Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Medine civarında Beni Esed İbn-i Huzeyme kabilesi ganimet hevesiyle Müslümanlığa girmişlerdi. Rivayete göre bir kıtlık senesi Medine'ye gelmişler ve Kelime-i Şehadeti söylemişlerdi.
Peygamber'e karşı: "Biz filan oğulları ve filan oğulları gibi sana savaş açmadık, ağırlık ve ailelerimizle geldik." diyorlar, sadaka gözetiyorlardı ve yaptıklarını Peygambere bağışlatmak istiyorlardı.
Onların bu hali üzerine şu ayeti kerime nazil oldu:
"Bedevîler 'inandık' dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama 'İslâm olduk.' deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (Hucurat, 49/14)
Türkiye başta olmak üzere İslam toplumunun bugünkü durumu maalesef bu ayetin ifade ettiği duruma çok benziyor. Bugün İslam aleminde milyarlarca Müslüman var ama maalesef “mü'min” çok az.
Maalesef İslam’ın emirlerini sadece görünüşte uygulayarak Müslüman olduk ama İslam’ın emirlerini kalbimize yerleştirip mü’min olamadık.
O yüzden bugün sözde başörtüsü meselesi üzerinde çok hassasız ama yalan söyleme konusunda maalesef hiç de hassas değiliz.
O yüzden namazın şeklen nasıl kılınacağı konusunda çok hassasız ama kul hakkı yeme konusunda maalesef aynı hassasiyeti gösteremiyoruz.
O yüzden Kur’an-ı Kerim’in yazılı olduğu sayfaları başımızın üzerinde taşıyoruz ama maalesef o kitapta yazılanları kalbimize yerleştirme konusunda aynı hassasiyeti gösteremiyoruz.
Siyer Vakfı kurucusu Muhammed Emin Yıldırım Hoca, anlatmak istediğim meseleyi bir sohbetinde şöyle dile getiriyor: “Ne olur artık ahlaksızlık deyince aklımıza yalnızca iffet, iffet denilince kadın, kadın denilince tesettür gelmesin. Yalan söylemek, torpil, rüşvet, başkasının malına el uzatmak, emanete ihanet etmek de birer ahlaksızlıktır.”
Bana “İslam aleminin bugün içine düştüğü zillet nedendir?” diye sorsalar hiç tereddüt etmeden “Müslüman olduk ama maalesef mü’min olamadık” cevabını veririm.
Her zaman olduğu gibi merkeze kendimi oturtarak bunları ifade ediyorum
Konuyla ilgili en güzel örneklerden birisi de Mısırlı âlim Şeyh Şa’ravi’nin yaşadığı bir olaydır.
Şeyh Şa’ravi şöyle anlatır:
ABD‘de ben San Francisco’da iken bir müsteşrik bana sordu:
“Sizin Kur’an’ınızda bulunan şeylerin tamamı doğru mu?”
“Kesinlikle evet” dedim.
Tekrar sordu:
“O halde Allah niçin kâfirlerin mü’minlere galip gelmesine imkân veriyor? Hâlbuki Kur’an diyor ki: ‘Allah kâfirler için mü’minler aleyhine asla yol vermeyecektir.’” (Nisa Suresi, 141)
“Çünkü bizler Müslümanız, mü’min değiliz de ondan” dedim.
“Mü’minlerle Müslümanlar arasındaki fark nedir?” dedi.
“Günümüzde Müslümanlar namaz, zekât, hac ve ramazan orucu gibi İslam’ın ibadet cinsinden bütün emirlerini yerine getiriyorlar, fakat onlar tam bir sıkıntı ve yokluk içindedirler! İlmi, iktisadi, sosyal ve askeri sıkıntılar…”
“Bu yokluk ve sıkıntıların sebebi nedir?”
“Kur’an’da geçen bir ayette şöyle denilir: ‘Göçebe Araplar biz iman ettik, diyorlar. Onlara de ki: Siz iman etmediniz. Fakat Müslüman olduk, deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize girmedi.” (Hucurat Suresi, 14)
Bana sordu:
“O halde onlar niçin sıkıntı ve yokluk içindedirler?”
“Çünkü Müslümanlar mü’minler merhalesine yükselemediler. Onlar gerçek mü’min olsalardı Allah onlara mutlaka yardım ederdi. Bunun delili Allah’ın şu ayetidir: ‘Mü’minlere yardım etmek de bize düşer’” (Rum Suresi, 47).
"Eğer mü’min olsalardı diğer ümmetler ve halklar arasında daha önemli ve saygın bir konumda olurlardı. Bunun delili Allah Teala’nın şu ayetidir: “Gevşemeyin/yılgınlık göstermeyin ve üzüntüye kapılmayın. Eğer gerçekten inanıyorsanız üstün gelecek olan sizsiniz.”" (Al-i İmran Suresi, 139)
"Eğer mü’min olsalardı Allah Teâlâ diğer milletlerin onların üzerinde herhangi bir hakimiyet kurmalarına izin vermezdi. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Allah kâfirlerin mü’minlere galip gelmesine asla imkân vermez.”" (Nisa Suresi, 141)
"Eğer mü’min olsalardı Allah Teâlâ onları bu hor ve hakir durumda bırakmazdı. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Allah mü’minleri içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.”" (Âli İmran Suresi, 179)
"Eğer mü’min olsalardı Allah Teâlâ her durumda onlarla beraber olurdu. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Muhakkak ki Allah mü’minlerle beraberdir.”" (Enfal Suresi, 19)
"Fakat onlar Müslümanlık aşamasında kaldılar, mü’minlik aşamasına yükselemediler. Allah Teala buyuruyor ki: “Onların çoğu mü’min değildirler.”
“O halde mü’minler kimlerdir?
“Buna da Kur’an-ı Kerim şöyle cevap veriyor: Onlar: ‘Günahlarından uzaklaşan tövbekârlar, ibadetlerine devam eden âbidler, Allah’a hamd edenler, lezzetlerden uzaklaşarak oruç tutan zahitler, rükû ve secdeleriyle Rablerine boyun eğenler, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyenler ve Allah’ın belirlediği sınırları aşmayanlardır.” (Tevbe Suresi, 112.)
Ne kadar da günümüz Türkiyesine benziyor değil mi!?
Hal böyle olunca bir önceki yazımda dile getirdiğim Tuğçe Işınsu gibilere saha açılmış oluyor!
Acaba biz bu vebalin neresindeyiz?
Şeyh Şa’rani’nin hatırasından sonra tekrar yazımın başlığına dönmek istiyorum:
“Keşke Müslüman olmasaydık… Keşke mü’min olabilseydik…”