Kenan Evren kimdir 12 Eylül'ün mimarı nereli kaç yaşında?
Abone olKenan Evren kimdir? Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı, 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren nerelidir, kaç yaşındadır? İşte Kenan Evren'in hayatı....
Kenan Evren kimdir? Dünya onu
12 Eylül darbesiyle tanıdı. Ardından 7. Cumhurbaşkanı olarak
ülkenin başına geçti. Ölümünden kısa bir süre önce ise 12 Eylül
Darbesi davasından mahkum oldu.
Kenan Evren kimdir sorusunun yanıtı Kenan
Evren'in hayat hikayesinde gizli...
KENAN EVREN MANİSA ALAŞEHİRLİ
Kenan Evren, 17 Temmuz 1917 Alaşehir Manisa doğumludur. Türk
asker ve devlet adamı; Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin 17. Genelkurmay Başkanı. Kenan Evren, 12 Eylül 1980
Askeri Darbesi'nden sonra devlet başkanı unvanını almış, 1982
Anayasasının halkoyuna sunulup yürürlüğe girmesi ile birlikte
Türkiye'nin yedinci cumhurbaşkanı olmuştur (1982-89).
18 Haziran 2014 tarihinde, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından 12 Eylül 1980'de dönemin başbakanı Süleyman Demirel'e
muhtıra vermek, T.C. Anayasasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisini
ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs
suçundan müebbet hapis cezası verilmesine ve orgenerallik
rütbesinin erliğe düşürülmesine karar verildi.
Yargıtay'da onanmalarıyla kesinlik kazanacak kararların, 24 Kasım
2014 itibarı ile Yargıtay sürecine henüz başlanmadı.
KENAN EVREN ASKERLİK HAYATI
Her ikisi de Balkan göçmeni olan Hayrullah Evren ile Naciye
Evren'in dördüncü ve son çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası
Hayrullah Evren bugün Makedonya'da bulunan Üsküp'ün Preşova
kasabasından İstanbul'daki amcasının yanına yerleşmiş, Düyun-u
Umumiye (Genel Borçlar) teşkilatında aşar kontrol memuru olarak
görev yapmıştı. Anne tarafı ise Bulgaristan'ın Ziştov kentinden göç
ederek Soma'ya yerleşmişti.
İlkokulu doğum yeri Alaşehir'de, ortaokulu Manisa'da, liseyi İstanbul'da, Maltepe Askeri Lisesi'nde okudu. 1938'de Kara Harp Okulu'nu bitirerek topçu asteğmen, Şubat 1939'da teğmen oldu. 1940'ta Topçu Okulu'nu bitirdikten sonra çeşitli birliklerde görev yaptı. Ağustos 1942'de üsteğmenliğe yükseldi. 1946 yılına kadar çeşitli topçu birliklerinde Batarya Takım Komutanı ve Batarya Komutanı olarak görev yaptı. 1946 yılında girdiği Kara Harp Akademisi'ni 1949 yılında kurmay yüzbaşı olarak bitirdi. Daha sonra Genelkurmay Eğitim Şubesi kısım amirliği, 1. Ordu Harekat Dairesi başkan yardımcılığı yaptı, Kara Harp Akademisi'nde öğretmenlik etti.
1958-1959 yıllarında, Kore Savaşının ardından Güney Kore'de kalan Türk Tugayında harekat ve eğitim şube müdürü ve kurmay başkanı olarak görev aldı. Türkiye'ye döndükten sonra 1959-61 arasında Ordu Donatım Okulu kurmay başkanlığı ve 2. Ordu harekat eğitim başkanlığı görevlerini üstlendi. 227. Piyade Alayı komutanlığı, 9. Kolordu kurmay başkanlığı, Kara Kuvvetleri Okullar Dairesi başkanlığı yaptı. 1964'te tuğgeneral, 1967'de tümgeneral oldu. 58. Er Eğitim Tümeni komutanlığı ve 2. Ordu kurmay başkanlığı görevlerine atandı. 1970'te korgeneralliğe yükseldi. 2. Kolordu komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme Kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. 1974'te orgeneral olarak Genelkurmay ikinci başkanlığına getirildi. 1976 ile 1977 yıllarında Ege Ordusu komutanlığı görevinde bulundu.
Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun'un 1 Haziran 1977'de,
Kanlı 1 Mayıs'tan (1 Mayıs 1977) sonra darbe girişiminde bulunacağı
iddiasıyla dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından 200 asker
ile birlikte resen emekliye sevkedilmesiyle Kenan Evren'e
Genelkurmay Başkanlığı yolu açıldı.[6] Gelecekteki Genelkurmay
Başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Ersun’un emekliye ayrılması
Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki dengelerin ve kıdem geleneğinin
bir anda alt üst olmasına neden oldu. Bu karışık dönem nedeniyle
Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'ın görev süresi bir yıl
uzatılırken. Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanlığına yani bir yıl
sonra Genelkurmay Başkanı olacak isim konusunda bir anlaşmazlık
başgösterdi; Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 1. Ordu Komutanı Adnan
Ersöz’ü isterken, Başbakan Demirel, 3. Ordu Komutanı Ali Fethi
Esener’in Kara Kuvvetleri’nin yeni komutanı olmasını istedi. Ancak
Ne Demirel ne de Korutürk geri adım atmayınca her iki komutan da
görev süreleri bittiğinden 30 Ağustos 1977’de emekliye ayrıldı.
Böylece en kıdemli olan Orgeneral Kenan Evren, beklenmedik biçimde
5 Eylül 1977 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı oldu.1977-78
yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan Evren, 6 Mart 1978'de
Genelkurmay Başkanlığına atandı.
27 Aralık 1979'da kuvvet komutanlarıyla birlikte imzalayarak
cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e gönderdiği ve "adresi meçhul
mektup" olarak tarihe geçen uyarı mektubunda iki büyük
siyasal partinin ülkenin sorunlarının çözülmesinde uzlaşmaya
varmalarını, ülkeyi birlikte yönetmelerini öneriyordu. Dönemin
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, askerlerin talebi doğrultusunda
mektubu 2 Ocak 1980 tarihinde hükümet ve siyasi partilere gönderdi.
30 Ağustos 1980'de, Zafer Bayramı dolayısıyla radyo ve televizyonda
yayımlanan konuşmasında alınmasını gerekli gördüğü önlemleri dile
getirdi.
12 EYLÜL DARBESİ VE KENAN EVREN
12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe ile ülke yönetimine el
konulması ve Türkiye'deki bütün özgürlükler askıya alınmasından
sonra yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in liderliğinde, Kara Kuvvetleri
Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'dan oluşan
Milli Güvenlik Konseyi (MGK) kuruldu.
Evren bu dönemde, MGK ve Genelkurmay başkanlığının yanı sıra
devlet başkanlığını da üstlendi. MGK başkanı imzasıyla yayımladığı
bildiride, Türkiye'nin iç ve dış düşmanlarının tahriki içinde
olduğunu, devletin başlıca organlarının işlemez duruma
getirildiğini, siyasal partilerin kısır çekişmeler içinde
bulunduğunu, ülkenin savaş eşiğine getirildiğini belirtiyordu. TBMM
ve hükümeti feshetti, bütün ülkede sıkıyönetim ilan etti. 20
Eylül'de Deniz Kuvvetleri eski komutanı emekli oramiral Bülent
Ulusu'ya hükümeti kurma görevi verdi. Devlet başkanı olarak yurt
gezilerine çıkarak 12 Eylül Darbesinin amaçlarını halka anlattı. 12
Eylül Darbesinin birinci yıldönümünde Danışma Meclisi'nin
toplanacağını açıkladı. Üyeleri MGK tarafından seçilen Danışma
Meclisi'nce hazırlanan ve MGK'ce denetlenen anayasanın kabul
edilmesi için yoğun bir propaganda kampanyası yürüttü. 1982
Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan referandumda yüzde
91.37'lik 'evet' oyuyla kabul edildi. Evren, yeni anayasanın 1.
geçici maddesi uyarınca, yedi yıllık bir süre için, Türkiye'nin 7.
cumhurbaşkanı sıfatını kazandı. MGK ve Genelkurmay başkanlığını da
sürdürdü.
KENAN EVREN DARBE KONUŞMASI
SENİN ÇOCUKLAR BAŞARDI
Darbenin yapılmasının ardından CIA Ankara Bürosu Şefi Paul Henze,
Washington’daki Beyaz Saray’dan bir telefon alacak ve
“Paul, senin çocuklar başardı” denecektir.[10]
Kenan Evren'in bu dönemde NATO içerisinde gizli bir örgütlenme olan
stay-behind kontrgerilla ordusunun başında bulunduğu iddia
edilmektedir.
12 Eylül Darbesiyle başlayan dönemde demokrasiden uzaklaşılması Avrupa ülkelerinde tepkiyle karşılandı. Buna karşın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkilerde yakınlaşma oldu. Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönmesi için kolaylık gösterildi. Özellikle Orta Doğu ülkeleriyle yakınlaşma başladı.
KENAN EVREN CUMHURBAŞKANLIĞI
1 Temmuz 1983'te Genelkurmay başkanlığı görevini Kara Kuvvetleri komutanı Nurettin Ersin'e devrederek askerlikten emekliye ayrıldı. 4 Kasım 1983'te seçimlere iki gün kala TRT'de üstü kapalı bir biçimde Anavatan Partisi (ANAP) lideri Turgut Özal'ı eleştiren bir konuşma yaptı. Ancak Evren, bazı çevrelerce bu hareketiyle askeri yönetimin güdümünde gösterilen ve giderek zayıflayan Milliyetçi Demokrasi Partisi'nin (MDP) oylarını artırmaktan çok askeri yönetime duyulan tepkiyle Turgut Özal'ın oylarını artırmayı hedeflemişti.
Milli Güvenlik Konseyi'nin varlığı, 6 Kasım 1983'deki genel seçimlerin ardından, TBMM Başkanlık Divanı'nın oluştuğu 7 Aralık 1983'te sona erdi.
Kenan Evren devlet başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı sırasında yurt içinde ve dışında birçok gezintiye çıktı. Evren ile Pakistan devlet başkanı Ziya ül Hak arasında karşılıklı ziyaretlerle pekiştirilen büyük bir dostluk kuruldu. Eylül 1982'de bir Uzakdoğu gezisine çıkan Evren, Bangladeş, Pakistan, Güney Kore, Çin ve Endonezya'yı ziyaret etti. Bu ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesinde önemli bir adım atılmış oldu. Ocak 1984'te toplanan IV. İslam Zirve Konferansı'na Türkiye ilk kez cumhurbaşkanı düzeyinde katıldı. Evren konferans başkan yardımcısı seçildi. İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi başkanı olarak, İslam ülkeleri arasında ekonomik bağların güçlendirilmesini, alınan kararların bir an önce uygulanmaya konmasını istedi (15 Kasım 1984). V. İslam Zirve Konferansı'na katılan Evren, konferansın sonuç bildirisinde, Kıbrıs Türkleri ve Bulgaristan'daki Türk azınlığın durumu gibi konulara yer verilmesinde etkin rol oynadı (30 Ocak 1987).
1983 Seçimlerinde iktidara gelen ANAP'ın lideri Turgut Özal ile
genelde uyum içinde çalıştı. 9 Kasım
1990'da Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'ne layık görüldü. Kasım
1990-Eylül 1991 arasında, Kenan Evren'in Anıları adıyla 6 ciltten
oluşan otobiyografisi yayımlandı.
KENAN EVREN ERDAL EREN'İN İDAMI
Kenan Evren, 3 Kasım 1984'te Muş'a yaptığı gezide, 16 yaşındaki
Erdal Eren’in idam edilmesi hakkında:
"Şimdi ben; bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım!.. Bu vatan için kanını akıtan, bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?” demişti.
12 EYLÜL DAVASI VE KENAN EVREN
2000 yılında Adana savcısı Sacit Kayasu Kenan Evren hakkında
iddianame hazırladı. Fakat, Kayasu'nun iddianamesi kabul edilmedi.
Kayasu ilk olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
kınama cezası aldı. Daha sonra Yargıtay tarafından "görevi
kötüye kullanmak" ve "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif"
suçundan mahkûm edilen Kayasu'yu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
meslekten ihraç etti. Avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınan
Kayasu, ihraç kararı üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde
dava açtı. 2008'de sona eren davada "ifade özgürlüğünü
kısıtladığı" için Türkiye 41 bin avro tazminata mahkûm
edildi.
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda anayasa değişikliklerinin kabul edilmesiyle 12 Eylül Darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen Anayasa'nın "geçici 15. madde"si yürürlükten kaldırıldı.
13 Eylül 2010 tarihinde Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) İzmir
İl Yönetimi Kenan Evren hakkında "darbe yapmak, anayasa
değiştirmek, hükümeti yıkmak, sistemli bir şekilde planlayarak ve
tasarlayarak adam öldürmek, kasten yaralamak, işkence yapmak,
eziyet etmek, hürriyetten yoksun bırakmak ve cinsel saldırıda
bulunmak" gibi suçlardan suç duyurusunda bulundu.
ANAYASA REFERANDUMU
Bunun yanı sıra Ankara, İstanbul ve Bursa gibi Türkiye'nin değişik
illerinde de 2010 Anayasa değişikliği referandumundan
“evet” çıkmasının ardından Anayasa’nın Geçici 15.
Madde’sinin yürürlükten kaldırılması ve 12 Eylül 1980 darbesini
yapanlara yargı yolunun açılması üzerine savcılıklara suç
duyurusuna başlandı.
Suç duyurularının ardından 8 Nisan 2011'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Kenan Evren ve hayatta kalan tek MGK Üyesi olan Tahsin Şahinkaya’nın ifadesi alındı. Ocak 2012'de tamamlanan soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın "şüpheli" olarak yer aldı. İddianamede, Evren ve Şahinkaya'nın, 765 sayılı TCK'nın "Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler"e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" çarptırılmaları istendi.
İddianame, 10 Ocak 2012'de Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesin
tarafından kabul edildi[21] ve 4 Nisan 2012'de 12 Eylül 1980
tarihinde gerçekleştirilen askeri darbenin sorumlularının
yargılanmalarına başlandı.
DURUŞMALARA KATILMADI
22 Ağustos 2012'de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından 12 Eylül Davası'nın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen raporda, sanık Kenan Evren'in duruşmaya katılmasının "tıbbi açıdan uygun olmadığı" bildirildi. Bunun üzerine Mahkeme, Dava'nın sanıkları Evren ve Şahinkaya'nın savunmalarının, sesli ve görüntülü iletişim teknolojisiyle alınmasına karar verirken, sanıkların mal varlıklarına tedbir konulması yönündeki talebi reddetti.[22] Evren tedavi gördüğü Ankara GATA'daki odasında kurulan kamera ve ses sistemi ile mahkemeye katıldı.
13 Şubat 2013'te, Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya haklarında
açılan 12 Eylül dönemine ilişkin dava nedeniyle haklarının ihlal
edildiği ileri sürerek Anayasa Mahkemesi'ne başvurdular. 25 Ekim
2013'te Cumhuriyet Savcısı Selçuk Kocaman, 12. Ağır Ceza
Mahkemesine verdiği 18 sayfalık esas hakkındaki görüşte, Kenan
Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın, TCK'nın "devlet kuvvetleri aleyhine
cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet
hapisle cezalandırılmasını ve rütbelerinin sökülmesini istedi.
DOSYASI YARGITAY'DAYDI
Dava Mart 2014'te, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kapatılmasının ardından Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredildi.
18 Haziran 2014 tarihinde, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından 12 Eylül 1980'de dönemin başbakanı Süleyman Demirel'e
muhtıra vermek, T.C. Anayasasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisini
ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs
suçundan müebbet hapis cezasına ve orgenerallik rütbesi erliğe
düşürülmesine karar verildi. Kesinleşmeleri için Yargıtay'da
onanmalarıyla gereken kararların, 24 Kasım 2014 itibarı 6 aydır
temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmeyerek, yerel mahkemede
bekletildiği ortaya çıktı.
KENAN EVREN EŞİ VE ÇOCUKLARI KİMDİR?
1943'te Sekine Evren'le hayatını birleştiren Kenan
Evren, eşini 1982 yılında kaybetti. Evren'in Sekine Evren'le olan
evliliğinden Şenay, Gülay ve Miray adlı üç kızı oldu.