Kıdem tazminatı mektubu
Abone olTürk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, Başesgioğlu'na kıdem tazminatı ile ilgili mektup sundu.
Türk-İş, ''kıdem tazminatı konusunda kazanılmış hakkı geriye
götürecek bir düzenlemeyi Türk-İş'in kabul etmesinin beklenmemesi''
gerektiğini bildirdi.
Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, Başesgioğlu'na bugün yaptığı
görüşme sırasında çalışma hayatının sorunlarına ilişkin
konfederasyonun görüşlerini içeren bir mektup sundu.
Alınan bilgiye göre, söz konusu mektupta, bazı işveren
kesimlerinin, İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken paranın kıdem
tazminatı ödemelerinde kullanılması yönünde önerileri bulunduğuna
işaret edilerek, yapısı ve kuruluş amaçları gereği İşsizlik
Sigortası Fonu'nda biriken paranın, başka amaçlarla kullanılmasının
mümkün olmadığı kaydedildi. Mektupta, ''Kıdem tazminatı konusunda
kazanılmış hakkı geriye götürecek bir düzenlemeyi Türk-İş'in kabul
etmesinin beklenmemesi'' gerektiği vurgulandı.
Mektupta, 1 Mayıs'ın her yıl tüm dünyada emekçilerin birlik,
dayanışma ve mücadele günü olarak alanlarda kutlandığı
belirtilerek, Türkiye'de de Osmanlı döneminden beri kutlanan 1
Mayıs'ın, 1980 öncesinde ''İşçi Bayramı'' olarak yasayla tatil
edildiği anlatıldı.
Ancak geçmişte Türkiye'de yaşanan iç karışıklıkların da etkisiyle,
1 Mayıs'ın resmi tatil günü olmaktan çıkarıldığı ifade edilen
mektupta, ''Talebimiz, yapılacak bir yasa değişikliği ile 1
Mayıs'ın, tarihsel anlamına uygun bir şekilde 'İşçi Bayramı' olarak
kutlanması ve dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi resmi tatil
ilan edilmesidir'' denildi.
SOSYAL GÜVENLİK
Mektupta, Türk-İş'in, sosyal güvenlik sisteminin içinde bulunduğu
ağır şartların bilincinde olduğu da vurgulandı. Sosyal güvenlik
reformu çerçevesinde hazırlanan yasaların ''yalnızca
yükümlülüklerin artırılmasına ve hakların daraltılmasına
dayandırıldığı'' belirtilen mektupta, bu anlayışla sürdürülebilir
bir sistemin oluşamayacağı dile getirildi. Mektupta, ''Oysa sorunun
çözümü basittir. Birincisi aktüeryal dengenin aktif-pasif dengesi
üzerine oturtulması, ikincisi kurumun özerk bir yönetime
kavuşturulmasıdır. Bu iki önemli koşulu gerçekleştirecek
düzenlemelere, yasada yer verilmemiştir'' denildi.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın,
sigortalıların sisteme karşı güvenlerinin kaybettirilmesine ve
kayıt dışı istihdamın daha da büyümesine yol açacağı savunulan
mektupta, yasanın, norm ve standart birliğini sağlayamayacağı
görüşüne yer verildi.
Mevsimlik çalışanlar ve esnek çalışma koşulları göz ardı edilerek,
bu şekilde çalışanların emekli olabilme imkanlarının ortadan
kaldırıldığı anlatılan mektupta, emekli aylıklarının düşürüldüğü,
sağlık yardımlarının maliyet-etkinlik esaslarına göre sınırlandığı
ve prim dışında katılım payı ödenmesi uygulaması getirildiği
kaydedildi. Mektupta, şu görüşlere yer verildi:
''Anayasasında 'sosyal devlet' olduğu yazılı olan bir ülkede,
sosyal güvenlik açığı diye bir şey olamaz. Bu açığı büyütenler ve
sosyal güvenlik sistemini bir 'kara delik' olarak niteleyenler,
aslında sosyal güvenlik sistemini tasfiye etmek isteyenlerdir.
Yasanın yürürlüğe gireceği tarihe kadar geçecek olan 8 aylık dönem,
işaret ettiğimiz bu aksaklıkların giderilmesi için bir fırsat
olarak
değerlendirilmelidir.''
İŞGÜCÜ MALİYETLERİ
Mektupta, Türkiye'nin ücretten yapılan kesintilerin yüksekliği
bakımından OECD üyesi ülkeler arasında başta geldiği belirtilerek,
''Bugün ücretliler üzerinde taşınmaz boyutlarda vergi yükü
bulunmaktadır. Ülkemizde istihdam vergisine dönüşen ücretler
üzerindeki ilave yükler elbette düşürülmeli ve AB ülkeleri düzeyine
getirilmelidir'' denildi. Mektupta, şu görüşlere yer verildi:
''SSK kapsamındaki toplam sigortalıların yüzde 43.6'sının kazancı,
asgari ücret olarak görünmektedir. Dolayısıyla ülkemizde ücret
düzeyi, çeşitli kesimlerce ileri sürüldüğü gibi yüksek
değildir.
Türkiye düşük ücret temelinde biçimlenecek ekonomik ve sosyal
politikalarla refahı ve toplumsal barışı sağlayamaz. Ülkemizde
istihdam edilenlerin yaklaşık yarısı kayıt dışıdır. Kayıt dışı
ekonomi konusu, bizce ülkemizin son dönemde en büyük sorunu haline
gelmiştir.''
İşvereninden hükümete, IMF'den AB'ye ve bürokratından sendikalara
kadar her kesimin kayıt dışından rahatsız olduğuna dikkat çekilen
mektupta, kayıt dışı istihdamın, Türkiye'de sendikal örgütlenmenin
önündeki en önemli engellerden biri olduğu, ekonomik ve mali yapıyı
da alt üst ettiği belirtildi.
KIDEM TAZMİNATI
Mektupta, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının
ağırlığının, uygulamadan yararlananların sayısını ve yapılan
ödemeleri sınırlandırdığı ifade edildi.
Bazı işveren kesimlerinin, İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken
paranın kıdem tazminatı ödemelerinde kullanılması yönünde önerileri
bulunduğuna işaret edilen mektupta, ''Fonda birikmiş paranın bir
başka amaçla kullanılması konusunda çeşitli spekülasyonlar
oluşmakta, bu durum çalışanları tedirgin etmektedir. Yapısı ve
kuruluş amaçları gereği, İşsizlik Sigortası Fonu'nda birikmiş olan
paranın başka amaçlarla kullanılması mümkün değildir. Yasal
düzenleme yapılarak bu yolun açılması ise doğru değildir''
denildi.
Kıdem tazminatının, işçiler bakımından vazgeçilmez ve tartışılmaz
bir hak olduğuna dikkat çekilen mektupta, şunlar kaydedildi:
''Bu hakkın aşındırılması değil, korunmasının geliştirilmesi
gerekir. Kıdem tazminatının yüksek olduğu ve istihdama engel
olduğunun söylenmesi, gerçeklere uygun düşmemektedir. Bu söylemi
doğrulayacak hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Bu söylem,
Türk-İş topluluğunu rahatsız etmektedir. Kıdem tazminatı
ödemelerini yüksek olarak nitelendirerek kıdem tazminatı konusunda
kazanılmış hakkı geriye götürecek bir düzenlemeyi, Türk-İş'in kabul
etmesi beklenmemelidir. Yapılacak düzenlemelerde, işçiler açısından
kıdem tazminatının, işsizlik sigortası ve iş güvencesinden daha
farklı bir önem taşıdığı dikkate alınmalıdır.''
Türk-İş'in mektubunda, ''Demokrasinin, işçi hak ve özgürlüklerinin,
sosyal koruma uygulamalarının olmadığı, tartışma konusu edildiği
ülkelerde uygulanan ücret politikalarını, asgari ücret düzeyini
örnek alan yaklaşımları benimsenmemeli, ulusal düzeyde tek asgari
ücret uygulaması sürdürülmelidir'' görüşüne yer verildi.
ZORUNLU İSTİHDAM
Mektupta, ''zorunlu istihdam'' olarak adlandırılan özürlü, eski
ükümlü ve terör mağdurlarının istihdamına yönelik kota sisteminin,
bukişilere fırsat eşitliği sağlamaya yönelik olduğuna dikkat
çekilerek, bu grupların istihdamının, topluma katılım sağlamanın ön
şartı olduğu belirtildi. Bunun bir ayrıcalık değil, sosyal bir
sorunun çözümü için getirilen düzenleme olduğu vurgulanan mektupta,
dezavantajlı grupların istihdamını sağlayan düzenlemelerin tartışma
konusu edilmemesi ve gereğinin yapılması istendi.
Türk-İş'e bağlı tüm sendikaların örgütlenme konusunda ciddi
sorunlarla karşı karşıya olduğu belirtilen mektupta, son üç yılda,
sendikalara üye olduğu gerekçesiyle 15 binden fazla işçinin işten
atıldığı bildirildi. Mektupta, örgütlenme sürecinde yasal
prosedürün yanı sıra karşılaşılan en büyük engelin, işverenlerin
engelleyici tutum ve davranışları olduğu dile getirilerek, bu
konuda yasal ve idari düzenlemelerin yapılması talep edildi.