Kıbrıs'ta ciddi adımlar şart

Abone ol

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kayseri'de Kıbrıs seçimleri ve sonrası için önemli açıklamalarda bulndu.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Kıbrıs'ta çözümle ilgili samimi yeni bir hamlenin yapılmasının şart olduğuna inandıklarını, bununla ilgili hazırlıklar yapıldığını bildirdi. Bazı gazetelerin ekonomi servisleri yöneticileri ile dün akşam Kayseri'de biraraya gelen Abdullah Gül, AB üyeliği, Kıbrıs sorunu ve ekonomideki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan'ın KKTC ziyaretinin zamanlamasıyla ilgili bir soru üzerine, KKTC'nin kuruluş yıldönümü kutlamaları bulunduğuna işaret ederek, ''Anavatanın yavru vatana sahip çıkması şeklinde bunu görmek gerekir'' dedi. Başbakan'ın KKTC'deki siyasi liderlerle görüştüğünü belirten Gül, ayrıca, çözümle ilgili samimi yeni bir hamlenin yapılmasının şart olduğuna inandıklarını, bununla ilgili hazırlıkların yapıldığını söyledi. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, KKTC'de muhalefetin çözüm konusunda Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tan farklı düşündüğünün anımsatılması üzerine de, şunları kaydetti: ''Seçimlerden sonra seçimi kim kazanırsa, KKTC'yi temsil edecekler kimlerse, onlarla beraber yapılacaktır hamle. Şimdi hazırlıklar yapılıyor. Seçim atmosferine girilmiş bir ortam içinde gerçekçi de olursanız fazla bir şey yapılamayacak gibi gözüküyor. Dolayısıyla hazırlık yapmak lazım. Seçim sonrası için hazırlıkları yapmak ve seçim sonrası da inandırıcı bir atılım yapmak lazım. Bu, (Kıbrıs'ta her şeyi verelim, bitirelim) şeklinde değil ama ciddi bir müzakere ve uzlaşmaya yönelik. Uzlaşmanın iki tarafı olacaktır tabii. Karşı tarafın da aynı anlayışı göstermesi lazım. Türkiye üzerine düşeni samimiyetle yapacaktır. Bu yapılırken adadaki bütün gerçekler dikkate alınarak yapılacaktır.'' Abdullah Gül, hükümetin çözüme yönelik adımının Denktaş'ın içinde yer alacağı şekilde gerçekleşmesi için özel bir çabası bulunup bulunmadığına ilişkin bir soruyu yanıtlarken, Rauf Denktaş'ın KKTC'nin Cumhurbaşkanı olduğuna işaret ederek, ''Tabii ki onun da içinde olması gerekir'' ifadesini kullandı. ''SEÇİMİN GAYET DÜRÜST BİR SEÇİM OLACAĞI ORTADA'' Abdullah Gül, Kıbrıs'ta yeni bir atılımdan kastın ne olduğu ve seçimi muhalefetin kazanması halindeki gelişmelerle ilgili soru üzerine ise, şunları söyledi: ''Seçimin neticesine Kıbrıs Türk halkı karar verecek ama seçimin gayet dürüst bir seçim olacağı ortada. Şüphesi olanlar gitsin seçimi gözlesinler. Tüm uluslararası kuruluşlara davetiye gönderdik (gelip takip edin, sonra konuşmayın) diye. Yarın bir şey söyleyecekse şimdiden gidip gözlesin orayı, takip etsin. Burada benim söylemek istediğim şu: Yeni bir dönem. Bu yeni dönemde herkesin toparlanması lazım. Yani hamasetle, retorikle, sloganla, heyecanla hareket edilecek bir dönem değil. Ciddi analizle, uzun vadeli çalışmaların yapılıp, getirisi götürüsü her şeye bakılıp bundan sonra gayet kararlı, aynı zamanda samimi bir şekilde uzlaşma çabasını ortaya koymak gerekir. Aynı gayret, aynı samimiyet, aynı dürüstlük karşı taraftan da gelirse o zaman bir neticeye varılabilir. Ama aynı çaba, aynı dürüstlük karşı taraftan gelmeyebilir de. Şöyle de düşünebilirler, (Nasıl olsa biz AB'ye adımımızı attık) diyebilirler. O zaman da söylenecek bir şey yok. Bu noktada AB'yi devamlı ikaz ediyoruz, görüşmelerimizde (Siz sadece Türkiye tarafından her şeyi bekleyemezsiniz) diyoruz.'' ''AB'NİN DE YANLIŞ YAPMAMASI GEREKİR'' Uzlaşı olması için 2 tarafın adım atması gerektiğine işaret eden Gül, şöyle devam etti: ''AB zaten bir hata yapmıştı geçmişte. Tartışmalı olan ülkeyi içine almıştır. Doğrusu Rum kesimine, (Sen problemini çöz, ondan sonra gel) demesi gerekirdi. Diğer ülkelerde nasıl yapıyorsa, Balkan ülkelerine falan (Problemini çöz önce, ondan sonra gel) diyorsa, Kıbrıs'a da bunu diyecekti ama bu denmemiştir. Bu senenin de meselesi değildir. Bugünkü durum 1999'dan beri işleyen bir durum. 1999'da bir takvim kondu ve o sürecin sonuna geldik. Bunu iyi bir şekilde değerlendirmek gerekir. AB'nin de yanlış yapmaması gerekir. AB'nin de bu büyük projenin farkına varması gerekir. Türkiye'nin AB üyeliği herhangi bir ülkenin AB üyeliğinin çok ötesinde bir olay. Avrupa'nın ötesinde tüm Ortadoğu, dünya barışına hizmet edecek bir olay. Müslüman bir ülkenin, demokrat, şeffaf, insan hakları standartlarının en üst seviyede gerçekleştirilebilirliğinin ispatı söz konusu oluyor. '' Abdullah Gül, Kıbrıs'ta yürütülecek müzakere sürecinin hangi zemin üzerinden yürütüleceği, Kıbrıs'ta müzakereye koyulacak temel konuların ne olacağının sorulması üzerin ise onları şu anda açıklamayı doğru bulmadığını söyledi. "PİŞMANLIK DUYMAYACAĞIZ" Abdullah Gül, AB'ye üyelik konusunda Türkiye'nin üzerine düşen görevin en ufak mazeret bırakmamak olduğunu ifade ederek, ''Sonunda velev ki AB Türkiye'ye (yok) dedi, büyük bir hata yaptı, bundan Türkiye kaybetmeyecek. Yapılanlardan dolayı biz nedamet (pişmanlık) duymayacağız. AB üyeliği söz konusu olmasa da biz devam edeceğiz'' dedi. AB konusunda önümüzde çok kritik bir süreç bulunduğuna işaret eden Gül, 2004 yılının sonuna kadar olan kritik süreci, ''1 Mayıs 2004'e kadar'' ve ''Mayıs 2004'ten Aralık 2004'e kadar'' olan süreç olmak üzere ikiye ayırabileceklerini kaydetti. AB ile ilişkilerin 50 yıllık bir süreç olduğunu anımsatan Gül, şöyle devam etti: ''Bir dönüm noktasına da gelinmiştir. En kritik dönemeçtir, süredir daha doğrusu. Türkiye'nin bunu en iyi şekilde değerlendirmesi gerekir. Tabii onun için önce Türkiye olarak diğer aday ülkeler ne yaptıysa aynı işleri yapmamız lazım. Bunlar Kopenhag siyasi kriterleridir. Bunların tam, eksiksiz yerine getirilmesi gerekir. Bu gayet açık. Her ülke bunu yapmış. Bunu yapmadan müzakereye başlayan yok. Bu konuda çok önemli işler yapıldı Türkiye'de. Uygulamada şu anda biraz gerideyiz ama birkaç ay içinde çok önemli gelişmeler olacak. Uygulama deyince, yasaların uygulanabilmesi için bazı yönetmeliklerin çıkması gerekir. Milli Güvenlik Kurulu Yönetmeliği, Sayıştay Yönetmeliği, askeri harcamaların takibi için, RTÜK Yönetmeliği, Milli Eğitim Bakanlığı... Bunlar 1 aya kalmaz çıkar. Dolayısıyla uygulamada en önemli şey geçilmiş olur. Muhakkak daha yapılacak birçok şey çıkabilir ama hükümetin kararlılığı çok açık. Önceliği o olduğu için, bu konularda ben yüzde 100 başarı sağlayacağımıza inanıyorum. Bunları izleme komitesi var biliyorsunuz benim başkanlığımda, Adalet ve İçişleri Bakanları var. Sürekli biraraya gelip takip ediyoruz. Bu açıdan İlerleme Raporu'na baktığımızda, İlerleme Raporu'nun bazı noksanları, yanlışları bir yana tutulursa, iyi, objektif diyebilirim. Olağanüstü kuvvetli cümlelerle Türkiye'nin yaptıkları ve alınan mesafeler zikrediliyor raporda. Eksikler de gayet açıktır. Eksikleri söylemekten de duymaktan da bizim sıkılacak bir yanımız yok. Eksikleri biz de biliyoruz, tamamlayacağız.'' ''(EVET) DİYENLER ÇOĞUNLUKTA'' Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, her AB raporunda, AB'yi ilgilendiren her toplantıdan sonra Türk vatandaşlarının, ''AB bizi almayacak, ister gibi yapıyorlar ama gerçekte istemiyorlar'' düşüncesi taşıdığı ifade edilerek, ''Sizde de böyle bir duygu oluyor mu'' şeklindeki soru üzerine şunları söyledi: ''Doğrusu ona bakmıyorum. O zaman şaka mı yapıyoruz hepimiz? Bütün sivil, devlet kurumları bile bile lades mi diyoruz? Bile bile oyun mu oynuyoruz? Eğer öyleyse, o zaman çok daha tehlikeli bir şey var ortada. Hepimiz birbirimize yalan söylüyoruz demektir. AB içinde birçok akımlar var şüphesiz. Çoğulcu bir dünya bu çoğulcu dünya içinde Türkiye'nin AB'ye katılmasına (hayır) diyen liderler var, akımlar var, toplumlar da var. Ama (evet) diyenler de var. Bence, (evet) diyenler çoğunlukta. Bu, yüzde 100 olacak anlamı çıkmaz ama biz madem ki 50 yıldır bu yolu yürüdük, geldik, şimdi önümüzde 6 aylık kritik bir süreç var. O zaman bize düşen görev şu, AB'ye en ufak bir mazeret bırakmamak. Onlara en ufak bir fırsat vermeyecek şekilde hareket edip Türkiye olarak üzerimize düşenleri yapalım. Sonunda velev ki AB Türkiye'ye (yok) dedi, büyük bir hata yaptı. Bundan Türkiye kaybetmeyecek. Yapılanlardan dolayı, biz nedamet duymayacağız. Bunlar ne yazık ki Türk halkına yapmamız gerekip de yapmadığımız şeyler. Ne yazık ki acı olan şu ki, bir dış dinamo ile bunları yapıyoruz. Gönül isterdi ki, siyasi liderlikler (bu benim siyasi sorumluluğumdur) diye yapmış olsaydı.'' Geçmiş hükümetlerle aralarındaki en büyük farkın, geçmiş hükümetlerin bunların hepsini bir taviz olarak düşünmesi, kendilerinin ise sahip çıkması olduğunu ifade eden Gül, şunları kaydetti: ''Geçmiş hükümetler bir baskı altında bu reformları yapıyordu ve hepsini yaparken de gönülsüz bir şekilde yapıyordu. Taviz gibi düşünüyorlardı. Bunları biz sahipleniyoruz. (Bizim programımız) diyoruz. Sonunda velev ki AB üyeliği söz konusu olmasa da biz devam edeceğiz. Ben idarecisi olduğum halkın Avrupa'daki gibi en gelişmiş ülkelerde olduğu gibi özgürlüklerle, hürriyetlerle yaşamasını istemez miyim? İstemedikten sonra öyle bir ülkenin lideri olmuşum ne işe yarar? Dikkat çeken şu, yarım ağız konuşanlar ortaya çıkıyor bu konuda.'' ''AB DE SINANMIŞ OLACAK'' Abdullah Gül, AB'nin nasıl olup da üyelik konusunda Türkiye'ye ilişkin fikrini değiştireceği konusundaki bir soruya, ''Kendileri bilir'' cevabını verdi. Gül, şöyle devam etti: ''AB eğer Türkiye üzerine düşenleri yaptıktan sonra, siyasi kriterleri yerine getirdikten sonra, Kıbrıs'ta da uzlaşmacı, makul, kabul edilebilecek bir tavrı ortaya koyup, buna rağmen orada bir çözüm olmadıysa, neticede de AB (yok) derse, AB kendi kendisini çok zedelemiş olur. Burada AB de çok sınanmış olacaktır şüphesiz. AB'nin inandırıcılığı, gücü inanılmaz derecede zaafa uğrar. Bunun neticeleri büyük olur.'' Türkiye'nin kağıt üzerinde şu anda AB kriterlerini yerine getirdiğini, uygulamadaki eksiklikler ve gecikmelerin farkında olduğunu ifade eden Gül, eksikliklerin birkaç ay içinde tamamlanacağını söyledi. Gül, üyelikle ilgili ekonomik kriterlerin tutturulması konusunda bir soru üzerine ise, Maastricht kriterlerinin müzakere süreci içinde dikkate alınacağını anımsattı ve Türkiye'nin tüm aday ülkeler arasında serbest piyasa ekonomisini en iyi yürüten ülkelerden biri olduğuna dikkat çekti.

Günün Önemli Haberleri