelik odada 9 çocuk ve anneleri beraber tedavi görmesin istiyoruz.
OTURUP DÜŞÜNECEĞİZ, SANDIĞA GİDERKEN
Şanlıurfalı diyor ki "Banane sosyal yardımlardan ben iş
istiyorum" diyor. Kim verecek işi? Senin iş alanı yaratman
lazım, yaratıyor mu? Yaratmıyor. O zaman haziran geliyor.
Oturacağız yeniden düşüneceğiz. Sandığa giderken düşüneceğiz.
Elimizi vicdanımıza koyup düşüneceğiz. Ve oyumuzu öyle
kullanacağız. 12 yıl denediniz. 6 metrekarelik yerde çocukların
annelerin beraber yaşadığını gördünüz. Hastane yerine size
hapishane yaptıklarını da gördünüz. O zaman adresinizi
değiştireceksiniz. Namusludan yana bir adres… Hukuktan yana bir
adres. İş ve aştan yana bir adres. Nedir o adres, CHP. Biz
bunlardan bahsediyoruz onlar diyor ki "Hayır Meclis’e iç güvenlik
yasası" getirdik. Yahu diyoruz ki "Bu olmaz, bu doğru değil.
Yargıyı siyasallaştırdınız, eğer bunu yaparsanız, halkın direnme
hakkı doğar" dedim. Vay efendim direnme hakkı, molotof kokteyli
taşıyan birisinin önüne düşecekmişim. Yahu bu kadar da yalan
olmaz.
"ZULME TESLİM OLMAK KİTABIMIZDA YOK"
Direnme hakkı evrensel bir haktır. Baskıya zülme karşı direnmektir.
İnancımızda da vardır. Zulme teslim olmak bizim kitabımızda yoktur.
Direnme hakkı, adam taksim meydanında ayakta durdu, duran adam.
İşte duran adam. Direnme hakkı budur. Polis copla geliyor, karanfil
veriyor. Direnme hakkı budur. TOMA su sıkıyor. Sık ulan diyor
istediğin kadar sık diyor. İşte direnme hakkı budur.
"PES YA, VALLAHİ PES"
Bu anayasa yüzde 92 ile kabul edildi mi? Efendim yeni yasalar
getireceğiz. Vatandaşı dinleyeceğim, e zaten dinliyordun. Hakimi
savcıyı boşver ben karar vereceğim dinleyeceğiz. Bir de sıkılmadan
efendim bu yasa neymiş AB’de de aynen uygulanıyormuş. Pes ya,
vallahi pes. Daha bakın yeni… Açıklama var AB yetkilileri. Bu
yasanın demokratik olmadığı yönünde açıklamaları var. Yahu
başbakansın senin önüne konmuyor mu?
"HANGİ ÜLKEDE VAR?"
Ben soruyorum AB’de var diyor. Sapanla taş attı 4 yıl, silahla adam
vurdu bir yıl. Hangi ülkede var ya, söyle görelim bakalım. Halkı
kandırıyorlar, söylediklerinin tamamının cezası var. yüzünü kapatan
terör örgütü üyesi, terörle mücadele yasasında zaten bunun cezası
var. sen ceza verdin de biz engel mi olduk? Terörle mücadele
yasasının yedinci maddesi, yüzünü kapatıp eylem yaparsan içeri
atarım diyor. Elinde molotoflu zarar verecek… E cezası var. terörle
mücadele yasası. Sen molotofla dükkan otobüs yaktı, insanları
öldürdü zarar verdi de, biz engel mi olduk sana? Gidip adam gibi
yakalarsın yargı kararını verir. Elinde silahla şehir ortasında
kimlik kontrolü yapılıyor. Suç mu, suç. Terörle mücadele yasasında
var. ceza veriyor musun, hakimin huzuruna götürmüyorsun. Bunların
hepsinin cezası var. ama ortada başbakan hükümet yok. Boşluk var.
Türkiye iyi yönetilmiyor.
"JANDARMA DA POLİS DE GELMİYOR"
Size bir şey anlatacağım, gerçek bir olaydan söz edeceğim. 11 ekim
2014. Bu hükümet bu ülkeyi nasıl yönetiyor… Bir gümrük ve ticaret
müfettişine görev veriyorlar. Git Habur Gümrük Kapısında belli
olayları araştır. Bu da gidiyor. Araştırmasını yapıyor, akşam saat
17:00’de bu müdür, müdür yardımcıları toplam 8 kişi yönetici.
Habur’dan ayrılıp Silopi’ye geliyorlar. 8 kilometre kala bunların
önü kesiliyor. Rapordan aynen okuyorum. “Silopi’ye yaklaşık
8 km olarak mesafede bulunan yerde yüzleri maskeli, elinde molotof
olan grup tarafından yolumuz uzun araç diye ifade ettiğimiz,
müfettişlerimizin de içinde bulunduğu üç araç 80 civarı TIR,
minibüs ve otomobil karayolunda durdurularak geçişe izin
verilmedi”
Hayatın bir gerçeği. Peki ne yapılır? Açıyorlar telefonu 156
jandarmaya. Diyorlar ki önümüz kesildi, yüzleri maskeli, ellerinde
molotof, taş sapan belki de silah, gelin bizi kurtarın. 156 diyor
ki bizim alanımıza girmiyor o. 155’e telefon ediyorlar. Polis
İmdat’ı arıyorlar, o da diyor ki bizim de alanımıza girmiyor. Onu
156’ya söyleyin. Kimse gelmiyor.
Onun üzerine rapordan okuyorum “müfettişliğimizce araç
içinde bekler vaziyetteyken, Silopi kaymakamı arandı” diyor. Bunlar
kimdir diye soruluyor, yine rapordan “Irak’tan geldiğimizi ve
otomobildekilerin misafiri olduğumuzu söylüyorlar”
devletin müdürüne, müdür yardımcısına bunlar Iraklı diyorlar.
Vaziyeti kurtarıyorlar. Bunun üzerine jandarmaya telefon ediliyor,
acilen kurtarın diye. Sonunda jandarma geliyor, diyor ki "Jandarma
müdahale etmiş ve yaşanan kargaşadan faydalanarak konvoyumuz
Habur’a geri dönmüştür" diyor.
"EMNİYET MÜDÜRÜ SOKAĞA ÇIKAMIYOR"
Böylece Silopi’ye gidecekken gümrük alanına geri dönüyorlar.
Soruyorlar, karakola soruyorlar, yol güvenli mi, açıldı mı? Yol
güvenli değil oradakalacaksınız diyorlar. Kaymakam dahil tamamı
orada kalıyorlar. Şimdi değerli arkadaşlar bu tablo Türkiye’nin iyi
yönetilmediğini gösteriyor. Devletin kaymakamı bir yere gidemiyor,
emniyet müdürü sokağa çıkamıyor. Sen bunlarla mücadele ettin de biz
kalşkıp engel mi olduk? Elinde silah olan adamı tutukladın da biz
engel mi olduk? Sen bunun hesabını verebilir misin Davutoğlu.