Kıbrıs Adası'ndaki 500 yıllık Türk varlığını
gölgelemek, sindirmek, silmek ve yok etmek üzere
1950'lerden itibaren Rumların başlattığı zulüm…
1963 Aralık ayında kanlı bir eylemle dayanılmaz bir baskı
ve eziyete dönüşen, uluslararası hukuku ve Kıbrıs
Türklerinin yasal haklarını yok sayan insanlık dışı
baskılar…
20 Temmuz 1974’te başlayan ve dünya tarihine zafer olarak
yazılan Kıbrıs Barış Harekâtı bu baskı düzeni yerle
yeksan edilerek Kıbrıs Türkeri’nin varlığı sonsuza kadar
garanti altına alındı. Tarihi bir zafer olan Kıbrıs Barış
Harekâtı, 50 yıl sonrasında, Türkiye'nin Doğu
Akdeniz'deki tartışmasız varlığının Mavi Vatan'daki tüm
deniz altı ve deniz üstü haklarının güvencesi adına da tarihi
bir zafer konumundadır. Dünyanın en
stratejik adalarından birisi olan Kıbrıs'ta Türk
varlığının sonsuza kadar hükmetmesi olarakta okunabilir.
'Karpaz Burnu'ndan (Zafer Burnu) ileriye bakarsan Çin
Seddi'ni görürsün' ifadesi Kıbrıs'ın küresel jeopolitik
dengeler açısından vazgeçilmez konumunu teyit eden bir ifadedir. Bu
nedenle; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığı, KKTC'nin
Türk Devletleri Teşkilatı'nın da bir parçası haline gelmesi,
Balkanlardan Kıbrıs'a, Kıbrıs'tan Kafkasya ve Orta Asya'ya
stratejik bir coğrafyada, aynı zamanda ulaştırma, enerji
ve ticaret koridorlarına da hakimiyet anlamına
gelmektedir.
İçinde bulunduğumuz karmaşık dönemde, bulunduğumuz coğrafya
jeopolitik gerginlik ve çatışmalarla önemli zorluklar yaşarken ve
geleneksel koridorlar yaşadıkları sorunlar nedeniyle masaya
yatırılırken, Türkiye Cumhuriyeti'nin Balkanlar'da, Kıbrıs’ta,
Kafkasya'da ve Orta Asya'da kalıcı barış ve
istikrar adına yürüttüğü insanı ve girişimci diplomasinin
değeri paha biçilmez.
Türkiye'nin Adriyatik'ten Doğu Akdeniz'e, Hazar Denizi'nden
Asya- Pasifik'e oluşturduğu kapsayıcı ve yapıcı ilişki ağı, bugün
dünyanın saygın ve stratejik önemdeki tüm ekonomik ve
siyasi platformlarından davet almasına sebep teşkil ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın samimi ve kararlı liderliği, vizyoner
yaklaşımı Afrika'da, Asya'da, Latin Amerika'da Türkiye'ye
önemli stratejik iş birliklerinin kapısını da açıyor. Bu
süreç, yakın dönemde KKTC'nin çok sayıda ülke tarafından
tanınmasına imkân sağlayan gelişmeleri de beraberinde
getirecektir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve KKTC'nin birlikteliği,
Mavi Vatan,
Gök Vatan
Uzay Vatan'ın hakimiyet alanında gücümüze güç
katmakta. Bunun yanı sıra Kuzey Kıbrıs'ın dijital dönüşüm alanında
teknoloji merkezi haline gelmesi uluslararası yatırımcıların
KKTC'ne olan ilgiyi arttıracaktır.
Tarihi bir zafere imza attığımız Kıbrıs Barış Harekâtı, bugün
dünya savunma öğretilerinin yeniden yazılmasına sebep
olduğumuz yerli ve milli savunma projelerimizin ilk
tohumlarının da atıldığı bir zaferdir. Milli Savunma Hamlemiz,
Milli Uzay Hamlemiz, Milli Teknoloji Hamlemiz, Milli İstihbarat
Hamlemiz, Milli İletişim Hamlemiz ile Türkiye'nin Milli Egemenliği
perçinleniyor.
Kıbrıs 'Türk'tür, hiçbir küresel güç bu gerçeği
değiştiremez.
El Öptürmek Mesaj Olabilir mi?
Özel Harekât Başkanı Süleyman Karadeniz’in ve peşinden
orada bulunan askerlerin Devlet Bahçeli’nin elini öpmesini
topluma nasıl yansımıştır?
Bir devlet büyüğüne gösterilen saygı mı?
Devlet içinde etkin, silahlı ve güçlü bir yapının MHP’den
beslendiği ve dönüştüğü mü?
Bakıldığında; el öpmek bizim geleneklerimizde vardır.
Küçükler büyüklerinin elini öper.
Peki “Devlet görevinde” el öpmek uygun mudur?
Genelkurmay nasıl yorumladı bu el öpmeyi?
AK Parti içinde de “Doğru
olmadı” ifadeleri kısık sesle yükseldi.
Ancak; Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından el öpmek bir
sorun olarak görülmeyince gündem olmadı.
Emniyet, Yargı ve pek çok kritik noktaya MHP misyonuyla hareket
edenlerin olması devleti daha güçlü bir hale mi getirir?
Yoksa:
Bu yapı ve ilişkinin riskleri hükümete, iktidara tedbir almasını
fısıldar mı?
Süleyman Karadeniz; MHP doktrinlerine, ülkesine,
bayrağına, vatanına can verecek can alacak kadar bağlı ve
bağımlıdır. O nedenle Sayın Devlet Bahçeli, Karadeniz nazarında ve
milliyetçi vatan severler nazarında özel anlam ifade
eder.
Orası Özel harekât…
El öpen de oranın başkanı…
Karadeniz için; “Özel aidiyet alanları lehine kullanma
gibi bir pataloji” ifadesini kullananlar yersiz
kullanmıştır, yakışıksız kalmıştır.
Devlette MHP odaklaşması, paramiliter bir nitelik
barındırmaz.
Sayın Devlet Bahçeli, elinin öpülmesi sonucu bütün bunların
tartışılacağını öngörmemiş olabilir mi?
Yoksa el öptürmek bir mesaj olabilir mi?