Kene 22i ili tehdit ediyor
Abone olKeneler cah ılancı yeni bir trajedi daha ortaya çıktı. Kene tam 22 ilde yaşamları tehdit edebilir!
Ankara Tabip Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Esin
Şenol, Tokat, Çorum, Sivas, Amasya ve Karadeniz'deki iller başta
olmak üzere 22 ilin Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı tehdidi
altında olduğunun bilindiğini belirtti.
Prof. Dr. Şenol, ATO'daki basın toplantısında, Kırım-Kongo Kanamalı
Ateşi'nin, Türkiye'de 3 yıldır kene aktivitesinin yoğun olduğu yaz
aylarında ortaya çıkan bir sorun olduğunu söyledi. Hastalığın başta
Orta Anadolu ve Karadeniz olmak üzere Tokat, Sivas ve Çorum gibi
illerde görüldüğünü anlatan Prof. Dr. Şenol, bu yıl çeşitli
illerden gelen bildirimlerde hastalığın daha geniş bir alana
yayıldığının gözlemlendiğini anlattı.
2002 yılından bu yana 500'e yaklaşan vakayla karşılaşıldığını dile
getiren Prof. Dr. Şenol, Sağlık Bakanlığına bildirilen 170 vakanın
30'unun kesin ya da şüpheli vaka olarak kayda geçtiğini
belirtti.
Prof. Dr. Şenol, hastalığın daha çok kenelerin aktivite gösterdiği
aylarda, kırsal alanlar ve otlaklarda bulunduğuna işaret ederek,
konunun tarım alanlarını ilgilendiren bir sorun gibi durduğunu
söyledi. Prof. Dr. Şenol, hastalığa yol açan 30 kadar kene türüne
sığır, koyun ve keçi gibi hayvanlarda rastlanabileceği uyarısında
bulundu.
Hastalığın kırsal alanla temas ve kene ısırığının ardından söz
konusu olabileceğini anlatan Prof. Dr. Şenol, yaklaşık 1 hafta ya
da 10 gün sonra cilt içinde veya vücudun çeşitli bölgelerinde
kanama, ateş, yoğun kas ve eklem ağrısı, halsizlik gibi
belirtilerin ortaya çıkmasının beklendiğini bildirdi.
İLAÇ VE TEDAVİ
Hastalığın şu anda kesin bir
tedavisi bulunmadığını, ancak destek tedavisi uygulanabildiğini
ifade eden Prof. Dr. Esin Şenol, tedavi için şu anda Türkiye'de
bulunan “Ribavirin” isimli bir ilacın kullanıldığını ama ilacın
hastalık üzerinde çok etkili olmadığını kaydetti.
Prof. Dr. Şenol, basın mensuplarının konuyla ilgili sorularını
yanıtlarken, hastalıktan ölüm oranının yüzde 5-30 arasında
değiştiğini, kimi durumlarda yüzde 50'lere ulaşabildiğini
söyledi.
İlacın çok erken dönemde kullanıldığında sınırlı etkisi
olabildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Şenol, “Ribavirin” isimli
ilacın da aslında sarılık hastalarında kullanıldığını belirtti.
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi'ne yol açan kene türleriyle yerleşik
hale gelmelerinin ardından mücadele etmenin çok zor olduğunu ve
Tokat, Çorum, Sivas, Amasya ve Karadeniz'deki iller başta olmak
üzere 22 ilin tehdit altında olduğunun bilindiğini bildiren Prof.
Dr. Şenol, şöyle konuştu:
“Tarımsal alanlarda çalışanların dışında kamp yapanların,
ormancılıkla uğraşanların vücutlarındaki açık alanları en aza
indirmeleri çok önemli. Vücut taramasında kene tespit edildiğinde
ezmeden, parçalamadan çıkarılmalıdır. Kene, cımbız gibi araçlarla
mümkün olduğunca dik alınmalıdır. Bu sırada herhangi bir kimyasal
madde kullanılmamalıdır.”
Prof. Dr. Şenol, hastalığın insandan insana geçme riski olduğunu
işaret ederek, “Hasta yatan kişilerin kanıyla bulaşan her şey
taşıyıcı olabilir. Hastane personeli bu konuda gerekli önlemleri
almalıdır. Hastalık kan ya da infekte doku yoluyla bulaşabiliyor”
dedi.
BEBEK ÖNLEMLERİ
Prof. Dr. Şenol, yeni doğan
yoğun bakım ünitelerindeki bebek ölümleriyle ilgili olarak hastane
enfeksiyonu sorununun dünyanın en gelişmiş ülkelerinde da
yaşandığını ama bunun oranının yüzde 5'in altına çekildiğini
söyledi.
Hastane enfeksiyonuyla etkin bir mücadele için bütün yataklı
ünitelerde bu konuda eğitimli bir uzmanın sistematik veri toplaması
gerektiğini belirten Prof. Dr. Şenol, bunun için 200-250 yatak
başına bir “Hastane Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi”ne ihtiyaç
duyulduğuna işaret etti. Prof. Dr. Şenol, bu yolla sağlanacak
verilerin analiz edilip sorunlu yerlerde gerekli önlemlerin
alınmasıyla yüzde 5-10 arasındaki hastane enfeksiyonunun üçte bir
oranında azaltmanın mümkün olabileceğini kaydetti.
Sağlık Bakanlığının bu konuda çıkardığı yönetmelikte eksikler
bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Şenol, hastanede bu tür bir
sorun çıkmasında özellikle yardımcı personel ve hasta yoğunluğu
gibi faktörlerin etkili olabileceğini bildirdi.
Prof. Dr. Şenol, basın mensuplarının konuyla ilgili sorularını
yanıtlarken, özellikle üniversite hastanelerinin çoğunda Hastane
Enfeksiyon Kontrol Merkezi bulunduğunu ancak genel olarak bu
merkezlerin yeterli olmadığını ifade etti.
Prof. Dr. Şenol, eğitimli sağlıklı personeli kullanılmadan,
dünyadaki bu konuda geçerli standartlar uygulanmadan, hasta
yoğunluğu azaltılmadan hastane enfeksiyonundan kaynaklı sorunların
aşılamayacağını vurguladı.