Kıbrıs'ta iyi ve kötü senaryolar

Abone ol

Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde (DAÜ) düzenlenen ''DAÜ 3. Kıbrıs Forumu: 17 Aralık Sonrası Senaryolar'' konulu forumda Kıbrıs için iyi ve kötü senaryolar çizildi.

Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde (DAÜ) düzenlenen ''DAÜ 3. Kıbrıs Forumu: 17 Aralık Sonrası Senaryolar'' konulu forumun Siyaset Komitesi tarafından hazırlanan sonuç bildirisinde, ''Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) katılması ve Kıbrıs'ta bir çözüm en iyi senaryo'', ''AB dışında kalmış bir Türkiye ve çözümlenmemiş bir Kıbrıs meselesi'' ise kötü senaryo olarak nitelendirildi. Sonuç bildirisini açıklayan Yrd. Doç. Dr. Erol Kaymak, foruma katılanların, Türkiye açısından iyi ve kötü olarak değerlendirilecek senaryoları, KKTC ve Kıbrıs Türk halkı perspektifinden de farklı değerlendirdiğini kaydetti. ''İyi senaryolardan birinin Kıbrıs meselesinin çözümünün BM eksenine çekilmesidir'' diyen Kaymak, ''Türkiye'nin (BM Genel Sekreteri Kofi) Annan sürecinde takındığı tavır küçümsenmeyecek bir imaj değişikliğine de neden olmuştur. Ancak bu iyi senaryonun gerçekleşmesinde bazı engeller de vardır. Bu bağlamda bir güvensizlik çıkmazı söz konusu. Çünkü Türkiye ile Güney Kıbrıs arasında üyelik ile çözüm arasındaki zamanlama ve dengeleri sabitleştirecek dış unsurlar yeterli görünmüyor'' dedi. ''Türkiye'nin AB'ye katılması ve Kıbrıs'ta bir çözüm en iyi senaryo olarak ortaya çıktı'' diyen Kaymak, şöyle devam etti: ''Böyle bir ihtimalde BM'nin arabulucu rolünun yeniden değerlendirilmesine dikkat çekildi. Ayrıca mevcut şartlar altında, 1977 ve 1979 Doruk Anlaşmaları'na ve Annan Planı'nda takınılan tavır doğrultusunda, Türkiye uluslararası hukuk ve mevcut anlaşmalar dahilinde avantajlı durumdadır. Böyle bir atmosferde sürekli olarak tanıma konusuna vurgu yapmak çok da mantıklı değildir. Tüm katılımcılar Rum tarafının Türkiye'ye karşı veto kullanmayacağı konusunda hem fikirdiler. Bununla birlikte dış konjonktürün ne tip etkiler doğuracağı konusunda bir belirsizlik vurgulandı. Bu belirsizlik Türkiye'yi Güney Kıbrıs'ı tanımaya itmektedir, bu açmazın çözülmesi için sunulan önerilerden biri de Türkiye'nin müzakerelerden önce veya müzakere sürecinde çözüm yönünde adım atmasıdır.'' MÜZAKERELER HER ADIMDA TIKANABİLİR Müzakerelere başlanmasında olası veto kullanmanın hangi ülke veya ülkelerden geleceğinin tahmininin ve bu olasılıklarının doğuracağı farklı sonuçların üzerinde de durulduğuna işaret eden Kaymak, ''Avrupa ülkelerinden gelecek bir veto ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nden gelecek bir vetonun farklı etkileri olabileceğini'' söyledi. ''Müzakere sürecinin her adımda tıkanması mümkündür'' görüşünün de forumda ortaya çıktığına dikkat çeken Kaymak, ''Rum kesimi her aşamada Türkiye'ye tanıma meselesini dayatacak ve ilerleyen dönemde Türkiye farklı taleplerle karşılaşacaktır'' dedi. Erol Kaymak, ''AB dışında kalmış bir Türkiye ve çözümlenmemiş bir Kıbrıs meselesi kötü bir senaryodur'' ifadesini kullandı ve şunları söyledi: ''Bu senaryonun çeşitli uzantılarından biri AB üyeliğinin gerçekleşmemesi durumunda Türkiye'nin geçmişteki çalkantılı siyasi durumuna geri dönmesi ve mevcut siyasi ve ekonomik kazanımların kaybedilmesidir. Bir başka muhtemel sonuç, müzakere tarihi alamamış Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin zayıflaması sonucunda Türkiye ve Kıbrıslı Türkler arasında bir görüş ayrılığının oluşması ve bu ayrılığın sonucunda Kıbrıslı Türklerin 1960 şartlarında bir yeniden yapılanma arayışına gitmesidir. Türkiye'nin tarih alamaması ve Kıbrıs'ta çözümsüzlük, toplumsal sorunlara neden olabileceği gibi, bir görüşe göre bu durum yeni bir göçe ve Kıbrıs Türklerinin toplumsal kimliklerini kaybetmelerine sebep olabilecektir. Bir başka kötü senaryo ise Kıbrıs'ın çözümsüzlük içerisinde Amerikan eksenine girmesidir.'' İYİ SENARYOLAR Yrd. Doç. Dr. Erol Kaymak, Siyaset Komitesi'nin iyi ve kötü senaryolarını şöyle açıkladı: ''-Türkiye 17 Aralık'ta müzakere tarihi alır: Kıbrıs sorunu müzakere süreci içerisinde, BM inisiyatifiyle, 1977-1979 Doruk Anlaşmaları ve Annan Planı temelinde çözülür. -Türkiye müzakere tarihi alır: Güney Kıbrıs'ta çözüm yönünde siyasi değişim sağlanır. -Türkiye müzakere tarihi alamaz: Veto Kıbrıs Rum tarafından gelir. Türkiye ve KKTC'nin uluslararası arenada pazarlık gücü artar. Süreç KKTC'nin tanınmasına varır. KÖTÜ SENARYOLAR ''-Türkiye müzakere tarihi alır: Müzakere sürecinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni adanın tümünü temsil eder şekilde tanır. Bunu takiben Kıbrıs'la ilgili bir çözümde pazarlık gücünü yitirir. -Türkiye müzakere tarihi alamaz: Avrupa Birliği'nden uzaklaşır. Mevcut durum devam eder. KKTC biraz daha Türkiye'ye yaklaşır. -Türkiye müzakere tarihi alamaz: Kıbrıslı Türklerin gelecekle ilgili beklentileri zayıflar. Muhtemel bir göç ve toplumsal çöküş. -Türkiye müzakere tarihi alamaz: Kıbrıs'ta 1960 durumuna dönüş şeklinde arayışlar başlar. YOL HARİTASI Siyaset Komitesi'nin Yol Haritası'nda Olası Senaryo şöyle açıklandı: ''Türkiye'nin müzakere süreci açık uçlu olarak başlar, Kıbrıs sorununa çözüm çabaları ağırlık kazanmaz, Türkiye yeterli inisiyatifleri almaz ve her aşamada Rum yönetimi Türkiye'den ödün talep eder. Bu ödünler Annan Planı'nda daha geriye gitmeyi içerir. Rum tarafı Türkiye'yi tanıma konusunda zorlar.'' ''Böyle bir senaryonun var olduğundan hareketle takip edilmesi gereken yol ve yöntemler'' ise şöyle sıralandı: İÇ DİNAMİKLER ''-KKTC'de siyasal istikrarın sağlanması ve demokrasinin güçlendirilmesi, idarenin şeffaflaştırılması Kıbrıs Türk toplumuna siyasal bir güç kazandıracak ve bu konu Kıbrıs sorununun çözümünde olumlu etki yaratacaktır. -Rum Kesimine yönelik iyi niyet girişimlerinin sürdürülmesi ve bu yolla Kıbrıs Türk tarafının proaktif politikaları karşısında Rum tarafını olumlu etkileyerek ve hatta zorlayarak sonuç alınmaya çalışılması, iyi niyetle bağdaşmayacak Rum tutumlarının açığa çıkarılması.'' DIŞ DİNAMİKLER ''-Eğer mümkünse 17 Aralık öncesi Türk diplomasisi kanalı ile 17 Aralık AB Sonuç Bildirge metnine Kıbrıs uyuşmazlığının çözüm adresinin Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında olması gerektiğine yönelik bir ibarenin eklenmesi. Mümkün olmadığı takdirde bu girişimin 17 Aralık'tan sonra da her platformda devam ettirilmesi. -Türkiye'nin, KKTC ile birlikte somut, kısa vadede (tarama süreci döneminde sonuçlandırılması amacıyla) çözüm girişimlerinin ortaya koyması ve uluslararası toplumu harekete geçirmesi. -Süreç kapsamında Türkiye ve KKTC bütün dış aktörleri etkilemesi. Bütün AB başkentlerinin Türkiye'nin attığı adımların farkında olmasının sağlanması. Bu bağlamda sivil toplum örgütlerinin çabalarının da destekleyici yönde harekete geçirilmesi. -Yunanistan ile Türkiye arasındaki mevcut detant ortamının muhafazasına çalışılması. -AB ve uluslararası camia çerçevesinde yapılacak girişimlerde kullanılacak söylemin Avrupa entegrasyonu esprisini yansıtması. -Hukuki imkanlardan maksimum derecede yaralanılması ve girişim sürecinde Avrupa değerlerinin vurgulanması. -Girişimin, Annan planının parametreleri çerçevesinde olması. Rum tarafının bu parametreleri benimsememesi durumunda müzakerelerin yeni bir zeminde başlaması için girişimde bulunulması. (Bu yeni girişimin en azından Türk tarafının Annan Planı ile elde ettiği kazanımlardan bir geriye gidişi içermemesi.) Böyle bir girişimin büyük bir direnişle karşılaşması halinde, bu direnişe karşı tedbirlerin önceden belirlenmesi. -Türkiye'nin yapacağı bu girişimlerin AB ülkeleri nezdinde propaganda ve lobi yöntemleri uygulanarak AB ülkeleri nezdinde çözüm isteyen taraf olarak itibar kazanılması ve bu yolla Güney Kıbrıs Rum yönetimi üzerinde baskı oluşturulmasının sağlanması. Tek tek ülkelerle ve AB dışındaki uluslararası kurumlarla (örn. İKÖ) ilgili ne tip bir diplomasinin yürütüleceğine dair detaylı çalışmaların yapılması.(ABD, İngiltere gibi)''

Günün Önemli Haberleri