Kıbrıs'ta basının durumu içler acısı
Abone olKKTC'de ilginç olaylar yaşanıyor. Gazeteciler askeri mahkemelerde yargılanıp 88 yıl hapsi isteniyor. Akşam yazarı Semih İdiz, kimsenin görmek istemediği skandalı yazdı.
Envai çeşit siyasi ayak oyunuyla, binlerce kişiyi mağdur eden yolsuzluklara olan merakımızı oraya ihraç ettik. Bizde yasaklanan kumarhaneleri ve bununla gelen tüm pisliği de oraya gönderdik. Bu yetmiyormuş gibi, özel arabasında tahrip gücü yüksek patlayıcı saklayan bir subayımızın yakalanmasıyla, 'derin' bir şeyleri de oraya ihraç etmeye çalıştığımız ortaya çıktı. Şimdiyse, kindar ve intikamcı hukuk anlayışımızı oraya taşıdığımızı görüyoruz. Tabii ki KKTC'den sözediyorum. Üstelik, Türkiye'de yapılan ve basın özgürlüğünden dem vurulan görkemli WAN toplantıları sırasında tek bir kelimesi dahi edilmeyen bir konudan. Neyse ki konu dün, küçük bir şekilde de olsa, bazı gazetelerde nihayet yer aldı. Ancak, mahiyeti anlaşılmayacak bir şekilde. Habere göre, KKTC'deki Basın-Sen sendikası cuma sabahı Meclis önünde eylem yapmış. Amacı, Mart 2003'de KKTC'nin Doğancı Köyü'nde yapılan ve polisin müdahale ettiği sembolik referandumla ilgili yayınlar nedeniyle gazeteciler aleyhine açılan davaları protesto etmekmiş. Bu gazeteciler arasında, KKTC'nin en çok satan Kıbrıs Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Ergüçlü, Yazıişleri Müdürü Başaran Düzgün ve Köşe yazarı Hasan Hastürer ile Ortam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Davulcu da var. Haber bu 'klinik' haliyle elbette ki heyecan yaratmıyor. Onun için hadiseyi açalım. Cumhurbaşkanı Denktaş'ın Annan Planı için referandumun yolunu tıkaması üzerine, çözüm yanlısı muhalefet 25 Mart 2003 günü Doğancı'da sembolik bir referandum düzenlemişti. Ancak, bunun bedelini acımasız polis copları altında ağır bir şekilde ödemişti. Bunun üzerine çözüm yanlısı gazetelerde, hem Kıbrıs Türk polisini, hem de Türk güvenlik güçlerini eleştiren ve Doğancı'da muhalefete karşı kullanılan orantısız şiddete duyulan toplumsal öfkeyi yansıtan sert yorumlar çıkmıştı. Yorumları yazanlar ve bunlara izin verenler hakkında daha sonra dava açılmıştı. Açılmıştı da, ne zaman? Bazı hallerde olaydan 6 ay, bazı hallerdeyse 8 ay sonra. Üstelik davalar ağırlıklı olarak nerede görülüyor, biliyor musunuz? Askeri mahkemede. Yani, biz bile bunları aşmışken, KKTC'de gazeteciler hala askeri mahkemelerde yargılanabiliyor. Bu arada, Kıbrıslı Türk meslektaşlarımızdan, Askeri Ceza Mahkemesi sanıklarının dava süresince tutuklu yargılandıklarını da öğreniyoruz. Peki, bu gazeteciler için hangi cezalar isteniyor? Süleyman Ergüçlü için 21 yıl, Başaran Düzgün için 10 yıl, Hasan Hastürer için 11 yıl hapis isteniyor. Mehmet Davulcu'ya gelince - sıkı durun - toplam 88 yıl hapis isteniyor. Sanki bir engizisyondan söz ediyoruz. Bu kişiler adam mı öldürdüler ki bazıları için nereredeyse bir asırlık hapis cezası isteniyor? Aslında bu davaların da, Avrupa Gazetesi davası gibi ters tepeceğinden kimsenin kuşkusu yok. Yani, olan yine Türkiye'nin uluslararası itibarına olacak. Ama bazıları ders almayı nedense zül görüyor. Bu nedenle de Kıbrıslı Türkleri niçin kaybettiğimizi anlayamıyorlar. Nedenleri burunlarının dibinde olsa bile.