Kenan Işık yeni bir soluk!
Abone olKenan Işık'ın haber sunuculuğu tartışmalara sebep oldu. TV haberciliğini analiz eden Dumanlı, Işık'tan ümitli olduğunu yazdı.
Türkiye'deki TV haberciliğini analiz eden Zaman Gazetesi Genel
yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, başlıklı yazısında Kenan Işık'ın
yararlı olabileceğini yazdı.
Yazan: Ekrem Dumanlı
Kaynak:
Bizim Anadolu’da hoş bir söz vardır. “Her boyayı boyadık, fıstık
yeşili mi kaldı?” derler. Bir mevzuda bütün meseleler
halledilmişçesine, o mevzuun küçük bir bölümünün mükemmelliği
istenince başvurulur bu söze. Argoyu hafiften çağrıştırsa bile,
Anadolu insanı bunu öyle nezaketle kullanır ki işittiğinizde fıstık
yeşili esprisinin püf noktasını nasıl ortaya koyduğunu
anlarsınız.
Son birkaç aydır medya, Kenan Işık sayesinde haber spikerliğini
tartışıyor. Malum, Işık usta bir tiyatrocu, oyun yazarı, çok yönlü,
çok renkli bir sanat adamı. Kimin aklına geldi bilinmez; ona haber
sunuculuğu teklif edilmiş. Sanırım Işık’ın da gönlüne sıcak gelmiş
bu teklif. Ancak, kıyametler kopuyor; nasıl olur da bir tiyatrocu
TV haber sunucusu olabilirmiş?
İşte fıstık yeşili esprisi bu kareye “cuk” diye oturuyor. Neden
mi?
Maalesef özel televizyonlar altyapısı kurulmadan, TV haberciliğinin
felsefesi anlaşılmadan, gazete haberciliği, dergi yayıncılığı farkı
şerh edilmeden vs. yayın hayatına atılmış oldu. Özel TV’ler yayına
başlarken herkes hukukî düzenleme boşluğundan bahsetti. Aslında en
tehlikeli boşluk, görüntülü medya disiplininin bilinmiyor
olmasıydı. Gazetelerden yapılan “flaş transferler” üzerine kurulan
televizyon yayıncılığı, gazetelerin bütün müktesebatını bire bir
kopyalamaya çalıştı. Oysa yazılı medya ile görsel medya arasında
çok önemli farklar vardı. Bırakın bu farkların anlaşılmasını,
reyting telaşına kapılan televizyonculuk, ne bulduysa ona saldırmak
zorunda hissetti kendini. Reality show’dan medet umdu, bazen
beyazperdeden yardım aldı. Sinema tadında dizilere sığındı.
Amerikan sitcom’larının benzerleri çekildi...
10 yıllık özel TV serüveninde en çok hırpalanan habercilik oldu.
TRT’den gelme akşam haberleri geleneğine boyun eğmeyen TV kanalı
yok gibi. Tepeden tırnağa eğlence kanalı olanlar bile “akşam
ajansları”nı vermekten kendini alıkoyamıyor. Tamam, her kanal belli
saatlerde haber sunabilir; ancak bunun çerçevesinin belli olması,
meslekî disiplinler ile kuşatılmış olması gerekir.
“Anchorman”liğin okulu yok...
Pek çok televizyonun haber sunumu için tercih ettiği “anchorman” ya
da “anchorwoman” portresi ortadayken Kenan Işık vesilesiyle
kıyametin koparılmasına anlam vermek kolay gözükmüyor. Yakın zamana
kadar en baba “anchorman” Reha Muhtar’dı. Ona yapılan eleştiriler
de unutulmadı, onun “acı var mı acı” feryadı da. Bir zamanlar
kamuoyunu geceler boyunca “siyaset meydanı”na hapseden en meşhur
“anchorman” Ali Kırca’ydı. Şimdilerde eften püften konu ve
konuklarla reyting almaya çalışıyor. Hatta geçenlerde “haka
dansçıları”nı ana haber programına çıkararak “anchorman” olmanın
dayanılmaz hafifliğini gözler önüne serdi(!).
Diyelim ki habercilikten gelme “anchorman” portresi kabına sığmıyor
ve “bu işte bir yanlışlık var” dedirtiyor. Ya aslen manken,
güzellik kraliçesi gibi unvanlarla “anchorwoman” tacına kavuşmuş
kişilere ne demeli? Onlar “anchorwoman”lık mektebinden mi mezun
oldu? Hangi haber merkezinde kaç yıl gazetecilik yaptılar da ana
haber, ara haber demeden dünyadaki bütün gelişmeleri seyirciyle
paylaşıyor?
“Anchorman”liğin okulu yok. Nasıl bugün bu işi yapanlara “Nereden
öğrendin bu mesleği?” diye sorulmuyorsa, Kenan Işık’a (ya da sanat
dünyasından gelecek kişilere) benzer bir soru tevcih edilemez. Bu
soru herkese sorulacaksa pek çok kişi işinden olabilir...
Aslında Kenan Işık, televizyonculuğa hiç de yabancı değil. Bilmem
kaçıncı programda görev alıyor, program yapıyor. Hem asgari bir
“anchorman”lik eğitimi de alabilir. Kullandığı güzel Türkçe, işin
cabası. Hatta getireceği kaliteli sunumla mevcut standardı da
yükseltebilir. Zaten başarılı olamazsa seyirciden ve medya
eleştirmenlerinden alacağı tenkitlerle bu işe veda da edebilir. Bu
şans daha baştan verilmeyince halk “sanki haber sunanlar Işık’tan
daha iyiymiş gibi...” der. Doğrudur...
Haber kanallarının aldığı büyük mesafe ile diğer TV’lerin habere
ayırdığı çerçeve arasındaki fark düşündürücüdür. Sadece haber
sunumu değil, haber kavramına verilen mânâ bile endişe vericidir.
Bu durum göz önüne alınmadan “Kenan Işık da kim oluyor, gitsin o
sanatını yapsın, haberi habercilere bıraksın” şeklinde bir cümle
söylenirse, birileri de kalkıp o malum Anadolu tabirine başvurur;
“Her boyayı boyadık da fıstık yeşili mi kaldı?”