Barbie bebeğin sevgilisi Ken bebeğe benzemek için ameliyat masasına yattı. Altı farklı işlem yaptırdı. Ameliyatı sekiz saat sürdü. Tabi ki Samet Liçina'dan bahsediyoruz. Samet Liçine geçirdiği estetik operasyon sonrası Psta'ya konuştu. Gerçekten Ken gibi olmuşsun! / Teşekkür ederim. Ben hep Ken’e benziyordum, güzel bir suratım var. Ama hoşuma gitmeyen yerlerim vardı. ‘Altın Oran’ takıntısı var bende. Türkiye'nin en iyi doktorlarına gittim. İstediğim yüzü anlattım ve sonuç... Aynaya bakmaya doyamıyorum! Ken sevgin nasıl başladı?/ Bir gün Kerimcan'la (Durmaz) alışveriş yapıyorduk. Bir oyuncakçıya girdik ve Kerimcan o meşhur çığlıklarıyla bağırmaya başladı: “Sameeeet! Burada bir sürü sen varsın” diye. Kerimcan bana, “Sen bu dünyadaki gelmiş geçmiş en güzel çocuksun” der. Yurtdışında Ken'e benzemeye çalışanların Ken'le alakası yok. Cümle aleme ‘Ken nasıl olunur’ göstermek istedim. Hangi işlemler yapıldı?/ Çene ameliyatı, yanak içi ameliyatı, elmacık kemiği ameliyatı ve alın daraltma. Ameliyat sekiz saat sürdü, iyileşmem 20 gün kadar... Kaç lira harcadın? Yüzümde lüks bir spor araba yatıyor diyelim. / Devam edecek mi bu estetikler? Kendimi inanılmaz seviyorum. Memnun olmadığım bir şey olursa yine yaparım. Kendime çok dikkat ediyorum, düzenli yaşıyorum. / Nasıl bir düzen o öyle! Sabahlara kadar dans ediyorsunuz? Ama bu bizim işimiz. Gece hayatı var ama uykum çok düzenlidir. Gece programım bitince eve gidip duşumu alıp hemen uyurum. Uyanma saatim, köpeklerimi gezdirme saatim hep bellidir. Alkol bir kadeh belki, ikinci kadeh yoktur. Samet Liçina’nın hikayesi nasıl başladı? Sizin deyiminizle “Anlat abla...” Sırp asıllı bir aileden geliyorum. Babam küçükken Türkiye'ye taşınmış ve Türkiye vatandaşı olmuş. Hikaye bu ya, annem de turist olarak tatile geldiğinde babamla tanışmış, aşık olmuşlar. Çeşme'de hamile kalmış, İzmir’de beni doğurmuş. Yani İzmirlilik de var bende. Bu güzellik oradan geliyor! / Ne iş yapıyor annen ve baban? Babam dekoratör, annem ev hanımı. Bir de kız kardeşim var. 19 yaşında, öğrenci. Nasıl bir çocukluk? Mutlu ve özgür! Aile apartmanında, neşeli insanlarla kalabalık sofralarda geçen bir çocukluğum oldu. Baskı, trajedi, travma yok geçmişimde. Ailem varoluşuma hep saygı duydu. Asla kısıtlamadı, özgür bıraktı. / Çok şanslıymışsın... Çok. Çünkü ben böyle doğdum, yani marjinal doğdum hahaha! Kendim gibi olabilmem için özgür bırakılmam şarttı anlayacağın... Mesela küçüklüğümden beri gece dışarı çıkmayı çok severdim. Annem “Çıkma” demezdi, “Seni gelene kadar bekleyeceğim” derdi. Uykusuz kalmamasın diye erken gelirdim. Onların bana verdiği, sevgi, güven ve özgürlük onlara daha çok bağlanmamı sağladı. Şu anda nasıl ilişkileriniz? 25 yaşındayım ama hâlâ eve gittiğimde babamın kucağına oturup yanaklarını sıkıyorum. Bu yıla kadar birlikte yaşıyorduk. Bana doğum günü hediyesi olarak ev aldılar. “Artık 25 yaşında oldun. Git kendi evinde yaşa” dediler. Ben onları bırakmak istemiyordum biraz kovmuş gibi oldular, hahaha. / Kerimcan, Caner Çalışır, Selin Ciğerci ve sen... Yüzbinlerce kişi sizin yaşadıklarınızı takip ediyor. Birbirinizin hayatına nasıl girdiniz? Sekiz yıl önce İstanbul Moda Haftası’nda fotomodellik yapıyordum. Kerimcan tesadüfen benden çakmak istedi ve ateş yandı hahaha! Bir konuşmaya başladık bir daha susmadık, çok iyi anlaştık. Sonra Caner ve Selin de geldi ve böylece efsane başladı. Sonra da sosyal medyayı birbirine kattınız.../ Her şeyi Kerimcan başlattı. Önce Periscope, sonra Snapchat ve sonunda Instagram... Beni zorla soktu buralara. “Bak doğal halini paylaşıyorsun, ne güzel” diyordu. Ne doğal hali! Bir canlı yayın için 20 saat hazırlık yapıyorum! Saçlar yapılıyor, duşlar alınıyor, kombinler hazırlanıyor, kuaföre gidiliyor, lensler takılıyor hahaha. Artık alıştım. Herkesin doğal şeyleri sevdiğini daha çok anladım. Uyanıyorum, salya sümük “Günaydın” diyorum, insanlar “Ne kadar tatlısın” diyor. Bizim hayatımızı çok sevdiler. Neyinizi sevdiler sence? Biz hep böyleydik. Hep izlenirdik. Ufakken bile kulübe gittiğimizde bize bakmayan olmazdı. Tüm gözler üzerimizde olurdu. Bir sanatçı varsa bile, onu değil bizi izlerdi insanlar. Enerjimizi, eğlencemizi, özgüvenimizi, kendimiz gibi oluşumuzu... / Ve Dj’lik sayesinde eğlenceyi paraya çevirmeyi de başardınız... Bunu da Kerimcan başlattı. Ben sıcak bakmıyordum. “Bence yapma, bu tehlikeli bir şey” demiştim ona. Neyse ki dinlemedi beni. Ben çok sonra kabul ettim. İnsanlar biz ne dinlesek, ne giysek, nereye gitsek aynısını yapıyorlar. Bizimle görüşmek, tanışmak istiyorlar. Para kazanmak için değil zevk aldığımız için başladık bu işe aslında. Çoğu kişi ısrarla sizin hiçbir şey yapmadan para kazandığınızı düşünüyor. Çünkü eğlenceyi küçümsüyorlar, oysa birini eğlendirmek kolay ve önemsiz bir iş değil... Evet, böyle bir algı var. Ama eğlence zor ve yorucu bir iş. Bizim mesleğimiz eğlendirmek. Sadece DJ değiliz, insanlara enerji vermekle, mutlu etmekle yükümlüyüz. Terapi gibi... Gülmek için para harcıyor insanlar ama bizi izleyince Instagram’dan bile kahkaha atacaklarını biliyorlar. Farkında olmadan yaptık bunu… Siz aslında Kardashian’ların televizyonda yaptığı şeyin sosyal medya versiyonunu yapıyorsunuz… Benzer bir proje geliyor! Dördümüzün hayatı gizli kameralarla çekilecek. Youtube’da yayınlanacak ve eve her hafta yatılı bir sanatçı gelecek. 2018'de başlayacak. Haftada iki kere yayınlanan bir dizi gibi düşün./ Büyük ilgi görür… Sosyal medyada yaptığımız her şey gerçek. Gizli kameralar da olunca kavgayı, gürültüyü, kahkahayı tüm doğallığıyla izleyeceksiniz. / Kendi aranızda bir sözlüğünüz bile var. O sözlüğün en popülerler kelimeleri neler? Biblolarca, olaaay, aşkım kakossi, harikalarca, anlat abla, biliyorsun, çıkın çıkın gelin... Gençlere kötü örnek olduğunuzu düşünenler de var... Var ama bu anlamsız. 15 yaşından küçük çocukların eline o Ipad’leri, telefonları veren aileler düşünmeli bunu, ben değil. Ayrıca o çocuk benim profilime girdiğinde benim yaptığım yardımları da örnek alabilir. Hangi örneği almak istediğine bağlı... / Ne yardım yapıyorsun? Yardım yaparım ama paylaşmayı pek sevmem. Ama geçenlerde Doğu'da bir sınıf çocuğu giydirdim, diğer sınıfların da giydirilmeye ihtiyacı vardı. Zengin insanlar görsün ve yardım etsin istediğim için fotoğraf paylaştım. Bu iyiliğim bile kabahat oldu. Ne reklam yapmadığım kaldı, ne görgüsüzlüğüm... Kendi için yardım isteyenler oluyor mu? Olmaz mı? Şaka gibi ama estetik için yardım isteyenler var. “Estetik yaptırmak istiyorum param yok” diyorlar! / Söylendiği kadar çok para kazanıyor musunuz? Bir yıldır bu işin içindeyim, son bir aydır para kazanmaya başladım. Kerimcan uzun zamandır kazanıyordu, o gözdeydi çünkü. Ama gazetelerde yazan miktarların hiçbiri doğru değil. Aldığınız marka çantaları, kıyafetleri insanların gözlerine sokarcasına paylaşıyorsunuz. Bu görgüsüzlük mü? Hayır, ben 5 yaşındayken de böyle yaşıyordum. Fakirlikten gelmedim ki... Lüks markaları seviyoruz, kullanıyoruz ve gösteriyoruz. Pazardan da giyiniyorum. Ben iyi bir askıyım. İyi askı olduğun zaman, kıyafeti iyi taşıdığın zaman nereden giyindiğin çok önemli olmuyor. Pazardan da olsa üstümde pahalı duruyor. Aşk ne durumda? Başkasının sevgisine ihtiyaç duymuyorum. Aşka kapalıyım. O çok aşık olan, sevgilileri için intihar eden insanların sorununun sevgisizlik olduğunu düşünüyorum. Kendini o kadar sevmiyor ki, biri onu sevdiği zaman onu Tanrı gibi görüyor. Aşk sağlıksız bir duygu. / Sana platonik aşık olanlar vardır ama... Çoook. Her sabah kapımda çiçekle böcekle uyanıyorum. Çiçeği böceği bırakın hepiniz birleşin bir tane Lamborghini alın. İşe yarasın bari hahaha… Kendini pozitif tutmayı nasıl başarıyorsun? Beni mutsuz eden kimseyi hayatımda tutmuyorum. Mesela bir arkadaşım vardı, bana kötülük yapmamıştı ama beynime sürekli kötü fikir sokuyordu. “Oradaki adam sana bakıyor” diyordu. Ben o adamı fark etmiyordum ki... Bırak fark etmeyeyim! Sen onu bana fark ettirdiğin zaman başlıyor problem. Biz işte ‘oradaki adam’ı görmeyen ve göstermeyenleriz. İnsanlar o yüzden bizle mutlu oluyor. Bu muhafazakar toplumun sizi olduğunuz gibi kabul etmesi hayli zordu aslında... Sadece kendin gibi olunca vermen gereken bir mücadele kalmıyor. Yolda boynuma atlayıp selfie çeken o kadar çok başörtülü kız var ki şaşarsın... Bazen korkularım oluyor tabii. “Şu kafedeyim, gelin” demek çok isterim ama belki yerimi söylediğim zaman sevmeyen biri gelecek? Beni orada kesip parçalayacak, şiddet uygulayacak. O yüzden bunu yapmıyorum. Toplumsal mücadeleye hiç katkı vermeden sadece kendi hayatınızı yaşamak biraz bencilce değil mi? Bazen konuşmak gerekmez, yaşamak ve göstermek yeterlidir. Türkiye bizim sayemizde zaten yeterinde marjinal yaşıyor. “Sizin sayenizde daha rahat, özgür yaşıyoruz” diyenler bunu anladıklarını söylüyor.