Kıbrıs bitmeden sıra Ege'ye geldi
Abone olSorunların yüzde 80'inin çözüldüğünü yazan Birand, Kıbrıs’tan sonra sırada Ege olduğunu belirtiyor...
Ege sorunuyla ilgili, Türkiye ile Yunanistan arasında aylardır
yürütülen gizli görüşmeleri, Posta Gazetesi yazarı Mehmet Ali
Birand, bugünkü köşesine taşıdı.
İşte Mehmet Ali Birand'ın yazısı:
Ege için gizli görüşmeler sürüyor
Aylardan beri gizli bir görüşme süreci yaşanıyor. Amaç, Ege’deki
anlaşmazlıkları gidermek. Sorunların yüzde 80’i şimdiden çözülmüş
durumda. Sıkı durun, Kıbrıs’tan sonra sırada Ege var.
Türkiye ile Yunanistan arasında uzun süredir gizli bir müzakere
süreci yaşanıyor.
Belki şaşıracaksınız, ancak bunca zamandır iki ülke diplomatları
buluşuyor, konuşuyor ancak basında hiçbir haber çıkmıyor. Ne Türk
ne de Yunan diplomatları hiçbir haber sızdırmıyorlar.
Bu durum size anormal gelmiyor mu?
Buna göre, hiç normal değil.
Bunun anlamı, ilk defa ciddi bir iş yapılıyor demektir. Aksi halde
şimdiye kadar gazetelerin 1 inci sayfalarında “Ege satılıyor”
manşetlerini okurduk
Konu : Ege
Amaç : 2004 yılı içinde sorunları çözmek veya birlikte Lahey Adalet
Divanına gitmek için ortak dilekçe yazmak
Sonuç : Şu ana kadar sorunların yüzde 80’i çözülmüş görülüyor.
Şu anda yapılan görüşmeler tamamen karşılıklı niyetlerin ne
olduğunu ortaya çıkarma amaçlı. Göreceksiniz, 1 Mayıs’ta Kıbrıs
sorunu geride bırakıldıktan sonra, Ege gündeme girecek.
Ege ile ilgili olarak her konu ele alınıyor. Sadece kıta sahanlığı
veya Kardak değil, dolaylı veya dolaysız şekilde “her konu”
tartışılıyor.
Karamanlis hükümeti tutum değiştirmezse, önümüzdeki aylarda
(Haziran-Ekim 2004) Ege gündeme girecek.,
Kıbrıs’tan sonra gündem Ege üzerinde yoğunlaşacak.
Bazı çevrelerin şimdiden hazırlıklı olmasında yarar var...
SEN SİNOD OLAYI TÜRKİYE’Yİ UTANDIRIYOR
Atina’da Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından izleyen çevrelerle
konuşurken farkına vardım ki, Patriğin Sen Sinod’a atadığı yabancı
uyruklular ile ilgili tartışma Türkiye’yi zor duruma sokuyor.
Nedenini sordum...
Hukukçulara inceletmişler ve Patriğin bu atamalarının hiçbir yasaya
veya uygulamaya aykırı olmadığı sonucuna varmışlar. Zaten Patrik bu
atamaları “geçici statü” ile gerçekleştirmiş.
Bizde bazı “yetkili” veya “köşe yazarlarının” ileri sürdükleri
gibi, bu atamaların Lozan andlaşması ile hiçbir ilgisi dahi
bulunamamış.
Yunanistan’daki Türkiye gözlemcileri Patrikhane konusunda da
ümitliler. Kıbrıs’ın ardından Ege ve ondan sonra da Patrikhanenin
Ekümenikliği ve Ruhban okulunun açılması bekleniyor. Bu konularda
yıllardır direnenler, ortada olmayan bir sorunu boş yere
büyüttüklerini acaba görebilecekler mi? Yoksa sonuna kadar
direnecekler mi? Şimdilik yanıt bulunamayan sorular bunlar...
* * *
ATİNA’ NIN KIBRIS İÇİN ANKARA İLE ANLAŞMASI ZOR
Seçimlerden sonra hemen sorulmaya başlanan soru son derece
önemli:
“22 Mart günü Türk ve Yunan dışişleri bakanları, Denktaş ve
Papadopulos ile bir araya gelecekler ve anlaşma metnindeki
boşlukları, yani anlaşamadıkları noktaları doldurabilecekler mi?
“
Yunan hükümetlerinin ve toplumunun geçmişte Kıbrıs’ı nasıl
algıladıklarını bilmediğimiz taktirde, Atina’nın önümüzdeki 4‘lü
toplantılarda neleri yapabileceğini ve neleri yapamayacağını
anlayamayız.
1974’te Türkiye beş hafta arayla arka arkaya iki askeri harekat
düzenleyip adanın önemli bir bölümünü kontrolü altına alması
sırasında, Yunanistanın açıkça seyirci kalması ve parmağını dahi
oynatamaması, Kıbrıs Rumlarında büyük bir öfke ve kandırılmışlık,
Yunan toplumunda da derin bir utanç hissi yaratmıştır. Yunanistanı
yönetenler, yıllar boyunca Kıbrıslılara karşı daima boyunları bükük
kalmış ve diyetlerini ancak Ada’nın AB’ye tam üyeliğini
gerçekleştirerek ödediklerine inanmışlardır.
Başka bir deyişle, Yunanistan’ın dili yanmıştır. Bir daha Kıbrıs’ın
içişlerine karışmamak gereği, tüm siyasi çevreler tarafından kabul
edilen bir olgu durumuna girmiştir.
İşte karşımızda böyle bir Yunanistan vardır.
Hele Kıbrıs’ta iktidarı elinde tutan Papadopulos’un Annan planı
çerçevesinde bir çözüm istememesi, bu durumu daha da
güçleştirmektedir.
Yunan siyasi çevrelerinin nabzını tutan bir diplomatın anlatımı
şöyle:
“Atina bir daha Kıbrıs’ın iç işlerine karışıp elini yakmak istemez.
Hele Papadopulos’ un istemine karşı çıkılması düşünülemez bile. En
iyisi, bırakalım Annan boşlukları doldursun, Kıbrıs Türkleri ve
Rumları da bunu kabul veya reddetsinler, mantığı daha ağır basıyor.
“
Atina’daki hava şimdilik böyle...
Acaba değişir mi ?
Bana zor geliyor.
Ankara’nın Atina’dan mucize beklememesi gerekiyor.
Başından beri aynı noktaya dikkatleri çekmek istiyorum: ne KKTC ile
Rumlar, ne de Atina ve Ankara bu çözümü bulamazlar. İster istemez
boşlukların doldurulması Annan’ a kalacaktır.
İyisi mi şimdiden hazırlıklı olalım.